| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 28.05.2013 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, biz BDP Grubu olarak çalışmalardan kaçmıyoruz, çalışalım ama adaletli bir şekilde. Ülkemizin temel sorunlarını birlikte tespit edelim, bunlarla ilgili -uyum yasaları mı- yasalar çıkacaksa birlikte hareket edelim.
Biraz önce burada Elitaş konuştu, uzlaşıdan, bir arada çalışmaktan bahsetti. Uzlaşı, sizin sadece kendi yaptıklarınızı getirip muhalefete "Buyurun, gelin, buna destek verin?" Uzlaşı, bu değil. Geçmişte belli siyasi odaklar da size "Gelin, uzlaşın." dediklerinde orduyu arkalarına alıyorlardı, sipere panzerle yatıyorlardı, "Gelin, uzlaşın." diyorlardı. Şimdi siz de aynı taktiği uyguluyorsunuz, muhalefeti yok hükmünde sayıyorsunuz.
Muhalefetin sorunları var, ülkenin temel sorunları var. Yani biraz önce burada konuşan arkadaşımızın Kars, Ardahan, o bölgeyle ilgili bu feryatları bire bir gördüğü içindir ki Meclisi bu konuda göreve davet ediyor. Gelin, birlikte çalışalım, uzlaşı böyle olur.
Şimdi, bizim temel sorunlarımız var. Ciddi bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin ruhuna uygun yasaların yapılması gerektiğini hep söylüyoruz ama ne hikmetse bu torba yasası gelip geçiyor, bu torba yasasında? Evet, ülkenin belli sorunları var ama bizi özgürleştirecek, sorunlarımızı çözecek hiçbir şey bugüne kadar olmadı. O vesileyle, çalışalım ama birlikte bu ülkeyi özgürleştirecek yasalara ihtiyacımız var.
Bizim kanayan bir yaramızdır. Cezaevlerindeki sorunları her gün gazetelerde manşet manşet izliyorsunuz ve okuyorsunuz. Nasıl vicdanınız buna el veriyor, nasıl buna tahammül edebiliyorsunuz? Kürt çocukları cezaevinde, Antalya'da, İzmir'de taciz ediliyor, saldırıya maruz kalıyorlar; çocukların konumu bu. Birçok cezaevinde, cezaevindeki arkadaşlarımızın uğradığı zulmü hep birlikte izliyoruz ve Hükûmeti bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz yani cezaevinde yaşayan arkadaşlarımız yirmi yıldır, yirmi beş yıldır cezaevindedirler, yirmi beş yıldır tutsaktırlar ama bunlarla ilgili bir tek adım atılmıyor.
Cezaevlerinde bazı müdürler, bazı infaz koruma memurları bire bir 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevinde uygulanan yol, yöntem ne ise öyle davranıyorlar, belli bir ideolojinin ürünüdürler ve cezaevindeki siyasi tutsaklara karşı acımazsızca saldırıyorlar ve birçok cezaevinde bunlar var, yetkilerle konuşuyoruz, bizim en hassas noktamızdır. Biz insani bir şekilde çözülmesinden yanayız ama bu şekilde çözülmezse, kilitleriz. Yani, yaşadığımız süreçte hâlâ yasalar geçiyor, bu yasalar buradan geçiyor ama gidip bir yerde tıkanıp kalıyor. Buradan yasa geçti, ne oldu? Hasta, tutuklu ve hükümlüler Adli Tıp Kurumundan alınacak raporlarla gidip son günlerini aileleriyle geçirecekti ama bugüne kadar tahliye olan, ailesine giden bir tek insan yok. Ne oldu? Adli Tıp Kurumu sizin denetiminizin dışında mıdır, Adli Tıp Kurumu sizin dışınızda mı karar veriyor? Demek ki bu ülkede bir şeyler yanlış gidiyor.
Bakın, sevgili arkadaşlar, Numune Hastanesinde tedavi olan hastalar, emin olun Sincan Cezaevinden onay alınmadan su bile oraya girmiyor, iaşe aynı şekilde. Kaldıkları koşullar, cezaevi içerisindeki tecrit odaları, hücreler neyse, Numunedeki hasta odaları da aynı noktada. Adaletten, hukuktan, kardeşlikten bahsediyorsunuz ve biz, "Tutuklu olanlar bu ülkenin namusudur, biz onları namusumuz gibi kollar, koruruz." diyoruz. Bu insanlar hasta, bu insanlar cezaevinde, bunlarla ilgili ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Yani bir Sayın Bakan, müdürlerine, infaz koruma memurlarına söz geçiremiyorsa, vallahi sözün bittiği yerdir ve bu yasaların değişmesi lazım, bu yasalarla iç barışımızı inşa edemiyoruz. Yani, sürekli bir süreçten bahsediyoruz, size muhalefet partisi dönüp soruyor, diyor ki iki muhalefet partisi: "Olup bitenler yasaya uygun mudur?" Siz de korkudan etrafından dönüyorsunuz, "Yasaya uygun." Kardeşim, budur bizi ölüme iten, bu ret ve inkâr yasaları. Bu, yürürlükte olduğu müddetçe, biz nasıl barışacağız sizlerle? Bu yasalarla sorun çözülüyor mu? Geçmişin devlet güvenlik mahkemeleriyle ilgili Avrupa'dan zılgıt yediniz, ne oldu? Üniformaları çıkarttınız, özel yetkili mahkemeleri orada tutuyorsunuz. Özel yetkili mahkemeler ne yapıyor? Roboski'deki katliamları protesto eden Aydın'daki genç çocuklara otuz yedi yıl ceza veriyor, otuz yedi yıl.
