GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:23.05.2013

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün, bir torba yasa yeniden gündemde. Uzun süredir bu tür yasalarla bu Parlamento her gün meşgul ediliyor ama biz önemli bir süreçten geçtiğimizi hep söylüyoruz. Bu önemli süreçte, bu ülkede bu hukukla iç barışımızı sağlayamadığımızı hep söylüyoruz.

Bakın, bugün görüşülmek istenen kanunda her şey var yani "Tamek'se atın sepete." sloganıyla ne varsa bu torba kanunda var ama içinde özgürlükler, adalet, hukuk yok.

Şimdi, önemli bir süreçten geçtiğimizi... Kamuoyu araştırmalarında hep bunları görüyoruz yani bugünkü bütün gazetelerde, yapılan anketlerde, Türkiye kamuoyunun iç barışın sağlanmasıyla ilgili desteğini görüyoruz ama bu konuda bir tek adım, bir tek çaba görmüyoruz ve biz eğer doksan yıllık bu sorunlarımızı çözeceksek doksan yıllık hukukun bu sorunları çözmediğini... Yeni bir hukuk anlayışıyla bunları çözmemiz gerekir ama biz hukukumuzu dizayn etmiyoruz. Biz hukukumuzu muhaliflerimize karşı acımasız bir silah gibi kullanıyoruz. Evet, bütün muhalifler cezaevinde. Yani bütün muhaliflere karşı uyguladığınız yol, yöntem nedir; ya cezaevidir ya mezardır.

Şimdi, bu süreçten bizim hepimizin ders çıkarmamız gerekirken ne yazık ki yeniden, yine, Parlamento bildiği eski yol, yöntemini sürdürmeye çalışıyor. Yani hep söylenir ya dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarının kurutulmadığı, dünün bu ülkede uygulanan hukuk anlayışıyla iç barışımızı inşa etmediğimizi hepimiz biliyoruz. Şimdi, Türkiye birkaç aydır çatışmasız bir süreci yaşıyor ve ölümler yok, insanlar umutlu. Geçmişten bugüne kadar gelen sorunlarımızı birlikte nasıl çözebiliriz, herkes bu konuda umut içerisinde, bir bekleyiş içerisindeyken ama ne yazık ki Parlamentomuzda bu konuda küçük bir çaba da yok. Yani, haziran sonrası, tekrar, Parlamento tatile gidecek. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu sürecin heba edilmemesi gerektiğini... Hele hele, bu sürecin bu tür yasalarla heba edilmemesi gerekir. Türkiye'nin temel ihtiyacı alan özgürlüklerin bir an önce inşa edilmesi gerekir.

Bakın, bu Parlamento bir taraftan 12 Eylülün ürünü olan Anayasa'yı değiştirmeyi vadediyor ama bir taraftan da 12 Eylülün ürünü olan, generallerin getirdiği Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu'ndan nemalanarak iktidar olmak istiyorsunuz. Bu Parlamentoda, yüzlerce kez bu kürsüde söyledik. Bizim seçmenimizin, bizim vatandaşımızın ödediği vergiden üç parti pay alıyor ama biz pay almıyoruz. Sonra dönüp dolaşıyorsunuz "Ya, gerçekten sizin neyiniz eksik?" diyorsunuz. Bu bile size karşı mücadele etmemiz için yeterli bir donedir. Siz bu hakkı nasıl kendinizde görürsünüz? Bizim vatandaşların...

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - "Siz" dediğiniz ora mı?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Üç partiye de söylüyorum.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Hayır canım, olur mu? Biz istiyoruz, Sayın Sakık biz istiyoruz.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Bütün vatandaşlarımızın ödediği vergiden üç parti nasıl kendi arasında paylaşır?

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Biz istiyoruz, duymuyor musun?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Biz sadece Barış ve Demokrasi Partisi demiyoruz, Parlamento dışında olan diğer siyasi partilerin de hazineden pay alması gerektiğini söylüyoruz. Şimdi, Parlamentonun dışında olan siyasi partilerin seçmenleri bu ülkede vergi vermiyor mu? Veriyor ama bununla ilgili tek bir küçük çalışma bile yok. 12 Eylül Anayasası'nı eleştiriyorsunuz ama hâlâ 12 Eylül Anayasası'nın, Siyasi Partiler Kanunu'nun ani, yüzde 10'luk baraj ve Seçim Kanunu yerli yerinde duruyor ve bu Parlamentoyu halkın iradesi belirlemiyor. Bu Parlamentoyu kim belirliyor? Bu partilerin genel başkanları belirliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Sakık "Baraj insin." diye bağıran kim? Bak, bu hakkımızı da yemeyin.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Bağıran kim ya? "Seçim yardımı yapılsın." diyen kim?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Ya, hep beraber bağıralım, "Bağırın, bağırın." diyoruz biz de işte.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Baraj var, hazine yardımı yok, onu da koyalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hazine yardımı da yapılsın.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bir taraftan özgürlükleri istiyoruz, bir taraftan da bütün kaderimizi bu partilerin genel başkanlarının iki dudağı arasından çıkacak söz ve sözcüğe mahkûm ediyoruz. Buradan demokrasi çıkmaz, buradan özgürlük çıkmaz. Bu Parlamento özgür olmadığı müddetçe bu ülkede özgürlüklerden bahsedemeyiz. Bizim milletvekili arkadaşlarımız, bu kürsüye -özellikle iktidar milletvekilleri- zaman zaman, bu Meclis araştırma önergeleriyle ilgili gelip, nasıl iki dakika içerisinde, bir dakika içerisinde "Efendim, zaman darlığı." deyip olayı geçiştirmeye çalışıyorlar. Çünkü, genel başkan böyle talimat veriyor, siyasi partiler böyle emrediyor. Bu Siyasi Partiler Kanunu'nda ve bu yasada halk yok, halk belirleyici değil. O vesileyle, eğer demokratik zeminin önü açılacaksa ilk önce Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu derhâl değiştirilmelidir. Bunun gereğini yapmalısınız.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Anlaşmanızda var mı?

