GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:13.02.2013

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun'da kuyu, galeri, tünel ve benzerlerinden çekilecek yer altı suyu miktarının tespitini sağlayacak ölçüm sistemleri kurulmadan kullanma belgesi verilmemesi ve yer altı suyu kullanma belgesi almış olanların ölçüm sistemlerini iki yıl içinde kurmaları; aksi takdirde, kullanma belgelerinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından iptal edilmesi ve belgeye konu yerin kapatma masraflarının sahibinden alınarak kapatılması öngörülmüştür. İki yıllık süre 25 Şubat 2013  tarihinde sona ermektedir. Görüşmekte olduğumuz bu teklifte ise söz konusu hükümlerde değişiklik yapılarak kuyulara bir yıl içinde ölçüm cihazı kurulması öngörülmekte; zirai, içme ve kullanma suyu amaçlı açılan kuyulara ölçüm cihazı kurmayanların bu süre içerisinde talep etmesi hâlinde bedeli yüzde 25 fazlası ile tahsil edilmek üzere bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içerisinde DSİ Genel Müdürlüğü tarafından kurulması veya kurdurulması hükme bağlanmaktadır. Bu şartlara uymayanların belgelerinin yine iptal edilerek kuyularının kapatılması ve kapatma masraflarının sahibinden alınması öngörülmektedir.

Çiftçiye tuzak kurulmaktadır, sanki süre üç yıl uzatılıyormuş gibi görüntü verilmektedir, hâlbuki, üç yıllık süre DSİ'ye verilmektedir. Çiftçi bir yıl içinde ya sayacı taktıracak ya da DSİ'ye taktırmak için başvuracaktır. DSİ'ye başvurunca yüzde 25 daha fazla ödeme yapmak zorunda kalan çiftçi iyice köşeye sıkışacaktır.

Sayın Bakan, niye çiftçi yaparsa bir yıl süre veriyorsunuz da DSİ yaparsa üç yıl süre tanıyorsunuz? Ayrıca, çiftçiden sayaç bedelini niye yüzde 25 fazlasıyla alacaksınız? Siz tefeci misiniz? Çiftçiyi göz göre göre niye kazıklıyorsunuz?

Bir de çiftçilerden kuyusuna sayaç taktıracağına dair imzalı taahhütname alınmaktadır, çiftçiler korkutulmakta, kandırılmaktadır. Sayın Bakan, hangi hakla, hangi yetkiyle çiftçiden taahhütname istiyorsunuz? Böyle bir yetkiniz yoktur, suç işliyorsunuz. AKP Hükûmetinde hiç izan, insaf, vicdan ve merhamet kalmamıştır. Çiftçinin iflahını kesmiştir, şimdi de suyunu kesmeye çalışmaktadır.

Ölçüm cihazları kurulduktan sonra yer altı su kullanımıyla ilgili olarak dekar başına, şahıs kuyuları için 200 ton, kooperatif kuyuları için 350 ton civarında su kullandırılması öngörülmektedir. Hangi bitkiyi ekersen ek bir dekara 200 ton suyun yetmesi mümkün değildir. Bu kadar su ile ürünler tarlada kalır. Dolayısıyla, AKP Hükûmeti çiftçiye "Tarlanı ekmeyeceksin." diyor. Bu uygulama ile çiftçi, ektiği alanın yarısını bile ekemeyecek, nadasa bırakmak zorunda kalacaktır. Çiftçi zaten geçinemiyor, zar zor ayakta duruyor. AKP Hükûmeti çiftçide takat bırakmamıştır. Anadolu'da "Ölmüş de ağlayanı yok." diye bir söz vardır, çiftçiyi de bu duruma getirdiniz. Sayın Bakan, AKP Hükûmetinin amacı bu ülkede tarımı ve çiftçiyi iyice bitirmek midir? Devri iktidarınızda uygulanan yanlış politikaların etkisiyle çiftçi, tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Türk çiftçisinin dünyanın en pahalı mazotunu ve gübresini kullandığı ve ağır girdi maliyetleri altında ezildiği ve bu nedenle üretim yapamaz duruma geldiği bir gerçektir. Ülkemizde samanın buğdaydan daha pahalı olması bile AKP'nin yanlış politikalarının somut bir göstergesidir.

