| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, bu tasarı gündeme geldiğinde gerçekten Milliyetçi Hareket Partimizin grup çalışmalarında bize hep altı doldurulmayan, karşılığı olmayan bir siyaset anlayışının benimsenmediği söylendi. Dolayısıyla biz de Adalet Komisyonunun birer üyesi olarak üniversiteleri aradık "Dünyada bunlar nasıl oluyor?" diye araştırınca karşımıza fakir fukaranın, garibanın parasının nasıl harcandığı ortaya çıktı. Bana bir hoca -Mahir Hoca senin de seveceğin, benim de sevdiğim, herkesin sevdiği- dedi ki: "Biz 2008'den beri bütün dünyayı dolaşarak araştırma yapıyoruz, bunu niye getirdiler, bu toprak satışını niye getirdiler? Bizim 3 trilyon 400 milyar harcamamız var şimdiye kadar."
"Peki, Hoca, ne zaman biter?" dedim ben "Bir sene daha devam eder." dedi. Geldik alt komisyona, iyi niyetle dedik ki: "Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte TÜBİTAK, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi bir çalışma yapıyor." Bunun üzerine, Değerli Başkan döndü, Tapu Kadastro Genel Müdürüne sordu, dedi ki: "Arkadaş, sizin böyle bir harcamanız var mı?" "Var." dedi. "Peki, ne kadar harcandı?" O da "3 trilyon 400 milyar lira harcandı." dedi.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri "3 trilyon 400 milyar para harcayıp onun sonucunu beklemeden hangi vicdanla siz bu tasarıyı Türkiye'nin gündemine getiriyorsunuz?" sorusunu sorduğumda bana söyleyeceğiniz bir laf var mı?
İki, bu çalışmalar bittiyse Adalet Komisyonu üyelerine bu çalışmaların nasıl olduğu noktasında bir bilgi verme zorunluluğu yok mu? "3 trilyon 400 milyar lira kimin babasının parası da bu çalışmayı bizden saklıyor?" deme hakkımız yok mu?
Dolayısıyla biraz evvel "Baştan bana söz verin. Ben çıkar bunu anlatırsam bu çalışmalar bitmeden Sayın Bakan, Hükûmet, bu tasarıyı alır götür." Bu 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon daha harcayacaklar bir sene daha devam ettiğine göre, 2008'den itibaren. "Bu tasarıyı alır götürürler, üniversitelerimizin yaptığı doğru çalışmayı getirirler. O çalışmalara göre, bu mesele dünyada nasıl dizayn ediliyor buna bakarız." dedim. Bunu söylediğimizde Adalet ve Kalkınma Partisinin bir kısım milletvekilleri de bundan çok etkilendiler.
Şimdi, Tapu Kadastro Bölge Müdürü 3 trilyon 400 milyar lira harcamış Hükûmetin haberi yok. Bir acelecilik var. MÜSİAD'da Sayın Başbakanı dinliyordum ben. Gerçekten milletimizin değerleriyle örtüşmeyen, milleti küçük gören, milletin değerlerini alaşağı eden dayatmacı, darbeci bir zihniyet var. 28 Şubat da bütün değerleri altüst etti. Dünyada, yeryüzünde görülmemiş zulümler yapıldı. 6 milyon insan hain ilan edildi, onların yok edileceği üzerine birtakım esaslar kuruldu.
Başbakan MÜSİAD toplantısında bir meseleyi dile getirdi, dedi ki: "Vurgun yapanlar var, talan yapanlar var." O talanların nasıl yapıldığını biliyoruz. 28 Şubatta, muhafazakâr bütün iş adamlarının bordrolu yönetimlerinde generaller vardı. Emekli generallerin hepsi süper memur oldular, işe girdiler o süreçte. Dolayısıyla haklıdır, vurgun var, talan var. Peki, bunlar nasıl yargılanacak diye oturdum baktım, araştırdım. Biraz evvel, çok çalışkan, Türkiye'de siyaset anlayışı Türkiye'ye güç veren Alim Işık Hoca'ya dedim ki: "Hocam, 2004'te neredeydin?" 2004 yılında 312'nci madde değiştirilir iken yapılan bir değişiklik var: "Şiddet ve tehdit unsuru darbe destekçileri müebbet hapisle cezalandırılır." Adalet ve Kalkınma Partisi, tasarı tartışılırken cebir ve tehdidi, 312'nin bütünlüğü içinde fikir suçlularını da işin içine alır endişesiyle tehdidi kaldırmış, şiddeti koymuş. "Cebir ve şiddet uygulayarak darbeye destek verir." ifadesi kullanmış. Oysa bir medya grubu, dünyanın en iğrenç metotlarını kullanarak 28 Şubata taşeronluk yapıyordu. Özel sektörün belli unsurları, borsayla oynayıp kaldırıyorlardı. Şu maddeye göre hiç kimseyi sanık sandalyesine oturtamazsınız. Bir acelecilik var, bir tez canlılık var, iktidara yakışmıyor. 350 milletvekiline yakın, yüzde 50 oy, biraz daha araştıracak, fakirin fukaranın, gurebanın hakkını koruyacak tasarıları bu Meclisin önüne getirecek.
