GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LİBYA HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ EĞİTİM İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:28
Tarih:22.11.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geneli üzerinde konuştuğum bu konunun bir iki hususunu daha arz etmek üzere söz aldım.

Tekrar ediyorum: Dış politika bugünün değil, geleceğin meselesi, daha çok geleceğin meselesi çünkü dış politikada ülkelerin ve milletlerin geleceği tanzim ediliyor. Yanlış dış politika takip ederseniz yanlış, acı veren, üzüntü veren bir gelecek sizi bekliyor demektir. Bunun laboratuvarı, bunun sahnesi tarihtir. Geriye dönüp tarihe baktığınızda, dün ülkeyi yöneten, devleti yönetenlerin yanlışlarının neye mal olduğunu orada görebilirsiniz. Bunun en güzel örneklerinden biri Libya'dır değerli arkadaşlar. Dış politikayla ilgilenenler, siyasetçiler, ülkeyi yönetenler, yönetmek iddiasında olanlar, tarihin bu lütfundan faydalanmaları lazım. Bugünü anlayabilmek için ve geleceği doğru öngörebilmek, doğru kurgulayabilmek için düne bakmanız lazım. Çünkü dün, tüm sebepleriyle yaşandı, sonuçlarıyla yaşandı, ders almamız için tarihin tozlu raflarında bizi bekliyor. Bu sebeple, Libya konusunu, bu amaçla bu fırsatı değerlendirmek şeklinde kullanmak gerekiyor.

Bakınız, Libya'ya tekrar dönelim. Yüz yıl önce kaybettik biz Libya'yı, 12-15 Ekim 1912 tarihinde kaybettik. Nasıl kaybettiğimizi biraz önce anlattım. Nasıl kaybettik? O gün ülkemizi yönetenlerin gafletiyle kaybettik. Bunu, Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı Arkadaşımız, Dışişlerinden gelen arkadaşlarımız çok detaylı biliyorlar. Yani bir Dışişleri mensubu olan, kendisi bir hukuk allamesi olan Hakkı Bey -Paşa değil- o zaman sadrazamdır, başvekildir ve Roma Büyükelçiliğinden sadarete gelmiştir. Libya'nın niyetlerinden haberdar olmaması mümkün değildir. Libya, fırsatı bulduğu anda? Hangi fırsat? Osmanlının yöneticilerinin gafleti, İttihat Terakkinin gafleti. Bunu da bir ayrı fasılda anlatacağım, İttihat Terakki ve Adalet ve Kalkınma Partisinin yüz yıl sonraki benzerliklerini ve mukadder akıbetlerini -Allah benzetmesin- endişeyle izlediğimi ifade edeceğim size.

Değerli arkadaşlar, o günün Osmanlı yönetimi, üç yüz atmış yıl yönettiğimiz Libya'daki müstakil tümeni Yemen'deki bir isyanı bastırmak için geri çekmiştir. Libya, böyle, Osmanlının, özellikle Abdülhamit'in çok önem verdiği bir yerdir. Kendisine muhalif olduğunu bilmiş olmasına rağmen Trablusgarp Valisi Müşir Recep Paşa'yı görevden almamıştır ama İttihat Terakki gelir gelmez, kendisine karşı olduğunu iddia ettiği Trablusgarp Valisini görevden almıştır. Trablusgarp yani Libya valisizdir ve ordusuzdur, 1911'de. Bunu fırsat bilen İtalya bir nota veriyor, diyor ki: "Siz Libya'ya zulmediyorsunuz, medeniyet getirmiyorsunuz, özgürlük, demokrasi getirmiyorsunuz, Hristiyanlara eziyet ediyorsunuz, burayı terk edin." Bu notayı eski Roma Büyükelçisi olan şimdiki Osmanlı sadrazamına, başvekiline gönderiyor. Sadrazam, o zaman bir İtalyan paşasının evinde briç oynamaktadır ve sonuç itibarıyla Libya'yı, 1 milyon 750 bin kilometrekare genişliğindeki, üç yüz altmış yıl yönettiğimiz o vatan topraklarını kaybediyoruz. Büyük Atatürk'ün, Enver Paşa'nın, Fethi Paşa'nın Senusilerle birlikte verdiği o mücadele destansı bir mücadele.

Ömer Muhtar'ın mücadelesini hepiniz biliyorsunuz. Sayın Başbakan Trablusgarp'a gidip, Bingazi'ye gidip "Ömer Muhtar"ın ismiyle anılan o meydanda nutuk attı. Değerli arkadaşlar, nutuk attı. Çok da iyi etti.