Tarım Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında üre gübresinin tonu 237 lirayken şimdi 1.110 liraya, nitrat 176 lirayken şimdi 830 liraya yükselmiş, mazotun litresi de 1 lira 10 kuruş iken şimdi 4,5 liraya dayanmıştır. Çiftçi ve köylü "Parasızlıktan traktöre mazot koyamıyoruz. Gemilere, yatlara ve yurt dışına 1,5 milyona ucuz mazot verilirken çiftçiye niye 3 katı fiyattan satılıyor?" diyorlar. AKP Hükûmeti çiftçiyi de elektrikle çarpmakta ve çırpmaktadır. Beş yıllık enflasyon yüzde 46 iken, elektriğe toplam yüzde 127 oranında zam yapılmıştır. Elektrik faturalarının neredeyse yarısını kaçak elektrik parası ile vergi ve fonlar oluşturmaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikten vergi alınmamalıdır. Hiç olmazsa başkalarının çaldığı kaçak elektrik parası çiftçimize ödettirilmemelidir. Ayrıca, sulama birlikleri ve kooperatifleri, geçmiş dönemlere ait ödeyemedikleri elektrik borçlarının faizsiz olarak yeniden yapılandırılmasını beklemektedir.

Çiftçimizin kredi borçları da her yıl katlanarak artmaktadır. Tarım Bakanı "Çiftçinin kredi borçları 42 kat arttı." diye övünüyor. Birçok çiftçi borcunu ödeyebilmek için traktörünü, tarlasını satmak zorunda kalmakta, bunalıma girmektedir.

Destekleme politikasında sık sık yapılan değişiklikler ve desteklerin zamanında ödenmemesi çiftçiler için bir başka önemli sorunu teşkil etmektedir. Bugünlerde çiftçilerimiz "Buğday primleri, mazot, gübre destekleri niye ödenmedi? Niye ürün kotalarımız düştü? Niye her yere aynı verim oranı uygulanıyor? Fazla üretimlerimizi ne yapacağız?" diye soruyorlar. Üretici parasızlıktan hayvanlarına yem veremiyor, çaresizlikten kıvranıyor, ürettiği 1 kilo sütle 1 kilo yem alamıyor.

Hayvancılıkla ilgili söylenecek çok söz var. Ülkemiz et, hayvan, hatta kurbanlık ithalinden sonra ot ve saman da ithal eden bir ülke hâline gelmiştir.  Bunlar tabii çok düşündürücü ve acı gelişmelerdir.

Türkiye'de çiftçi olmak, üretici olmak çok zor. Hem dünyanın en pahalı girdileriyle üretim yapacaksın hem ürettiğini yıllarca aynı fiyata satacaksın. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi, ürettiğin için seni takdir etmelerini beklemek yerine, ithalat ile seni boğmaya çalışanlarla, şimdi de suyunu kesmek isteyenlerle mücadele edeceksin. Hükûmet, resmen, çiftçi ve köylü düşmanı politikalar uygulamaktadır.

Sayın Bakan, AKP Hükûmeti çiftçilere niye zulüm yapıyor? Amacınız, hedefiniz nedir?

Değerli milletvekilleri, DSİ'nin hazırladığı, Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde illerini içine alan KOP bölgesine yönelik Yer Altı Suyu Eylem Planı 2012 yılında uygulamaya geçmiştir. Plan genel hatlarıyla bölgede yaklaşık 100 bin kuyudan, ruhsatlı kuyularda masrafları kullanıcılar tarafından karşılanmak üzere ruhsatların iptali ve yeniden kullanma belgesi düzenlenmesini, ruhsatsız kuyulara ise para cezası uygulanması ve kullanma belgesi düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları içermektedir.

