| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 07.02.2013 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerimizde yer alan, Meclis araştırması açılmasına dair verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde ne yazık ki kadına dair gündem çok fazla dile getirilmiyor ya da kadınlara yönelik şiddet daha çok gündeme getiriliyor. Bunu da gündeme getirenler daha çok kadınlar oluyor. Oysa kadınların hayatını cehenneme çeviren kadınlar değil, erkekler; dolayısıyla erkeklerin değişmesi gerekiyor. Biz her defasında bu kürsüyü kullanarak, erkek şiddetine uğrayan kadınları hatırlatarak erkeklerin bu şiddetten vazgeçmesi, özellikle bu Parlamentoda bunun başlaması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadın-erkek eşitliği tartışmalarının bu Parlamentoda ele alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü bu değişmediği sürece, Parlamentoda kadın-erkek eşitliği fikri yer etmediği sürece, bu konuda toplumsal yaşamın tüm alanlarında, bütün alanlarda kadın-erkek eşitliğine inanılıp buna göre politikalar geliştirilmediği sürece kadınlar öldürülmeye, kadınlar tacize ve tecavüze uğramaya devam ediyorlar.
2012 yılında öldürülen kadın sayısına baktığımızda bile bunu görürüz. Bununla herhangi bir şey ifade edemeyiz, bu bir katliam. 2012 yılında 165 tane kadın öldürüldü, 165 kadını erkekler öldürdü. 150 tane kadına tecavüz edildi, erkekler 2012 yılında 150 kadına tecavüz etti. Bunlar resmî rakamlara yansıyanlar. Yüzlercesi tacize maruz kaldı, binlercesi şiddete maruz kaldı. Bütün bunlar kadınlar açısından bir kader değil, Türkiye'nin kaderi değil, bunun değişebileceğine inanıyoruz biz. O açıdan da her fırsatta bu önergeleri indirerek bunun araştırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Biz her önerge indirdiğimizde, iktidar partisi, bunun araştırılmasına gerek olmadığını, zaten kadınlar adına işler yaptıklarını ifade etmektedirler. Biraz sonra, muhtemelen, AKP adına konuşacak milletvekili böyle söyleyecek: "Araştırılmasına gerek yok, zaten biz bu konuda yasalar çıkartıyoruz."
Geçen dönem de 8 Martta kadınlar açısından iyi bir şey yapalım diye bu Parlamentoda, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bir kanun çıkarttık. Bu önemli bir şey diye ifade ettik ama bu kanun çıkartıldığından bugüne 165 kadının ölümünü engelleyemedik. Demek ki bir problem var, mesele kanun çıkarmakta değil. Bu Parlamentoda konular konuşulurken hep sonuçlarıyla ilgileniliyor. Yani nedenlerini ortadan kaldırmak, bunun nedenleri nedir, bunun nedenlerini nasıl ortadan kaldırırız tartışması yürütülmüyor. O yüzden de şiddet devam ediyor, kadınlar ölmeye devam ediyor.
Biz bu kürsüden bir kez daha Barış ve Demokrasi Partisi olarak şunu hatırlatıyoruz: Zihniyet değişmeden ne yazık ki şiddet ortadan kalkmayacaktır. Bugün, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik şiddeti doğurmaktadır. Bu şiddet, tahakkümü, iktidarı beraberinde getirmektedir. Kadınların çoğu niye öldürülüyor biliyor musunuz sevgili arkadaşlar: Kendi hayatlarına dair söz sahibi olmak istedikleri için, veriler bunu veriyor. Kadınlar ne zaman ki kendi hayatlarına dair söz sahibi olmak istediklerinde erkekler bunu kendine tehlike olarak görüyor, öldürüyor. Bu ciddi bir problem. Demek ki burada bir problem var, bunu değiştirmek durumundayız. Bunu değiştirmediğimiz sürece de kadın katliamları devam edecek.