Ama bakın size bir olay anlatacağım. Biraz utanmamız, biraz kızarmamız lazım bu anlatacağım olaydan sonra değerli arkadaşlar. Dış politika iç politika malzemesi değil, asla siyaset için söylemiyorum. Bakın, 100 milyonlarca dolarla desteklediğiniz Libya'nın, İtalyanlar, Fransızlar tarafından yüz yıl sonra işgal edilmesi, Türkiye'nin desteğinde işgal edilmesi? 50 bin Müslüman'ın katledilmesine destek vermekle övünülen bugünkü iktidar, inanın ki dünkü iktidarın gafletinden daha öte bir durumdadır.

Bakın, size bir örnek söyleyeyim, gazetelerden söyleyeyim. 18 Ekim 2011 Sabah gazetesi, Erdal Şafak: "Türkiye'nin desteğinde Libya'nın özgürleştirilmesi, Kaddafi'nin katledilmesi sonucunda Türkiye'nin desteğinde işbaşına gelen Abdülcelil -ismini de doğru okuyalım, Abdülcelil geçici yönetimin Başkanı Abdülcelil, Mustafa Abdülcelil İtalyan Bakanıyla birlikte, İtalyan Savunma Bakanı ile birlikte Libya'nın İtalya tarafından işgalinin 100'üncü yıl dönümünü törenlerle kutladı."

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin desteğiyle işbaşına getirdiğimiz, 100 milyonlarca, bu milletin parasıyla desteklediğimiz Libya'nın yeni yönetiminin başındaki Mustafa Abdülcelil Libya'nın Osmanlıdan kurtarılışının 100'üncü yılını yüz yıl sonraki işgalcilerinin temsilcisi olarak İtalya'nın Savunma Bakanıyla birlikte, sizin o söylediğiniz Ömer Muhtar Meydanı'nda törenlerle kutladı. Değerli arkadaşlar?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Anlamadılar, bir daha söyler misiniz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ve bunu ben burada daha önce de dile getirdim, gazeteler de yazdı bunu. Buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetin tepkisi ne? Yani, düşünün, üç yüz altmış yıl yönettiğimiz? Biliyor musunuz, 1950 yılında İtalyanlar Libya'dan çekildikten sonra Libyalıların bir grubu Libya'yı Türkiye'ye bağlamak için siyaset yaptılar, parti kurdular. Libya halkı bu kadar Türkiye'ye bağlı ama Avrupalıların desteğinde, Türkiye'nin desteğinde oluşturulan yeni Libya yönetiminin ilk icraatı, Libya'nın Osmanlıdan İtalyanlar tarafından işgalinin 100'üncü yılını o Ömer Muhtar Meydanı'nda törenlerle kutladı. Hâlbuki, o meydanda Sayın Başbakan Ömer Muhtar'ın heykelinin açılışına katıldı. Bunun, bu dış politikanın neresinde akıl var? Neresinde Türkiye'nin çıkarı var, faydası var değerli arkadaşlar Allah aşkına? Bölge lideri olmakla övündüğümüz -keşke olsak da övünsek- Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanı olmakla övündüğünüz bu politikanın sonucunda eğer siz kendi elinizle kendi milletinize ihanet edenleri işbaşına getiriyorsanız bunun neresinde akıl var, neresinde fayda var, neresinde millîlik var, neresinde liderlik var? Tekrar ediyorum sözümün başında söylediğimi: Siyaset ve devlet adamlarının gafleti bir milletin geleceğini belirliyor. Dün Osmanlıyı parçalayan gaflet, maalesef bugün AKP İktidarının bir hayali, bir hevesi peşinde, "Lider olacağız." hayali, hevesi peşinde Türkiye'yi yüz yıl önce yaşadığımız kaosa doğru sürüklüyor. Bunu görmenizi istiyorum. Yoksa bu iç politika konusu değil.

Şimdi Suriye'de yaşadığımız hadiseyi görüyorsunuz, Müslüman Müslüman'ı boğazlıyor. Irak'ta yaşadığımız hadise hepimizin malumu. Türkiye nerede? Türkiye AKP İktidarının bu ham hayallerinin peşinde bir belirsizliğe doğru sürüklenmekte.

Dikkatinize sunulur, tarih yarın sizi de yargılayacaktır. Ümit ederim ki dünkülerini yargıladığı cümlelerle sizleri yargılamaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.