| Konu: | TÜRK PETROL KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 28.05.2013 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; evet, "laptopla" geldim, şundan dolayı: 1989'la 1992 yılları arasında Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüm sırasında, arşivde oldukça fazla, petrol kuyularıyla ilgili, özellikle Almanlara yaptırılmış haritalara rastlamıştım. Şurası muhakkak ki aslında Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen olayların hemen hepsinin temelinde bu petrol bölgelerine hâkim olma arzusu yatmaktaydı. Nitekim, Osmanlı Devleti de meşhur Bağdat Demiryolu hattını yaptırırken Almanlara yaptırdı ve bedava olmak üzere yapıldı ve yalnız, buna karşılık demir yolunun her iki tarafından 15'er kilometrelik alan Alman ekonomik sahası olarak kabul edildi. İşte o dönemde, Abdülhamid zamanında bir harita yaptırıldı -ki bende haritaların fotokopileri var orijinallerinden- bugünkü sınırlarımızda, Diyarbakır'dan başlamak üzere Hakkâri'ye kadar olan 20 petrol kuyu bölgesi tespit edilmişti ki Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı, Sinan, Batman Çayı, Dicle, Midyat, Bedran, Bitlis, Tulan, Siirt, Botan, Habur, Fındık, Cizre şeklinde gidiyor.
Şimdi, aslında, buna benzer pek çok başka haritalar da vardı. Bence, işte, daha ekonomik olması açısından, bu gibi, geçmişte işletilmiş kuyulara da bakmak gerekir. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar 1917 Bolşevik İhtilali meydana gelip Anadolu'yu terk edince yani Doğu Anadolu Bölgesi'ni boşalttıklarında, yine Van bölgesinde bizzat işlettikleri petrol kuyularının borularını koyun yünleriyle tıkayıp üstünü örttükleri ve tekrar geldiklerinde kullanmak üzere yerlerini belirledikleri ifade ediliyordu. Ben, bunları o tarihte Türkiye Petrollerine göndermiştim ama ondan sonraki dönemlerde de bir türlü bu konularda bana herhangi bir başvuru yapılmamıştı. Ama, şurası muhakkak ki ilginç olan şey, Türkiye sınırları dışına çıktıktan sonra, Irak sınırları içerisinde bugün hemen bütün petrol kuyularının bulunduğu yerler o haritalarda yer alan petrol kuyularıyla birbirine benzerlik göstermesidir. Dolayısıyla, hazırlanan o petrol kuyuları haritalarının günümüz teknolojisiyle de yeniden elden geçirilerek iyi bir sonuca ulaşılabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla, bu konuda ciddi araştırmalar yapılması ve Türkiye'de de belki ihtiyacımızı sağlayacak ölçüde petrol çıkarılacağı muhakkaktır.
Aslında, genel yapısı itibarıyla baktığımızda, bugün Orta Doğu'da meydana gelen olayların temelinde de yine enerji, petrol yatmaktadır. Zira, Libya dâhil, Orta Doğu ülkeleri ve Türk devletlerindeki petrol rezervine bakacak olursanız, çıkarımına bakacak olursanız dünya petrollerinin yüzde 70'inin bu bölgelerden çıkarıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla, gelişmiş olan Amerika gibi ülkelerin, yine gelişmiş ülkeler olan Uzak Doğu'daki ülkelerin -ki başta Çin'in- petrol ihtiyaçlarını da bütünüyle Orta Doğu'dan sağladıkları düşünülecek olursa, aslında, Orta Doğu'daki kargaşanın sebebi de çok daha net olarak anlaşılacaktır. Diyeceksiniz ki: "Belki, Türkiye'de petrol olmadığı için başımıza daha büyük belalar gelebilirdi, gelmiyor." ama tam aksi de olabilir: petrolünüz olduğunda, dışarıya bağımlı olmadığınız zaman, oraya harcadığınız paraların yatırıma dönüşmesi hâlinde büyük bir görevi yerine getirirsiniz.
Bir şeyi daha ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım: İngiltere'yle imzalanan 1926 Ankara Anlaşması ile Musul ve Kerkük petrollerinin, Irak petrollerinin yüzde 10'u yirmi beş yıl müddetle Türkiye'ye verilmişti. Türkiye bunun 3,5 milyon sterlinlik bölümünü aldı, 2 milyon sterlinlik bölümü kaldı. O petrolün bugünkü değeri 60 milyar dolar yapmaktadır, bunu da hatırlatayım. Turgut Özal zamanında bütçeden çıkarılmıştı, bunun üzerinde tekrar durulmasında fayda görüyorum.
Teşekkürler. (MHP sıralarından alkışlar)