| Konu: | SERMAYE PİYASASI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 04.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 337 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı'nın 1'inci bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Her ülke için ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği finansal büyüme ve istikrarın devamlılığını gerektirmekte, bu da finansal sistemin kurumsal yapısının yeterince güçlü ve dinamik, sermaye piyasalarının ise yeterince derin ve likit olmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu sağlanamadığı takdirde, uluslararası dalgalanmalar sonucu ortaya çıkan krizler karşısında sorunlar yaşanabilmektedir. Dolayısıyla, finansal sistemin bankacılık ağırlıklı işlemesinden kaynaklanan kırılganlık ve riskler, ancak sermaye piyasasının, gelişmesiyle azaltılabilir. Bu açıdan, Türk sermaye piyasasının güçlü bir kurumsal organizasyon yapısı içinde, piyasaların daha derin ve likit hâle geldiği, yatırımcı sayısı ve kompozisyonu ile finansal araç çeşitliliğinin arttığı bir noktaya ulaşarak gelişmiş ülke sermaye piyasaları içindeki yerini alması ekonomimiz açısından büyük önem arz etmektedir.
Bugün, Türk sermaye piyasasının bazı temel sorunları bulunmaktadır. Sermaye piyasamızın en başta gelen yapısal sorunu, yatırımcı sayısı yetersizliğidir. Ülkemizde, sermaye piyasasında en önemli yatırım aracı kuşkusuz hisse senetleridir. Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre ülkemizde hisse senedi sahibi olan yerli gerçek kişi sayısı sadece 1 milyon 86 bin kişidir. Bunun da 872.535'ini hisse senedi portföyü 10 bin liranın altında olan ve toplam portföy değerinin ancak yüzde 3'üne sahip olan yatırımcılar oluşturmaktadır. 10 bin lira ve daha üzerinde portföy sahibi olan yatırımcı sayısı ise sadece 213.866 kişidir. Yatırımcı sayısındaki yetersizliğin nedenlerinden biri yatırımcı haklarının yetersizliği ve bunun zedelediği güven sorunudur. Geçmişte yaşanan sorunların da etkisiyle hâlen, sermaye piyasasına olan güvensizlik konusu giderilebilmiş değildir.
Sermaye piyasamızın bir başka sorunu da finansal okuryazarlık oranımızın oldukça düşük olmasıdır. Finansal okuryazar düşüklüğünün kamu ve özel sektör uzmanlarında, hatta akademi dünyasında da mevcut olduğunu araştırmalar göstermektedir. O sebeple, sermaye piyasalarını geliştirmek ve derinleştirmek sadece teknik çalışmalarla, yasal düzenlemelerle başarılabilecek bir hedef olarak görülmemeli, aynı zamanda, sermaye piyasasının halk ve piyasa aktörleri arasında hak ettiği itibara ulaşabilmesi amacıyla mümkün olan tüm platformlarda bir tanıtım ve imaj yenilemesi çalışması da yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk sermaye piyasasını olumsuz etkileyen asıl belirleyici unsur ülkemizde yurt içi tasarrufların yetersizliği ve giderek daha da yetersiz hâle gelmiş olmasıdır. On yıl önce Türkiye'de, yüzde 20'ler seviyesindeyken dahi "yetersiz" dediğimiz yurt içi tasarruflar şimdi 13'lere kadar gerilemiş durumdadır. Bu nedenle, AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikaları sonucu tüketim toplumu hâline getirilmiş ülkemizde tasarrufları artırmak sadece sermaye piyasasının meselesi değil, Türk ekonomisinin çözümlenmesi gereken en önemli sorunu konumundadır. AKP iktidarının bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasının üretim perspektifi olmamış, üretim yerine tüketim, tasarruf yerine borçlanma teşvik edilmiştir. Tasarrufların düzeyi AKP iktidarı döneminde sürekli olarak düşmüş olup 2011 yılında cumhuriyet tarihimizin en düşük tasarruf oranı ile karşılaşılmıştır. Hane halkı tasarruf oranı da 2007 yılında yüzde 12,2 iken 2011 yılı itibarıyla yüzde 7,5 düzeyine inmiştir ancak yüzde 20'lik gelir dilimlerine göre alt üç gelir grubunun yani hane halkının yüzde 60'ının tasarrufunun negatif konumlu olduğu, en yüksek gelire sahip iki gruptaki, özellikle de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik gruptaki hane halkının tasarruf edebildiği Merkez Bankası finansal istikrar raporlarından görülmektedir.
