| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 27.11.2012 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun, Suriye politikasıyla ilgili ülkemizin içerisine girmiş olduğu çıkmaza dikkat çekmek amacıyla vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz uzun süredir yürütülen bir dış politika var. Bu dış politikayla ilgili kaygılarımızı, endişelerimizi, mevcut durumu defalarca burada, Meclis Genel Kurulunda paylaştık. Bu konuda halkımızla birlikte çeşitli eylem, etkinlik programı çerçevesinde Hükûmetin dikkatini, Meclisin dikkatini yaşanan sorunlara çekmeye çalıştık. Ama maalesef, bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün çağrılara yanlış dış politikayla ısrar eden bir Hükûmet gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Başından beri Orta Doğu'da "sıfır sorun" ile başlayan Hükûmetin bütün ülkelerle nasıl savaşın boyutuna geldiğinin detaylarına girmeyeceğim, kendi deyimleriyle, devletler arasında var olan notaların nasıl müzik notasına döndüğüne girmeyeceğim. İran'la, Irak'la, Suriye'yle ilgili yaşanan süreçlerin bütün detaylarını buradan aktarmaya vaktimiz yetmeyecek ama özellikle son günlerde Suriye sınırında yaşananlar ve bu sınırda yaşanan olayların iç yansıması giderek durumun aciliyetinin, hemen müdahale edilmesi gereken kritik bir aşamaya doğru geldiğini gösteriyor.
Suriye'de özellikle Türkiye'nin El Kaide ve Müslüman Kardeşler üzerinden bir politik hat belirlediğini, bu politik hat üzerinden Esad için birkaç aylık bir süre öngördüğünü, bu öngörünün tamamen boşa çıktığını, boşa çıktıktan sonra Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye Ulusal Konseyi üzerinde finansmanından tutun da lojistiğine, askerî desteğine kadar bütün mekanizmalarının Türkiye'den örgütlendiğini biliyoruz. Bütün bu çabalarla devreye konmaya çalışılan Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu da Suriye halkından, özellikle mezhepsel eksenli bir yaklaşım üzerinden Sünni kesimin, Suriye'deki Sünni halkların desteğini alamadığı için, Suriye'deki süreç her geçen gün daha büyük bir kaosu içinde barındırıyor ve bu kaos, Suriye halklarına her geçen gün acı, gözyaşı ve kan, ölüm getiriyor. Bugüne kadar Suriye'de yaşamını yitirenlerin sayısı 50 bini aştı.
Tüm bu yanlışlar ortadayken Türkiye ise yanlış politikalarını aynı şekilde sürdürüyor. Etnik ve mezhepsel yaklaşım üzerinden Suriye'de bir taraf olan Türkiye, fiilî olarak aslında Suriye'deki savaşın bir parçası konumuna gelmiş durumda. Özellikle Türkiye'nin yürüttüğü politikaların son dönemlerde sınır kentlerimizde çok ciddi rahatsızlıklara sebep olduğunu, Suriye'deki gerginliğin, yüksek tansiyonun, çatışmalı sürecin ülkenin içine kaymasıyla ilgili bir riskin olduğunu çok açık bir şekilde belirtmemiz gerekiyor.
Şu anda Suriye'de mevcut durumda üç yapı var: Bir, Esad rejimi kendini ayakta tutmaya çalışıyor. İkinci güç, Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye Ulusal Konseyi -farklı bir isim adı altında şu anda yürüyor- rejime karşı bir savaş yürütüyor. Her ikisinin de katliamlarla ilgili Suriye halkına getirdiği acılar da birbirinden hiçbir farkı bulunmuyor. Üçüncü bir güç ise, kan akıtmadan, Suriye'de katliam yapmadan, işgal altındaki topraklarda kendi örgütlü gücünü, kendi kurumsal yapısını oluşturan Kürtlerden oluşuyor.
İşte, Türkiye, Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu üzerinden bütün politikaları iflas edince, bütün belirlediği politik hat çökünce, Kürtlerin kazanımlarına yönelik birtakım farklı ilişkilerin, farklı birtakım kirli komploların içerisine girmiş bulunmakta. Özellikle Suriye'deki kuzey sahasında, Kürtlerin kendi kazanımlarını elde ettiği sahalarda, artık Özgür Suriye Ordusu bileşeni olup olmadığı bile bilinmeyen birtakım çetelerle iş birliği yapmaktadır. Şu anda sınırda, bu fiilî çetelerin, Türkiye'den almış olduğu güçle, lojistik destekle, silah yardımıyla, maaşla birlikte, Kürt halkına yönelik, oradaki Kürtlerin kazanımına yönelik çok ciddi bir saldırısıyla karşı karşıyayız. Sınırın öte tarafında hedeflenen şey bir Kürt-Arap çatışması yaratmaktır, bu Kürt-Arap çatışması üzerinden Kürtlerin var olan kazanımlarına geri adım attırmaktır. Ancak, sınırın diğer tarafında Kürt-Arap çatışması hedeflenirken sınırın bu tarafında yani Ceylanpınar'da da aynı riskin olabileceği, Kürt ve Arap çatışmasıyla ilgili çok sıkıntılı bir sürecin önümüze geleceği gerçeğini göz önünde bulundurmamaktadır.
