GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:28.11.2012

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Üniversite öğrencilerinin maruz kaldıkları baskıları araştırmak üzere vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun süredir toplumsal muhalefetin tamamına karşı AKP'nin yürütmüş olduğu bir baskı ve sindirme konseptiyle karşı karşıyayız. Sendikacılardan avukatlara, siyasetçilerden öğrencilere kadar neredeyse AKP'nin bu baskı politikalarının yönelmediği bir toplumsal kesim bulunmamakta. Bu baskı konseptinin, tasfiye konseptinin en yoğun olarak yöneldiği kesimlerden birisini de üniversite öğrencileri oluşturmaktadır.

Aslında, AKP'nin kafasındaki üniversite öğrencisi profilinin düşünmeyen, sorgulamayan, tamamen teknik olarak üniversitedeki öğrenim hayatı içerisinde bir diploma almayı hedeflemiş, sistemle hiçbir şekilde çelişen bir unsuru taşımayan bir noktada olduğunu biliyoruz. Sorun tam da bu noktadan, bu zihniyetin üniversitedeki öğrencilerin özgür birey, düşüncelerini özgürce ifade eden birey olmakla ilgili ısrarlarının çelişmesinden kaynaklanıyor. Bu duruşu, bu kişilikli yapıyı, düşüncesiyle ilgili bu yaklaşımı sergileyen üniversite öğrencilerine, AKP Hükûmetinin talimatıyla, hem üniversite yönetimleri ve rektörleri tarafından hem de AKP'nin emrindeki yargı ve polis unsurları tarafından baskı operasyonları yapılmakta. Bu baskı operasyonları yetmezmiş gibi bir de polis koruması altında üniversitede bazı sivil çeteler örgütlenmekte, polis koruması altında devrimci, muhalif, Kürt öğrencilere yönelik her türlü saldırılar ortaya konmaktadır. Son olarak Elâzığ'da, Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde, Marmara Üniversitesinde, Giresun Şebinkarahisar'da polis koruması altında bu sivil çetelerin yapmış olduğu saldırılarla yaralanan, hayati tehlike atlatan öğrencilerin durumunu bütün kamuoyu bilmektedir.

Aslında, bugün olması itibarıyla biraz da önemlidir; biliyorsunuz, Darbeleri Araştırma Komisyonu bir sonuç bildirisi yayınladı. Aslında, AKP darbelerle yüzleşme, 12 Eylül darbesiyle yüzleşme gibi bir görüntü veriyor ancak kurumsal işleyişte darbenin bütün unsurlarını hayatın her alanına nüfuz edecek şekilde korumayı da bir politika olarak devam ettiriyor. Bu politikanın en fazla yöneldiği alanlardan birisi de üniversitelerdir. Üniversitede 12 Eylül darbesinin bir kurumu olan YÖK, aynı şekilde kurumsal yapısını sürdürmekte, akademisyenler ve öğrenciler üzerindeki baskının temel kaynaklığını teşkil etmektedir. Genel olarak bütün bu politikaların, YÖK'ün, polis, yargı baskısının hedeflediği bir tek şey var: Tüketen bir öğrenci profili yaratmak; düşünmeyen, sorgulamayan, bilimsel olarak kendini yenilemeyen, üretmeyen bir üniversite öğrencisi profili ortaya çıkarmaktır. Yani, üniversiteyi bitirdikten sonra da ucuz iş gücü olarak, ucuz emek olarak bu üniversite mezunlarımız için, üniversite öğrencilerimiz için AKP tarafından bir rol ve misyon biçilmiştir. Bu üniversitede yapılan operasyonların en yoğunlaştığı kesim Kürt ve muhalif olan öğrencilerdir. Demin de belirttim, özellikle "KCK operasyonları" adı altında yürütülen bu süreçlerin iddianameleriyle ilgili, Meclisteki bütün hukukçu milletvekillerini ben bu iddianameleri bir incelemeye davet ediyorum. Eğer hukukçu kimliğinizle bu iddianamelerde ortaya atılan, isnat edilen suçlardan bir tanesine sahip çıkacak bir hukukçu milletvekili çıkarsa biz gerçekten bu söylediklerimizin tamamını geri almaya hazırız. Öğrenciler üzerinde var olan bu operasyonlarla bugüne kadar bine yakın üniversite öğrencisi cezaevlerine atılmıştır. Bu, bir ülkenin demokrasi tarihi açısından utanç verici bir tablodur. Bine yakın öğrenci kütüphanelerde, üniversitelerde bilimsel eğitimin içerisinde olması gerekirken AKP Hükûmeti politikası sayesinde bunlar cezaevlerine gönderilmektedir.

Bakın, sadece son bir ay içerisindeki birkaç örneği vereyim, hatta son on beş gün içerisindeki: 14 Kasım, Pamukkale'de 30'un üzerinde öğrenci gözaltına alınmış. 26 Kasım, Dersim'de 6 öğrenci; 27 Kasım, İzmir Ege Üniversitesinde 20 öğrenci gözaltına alınmış. 27 Kasım, Şırnak'ta gözaltı operasyonlarında 16 öğrenci gözaltına alınmış. Bu örnekleri burada saatlerce anlatabiliriz.

İddianamede geçilen suçlamalar telefon görüşmelerine dayandırılıyor. Kürt öğrencilerin kendi aralarında yaptığı telefon görüşmelerinde "?"(x) sözcüğü, "arkadaş" olarak kullanılan sözcük "Bir örgüte üye olma" şeklinde iddianamelere girmiş. Kültür Bakanlığının bandrol verdiği "Hernepeş Marşı"nı okumak bu yargıçlar tarafından veya savcılar tarafından suç olarak kabul edilmiş. Kantinlerde fiyatların fazla olduğuna demokratik tepkisini gösteren öğrenciler örgüt üyeliğiyle suçlanmış. Yine, afiş asma, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 21 Mart "Nevroz"uyla ilgili etkinliklerin tamamı bu iddianamelerde suç olarak gösterilmiş.

