GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:29.11.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, gecenin bu saatinde sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün, gerçekten gecenin bu saatinde Türkiye'mizin bir  sonucunu tartışıyoruz. Tabii, Türkiye'yi on yıldan bu yana yöneten, tek başına yöneten AKP iktidarının bir sonucunu tartışıyoruz. Sayın Bakanın ifadesiyle, sayın iktidar partisi grubu sözcülerinin ifadesiyle söylüyorum: Birikmiş bir sonucu, artık dayanılmaz hâle gelen ve ağır bir suçlamaya dönüşen bir sonucu tazminat ödeyerek aklamaya çalışıyoruz. Bir anlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin suçlamalarını bir bedel ödeyerek yani sabıka kaydımızı bedel ödeyerek ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bu sonuç kabul edilebilir, Türkiye'ye yakışır bir sonuç değil arkadaşlar. Yaptığınız açıklamalarda, kanunun gerekçesinde belirttiğiniz gibi 2012'nin 31 Ağustos tarihine kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 16.650 adet başvuru olmuş, 2009'dan bu yana da bunun 440 tanesi mahkûmiyetle sonuçlanmış. Mahkûmiyet çok ağır. Diyor ki: "Artık insan hakkı ihlali oluşturduğu, ağır bir insan hakkı ihlali oluşturduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Uzun yargılama süreci, haksız ve uzun yargılama süreci artık bir ağır insan hakkı ihlali ve bir cezalandırmaya dönüşmüştür."

Kaldı ki değerli milletvekilleri, sizi ve bu Genel Kurulu çok yakından ilgilendirdiği için söylüyorum. Bu nitelemeye muhatap olan, bizim aramızda bulunması gereken milletvekillerimiz var. Henüz daha yargılamasının ne zaman biteceği belli olmayan, bizim gibi milletin oyuyla seçilmiş milletvekillerimiz var. Sayın Mehmet Haberal, Sayın Mustafa Balbay, Sayın Engin Alan Paşa yani bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yle ilgili ortaya koyduğu hüküm cümlesinin en ağır, bize göre kabul edilemez bir sonucunu yaşayan bizim içimizden arkadaşlar var. Dolayısıyla, Hükûmet, bir çözüm -artık içinden çıkılmaz bir sıkıntı- bunun bir çözümü olarak bir komisyon marifetiyle bu durumda olanlara tazminat ödeyerek bu kusuru, bize göre, bana göre bu ayıbı ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, kendimizi gözden geçirmemiz açısından bir fırsat olduğu için söylüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi, adı adalet, hedefi kalkınma ama eğer samimiyetle sorgularsak her iki konuda da sınıfta kaldığı ortaya çıkacaktır. İşte bunun biri olan "adalet" dediğimiz hadise. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin delilleriyle ortaya koyduğu ve maalesef kabul etmek durumunda kaldığımız bir sonucu var, diyor ki: "Siz demokratik ülkeler sınıflamasında -artık demokratik olduğunuzu söyleyebilmek mümkün değil.- işleyen demokrasi grubunda değilsiniz, kusurlu demokrasi grubunda da değilsiniz, siz ancak -yani sayfaları çevirmekle bitmiyor- karma rejim?  Yani demokrasi grubunun içinde bile değilsiniz." diyor. Hâlbuki, demokrasi dediğimiz hadise milletin iradesiyle oluşan iktidarın, kanun koyucu olarak yasamanın, denetim görevi olarak yargının yürütmeden bağımsız çalışabilmesiyle mümkün. Demokrasi bu ama bizim ülkemizde maalesef kuvvetler ayrımı, özellikle AKP iktidarı dönemindeki uygulamalarla kuvvetler ayrımı o kadar ortadan kalktı ki, bunlar o kadar birbirinin içine geçti ki artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: "Siz?" veya bu konuda The Economist dergisinin bir demokrasi endeksi var, Freedom House'un Dünya Özgürlükler Raporu var, yine Associated Press Ajansının yayımladığı bir başka skala var, bir başka, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün sınırlaması var. Bütün bunlarda ülkemiz maalesef Türkiye'ye yakışmaz sonuçlarla muhatap. Yani düşünebiliyor musunuz, 112 ülke arasında 88'inci sıraya düşüyoruz ve biz işte, kalkındığımızı ifade ediyoruz, demokrasimizin ileri demokrasi aşamasına ulaştığını söylüyoruz ama bugün buraya getirdiğiniz bu kanun tasarısıyla siz de kabul ediyorsunuz ki bizim adalet sistemimiz, yargı sistemimiz arızalıdır; adaleti geliştirmiyor.