Şimdi de 3 trilyon 400 milyar. 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon daha koy -çünkü daha devam ediyor bunun projesi- 4 trilyon 400 milyar. Ben şimdi ne diyeyim? Yani bu tasarıyla ilgili söyleyeceğim çok şeyler var ama bu memleketin 4 trilyonunu harcayıp bu çalışmaların sonucu bizim önümüze gelmeden bu tasarıyı getirmenize doğrusu ben anlam veremiyorum.
Ayrıca, bu karşılıklılık esası tartışılırken, Komisyonda bazı arkadaşlar dediler ki: "Ya, Müslüman ülkelerin içinde para var, onlar gelecek. Dolayısıyla buna niye itiraz ediyorsunuz?" Müslüman ülkelerden gelen paraya herhangi bir itiraz söz konusu değil. Gelsin, biz bundan ziyadesiyle memnuniyet duyarız ancak burada uyguladığınız dış politikaya göre Ahmedinejad Sultanahmet Camii'ne geldi, Türkiye de yaşayan bir siyasi parti lideri kadar destek gördü. Şimdi, Malatya'da kurulan sistemden sonra Ahmedinejad'la düşmanız, ne yaptığımız belli değil. Siz Maliki'ye uğruyorsunuz o her gün Maliki'yle beraber... Dolayısıyla Irak öyle, Suriye öyle.
Cenabıallah nasip etti, ben Mekke'ye gittim ama her dönüşümde Allah'a dua ediyordum "Şu Kralın sarayı ne zaman yıkılacak başına?" diye, utanıyordum yani orada. Dolayısıyla o Kralla arkadaşlık, dostluk, o parayla ilişki Müslüman ilişkisi ise Allah öyle bir Müslüman ilişkisini bu millete nasip etmesin. Hak yiyen, hukuk yiyen, zalim, ne yaptıkları belli olmayan insanların paralarından da bize bir hayır gelmez.
Fakat siz bu 4 trilyonun hesabını vermek mecburiyetindesiniz. Bu 4 trilyon parayı, bu meseleyi iyi araştırmak üzere getirdiyseniz o araştırmanın fotokopisini bize dağıtmanız lazım, o araştırmayı birisinin gelip burada okuması lazım. Eğer tez canlılık yapıp oradan benim bunu söyleyeceğimi bilerek birtakım bilgileri hocalardan alıp geldiyseniz bende de hocaların yaptığı açıklama var, şurada: "Daha bir sene çalışmamız devam edecek. Çünkü toparlayamadık, yapamadık." şeklinde.
Türk milletinin önünü açmak, geleceğe daha güvenli bakılması için Parlamentomuzun yaptığı çalışmalarda bir dayatmayla karşı karşıyayız.
Anayasa Komisyon Başkanı Burhan Kuzu'dan teyit aldığım için söylüyorum, diyor ki: "Parlamenter sistem denetimin olmadığı sistemdir. Ayrıca, eğer siyaset olgusu güçlü oluşmuş ise karar ve kanun çıkarma gücünden istifade ederek tek parti yönetimini yaratır."
Şimdi, ben size bir şey söyleyeyim, ondan sonra da sözlerime son vereyim. Hepinizle bir konuyu paylaşmak istiyorum: Güçlüsünüz, kuvvetlisiniz, rüzgâr gibi ezip geçiyorsunuz. Önümüzdeki günlerde bir savcı "Bu Habur'da ne oldu?" diye bir iddianame hazırlasa, bundan, idamdan kendini kurtaracak Bakan, Başbakan var mı? Gerilla elbiseleriyle otobüslerin önüne çıktılar. Savcı yalvarıyor sanığa, diyor ki: "Doğru konuş." Ben bunu burada söylemeyeceğim, sanığın söylediğini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde o alçakça iradeyi tarif etmeye bile tenezzül etmem. Dolayısıyla bu kanunlar, bu tasarılar önümüzdeki günler değişik bir şekilde bize zaman kaybına vesile olmasın, sanıklardan vazgeçelim, tekrar sanıklar doğmasın. Daha araştırılarak, daha güçlü bir şekilde her konuyu hazırlayıp getirirseniz Milliyetçi Hareket Partisi emin olun Türkiye'yi büyütecek, geliştirecek her meseleyi çok iyi araştırarak destek vermeye hazırdır.
Bu vesileyle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adan.