GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:66
Tarih:14.02.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Şandır'ın iyi niyetle, samimiyetle bazı çekincelerini burada ortaya koymasına teşekkür ediyorum.

Niyetimiz belli. Bir taraftan bireyin hakkına herhangi bir şekilde halel gelmemesini sağlamak, öbür taraftan da kamunun imkânlarını çarçur etmemek. Bizim buradaki bütün amacımız, dileğimiz, sizin de biraz önce ifade ettiğiniz gibi, bireyin kutsal hakkını koruyarak, kamunun da ali menfaatlerini gözeterek bir düzenleme yapmak.

Bakın Sayın Şandır, elimde?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bireyin hakkı, mülkiyet hakkı. Mülkiyet hakkını korumuyorsunuz, iade etmiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Şandır, bakın, Kamulaştırma Kanunu'nun 22'nci maddesine eğer bakarsak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Burada, vereyim sana; al, buyur, oku.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kamulaştırma Kanunu'nun 22'nci maddesi 2001 yılında sizin iktidarınız döneminde değişmiş.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Yok, ilave ettik.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Önceki hâlini göremedim, önceki hâlinin nasıl olduğunu bilmiyorum.

Bakın, birinci fıkrayı okuyorum, zaten konuştuğumuz mesele birinci fıkrayla ilgili: "Kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde, keyfiyet idarece mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları -altını çiziyorum- aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir."

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Faizini de söyleyin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Faizi yok burada, faizi yok, yargı kararında faizi var. Kanun maddesine baktığınız takdirde de faizini göremezsiniz.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Uygulama, içtihat?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, içtihada geliyoruz. Kanun maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi, virgülden sonra gelen: "?aldığı kamulaştırma bedelini üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir."

Önümde bir örnek dava var. Örnek dava, biraz önce anlattığım Kayseri Stadı'ndan farklı bir durum. 1976 yılında veya 1974 yılında?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - 1974 yılında.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 1974 yılında Malatya ili Uçbağlar Mahallesi'nde belediye bir kamulaştırma yapmış. 1976 yılında da belediyenin mülkiyetine bu arazi geçmiş. Belediye bu araziye hal binası yaptırmış. Veli Bey, senin ilinle ilgili. 2008 yılına kadar burası kullanılmış. 2008 yılından itibaren hal binasının -biraz önce Kayseri'yle ilgili anlattığım gibi- şehrin merkezinde kalması ve trafiğin yoğunlaşması, şehircilik ve plancılık açısından anlamsız bir hâle gelmesinden dolayı, belediye, bu araziyi ihaleyle satışa çıkarmış. İhale sonuçlarında belirli bir bedelle kişi veya kişiler -şahıs, kurum- satın almış burasını. Malikler, 1972, 1974 yılındaki malikler dava etmişler. Davada demişler ki: "Kamulaştırma Kanunu'nun 22'nci maddesinin birinci fıkrasına göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'na göre idarenin bizi uyarması gerekirdi. Uyarmadığından dolayı üç aylık süre gitmiştir. Biz, 22'nci maddenin birinci fıkrasına göre bu bedeli ödemek istiyoruz." Hangi bedeli? "1972'deki ödedikleri bedeli size iade edeceğiz, malımızı bize geri verin."