Vatandaşın geliri geçimini sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? AKP Hükûmeti vatandaşta tasarruf edecek hâl bırakmamıştır. Devletin resmî rakamları ve raporlar da bu durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun 28 Eylül 2012 tarihinde açıklanan sürdürülebilir kalkınma göstergeleriyle ilgili verilere göre, ülkemizde 2011 yılı itibarıyla yoksulluk ya da maddi yoksunluk riski altındaki nüfusun oranı yüzde 62,5 olup bu durumda nüfusumuzun yaklaşık olarak üçte 2'si yoksulluk riski altındadır. Çok daha vahimi, TÜİK tarafından yapılan hesaplamaya göre şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunan kişi sayısı 43 milyon 286 bin kişidir. Bu sayı nüfusumuzun yüzde 60,4'üne karşılık gelmekte olup bugün her 5 kişiden 3 kişinin şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunduğunu göstermektedir. Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız, geçimini borçla sağlamaya çalışmaktadır. Vatandaşlarımız banka tüketici kredilerine veya kredi kartlarına yüklenmiş ve toplam borçları 249 milyar lirayı aşmıştır. Tüketici kredisi ve kredi kartı borçları toplamı 2002 yılına göre tam 39 kat artmıştır. Gelecek yıllardaki gelirlerini şimdiden tüketen vatandaşlarımızın geleceği ipotek altına alınmıştır.
Merkez Bankasının finansal istikrar raporlarına göre, 2002 yılında 144 milyar lira olan hane halkı harcanabilir geliri 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla 591 milyar liraya yükselmiştir. Buna karşılık, 2002 yılında 6,7 milyar olan hane halkı yükümlülüğü 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla 284,4 milyar liraya ulaşmıştır. Dolayısıyla, AKP iktidarı boyunca hane halkı harcanabilir geliri 4,1 kat artarken, hane halkı yükümlülüğü tam 42,5 kat artmıştır. Vatandaşın faiz ödemeleri de 12 kat artmıştır. 2002 yılında yüzde 4,7 olan hane halkı yükümlülüğünün hane halkı harcanabilir gelirine oranı 2012 Eylül ayı itibarıyla yüzde 48,1 oranına ulaşmıştır yani vatandaşın 100 liralık gelirinin yarıya yakını, 48 lira 10 kuruşu borca gider hâle gelmiştir. AKP'nin on yıllık icraatının özeti bu; vatandaş gırtlağına kadar borçlu hâle getirilmiştir. Dolayısıyla, günlük gıda tüketimlerini bile kredi kartıyla 8 taksitle alabilen vatandaş nasıl hisse senedi alabilecek? Ekmek bulamıyorlarsa hisse senedi alsınlar mı diyorsunuz?
Yurt içi tasarrufların bugünkü düzeyiyle, vatandaşımızın bugünkü borçluluk hâliyle sermaye piyasamızda yatırımcı sayısını artırabilmek, sermaye piyasasına yeterli derinlik kazandırabilmek mümkün değildir. Tasarrufu artıracak, bunun için de öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın gelirini artıracak önlemlerin alınması gerekmektedir. AKP iktidarı döneminde büyüme hızı yıllık ortalama yüzde 5,3 olmasına rağmen, nüfusun eğitim düzeyi ve yaşam standartları çok düşük durumdadır. Eğer bu ekonomik büyümeye rağmen, TÜİK verilerine göre hâlâ nüfusun yüzde 65'inin lise düzeyinde bile eğitimi yoksa, yüzde 40'ının çatısı akıyor ve ısınma sorunu varsa, yüzde 60'ı iyi beslenemiyorsa, yüzde 80'i eskiyen mobilyalarını yenileyemiyorsa, bu durum, ekonomi politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğini, hatta geç bile kalındığını ifade etmektedir. Kişi başına düşen millî gelirimiz 10 bin doların üzerinde olduğu hâlde neden herkesin bu gelirden faydalanamadığı iyice analiz edilmeli ve gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Herhâlde ekonomik büyümeyi sadece sıcak para sahipleri para kazansın, borsaya yatırım yapanlar para kaybetmesinler diye istemiyorsunuzdur.
Ben tasarının hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.