| Konu: | YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 14.02.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oylarınızla kabul edilen bir önceki maddede bir yanlış yapıldığı endişesiyle fikirlerimi dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Elitaş ve Sayın Bakan doğru olduğuna inandıkları bir mantıkla meseleyi izah ettiler. Bana göre, esas yanlış da orada. Nedir mesele? Şu: Kamu yararına bir amaç için kamulaştırılan bir özel mülkiyetin üzerinde bir tesisat yaparak -sayın hukukçuların, Adalet ve Kalkınma Partisi siyasetinin ideologlarının dikkatine sunuyorum- çok temel bir konuda bir yanlış yapıyorsunuz. Kamu yararı amacı ortadan kalktıktan sonra, Kamulaştırma Kanunu'na göre, bu taşınmazın sahibine iade edilmesi bir temel hüküm. Buraya getirdiğiniz istisnayla diyorsunuz ki: "Bu taşınmazın üzerinde bir tesisat, bir yapı yapılırsa iade mecburiyeti ortadan kalkar." Gerekçeniz ne? "Efendim, buranın kazandığı değer nedeniyle kamunun zarar etmesini engellemek için, burayı biz iade etmemek için bu hükmü getiriyoruz."
Değerli arkadaşlar, temel yanlış da burada. Siz ki Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak ben inanıyorum ki bütün siyasi partiler? Kamu yararı önemli ama bizim hukukumuz, bizim siyasetimiz, zamanın ruhu devlete göre, değil de insana göre, insan merkezli olmak mecburiyetinde. Kamunun zararını karşılayalım, buna itiraz etmiyorum ama meseleyi karara bağlarken devletin çıkarı değil, bireyin hakkını, vatandaşın anayasal hakkını, evrensel hukuktan kaynaklanan hakkını dikkate almak mecburiyetindesiniz.
Bakın, Anayasa'mızın temel hak ve özgürlükler bölümünün 35`inci maddesinde "Mülkiyet hakkı haktır, ancak kamu yararına sınırlandırabilirsiniz." deniliyor. Kamu yararı kalktığı taktirde vatandaşın mülkiyet hakkını vermek mecburiyetindesiniz.
Yani, hem sizin siyasi partinizin programı, felsefesi, kuruluş amacı bireyi merkeze alarak onun haklarını koruyucu, onun özgürlüklerini geliştirici bir siyasetin sahibi hem Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de bunu savunuyoruz, diğer partilerin de bunu savunduğunu iddia ediyoruz.
Şimdi, burada, kamunun çıkarını yani zarar görmesini engelleyici tedbiri alalım ama bireyin hakkını öncelikleyelim. Bireyin hakkı ne, insanın hakkı ne? Mülkiyet hakkı. Mülkiyet hakkı yalnız bizim Anayasa'nın değil, evrensel hukukun da vazgeçilmez bir hakkıdır. Nedir o? Siz insanın, vatandaşın, bireyin mülkiyet hakkını ancak kamu yararıyla sınırlandırabilirsiniz, kamu çıkarıyla değil. Kamunun çıkarının zarar görmesine tedbir geliştirebilirsiniz, o taşınmazın kazandığı artık değerden kamu yararına pay alırsınız ama mülkiyet hakkını ihlal edemezsiniz.
Anayasa'nın 46'ncı maddesindeki kamulaştırma maddesinde de kamu yararı amacı ortadan kalktıktan sonra kamulaştırmayı yapamazsınız, iade etmek mecburiyetindesiniz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, burada haklı olduğuna inandığınız o mantık temelden yanlış, hem partinin, siyasetin veya temel hak ve özgürlüklerin mantığı açısından yanlış, siyasetin mantığı açısından yanlış hem de evrensel hukuk açısından yanlış. Yani, yarın, bir vatandaş bu düzenlemeden dolayı mağduriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürse oradan geri dönersiniz çünkü orada da asıl olan bireyin temel hak ve özgürlükleri. Kamunun çıkarını korumak tabii ki kanun koyucunun görevidir, eyvallah, ama o ayrı bir hadise. Siz mülkiyet hakkının üstüne çıkarı, menfaati, faydayı koyarsanız hukukun evrensel anlamını ihlal etmiş olursunuz.
