GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:21.05.2013

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Değerli milletvekilleri; terör sadece insanları hedef almıyor, terör doğayı da hedef alabiliyor. Ülkemizde bir başka katliam da güzel Trakya'mızda Yıldız Dağlarında yaşanıyor. İşte size gösterdiğim bu fotoğraflar, doğa katliamının nasıl yapıldığını apaçık, tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Ben merak ediyorum, Sayın Bakan bu fotoğrafları, bu manzarayı gördükten sonra taş ocaklarının doğaya zarar vermediğini hâlâ iddia edebilir mi. Gerçekten merak ediyorum, doğayı katledenler, buna göz yumanlar bu görüntüden mutlu mudur, gerçekten bu görüntüden mutlu olanlar var mıdır. Çünkü biz Trakyalılar olarak bu fotoğrafları, bu manzaraları gördüğümüzde içimiz acıyor. Siz de gördünüz, fotoğraflarda binlerce ağaç taş ocakları için feda ediliyor. Trakya'ya su sağlayan havzalara sahip bölgede, irili ufaklı taş ocaklarının denetimden uzak faaliyetleri sonucu doğaya telafisi mümkün olmayan zararlar veriliyor çünkü 2004 senesinde Maden Kanunu'nda yapılan değişiklikle çoğu taş ocağı ÇED sürecinden muaf tutuldu ve bu düzenlemeyle rant uğruna Türkiye'nin ormanlık alanları taş ocaklarıyla doldu ve taş ocağı ruhsatı alan herkes istediği kadar ağaçları kesti, istediği kadar ormanlara zarar verdi. Ne su kaynağı ne orman ne doğa kimsenin umurunda değil, varsa yoksa rant, tek umurumuzda olan o. Taş ocağında malzeme çıkarımı sırasında patlatılan dinamitler sonucu yakın çevreye deprem etkisi yaratılıyor ve bu etkiyle kaya kütlesinde meydana gelen çatlaklar ve kırıklar patlamanın neden olduğu çökme ve tıkanmalar karstik su yollarının değişmesine, taş ocağı tarafına yönelmesine ve kurumasına neden oluyor. İşletmede meydana gelen toz ve atıkların yağmur sularıyla beraber yer altı sularına sızması, karışması suların kirlenmesine... Bu da bir ayrı boyutu zaten. Yer altı su galerimizin yok olmasından dolayı köylerimiz, bölgelerimiz susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. Ağaçlarımız kesiliyor, su kaynaklarımız kurutuluyor, Trakya'da doğa katlediliyor değerli arkadaşlar. Bu kürsüden biz defalarca Ergene'nin zehir saçtığını, bölgede kanser vakalarının arttığını, yer altı sularının kirlenme sebebiyle artık kullanılmadığını dile getirdik. Bir zamanlar Trakya'ya bolluk, bereket getiren, hayat veren Ergene Nehri plansız ve çarpık sanayileşme sonucu maalesef doğayı ve toprakları zehirleyecek kadar, insanları kanser edecek kadar kirletildi. Biraz önce gösterdiğim bu fotoğraflar Ergene'nin doğduğu yerde çekildi. Ergene'nin tek temiz kalan yeri doğduğu noktada taş ocakları yüzünden kirletiliyor.

Değerli milletvekilleri, Tekirdağ'ın bir başka cennet köşesinden, Muratlı ilçemizin Balabanlı köyünden bahsetmek istiyorum. Balabanlı köyü de doğasıyla, insanlarıyla şirin bir köyümüz. Çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyorlar ve köylülerimiz, hayvanları için, tarımsal sulama için bir gölet yapmak istiyorlar ve bununla ilgili başvurularını yapıyorlar. Bu esnada bir sürprizle karşılaşıyorlar. Bu sürpriz ne dersiniz? Tarım arazilerinin tam ortasına, köyün hemen yakınına taş ocağı yapılması için çalışmalar yapıldığını öğreniyorlar. Balabanlıların çok makul bir talebi var, tek bir istekleri var, hayvanları ve tarımsal arazi için bir gölet. Bu makul talepleri ve taş ocağına karşı itirazları görmezden geliniyor ve maalesef onların en doğal hakkı bile ellerinden alınıyor.

Ben buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Balabanlılar Hükûmetten bu konunun bir an önce çözüme kavuşmasını bekliyor. İşte Ergene'yi temizleyeceğini iddia edenlerin, rant uğruna Yıldız Dağlarını, ormanları katledenlerin, projeye özel, kişiye özel yasalar çıkaranın çevre bilinci ortada. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz çocuklarımızın, torunlarımızın sağlıklı bir geleceğe sahip olması için doğa katliamına bir an önce son vermek zorundayız ve taş ocakları ruhsatları da, geçmişte olduğu gibi, Çevre Kanunu kapsamında verilmeli ve uymayanlar muhakkak kapatılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, tüm çalışanların insanca bir yaşam sürebileceği ve emeğinin karşılığını alabildiği bir çalışma ücretini her zaman bu kürsüden dile getirdik. Kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli personele fazla çalışma ücreti hakkının tanınması çok güzel ama bu hakkı birine tanıyıp birine tanımamak adaletli bir yaklaşım değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) - İşte, biz, 11'inci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle bu hakkın, ek mesaisi fazla olan itfaiye gibi çalışanlar da, kadrolu, fiilen çalışanlar da ve güvenlik personeli, koruma personeline de tanınmasını istedik. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da yapılması gereken, olması gereken ve maalesef sizlerin görmezden geldiği adaletli yaklaşımın da bu olduğuna inanıyoruz.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)