Van depreminde Hükûmetinizin yaşadığı fiyaskoyu biliyoruz. Enkaz altındaki Vanlılardan tutun da yardımların koordinasyonuna kadar ilk bir ayda Van halkının hangi sıkıntıları yaşadığını bütün Türkiye, dünya kamuoyu biliyor. Sizin yapmış olduğunuz bu fiyaskoları gönüllü bir çalışma üzerinden yüklenmek isteyen öğrencilerin çoğu, yine kriminalize edilerek şu anda cezaevlerine gönderilmiş durumdalar.

İddianamelerde, bakın, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Gulan Kılıçoğlu için şöyle bir tabir kullanılmış: "Normal hayatın akışına aykırı bir hayat sürmek." Yani hiçbir hukukçu herhâlde böyle bir suçun varlığını buraya gelip savunacak bir durumda olamaz.

                                             

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan dilde kelime ifade edildi.

Tabii, tıp fakültesi öğrencileri var, onlara da özel bir parantez açmak istiyorum. Bu ülkede ilk 500'e girerek, Türkiye'deki en yüksek dereceyi yaparak tıp fakültesine giren 13 öğrenci şu anda tutuklu olarak Sincan Cezaevinde beş aydır mağdur edilmiş durumda. Öğrencilerin kendi aralarında yapmış oldukları telefon görüşmelerinin iddianameye girme şekli tam bir komedi. Sınavlara -biliyorsunuz- tıp fakültesinde "komite" deniyor, komiteyle ilgili yapılan telefon görüşmeleri de iddianamede "KCK komitesi" olarak geçmiş. Yani böyle bir rezalet olmaz, böyle bir vicdansızlık, böyle bir hukuksuzluk olmaz.

Yine, Hacettepe Üniversitesinde, rektörlüğün onay verdiği Halk Sağlığı Araştırma Derneğinde yapılan toplantılar örgütsel toplantılar olarak değerlendirilmiş. Mahallelerde tıp öğrencilerinin yapmış olduğu sağlık taramaları örgütsel çalışmalar üzerinden bu iddianamelere konulmuş. Bu tıp fakültesi öğrencisi arkadaşlarımız beş aydır cezaevindeler, mevcut hâliyle iki dönem kaybetmiş durumdalar. Burada aramızda tıp hekimleri var, tıp fakültesi eğitiminden geçen arkadaşlar var, iki dönemin aileler açısından ve öğrenciler açısından ne anlama geldiğini, maddi açıdan, manevi açıdan ne anlama geldiğini hepiniz biliyorsunuz.

İddianamede ana dilde sağlık istemek suç sayılıyor, parasız sağlık istemek suç sayılıyor. Aslında bunlar üzerinden TTB ve SES'in mevcut tüzüklerindeki birtakım ilkesel yaklaşımlara gözdağı verilmeye çalışılıyor.

Ben özellikle bütün sağlıkçıları, 5 Aralıkta bu tıp öğrencilerinin davası var, bu davayı izlemeye davet ediyorum. Bu utancın yargı tarafından bir an önce kaldırılması gerekiyor. Bu öğrenciler Türkiye'deki en başarılı ilk 500 öğrenci arasındadır, yargı ortadaki bu komik utancı bir an önce kaldırmayla ilgili bir süreci işletmelidir, kamuoyunun beklentisi budur. Bütün sağlıkçı milletvekillerinin de 5 Aralıkta bu davayı izlemek üzere Ankara Adliyesinde olması gerekiyor.

Bakın, Meclis çatısı altında biz sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik bir komisyon kurduk ve komisyon çalışmalarına devam ediyor. Son derece iyi niyetli çalışmalar var. Komisyon gündeminde de ben belirtmiştim. Burada tekrar kendilerini davet ediyorum. Bu tıp öğrencilerine yapılan, devletin sağlıkçılara uygulamış olduğu şiddetin en büyüğüdür, en âlâsıdır. Psikolojik işkence mi dersiniz, cezaevlerine atılmakla fiziksel işkence mi dersiniz, bu uygulama şiddetin tam kendisidir. Sağlıkta Şiddet Komisyonu, bir an önce birkaç kilometre ötedeki Sincan Cezaevine gidip, bu arkadaşlarımızla görüşüp, mevcut durumu yerinde tespit edip bu utancı ortadan kaldırmayla görevlidir.

Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımız, sağlıkçı arkadaşlarımız gidip bu öğrencilerle görüştüler. Aynı yaklaşımı, biz, iktidar partisindeki sağlıkçı milletvekillerinden de bekliyoruz. Oraya gidin, o öğrencilerle görüşün, hangi utancın altında imzanızın olduğuna siz kendiniz tanıklık edeceksiniz.

Burada, süremiz elvermediği için üniversitedeki mevcut sorunlara girmiyorum, giremiyorum ancak özellikle üniversitedeki bu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ?yargısal süreçlerle ilgili, Meclisin önünde, bir an önce, ülkenin demokratik geleceği açısından ortadan kaldırılması gereken bir utanç sayfası vardır. Bu nedenle bu araştırma önergemize hepinizin destek vermenizi bekliyoruz. Bu araştırma, oluşacak bir araştırma komisyonu hem bu hukuksuzlukları ortadan kaldıracak hem de üniversitedeki öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları açığa çıkaracak bir çalışmaya imza atabilir. Hepinizden duyarlılık bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.