Bir başka husus da şu değerli arkadaşlar: Bakın, toplumda çok yaygın bir şekilde okul yeri, hastane yeri veya yeşil alan kamulaştırılmaları var. Belediye veya bir kamu kuruluşu "Ben buraya hastane yapacağım." diye kamulaştırıyor, uzun yıllar sonra "Vazgeçtim." diyor. Yani, oraya diktiğiniz iki ağaçla o yeşil alan amacı ortadan kalkmıyor, sonra onu kaldırıp bir başka? Bakın, 2001 yılında biz bu kanunda bir değişiklik yaparak kamu amacı için, kamu yararı için kamulaştırılan yerin üzerindeki amaç kalktıktan sonra bir başka kamu kuruluşuna yine bir başka kamu yararı için devretme imkânı getirdik; bu mümkün. Ama şimdi, getirdiğiniz bu değişiklikteki gerekçeniz, diyorsunuz ki: "Biz bu kamu yararına kamulaştırdığımız alanı sahibine iade etmeyelim, özel sektöre devredelim." Kimseyi ilzam etmiyorum, bir niyet sorgulaması da yapmıyorum. Yani, bir başka kamu kurumunun kamu yararı, hizmeti için tahsis etseniz bir şey demeyeceğim, doğrudur ama diyorsunuz ki: "Burası şehrin merkezinde kaldı, buraya bir alışveriş merkezi yaparsak buradan devlet daha çok para kazanır." Vatandaşın, bireyin hakkı nerede? Devlet de para kazansın ama bireyin mülkiyet hakkını çiğnemeden yapın bunu.
Çok temel bir yanlışlık yapıyorsunuz. Ben inanıyorum ki bu düzenlemeniz partinizin AR-GE'sinden geri dönecektir çünkü partinizin de siyasetinde bireyin hakkı, vatandaşın hakkı, insan hakkı devletin hakkından çok daha önce gelmektedir. Evrensel hukukta da bu böyledir. Yarın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden bu yaptığınız düzenleme geri dönecektir değerli arkadaşlar. Ben inanıyorum ki partinizin siyaset AR-GE'si varsa, bu işi sorgulayan bir yeri varsa bu düzenlemenin yanlış olduğunu görecektir ve bunu geri döndürecektir.
Tekrar düşünmeniz, tekrar takdirinize sunmak için bunları söyledim. Yoksa oylarınızla kabul ettiniz hadiseyi ama burada bir vatandaş mağduriyeti var, bir temel hak ve özgürlüğün ihlali meselesi var, burada Anayasa'nın 35'inci maddesindeki mülkiyet hakkının ancak kamu yararına sınırlandırılabileceği hususunun çiğnenmesi var, kamulaştırma hususunu düzenleyen 46'ncı maddedeki kamu yararı meselesini gene çiğnemektedir. Ama kamunun çıkarını gözetmek, zararını önlemek için bu tedbiri geliştirmeniz doğru değil, böyle bir tedbir olmaz. Kamunun çıkarını gene koruyalım, artan değerinden kamunun yararını alalım, faydasını alalım ama vatandaşın, bireyin mülkiyet hakkını iade etmemiz lazım. Hem Kamulaştırma Kanunu'nun mantığı budur hem Anayasa'nın mantığı budur hem evrensel hukukun mantığı budur.
Oylarınızla kabul edilen 4'üncü maddede getirdiğiniz bu düzenleme? Hiç ilzam etmeden söylüyorum, yani peşkeş çekiyorsunuz, özel bir iş için yapıyorsunuz, birine rant kazandırıyorsunuz anlamında söylemiyorum ama temel hukuk mantığıyla, 21'inci yüzyıla girdik, insan merkezli, insan temel hak ve özgürlüklerini genişletmeyi amaçlayan bir anayasa çalışması yapılıyor. Tüm bu süreçte böyle bir düzenleme yapmanız, yani kamu çıkarını korumak için böyle bir düzenleme yapmanız, böyle bir düzenlemeyle mülkiyet hakkını ortadan kaldırmanız yanlış olmuştur, stratejik bir yanlış olmuştur. Bu, zannediyorum, sizin açınızdan da yanlış bir hadise. Getirdiğiniz mantık bu anlamda tutarlı değildir. Bunu dikkatlerinize sunmak için söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.