Sulama sahalarında elektrik kullanma imkânına sahip kuyularda otomatik sayaç okuma sistemi, elektrik hattı olmayan alanlardaki kuyu pompalarına ön yüklemeli su sayacı takılması ve sonrasında da şahıs kuyularında 2 bin metreküp/hektar/yıl yani dekara 200 ton ve kooperatif kuyularında ise 3.500 metreküp/hektar/yıl yani dekara 350 ton su tahsisinin yapılması planlanmıştır. Böyle bir uygulamaya çiftçiler karşı, ziraat odaları karşı, Ziraat Mühendisleri Odası karşı, KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı karşı, sulama birlikleri karşı, sulama kooperatifleri karşı, anlayacağınız herkes karşı. Bu konuda, kendi başına buyruk "Ben yaptım, oldu." mantığıyla hareket edilmektedir. Dolayısıyla, Sayın Bakan, kendi kafanıza göre böyle bir uygulama yapamazsınız. Bu uygulamayla ülke tarımı ve çiftçilerimiz büyük zarar görecektir.

KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bu planın mahzurlarını ve bölgede neden olacağı bitkisel üretim kayıplarını ortaya koyan bir rapor hazırlamış ve ilgililerin bilgisine sunmuştur. Sayın Bakanım, rapor da burada. Raporda, planın mevcut hâliyle uygulanması durumunda bölgenin yıllık 5 milyar lira civarında olan sulu tarımdaki bitkisel üretim gelirinin 1,7 milyar lira yani yüzde 35 oranında azalacağı tahmin edilmektedir. Hayvansal üretim ve tarıma dayalı sanayi sektörüne olan etkileri de dikkate alındığında gelebilecek kaybın daha da artacağı aşikârdır. Mevcut plan, Türkiye ve dünya gıda güvenliği açısından önemli bir toprak kaynağına sahip KOP bölgesinin tarımsal yapısının sürdürülebilirliği dikkate alınmadan, süreç yönetimi ve öncelikleri detaylandırılmadan uygulamaya konulmuştur. KOP bölgesinde önemli bir alanda endüstri bitkileri ekilmektedir. Yeterli ekim yapılmazsa fabrikaların ham madde ihtiyacı nasıl karşılanacak? Şeker fabrikalarını da mı kapatmayı öngörüyorsunuz? Sayın Bakan, ülke gerçeklerini görün ve aklınızı başınıza devşirin. İllaki suya kota uygulayacağım diyorsanız, çiftçinin ekeceği bitkilerin yıllık su tüketimleri dikkate alınarak su kotası belirlenmelidir. Ürün gruplarına göre su verilmemesi hâlinde yıkama ihtiyacı yağışlarla karşılanamayan bölgemizde toprakların gelecek nesillere üretim yapılabilir bir şekilde aktarılması sıkıntısı kendini gösterecektir.

Bu itibarla, bölgede geçimini tarımdan sağlayan kesimlerin eylem planı uygulamasından maddi ve manevi zarara uğramamalarının sağlanması, su tahsislerinin bilimsel esaslar ve mevcut sosyoekonomik şartlar dikkate alınarak yapılması ve bu nedenlerle planın revize edilmesi şarttır. Bu planın mevcut haliyle uygulanma imkânı ve şansı yoktur.

Sayın Bakan "Kuyunu kapatır masrafını da senden alırım." diye çiftçiyi tehdit ediyorsunuz. Bunu kanuna da yazıyorsunuz. AKP Hükûmetinin bu kuyuları kapatmaya gücü yetmez ama merak etmeyin çiftçiler AKP'yi o kuyulara gömecektir. Çiftçi ekmeğiyle oynamanın bedelini size ödetecektir.

Değerli milletvekilleri, yer altı suyu kullanımının kontrol altına alınması ülkemizin geleceği açısından mutlaka önemlidir. Çiftçimiz su kaynaklarının ekonomik kullanımı konusunda her türlü desteği vermeye hazırdır fakat yapılacak işlemler akılcı, mantıklı ve uygulanabilir olmalıdır. Su kaynakları için tedbirler alınsın ama bütün faturayı niye çiftçiye çıkarıyorsunuz? Önce Hükûmet olarak size düşen görevlerinizi bir yapın ondan sonra çiftçiye başvurun. Ülkemizde toprak ve su kaynakları sürdürülebilir bir şekilde yönetilerek geliştirilmelidir. Toprak ve su kaynaklarının etkin, verimli, sürdürülebilir bir tarım ve gelecek nesillere üretim yapılabilir bir şekilde aktarılması gerekliliği de göz önünde bulundurulursa alınacak en önemli karar, toprak ve su kaynakları yönetiminin tek kurum tarafından yapılması olacaktır.