SIRRI SAKIK (Devamla) - Hep beraber, birlikte, bu hepimizin ortak görevidir. Birlikte bunları, evet, değerlendirmeliyiz ve değiştirmeliyiz. Bir taraftan da eğer iç barışımızı sağlayacaksak iç barışımızda... Yani, 12 Eylülün ürünü olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu nasıl sorunu çözmüyorsa Anayasa da çözmüyor, yasalar da çözmüyor. Bu Anayasa, bu yasayla biz iç barışımızı sağlayamayız, temel sorunlarımızı konuşamayız. Şimdi bu yasaların değiştirilmesi gerekir.

Bakın, bizim "olağanüstü hâl" dediğimiz dönemlerden gelen mahkûmiyetler var. İçeride, yirmi yılı aşkın süredir cezaevinde olan PKK'li tutsaklar var, KCK'li tutsaklar var ve bunlar düşüncelerinden dolayı içerideler yirmi yılı aşkın bir süredir. Eğer barıştan bahsediyorsanız, ilk önce, bu insanların bir an önce özgürleşmesi için yasaları değiştirmeniz lazım, Terörle Mücadele Yasası'nı ortadan kaldırmanız lazım. Yoksa, silahlar sustu, eh, Kürt sorunu yok hükmünde sayılacak... Zaten, bu ülkenin genetik mirası kötü, zaten bütün realiteler eğer tepki yoksa, eğer bir mücadele yoksa yok hükmünde sayılıyor. Ne zaman ağır bir bedel ödeniyorsa, 50 bin ölümden sonra Kürt realitesi kabul ediliyor ama silahlar susunca yeniden o realite askıya alınıyor. Ne zaman bir deprem görsek, depremde 10 bin, 20 bin insan ölse "Vay, bizim ülkemiz fay hattı üzerinde, biz buna uygun adımlar atmalıyız." diyorsunuz. Deprem süreci bitiyor, yeniden, biz, depremi de askıya alıyoruz.

O vesileyle, sevgili arkadaşlar, biz dostane öneri sunuyoruz. Türkiye, hem toplumda hem uluslararası kamuoyunda ilk kez bu kadar ciddi şekilde iç barışa yakın bir süreci yaşıyor. İç barışa yakın bir süreç yaşandığı içindir ki zaman zaman, Türkiye'nin bu barışının sağlanmaması için nasıl ki Paris'te saldırıya maruz kaldı oradaki 3 PKK'li kadın ve Reyhanlı'daki olaylar da bunun bir farklı versiyonudur. Emin olun ki onun için biz hep söylüyoruz: Dün barışla ilgili mecburiyetimiz vardı, bugün mahkûmiyetimiz var. Parlamento buna uygun yasaları derhâl hayata geçirmelidir, güven arttırıcı adımları atmalıdır. Parlamentonun görevi bu olmalıdır. Evet, trafik cezasından tutun alkole kadar, bunları da konuşalım ama bu torba yasasında özgürlüklere dair, iç barışımıza dair bir yasayı ve anayasayı nasıl dizayn edeceksek... Şimdi, hep söylüyoruz: "Anayasayla ilgili bir konsensüs yok." Benim bu saydıklarım, bu söylediklerim, bizim "yol temizliği" dediğimiz bu yasaların değişmesi için anayasal değişikliğe gerek yok. Bunu, Parlamento oturur, üç gün içerisinde Siyasi Partiler Yasası'nı, Seçim Kanunu'nu değiştirir, Terörle Mücadele Yasası'nı kaldırır, içerideki binlerce insan özgürlüklerine kavuşur, o zaman, biz de, evet, barışın iklimine, ruhuna uygun adımlar atıldığını görürüz. Kamuoyundaki yüzde 68'lerdeki halk desteği bu sefer yüzde 100'lere çıkar. Tarih size, bize, hepimize böyle önemli bir görev veriyor ve önemli bir sorumluluk veriyor. Biz de gerçekten bunun gereğini yapalım.

Biz tekrar altını çizerek söylüyoruz: Bu yaz silahlar konuşmuyorsa Parlamento rehavete kapılıp, gidip üç ay tatil yapmamalıdır. Parlamento, bu ülkenin ihtiyacı olan yasaları, anayasayı dizayn etmelidir ve halkımıza umut vadetmelidir. Bu umudun adresi de Türkiye Büyük Millet Meclisidir, dışarıda bunun için çaba sarf etmeye gerek yok. Bu çabanın adresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu söylüyoruz. Meclis gereğini yaparsa eminim ki çok önemli şeyler olur.

Ben hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)