Şimdi, burada, aslında yapılması gereken şey: Kadın-erkek eşitliği perspektifine nasıl bakıyoruz? Kadın ve erkeği eşit olarak görmediğimiz sürece ne yazık ki bu konuları konuşmaya devam edeceğiz.
İktidar partisi, mesela, bugün kadınların istihdam yaşamına katılması konusunda, toplumsal yaşama katılması konusunda iyi şeyler ifade ettiğini söylüyor ama yaptığı projelere bakıyoruz, aslında kadının ikincil olma rolünü, aile içerisindeki konumunu güçlendiren projeler yapıyor. Mesela, "aile" kavramı, AKP iktidarı için kutsal bir kavram, "Bu aileyi büyütelim, değiştirelim." diyor. Bu aile ne yapıyor peki? Bu aile kadına şiddet uyguluyor, kadının birey olmasını engelliyor. Önce, aileyi demokratikleştirmek gerekir, aile içerisindeki kadın ve erkeğin eşit olduğu fikrini yaymak gerekir. Bunu yaymadığınız sürece aileyi güçlendirirseniz, geleneksel kadınlık ve erkeklik rollerini güçlendiriyorsunuz.
Bakın, bugün, Enerji Bakanlığıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ortak düzenlediği bir spot var, reklam spotu: "Enerji Hanım" Bu "Enerji Hanım" spotunda herkes bunu diyebilir: "Kadınlar ne güzel enerji tasarrufunda bulunuyorlar." Ne yapıyor? Bakın, kadınlar çamaşır yıkıyor, bulaşık yıkıyor, ütü yapıyor, geleneksel olarak kadınlık rollerini devam ettiriyor. Erkek ne yapıyor? Televizyon izliyor. Şimdi, nasıl değişimden bahsedeceğiz? Biz, işlerin "kadın işi" veya "erkek işi" diye ayrılmasına karşıyız. Bugün ev içinde bulaşığı erkek de yıkayabilmeli, kadın da yıkayabilmeli, yemeği erkek de yapabilmelidir. Şimdi, siz bu geleneksel işi, rolü "kadınların yapacağı işler", "erkeklerin yapacağı işler" diye ifade ederseniz ve bunu bir reklam üzerinden devlet eliyle yayınlarsanız, buradan işte şiddet olayına çıkarız. Çünkü kadın ütü yapmadığında eşinden şiddet görüyor, kadın bulaşık yıkamadığında eşi şiddet uyguluyor, kadın çocuğuna bakmadığında eşi şiddet uyguluyor. Geleneksel olarak rolleri böyle tanımlarsanız, burada kadına yönelik şiddetten kurtulmamız mümkün değil. Mesela medyayı eleştiriyoruz, medyanın da bu cinsiyetçi rolleri üreten dilden vazgeçmesi, eril dilden vazgeçmesi gerektiğini ifade ediyoruz ama Hükûmet böylesi bir projeyi medya eliyle yaygınlaştırıyor.
Şimdi ben AKP'deki kadın milletvekillerine seslenmek istiyorum: AKP'deki kadın milletvekilleri, özellikle Sayın Bakan Fatma Şahin bu işin nereye gittiğini bilir. Bu konuda dikkatli olmak durumunda. Dikkatli olmak durumundayız. Bunu yapmazsak o zaman bu kadınların ölümünden kendimizi sorumlu görmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, eğer biz bunu yapmadığımız sürece, ciddi anlamda, önümüzdeki dönem kadınların şiddete uğraması, tacize uğraması ya da öldürülmesi konusunda kendimizi de sorumlu hissedeceğiz. Biz bu sorumluluğu almak istemiyoruz. O yüzden de "Gelin, bu araştırma önergemize destek verin." diyoruz AKP'ye. Birlikte araştıralım, gerçekten kadına yönelik şiddetin nedenleri nedir?