Ülkemizde çok parçalı ve küçük arazi yapısı çok önemli bir sorundur. Küçük parçalı arazi yapısına sahip tarımsal işletmelerde sulama altyapı hizmetleri, sulama suyu ihtiyacı, iş gücü, enerji temel masraf kalemlerini artırmakta, tarımsal ürünlerin maliyetlerinin yükselmesine neden olarak tarımsal rekabet gücünü düşürmektedir. Bu itibarla, öncelikli ve ivedilikle arazi toplulaştırma faaliyetlerine hız verilmeli, sulama şebekesi, drenaj, tarla içi yollar, tesviye ve benzeri altyapı hizmetleri bir bütün olarak ele alınmalı, arazi parçalanması yasal olarak önlenmelidir. Bu çerçevede, miras hukuku yeniden düzenlenmelidir. Arazi toplulaştırılması yapılan sulama sahalarında gerek sulama şebekesinin yapımında gerekse sulama suyu ihtiyacında yüzde 40'a varan bir tasarruf sağlandığı bilinmektedir. Arazi toplulaştırılması sonucunda yüzde 50'ye varan iş gücü ve masraf tasarrufu ile yüzde 50'ye varan verim artışı sağlandığı tespit edilmiştir. Bunun için arazi toplulaştırması çok acil başlatılmalı ve toplulaştırma yapılan alanlarda kuyu ruhsatı ve sayaç bağlama işlemi yapılmalıdır. Çünkü toplulaştırma yapılmadan önceki kuyu sayısı 100 bin-120 bin adet ise toplulaştırma sonrası bu sayının 30 bin-40 binlere kadar düşeceği uzmanlarca ifade edilmektedir. Dolayısıyla, bugün derin kuyulara yapılacak olan bu masraflar yüzde 25'e kadar düşecektir.

Yine, öncelikle yer üstü sulama sahalarında gerekli ıslah çalışmaları bitirilmelidir. Konya havzasındaki 100 binden fazla yer altı suyu kuyusunun yaklaşık yüzde 20'si yer üstü sulama sahalarında bulunmaktadır. Bu kuyuların bulunduğu sulama sahaları rehabilite edilerek kapalı sulama sistemlerine dönüştürülmesi hâlinde sahanın gerekli su ihtiyacının tamamı şebekeden karşılanmış olacağından saha içerisinde takviye amaçlı kuyuya da ihtiyaç kalmayacaktır. Yapılan hesaplamalara göre bu sayede tasarruf edilebilecek yer altı suyu miktarının 472 milyon metreküp civarında olması beklenmektedir; dikkatinizi çekerim, Mavi Tünel'den gelecek sudan daha fazla. Dolayısıyla arazi toplulaştırması ve yer üstü sulama sahalarında gerekli ıslah çalışmaları tamamlandığında yer altı suyu kuyularının birçoğu devre dışı kalacaktır.

O hâlde, Sayın Bakan, daha sonra ihtiyaç kalmayacağı bilinen birçok yer altı su kuyusuna illa sayaç takacaksın diye çiftçiye niye zorbalık yapıyorsunuz, niye çiftçiyi en az 3-4 bin lira gereksiz masrafa sokacaksınız?

Bakınız, bir kuyu için 2 bin dolar bile masraf gerektiği dikkate alınırsa sadece Konya'daki 100 bin kuyuda yapılacak harcama 200 milyon dolar yani eski parayla 350 trilyon lira demektir. Bu para neredeyse iki Mavi Tünel demektir. Ülke düzeyindeki 400 bin civarındaki kuyu dikkate alındığında, ölçüm cihazları için yapılacak harcama neredeyse 1,5 katrilyon liraya varmaktadır.