Değerli milletvekilleri, daha önce de bir vesileyle ifade etmiştim. Devlet milletin en üst örgütüdür. Millet adına egemenlik kurarak, egemenlik kullanarak bir güç oluşturuyor ama bu gücün kullanımında eğer adalet yoksa o devlete "hukuk devleti" değil "zulüm devleti" denir. Türkiye'nin sonuçları da maalesef bu. Bu sonuçlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle tescil ediliyor ve biz bu ayıbımızı ortadan kaldırmak için burada, gecenin bu saatinde kanun çıkarıyoruz. İşin özü budur. Bu sonuç Türkiye'mizin sonucu, doğrudan iktidarı suçlamak anlamında söylemiyorum ama şunu kabul etmelisiniz: Bu ülkeyi tek başına on yıldan bu yana siz yönetiyorsunuz. Bu sonuca tedbir geliştirmek, bu sonucun bu noktaya gelmesini önceden öngörerek tedbir geliştirmek sizin sorumluluğunuz. Şimdi, getirdiğiniz bu kanunla ortaya koyduğunuz çözüm, yine Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, bataklığı kurutmuyor, sivrisinekle meşgulsünüz. Hâlbuki daha o kadar çok sorun var ki Sayın Bakan. Bakın, şu Meclisin şu saatte çalışması da bir hukuk sorunu, bir yargı sorunu, yani sizi mahkemeye versek -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi- şu çalışma usulünden dolayı mahkûm olursunuz.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Komisyona gelebilirsiniz şikâyete.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Aynen öyle.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Komisyona müracaat edersin Ağabey.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yarın, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri sayın grup başkan vekillerinden şikâyetçi olsalar bu komisyonda haklı bulunurlar ve tazminata mahkûm olursunuz. Dolayısıyla, sorunu göz göre göre oluşturup o sorunu çözmek için de sonra bir gayret göstermek ne akla uygundur ne bize yakışır bu kadar tecrübeden sonra. Bu sebeple söylüyorum, değerli arkadaşlar, bir musibetten bin nasihat çıkartmak akıllı insanların işidir. Sayın Bakan, birçok güzel işler yapmış olabilirsiniz ama bir sonucunuz var. Şimdi, mahkemeler tıkanmış, dosya sayısından geçilmiyor, yargılama süresi bizi mahkûm ediyor, haddinden fazla uzamış; hapishaneler dolmuş. Çeşitli kanunlar çıkartarak hapishanelerin yaklaşık yarısını boşalttınız ama hâlâ hapishaneler dolu.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yargıtay çalıştığı için geliyor.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Şimdi, tüm bu sonuçların sebebi olarak biraz kendinize, kendi uygulamalarınıza bakmanız gerekmiyor mu? İyi sonuçlarınız olabilir ama bu sonuçları da sorgulamak size düşmez mi değerli milletvekilleri?

Ben, bu kanunun, ümit ederim ki? Sayın Faruk Bal'ın da ifade ettiği gibi birtakım endişelerimiz var, yani kurduğunuz komisyon bağımsız değil. Kurduğunuz komisyon doğrudan Bakanlığın bünyesinde bir idari makam. Nasıl adaletli olacak, nasıl bağımsız olacak, nasıl işte idarenin oluşturduğu kusurları çözmek için dirayetli olacak? "Vesayet rejimini kaldırdık." derken yeni vesayetler kurduğunuzu unutmamanız gerekir. Bir yanlışı ortadan kaldırırken yeniden bir yanlışı bina etmek de asla akıllıca bir davranış değil. Bu endişelerle bu yasanın sadra şifa olmayacağı gibi bir endişemiz var. Ama inşallah, beklediğiniz sonucu alır, bu sorunun çözümüne katkı verir diye ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şandır.