Siz nedenlerini ortadan kaldırmadığınız sürece istediğiniz kadar yasa çıkarın, istediğiniz kadar cezaları artırın, buradan bir sonuç çıkmayacaktır. Toplumsal olarak bunu değiştirip dönüştürmek durumundayız çünkü bizim burada yaptığımız şeylerin topluma yansımaları da oluyor. Kadınlar iş yerinde de çok ciddi anlamda sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bütün bunların kader olmadığını, değiştirebileceğimizin mümkün olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli basın emekçileri, bakın, DİKASUM, Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bağlı bu kurum. Sığınma talebinde bulunan 74 kadınla bir araştırma yapmış. İlginç sonuçlar ortaya çıkmış -diyor ki- yüzde 27'si kendi isteğiyle evlendiğini, yarısından çoğunun da psikolojik şiddet gördüğünü ortaya koyuyor bu araştırma. Yine bu araştırmaya göre, yüzde 20'si 18 yaşından önce doğum yapmış bu kadınların yani erken yaşta evlilik temel bir sorun olarak tespit edilmiş. Kadınların yarısı sığınma evi için bireysel başvuruda bulunurken dörtte 1'i Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yüzde 9,5'i de karakol aracılığıyla başvuru yapmış, yüzde 18'i ise önce kadın merkezlerine başvurmuş; ayrıca, yüzde 73'ü şiddet, yüzde 16,2'si kalacak yer olmaması yüzünden, yüzde 8,1'i de aile için geçimsizlik sebebiyle sığınma evlerine başvuru yapmış. Bu sadece Diyarbakır'da yapılan bir araştırma, bunu Türkiye genelinde düşündüğünüzde çok fazla sorun var. Kadınların birçoğu şiddete uğradıkları hâlde bunu, bu toplumsal baskı nedeniyle ifade edemiyor.
İkincisi, devlet zaten korumuyor, yani şiddete maruz kalan kadınların -devlete başvurduğunda- neredeyse yüzde 73'ü öldürülmüş, devlet koruyamamış; karakola gittiğinde, emniyete gittiğinde geleneksel olarak "Eşindir, döver de sever de." böyle ifade etmiyor ama ikna ederek kadını evine gönderiyor, o kadın da öldürülüyor. Öldürülen kadınların çoğu ya eşi tarafından ya sevgilileri tarafından ya da eski eşleri tarafından öldürülüyor.
Şimdi, bunlar ciddi anlamda bizim sorunlarımız değil mi? Biz Parlamentoda iş yapıyoruz, burada kadınların temsilinin artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Kaldı ki bu Parlamento, kadına yönelik şiddeti önleyemiyor; bu Parlamentonun üyesi bile şiddete maruz kaldı. Bunlar sorun değil mi? Yani demek ki iş yerinde? Bunu eğitimli ya da eğitimli olmamak üzerinden ifade edemeyiz. Bugün, aslında -biraz önce söylediğim gibi- kadınlar en çok kendilerine dair, kendi yaşamlarına dair karar vermek istediklerinde şiddete maruz kalıyor. Aslında burada en çok da eğitimli kadınlar, iş kadınları, bir alanda çalışan kadınlar şiddete maruz kalıyor.
O açıdan, bu şiddeti önlemek hepimizin sorumluluğu, erkeklerin burada büyük bir rolü var. Buradaki erkekler kalkıp kadına şiddet uygulayan erkekleri eleştirmek durumundadır, yoksa kendileri de ortaktır. Erkek şiddetinin son bulması konusunda, kadınların örgütlü mücadelesi kadar erkeklerin de katil olan erkeklerle -ki buna böyle demek durumundayız- aralarına mesafe koymaları gerekir. Bunu yapmadığı sürece buradakiler de sorumlu olacaktır. Ama biz biliyoruz ki buradaki milletvekillerinin birçoğunun bile, aslında kendi evlerinde erkeklik yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Yani bugün, burada, demokrat olanların ya da söz söyleyenlerin kendi evlerinde eşlerine, çocuklarına nasıl yaklaştıklarını biz bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Değerli milletvekilleri, umarız bu araştırma önergemize kabul oyu verirsiniz ve biz kadına yönelik şiddetin nedenlerini belirler ve kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırırız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tuncel.