Bakın, medyamız bu konuda gözü kapalı, kulakları duymuyor, orada yaşanan gerçekleri yansıtmıyor. Yine, burada, Mecliste, Dışişleri Bakanı, Ceylanpınar-Serekaniye sınırında nelerin yaşandığını, Suruç'ta, Viranşehir'de nelerin yaşandığını hiçbir şekilde gelip Genel Kurula sunmuyor. Orada yaşananlar, aktif olarak çatışmayı yürüten Kürt halkının oradaki, Suriye'deki kazanımlarına yönelik, aktif bir savaş içerisinde olan çetelerin elini kolunu sallayarak Türkiye'ye gelmesi, Türkiye'de yaralılarını tedavi ettirmesi, cenazelerini Türkiye hastanelerine getirmesi, Türkiye'den silah, teçhizat, askerî her türlü desteği alması, bu destekten sonra tekrar giderek sınırın diğer tarafında Kürtlerle çatışmasından oluşmaktadır. Serekaniye'de en son, Türkiye'nin destek vermiş olduğu bu çeteler bir toplumsal gösteri sırasında Serekaniye Halk Meclisi Başkanı Abid Xelil'in katledilmesiyle ilgili bir silahlı saldırıyı da gerçekleştirmiş bulunmaktadırlar.
Türkiye'nin, biz, başından beri yapması gerekenin şu olduğunu söylüyoruz: Türkiye, Suriye'de, Suriye halkının iradesine saygı göstermelidir. Suriye'de çeteler üzerine kurulacak her türlü politika çökmeye mahkûmdur. Suriye halkının bir dinamiği olarak da Kürtlerin elde ettiği, yaratmış olduğu, kan dökmeden, diğer halklarla, Araplarla, Dürzilerle, Nusayrilerle, Hristiyanlarla birlikte ortaya koymuş olduğu kazanımlara saygı duyması ve bunun gereğini yerine getirmesinden geçtiğini belirtmek istiyorum. Çünkü bu durum, aynı zamanda ülke içerisindeki Kürt sorununda da ciddi bir yansıma bulacaktır. Eğer Suriye'de anti Kürt politikası üzerinden, Kürt düşmanlığı üzerinden, Kürtlerin kazanım göstermemesi üzerinden bir politika yürütülürse buna içerideki Kürtlerin de tepkisiz kalacaklarını beklemek son derece gerçekten uzak bir belirleme olur diye düşünüyoruz.
Bakın, Suruç'ta, Ceylanpınar'da, Viranşehir'de bir haftadır hayat neredeyse durma noktasına gelmiş, esnaf doğru dürüst kepengini açamıyor, öğrenciler okullara gidemiyor, halk günlük yaşamını yerine getiremiyor ama bu Meclisten bir heyet giderek Ceylanpınar'da, Viranşehir'de, Suruç'ta halkın gerçek sıkıntısı nedir, bunu tespit etme noktasında herhangi bir çalışma ortaya koymuyor. Oraya giden Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri de buradan, Ankara'dan verilen talimatla, gazlı, coplu, tazyikli bir polis müdahalesiyle karşı karşıya geliyorlar. Bir ay boyunca, şu anda alınan karara göre, Ceylanpınar başta olmak üzere, bu sınır ilçelerimizde her türlü halk buluşması, halk etkinliği, yürüyüş, basın açıklaması ve miting etkinlikleri yasaklanmış durumda. Yani tamamen Anayasa'ya aykırı bir şekilde, gerçeklerin açığa çıkmaması pahasına son derece antidemokratik bir yaklaşım sergilenmekte. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin milletvekilleri bu ülkenin sınırları içerisindeki bir ilçeye gidip polis şiddetine, polisin her türlü baskısına maruz kalıyorlar ama ne olduğu belli olmayan silahlı gruplar, elini kolunu sallayarak sınırın o tarafından bu tarafına, bu tarafından o tarafına geçip çatışmalara katılıyorlar. Böyle bir tablonun kabul edilmesi mümkün değildir. Böyle bir tabloyla ilgili, Dışişleri Bakanının derhâl Meclise bilgilendirme yapması ve Meclisin de Orta Doğu'daki, Suriye'deki halkların kardeşliği üzerinden, Suriye'deki halkların iradesine saygı üzerinden bir tutum belirlemesi gerekmektedir.
Bu nedenle, vermiş olduğumuz araştırma önergesi hem sınır ilçelerimizde, illerimizde bulunan sıkıntılı durumun açığa çıkarılması hem de Türkiye'nin yanlış politikalardaki ısrarlarının bizi hızla içine saplanmış olduğumuz bataklıkta bir çıkmaza doğru sürüklediğini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu nedenle bütün siyasi parti gruplarının bu sorumlulukla yaklaşmasını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz Türkiye'ye Orta Doğu'da kazandıran politikanın hem içeride hem Suriye'de hem Orta Doğu'nun diğer parçalarında kardeş halklarla, özellikle 40 milyonluk Kürt halkıyla beraber ortak bir gelecek planlamasından ve bunun politikalarından geçtiğini düşünüyoruz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.