Sayın Bakan, siz çiftçinin sırtından, ölçüm cihazını üreten ya da ithal eden firmalara mı para kazandırmak istiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, KOP bölgesinin sulama suyu ihtiyacını karşılayabilmek için havza dışı su transferleri yapılması da zorunluluktur. KOP Projesi için yeni Mavi Tüneller lazımdır. Konya Ovası'na Sakarya'dan, Fırat'tan, Seyhan'dan, Kızılırmak'tan, Ermenek'ten, ayrıca Toroslardaki başka bulunabilecek imkânlardan mutlaka su getirilmesi lazımdır. Örneğin, benim de doğup büyüdüğüm Bozkır ilçemizin Sarıot yaylasında her yıl göl oluşmaktadır, sonra da düdenlerden kaybolup gitmektedir. Yapılan ölçümlere göre, 200 milyon metreküp su boşa gitmektedir. Mavi Tünel'den gelecek suyun yarısı kadar bir su değerlendirilememektedir. Bunun da projelendirilmesi, mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir.

AKP Hükûmetine diyorum ki, eğer illa bir eylem planı uygulamaya koyacaksanız, öncelikle KOP Eylem Planı'nı uygulamaya koyun.

2008 yılında GAP Eylem Planı'yla GAP projesine beş yıl için 26,7 milyar lira kaynak tahsis eden AKP Hükûmeti verilen onca söze rağmen KOP Eylem Planı'nı hâlâ kabul etmemiştir. KOP Eylem Planı bir an önce uygulamaya konulmalıdır. KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı kurulmakla birlikte, görev ve yetkileri sınırlı tutulmuş, aradan iki yıla yakın süre geçmesine rağmen hâlâ kurumsallaşamamıştır. KOP Bölge Kalkınma İdaresinin görev ve yetkileri artırılmalı ve bir an önce kadroları oluşturulmalıdır. Bölgedeki toprak ve su yönetimi KOP İdaresi tarafından yapılmalıdır.

Su yetersizliğinin söz konusu olduğu yerlerde daha fazla arazinin sulanabilmesi için suyun en ekonomik şekilde kullanılabileceği basınçlı sulama sistemleri projelendirilmelidir. Modern sulama yöntemleri de dediğimiz damlama ya da yağmurlama sulama için teşviklerin vatandaşlarımıza etkin bir şekilde verilmesi gerekmektedir. Modern sulama yöntemlerine geçildikten sonra hem ürün verimi hem de su tasarrufunda ciddi kazançlar sağlandığı görülmüştür. Mevcut sulama sistemlerinin tümüyle modernize edilmesi, yeni projelerin basınçlı sulama sistemlerine göre hazırlanması ile yaklaşık, KOP bölgesinde tarımsal sulamada kullanılan suyun 1/3'ü tasarruf edilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin öncelikle yapılması gerekli diğer çalışmalar tamamlandıktan sonra bu konunun gündeme gelmesi, bu nedenle yer altı kuyularına sayaç takılması ve kota uygulamasının sekiz yıla varan süreyle ertelenmesini içeren kanun teklifinden sonra, AKP milletvekillerince hazırlanan bu teklifte Kamulaştırma Kanunu'nun 22'nci maddesinin ikinci fıkrasına bir cümle ekleyen madde de yer almaktadır. Bu cümleyle ne yapılmak isteniyor, açık değil. Gerekçe ve komisyon raporunda yeterli aydınlatıcı bilgi yok. AKP'nin "Nasıl olsa kuyulara sayaç takılması zorunluluğunun bir yıl da olsa ertelenmesini muhalefet reddedemez." Mantığıyla, kamulaştırma işini de teklife ekledikleri anlaşılmaktadır. Sayın Bakan, bu cümlenin altında ne yatıyor? Maksadınız nedir? Kimin malını kime vermeyerek el koyuyorsunuz? Ne oldu da böyle bir cümlenin konulmasına ihtiyaç duyuldu? Lütfen açıklayınız.

Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kalaycı, teşekkür ediyorum.