| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 20.02.2013 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adından anlaşılacağı gibi, çok afili bir tasarı bu. Önce bunun hakkında görüşmeden evvel, bugün, on dokuz ay evvel PKK tarafından kaçırılan kaymakam Kenan Erenoğlu'ndan bahsetmek istiyorum size. Ben sabah anne ve babasını ziyaret ettim. Mustafa Bey ve Nazmiye Hanım, evlatları PKK tarafından kaçırılan bir anne ve babanın ruh hâlinde. Tabii ki hiçbir haber alamamışlar, devletin hiçbir kademesinden kendilerine ulaşan hiçbir bilgi yok, yani oğulları sağ mı, ölü mü, herhangi bir istihbari bilgi paylaşımı da yok. O anne-babanın durumunu görmenizi çok isterdim. Çok kötü bir hadise. Bunun benzerini geçmişte başka şekilde yaşamış bir insan olarak, o ailenin durumuna devletin niye bu kadar ilgisiz kaldığını çok merak ediyorum.
Öncelikle, Sinop ve Samsun'da geçtiğimiz günlerde cereyan eden olaylara tepki koyan "barış güvercinleri"nin bu olaya tepkisiz kalmalarını da hayretle karşılıyorum, yani Sinop ve Samsun'da milletvekili arkadaşlarımızın binalarda mahsur bırakılıp linç girişimine maruz kalmaları hiç tasvip edilir bir hadise değildir ama PKK'nın kaçırdığı bir kaymakama sessiz kalmak da bir o kadar insani bir hadise değildir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Gidip getirelim Lütfü Bey. Gelin, birlikte getirelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - O konuda kimin elinde bir şey varsa onu sarf etmemek de insanlık değildir, önce onu belirtmek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hemen heyet oluşturun, gidelim. Olmaz öyle!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bakın, ben bir şey söyleyeceğim size: Öcalan'ın yattığı yerde yatağıyla, televizyonunun LCD olmasıyla, hatta son çıkan iyileştirmelerle beraber -affınıza sığınıyorum- bilmem ne boyutuyla ilgilenene kadar, gidin devletin kaymakamıyla ilgilenin. Devletin kaymakamı PKK'nın elinde esir olmuş, bir buçuk senedir sesiniz çıkmıyor. Bu ayıp size yeter.
Gelin, ben size, biraz tasarıya döneyim; tasarıyla ilgili birtakım şeyler anlatayım. Bu tasarının ismi çok afili, söylemiştim ben: Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı. Tasarıda hekimlerin ve sağlık çalışanlarının verdiği hizmetlerin tümünün ihaleyi alan şirketlerden satın alınması öngörülüyor. Yani bunun içinde tabipler var, diş tabibi var, eczacı var, veteriner var, hekim, memur, sağlık fizikçisi, idareci, ebe, hemşire? Hepsi var.
Tasarı ile, şirketlerin alacağı uluslararası kredilere Hazine garantisi sağlanması, yapılacak anlaşmaların Resmî Gazete'de yayımlanmaksızın dış borç kaydedilmesi öngörülüyor. Türk ihale mevzuatına tümüyle aykırı olan açık eksiltme yöntemi, yasa kuralı hâline getiriliyor. Yine tasarıda, ihalelerin kimin tarafından onaylanacağı, harcama yetkisinin kimde olduğu, ihale komisyon başkanı ile harcama yetkilisinin aynı kişi olup olmayacağına dair bir dizi küçük ayrıntıya da yer verilmiyor.
Hastaların, hastaneye gittiğinde, hani vardır ya "Sırtını aç, öksür de bir ciğerlerini dinleyelim." lafı. Şimdi, o, bu süreçte, hastaneye müşteriler daha kapıdan girer girmez -çünkü hastalar artık müşteri oldu- "Cebini aç, hele bir öksür, paraların dökülsün." denilecek, iş o hâle geldi.
Ben, biraz evvelki konuya döneceğim yine. Bu kanunla alakalı bir daha konuşacağım önümüzdeki maddede: Bakın arkadaşlar, bu Hükûmetin PKK'yla pazarlık yaptığını artık herkes biliyor. Evvelsi gün duruşma oldu; KCK'nın en önemli üst düzey 10 yöneticisi serbest kaldı. Bu, PKK'yla yaptığınız pazarlığın tezahürüdür. Fırat Anlı var aralarında, KCK'nın en üst yöneticilerinden bir tanesi. Ya, böyle bir pazarlık yaparken bu pazarlığın içine Kenan Erenoğlu'nu niye koymadınız? Alenen pazarlık yapıyorsunuz PKK'yla. Yani, tamam "Biz Fırat Anlı'yı bırakacağız, şunu bırakacağız; kimi istiyorsanız, İmralı'ya onu göndereceğiz; yatak boyunu nasıl istiyor, süngeri nasıl olsun?" Ya, iyi de o kaymakamı da serbest bırakın. Asker var, polis var, öğretmen var. Devletin 5 tane görevlisi PKK'nın elinde esir olmuş, devlet naçar. Yani bir diğer tabirle, PKK sizin bileğinizi bükmüş, siz terör karşısında naçar kalmışsınız, çaresiz kalmışsınız. Anlaşma sebebiniz bu; barış istediğinizden değil, PKK'ya yenildiğinizden bu anlaşma.
Ben diğer maddede de tekrar konuşacağım. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.