ALİ HALAMAN (Adana) - "Mal" deme, cami o, cami.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Tapu iptal davası açmışlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kazandı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Tapu iptal davasını yerel mahkemede kazanmışlar. Yerel mahkemede kazandıktan sonra Yargıtaya gitmiş. Yargıtay demiş ki: "Bu yapılan işler her ne kadar doğru ise de 1972 yılı ile 2008 yılı arasındaki fiyat farkını dikkate aldığımızda olağanüstü bir fark ortaya çıkar. Bu olağanüstü farktan dolayı biz günün şartlarına göre, her ne kadar -Yargıtay 22'nci maddenin son, az önceki okuduğum cümle çerçevesinde baktığından- burada bir fark varsa bu farkın hesap edilmesinde şunların, şunların da dikkate alınması gerekir." Burada dikkate alınması gereken nokta nedir? Eğer...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, o tapu hangi şirkete satılmış?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Müsaade edin...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, eksik söylüyorsunuz. Şirkete satılmış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bilmiyorum, şirketin kim olduğunu bilmiyorum. Bunu siz vermişsiniz bizim arkadaşlarımıza.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Karar elimde. Şirkete satılmış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Mahmut Bey, bırakın. Kimin ne olduğunu bilmiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Karar işte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Veli Ağbaba kim olduğunu bilir. Malatya'da...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hollandalı bir firma.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şirkete satılmış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hollandalı bir firmadır. Kim olduğunu bilmiyorum ama ben burada teknik bir şey anlatıyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Camiyle beraber aldı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Teknik bir şeyi anlatıyorum. Müsaade edin anlatayım. Lütfen müsaade edin...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O kararı size veren benim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Tanal, bu özelliğinizi bırakın Allah aşkına! Şurada konuşurken kimsenin laf atmasına müsaade etmiyorsunuz ama burada konuşanı da hiç konuşturmuyorsunuz. Müsaade edin, anlatayım. Siz de gelir anlatırsınız, "Yanlış bilgi veriyor." dersiniz. Nasıl olsa Sayın Başkan, bu konularda gereğince müsamaha gösteriyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Nerede gösteriyor Sayın Elitaş?

Ben de geleceğim, bana da üç dakika verecek misin Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, lütfen?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, bu taşınmazın hesabında geçen süre içerisinde?

Bakın, Sayın Şandır, samimiyetle ve ciddiyetle önemli bir şeyi getirdiniz. İnanmak adına, doğruluğunu kabul etmek adına diye söylediniz. Bizim iyi niyetimizden şüphe etmediğinizi ifade ettiniz. Biz de iyi niyetle hem ben hem bunun altına imza atan arkadaşlarımız hem Sayın Bakan, burada bireyin hakkını suistimal değil, kamunun menfaatini de başkasına peşkeş çekmek amacı zerre kadar olmayan ama yargılama sonucunda, davalar sonucunda kamunun ihtiyaçlarını tahsis edebilecek ve hızlı bir şekilde kamuya hizmet edecek bölgelerin, arazilerin hızlandırılması adına yapılan bir işlem. Dava edildikten sonra, yürütmeyi durdurma kararı alındıktan sonra o hizmet atıl bir vaziyette bekliyor. Bunu da herhâlde "kamu yararı" diye değerlendirmek gerekir.

Bakın, burada Yargıtay diyor ki: "Geçen süre içerisinde -bu değer artışının hesaplanmasında- taşınmazın niteliğinin değişip değişmediği, arazi, arsa araştırılarak her iki niteliğine göre değeri belirlenmelidir. Meydana gelip gelmediği incelenmeli, fark varsa bu fark ilgiliye ödenmelidir." Bir hesap yapılacak. "Bunun tespiti taşınmazın üçüncü şahsa satış bedeliyle mal sahibinin kendisine daha önce ödenen kamulaştırma bedelinin dava tarihine endekslenmesiyle bulunacak miktarın saptanıp kararlaştırılmasıyla mümkündür." Yargı bu şekilde karar vermiş ve reddetmiş.

Arkasından aynı kişiler tekrar dava açmışlar, açtıkları davada diyorlar ki: "Madem ki bu satış yasalara uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Bu süre içerisinde tapu iptal davası da madem ki yüksek yargının verdiği karar çerçevesinde olmuyor. O zaman biz, bir, belediye hakkında dava açalım      -belediye bize tebligat hukuku çerçevesinde, kamu, 22'nci maddeyi ihlal ettiğinden dolayı- 20 bin liralık tazminat davası açalım, arkasından da kamulaştırma bedelinin ödendiği tarihten -1972, 1974 tarihi, hangi tarihse- bugüne kadar Türkiye İstatistik Kurumunun tüketici fiyat artış endeksleri uygulanarak bugünkü fiyata getirelim." Ama yine yargı der ki? Az önceki söylediğim aynı davanın aynı hukuk dairesinin 2010 tarihli kararıyla 2011 tarihli kararı: Bir, tapu iptal davası; iki, bedel artış davası. Yani, benim, sizin de az önce ifade ettiğiniz, altını çizdiğiniz, bireyin hakkında bir kayıp varsa o kaybın tespit edilmesiyle ilgili dava, belediyeye de bir tazminat davası açmış. Yargı yine aynı şekilde karar vermiş, demiş ki; bunu, 2010'daki okuduğum, ifade ettiğim şeyleri yapmış: "Bu şekilde bir hesaplamanız gerekir. Bu hesaplama çerçevesinde eğer bir fark oluştuysa, bu farkın kamu tarafından size iade edilmesi gerekir."