Bugün grubumuzdaydı bu öğrenciler. Bir grup öğrenci gelmiş, üniversitede sadece kimlikleri Kürt, sadece Roboski'de olup bitenlere tepki gösterdikleri için altı buçuk yıl ceza alıyorlar. Bu mahkemeler, özel yetkili mahkemeler, devlet güvenlik mahkemelerine emin olunuz ki taş çıkartıyorlar. Şimdi, bu anlayışla nasıl iç barışımızı sağlayabiliriz? Bu mevcut yasa, bu mevcut Anayasa, sorunlarımızı çözmüyor. Onun için, sizin de korkmanıza? "Her şey yasaya uygun gidiyor..." Vallahi, her şey yasaya uygun giderse, birkaç ay sonra, siz dönüp nerede yanlış yaptığınız noktasında kendi yanlışınızı aramaya başlarsınız. Çok moda bir deyimdir son dönemlerde yani dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarının kurumadığını biz, hepimiz bilmeliyiz. Bu temel sorunlarımız, Allah adına söylüyorum, bu mevcut yasalarla çözülmüyor, bu anlayışla çözülmüyor. Biz, yasalarımızı hukuka uygun bir şekilde? Biz, içerideki insanlarımıza, vatandaşımız ve kardeşimiz olarak bakabilirsek, o hukuku uygulayabilirsek, cezaevinde tutuklu olan, hükümlü olan o ağır ceza ile karşı karşıya olan insanlar özgürleşirse karşılıklı güvenler pekişir. Yirmi beş yıldır cezaevinde, PKK adına içeride, devlet güvenlik mahkemelerinin mahkûm ettiği, sadece soy isminden dolayı mahkûm olan yüzlerce insanı biliyorum. Siz de haksızlığa uğradınız. Onun için, nasıl burada üçüncü yargı paketinde, bir gecede, hiç birimizin haberi olmadan oturdunuz, konuştunuz muhalefet partisiyle, 7 TİP'li işçiyi katledenleri, 7 kez de idam alanları bir çırpıda özgürleştirdiniz.
Şimdi, gelin, gün bu yasaları değiştirme günüdür. Adalet yoksa barış da yok. Zaten adalet olmadığı içindir ki kavga var. Biz adaletin ve barışın inşa edilmesi için sizi göreve davet ediyoruz. Bu yasaları görüşürken bu konuda da duyarlı olmaya sizleri davet ediyoruz. Adalet Bakanlığından, yetkili kurumlardan, bu konuda derhâl komisyonların oluşturulup bu cezaevlerine bir an önce gitmelerini istiyoruz.
Bakın, Antalya Cezaevinde, İzmir'de, birçok cezaevinde çocuklara karşı bu saldırı, bu tacizi hep birlikte -başta da söylediğim gibi- her gün izliyorsak siz hangi vicdanla çocuklarınızın gözüne bakabilirsiniz? Yani bunu bu ülke hak etmiyor, biz hak etmiyoruz. O vesileyle, bu konuda herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz. İçeride olanların çocukları sadece bir kesimin çocukları olduğu için sırtınızı dönerseniz burada kardeşlik hukukunu da oluşturamayız.
Tabii, uzun süredir, gerçekten, biz sürekli özellikle bu KCK'li tutuklularla ilgili, 10 bine yakın tutukluyla ilgili Parlamentoda hep bunları dile getirdik ama onların dışında asıl PKK'den yargılanan binlerce insan yirmi beş yılın üzerinde cezaevindedirler ve bu insanların bir an önce özgürleşmesi gerekir. Artık yeni bir beşinci yargı paketi mi olur veyahut da çok daha böyle farklı bir komisyon oluşturarak diyaloglarla, müzakereyle yeni bir yasal düzenleme mi olur, bu insanların da bir an önce özgürleşmesi gerekir. KCK tutuklularının da, barışın ruhuna uygun bir sürece dâhil olmak üzere, bunların da bir an önce özgürleşmesi gerekir. Ancak bunları sağlayabilirsek bu yürüdüğümüz yolda yol alabiliriz, barışımızı daha da pekiştirebiliriz. Buna ihtiyacımız var, bu noktada korkmamalıyız, korkunun ecele faydası yok çünkü ülkemizle ilgili ciddi sıkıntıların nasıl yaşandığını biliyoruz. Bugün burada yeniden Reyhanlı olayı konuşulduğunda, aslında size ona benzer onlarca örnek de verebiliriz, onun olmaması için bu yasaların derhâl değişmesi gerekir.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)