GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:06.02.2013

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten bugün Türkiye açısından çok tehlikeli bir kanunu görüşüyoruz. Her ne kadar bu Avrupa Birliği çerçevesinde ya da ABD'nin dayatması olarak ele alınsa da bu, Türkiye'nin iç siyasetini, iç politikasını direkt ilgilendirecek bir konu ve buradan bakmak gerekiyor.

Biraz önce Sayın Bakana da sorduk; özellikle -Terörle Mücadele Kanunu'nun- bu terörün finansmanı kanununda yer almasının, özellikle 3 ve 4'üncü maddede buna atıf da yapılmış olmasının çok ciddi sakıncaları olacağını ifade etmiştik. Sayın Bakan, bunun toplumsal baskı yani toplumu baskı altına almakla hiçbir alakası yok diye ifade etti.

Sayın Bakan, biz en azından, ana dilimiz olmasa da Türkçede eğitim gördük yani üniversiteye kadar okuduk. Okuduğumuzun ne anlama geldiğini biliyoruz. Dolayısıyla, burada atıfta bulunulan şey Terörle Mücadele Kanunu'dur.

Dolayısıyla, Terörle Mücadele Kanunu'nun baktığımız zaman çerçevesine, Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına alınması gereken her şey "terörizm" tanımına girmektedir. Dolayısıyla, siz yarın, diyelim ki parasız eğitim istediği için, parasız sağlık istediği için, ana dilde eğitim istediği için terörle mücadelede yargıladığınız kişinin hesaplarını dondurabilirsiniz çünkü burada öyle bir şey yazıyor. Örgüt üyesi olmasa bile, 4'üncü maddede "Birinci fıkra hükmüne göre ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmaz." deniyor. Yani böylesi de tehlikeli bir şey var, bunun orayla kullanılıp kullanılmadığı meselesi üzerinden.

Şimdi bu nasıl oluyor? Ya biz iktidarla aynı dili kullanmıyoruz, aynı cümleler değil ya da burada bize bir yanılsama durumu var. Bizim okuduğumuz cümle, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu bu uluslararası sözleşmeye getirilip eklemlenmiştir, Türkiye'ye göre koşullandırılmıştır. Dolayısıyla, burada aslında toplumsal muhalefet baskı altına alınmak istenmektedir.

Şimdi burada terörizm tartışması yapılırken daha çok Kürt sorunu tartışması yapılıyor ama değerli milletvekilleri, biz Türkiye'de bir gün vatansever olanların şimdi "terörist" diye yargılandığını da biliyoruz. Bu bir gün döner, sizi vurur. Yani, siz bir yere göre ya da Kürt sorunu bağlamında bunu ele alıyor olabilirsiniz, güncel olarak bunu günü kurtarmak üzerinden ifade edebiliyorsunuz ama yarın bu başka şeyleri de ifade edecek. Kaldı ki, mesela, birçok yardım kuruluşu, insan hakları örgütü bunun kendilerine yönelik bir şey olduğunu ifade ediyor. Bu açıdan, bu kabul edilebilir bir yasa değildir.

Şimdi buradan hani "Bu burayı ilgilendirmiyor, terörle?" Biz buradan ne anlayacağız yani Terörle Mücadele Kanunu kapsamında ele alındığına göre? Başka bir Terörle Mücadele Kanunu'muz yok en azından bizim bildiğimiz her gün karşılaştığımız bir konu var. Dolayısıyla, onu da siz 3'üncü maddede eklemişsiniz, "3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller" diye ifade etmişsiniz. Dolayısıyla, bu yasa bir şekilde Türkiye'nin iç şeyiyle alakalı bir hâle gelmiş durumda. Dolayısıyla, biz bu açıdan buna itiraz ediyoruz, muhalefet ediyoruz. Bu yasa gerçekten ekonomik soykırıma varacak bir noktada. Kaldı ki fiilî olarak zaten özellikle Kürt iş adamlarına yönelik böyle bir uygulama var. Mesela, ihale alamama, Kürt kimliği olduğu için birçok alanda zorluk yaşama, vergi meselesinde yaşadığı sorunlar var. Bire bir biz sonuçta halkın içerisindeyiz, bu tür şeylerle de karşılıyoruz. Aslında şimdi bu yasayla birlikte bu kanunlaşmış, yasal hâle getirilmiş olabilir. Şimdi "Burada böyle bir uygulama yok." dediğinizde yerelde biz göreceğiz ki ilk bunun mağdurları aslında işte Kürtler olacak, demokrasi güçleri olacak, bu ülkede hak ve özgürlük mücadelesi verenler olacak. Tabii, şunu söyleyebilirsiniz: "Zaten bizim uğraştığımız bu insanlar yoksul, paraları yok." Doğru, Sayın Bakanım, sonuçta biz yoksul emekçi insanların üzerinden siyaset yapıyoruz, oradan geliyoruz, bizim tabanımızda para yok, parası olanlar daha çok sizin cephenizde. Zaten diğer muhalif olanları da başka şeylerle baskı altına alıyorsunuz. O konuda böyle rahat olabilirsiniz ama bu ciddi anlamda önümüzdeki süreçte Türkiye'yi etkileyecek, Türkiye'de demokrasi mücadelesini etkileyecek bir durumdur yani.

Şimdi, diğer bir konu da: Niye biz başkalarının baskısına göre illa bu yasayı çıkaracağız? 22 Şubat'a kadar çıkarmak durumundayız. Bir tartışsaydık bunları. Gerçekten ciddi anlamda eleştiriler var, sivil toplum örgütleri eleştiriyor. Bütün bunları bir tartışıp bizi mesela ikna edeceğiniz şeyler geliştirseydiniz. Sayın Bakan ben konuşurken diyor ki: "Hayır öyle değildir." Mesela biz ikna olmuş değiliz Sayın Bakanım, ama bu, bu kürsüde olmuyor, Genel Kurul tartışmalarında olmuyor, biz komisyon tartışmalarında da istediğimiz düzeyde bu tartışmalara cevap alamadık.

O açıdan biz bu yasanın geçmemesi gerektiğini, Hükûmetin bunu geri çekmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.