İşte, buradan, bakın Sayın Şandır, az önce söylediğim gibi, yargının? Şu anda bu örnek yok, bu örneği arkadaşlarım bana verdiler. Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile Kayseri Şehir Stadı arasındaki bir ihtilaf konusu da oldu. Değerli arkadaşlarımız bu maddeyi hazırlarken, hukukçular, Adalet Bakanlığı bu konuyu açıklarken? Ki belediyeleri içinde kaldıkları zor durumdan kurtarabilmek adına, belediyelerin yaptıkları hizmetleri hangi noktada hızlandırabilmek adına bir şeyler yapılması gerekir. Değerli hukukçu arkadaşlarımız şunu söylediler: "Yargıda iki ayrı karar olmasından dolayı -birincisi Kayseri kararı, ikincisi de örnekteki Malatya kararı diyelim veya Gaziantep kararı diyelim- bu iki ayrı karardan dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihadı birleştirme kararıyla birlikte, tek içtihat oluşturup bu konuyu da çözme imkânı mevcuttur." Ama yargıdaki ihtilaflı, farklı iki ayrı dairenin? Kayseri'yle ilgili hangisinin olduğunu bilmiyorum. Kayseri'deki yerel mahkeme Kayseri Büyükşehir Belediyesinin lehine karar vermiş. Yargıya gelmiş, alacaklılar, mülkiyet sahipleri, hak sahipleri yargıya müracaat etmişler, az önceki şekilde, söylediğim şekilde ifadelerini kullanmışlar ama yargı, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin yaptığı işlemi uygun görmüş. Yani, iki tane farklı karar var. Bu farklı karar içerisinden?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizin bir müdahaleniz oldu mu o karara?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Haydar, Haydar Bey, bakın, geçen bir milletvekili arkadaşımız, hanımefendi, bu kürsüde, geldi dedi ki: "Sayın Mustafa Elitaş bir şeyle ilgili?" Ben de şuradan ifade ediyorum: O milletvekili arkadaşımızın elinde muhtemelen, nasıl alındığını bilmiyorum, bir kişi dinlenirken?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir şey sordum size Mustafa Bey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir dakika?

O hanımefendiyi gördüm, şimdi ona da söyleyeyim, ben yoktum burada. Bir kişi dinlenirken o kişiyle ilgili benim konuşmalarım da  takılmış. Yargıya müdahale değil. Bir, 2010 yılının Nisan ve Mayıs ayında gazeteler bu şirketle ilgili yolsuzluk iddialarını gündeme getirmişler. 2010 yılının Ağustos ayının 17'sinde yine gazeteler bu konuyla ilgili meseleleri gündeme getirmişler. Bakın, yolsuzlukla ilgili meseleleri gündeme getirmişler. O arkadaş, bu kasetleri İnternet'te yayınlayan arkadaş, hâkimle imam arasında benim hakkımda konuşulanlar ne ise onu da yayınlasın eğer gücü yetiyorsa. O arkadaş, şeker fabrikası yöneticisiyle kendisi arasındaki konuşmalar neyse onu da yayınlasın. Bak, onu diyorum. O arkadaş, hâkimle imam arasındaki konuşmalar ne ise onu da yayınlasın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Elitaş, sorduğum soruya cevap verin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hâkimle şeker fabrikasının genel müdürü arasındaki konuşmalar ne ise onu da yayınlasın. Şeker fabrikası genel müdürüyle o milletvekilinin konuşmaları ne ise onu da yayınlasın. O kaset içerisinde -bak, iyi dinle- Türkiye Büyük Millet Meclisi Ziraat Bankasına 5 kilo elmanın nasıl yatırıldığıyla ilgili konu var, onu da açıklasın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben bilmem Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bak, ne diyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben masum bir  soru sordum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - O arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına, bir milletvekilinin hesabına 5 kilo elma nasıl yatırılmış onu da açıklasın.

Bir, benim yaptığım nedir biliyor musun? Yolsuzlukla mücadeledir. Yolsuzlukla mücadele edilirken, bir hâkimin verdiği yayın durdurma kararına yaptığım itirazı Ergenekon iddianamesiyle ulaştırmak, bütünleştirmek, Ergenekon iddianamesini hafifleştirmeye kalkmak? Bu bana zarar vermez, yolsuzlukla mücadele ediyorum. Nitekim, bakın, açıkça söylüyorum, ifade ediyorum, altını çiziyorum: On yıldır Kayseri Şeker Fabrikasındaki yanlış yönetimden dolayı 1 milyar liralık kayıp vardır. O arkadaş çıksın, fabrika genel müdürünün o fabrikanın niye battığıyla ilgili sözlerini de yayınlasın. Fabrika genel müdürüne birisi soruyor, diyor ki: "Sayın müdür, ben niye battım?" Diyor ki: "Bak?"

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Elitaş, konuya dönelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir dakika, sordun bir şeyi...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama bak?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - "Yargıya müdahale." diye sordun. 50 milyon liralık kayıp gereksiz yere birilerine peşkeş çekilerek iskonto yapıldıysa, 80 trilyon liralık kayıp fazladan alınan faizden dolayı olduysa, 50 trilyon liralık kısım da "ha ha"yla, "hi hi"yle, yalıların kiralanmasıyla ve coşkulu bir hayat yaşamaktan dolayı kaybolduysa, 25 trilyon liralık kısım da fazladan adam çalıştırmadan dolayı olduysa karşıdaki adam diyor ki: "Sayın genel müdürüm, bunlara söylemene gerek yok, zaten 205 trilyon liranın hesabı ortada."

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ben bunlarla mücadele etmişim Haydar Bey, ben bunlarla mücadele etmişim. Bunlarla yaptığım mücadele takdir edilmesi gerekirken?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bravo!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - ?yolsuzlukla hayatımın pahasına mücadele etmek gerekirken siz bana "Yargıya müdahale ettiniz." diye ithamda bulunuyorsunuz.

Bakın, orada kasetleri dinleyin, o arkadaşın başkalarıyla yaptığı konuşmaları da  burada yayınlama  cesareti varsa yayınlasın.  O arkadaşın -açıkça söylüyorum- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Türkiye Büyük Millet Meclisi hesabına 5 kilo portakalla, 5 kilo elma parasının yatırıldığını da açıklasın.

Ama şunu söylüyorum: O dinlemeler içerisinde zerre kadar leke bulaştırılmayacak tek kişi benim. Niye? Bunlarla mücadele etmişim. Yolsuzlukla mücadeleyi yapan bir milletvekiline burada iltifat edilmesi gerekirken "yargıya müdahale" diye laf atmayın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şuraya Sayıştay raporlarını bile getirmediniz. Hangi yolsuzlukla mücadele ettiniz Allah aşkına, hangi yolsuzlukla?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Haydar Bey, bakın, bu dosyayı siz oradan inceleyin; o kişiden alın, bakın, dinleyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben dinleyeceğim, nasıl müdahale ettiğinizi göstereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer cesareti varsa kendi konuşmalarını da verir, benim konuşmalarımı da verir.

Bakın, değerli milletvekilleri?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben sizin konuşmalarınızı dinledim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Dinledin mi benim konuşmalarımı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Dinledim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Öbürünü de dinle, öbürünü de dinle yahu! İyi niyetli bir milletvekili olarak dinle onları. Tavsiye ediyorum sana, dinle.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Burada grup başkan vekilliği yaptınız. Bir şeyin kardeşini işe koyamamışsınız!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekillerim, biz burada bireyin hakkını koruyoruz, kamunun hakkını da koruyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkanım, şahsı adına konuşma hakkı varsa bu maddede ben de söz istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İyi niyetle ve samimiyetle çıkardığımız bu yasanın hiçbir şekilde hiç kimseye peşkeş getirmediğini, hiçbir bireyin de hakkını ortadan gasbetmediğini ifade etmek istiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.