| Konu: | TÜRK PETROL KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 29.05.2013 |
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Petrol Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime "değişim" sözcüğünün dünyada yarattığı yankılarla başlamak istiyorum. Eğer değişim diyalektik bir değişimse eleştirilecek bir konu yok benim açımdan ama değişim küresel güçlerin, küresel sermayenin ajitasyon ve propaganda ile yaratmak istediği bir algı yönetiminin parçası hâline gelmişse o zaman sorun var demektir ve bugün de ülkemizdeki iktidar, ne yazık ki değişimi küresel güçlerin istediği yere gelmek olarak algılamıştır. Bu anlamda, Büyük Millet Meclisinde bu zamana kadar çıkan yasalar, düzenlemeler tıpkı bugün görüştüğümüz petrol yasası gibi küresel güçlerin, küresel sermayenin talepleri doğrultusunda düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu anlamda, 1954 yılında 6326 sayılı Petrol Yasası çıkarılarak Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı kurulmuş olup bu ortaklığın çıkacak bu yasayla -ki çıkacak, sayısal çoğunluğun oylarıyla bu yasa çıkacak- işlevsiz hâle geleceği, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının faaliyet alanı petrol, doğal gaz arama, sondaj ve üretim ile sınırlı hâle gelecektir. Buna karşılık, birçok ülkede petrol sektöründeki kamu işletmeleri varlığını sürdürür ve entegre yapıları korunurken, temel enerji kaynağımız petrol sektöründe, TPAO'nun, ülkemiz çıkarları gözetilmeden, sektörel herhangi bir planlama yapılmadan devre dışı bırakılması söz konusudur. Ülkemizde üretilen petrolün ülke payı uygulamasından ve vergilendirmesinden de vazgeçilecektir.
Dünya petrol ve doğal gaz kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek isteyen güçler arasında askerî güç kullanımına kadar giden bir uluslararası mücadeleye tanık olmaktayız. Birçok ülke de kendi kamu şirketleriyle bu konuda uluslararası yarışa dâhil olmaktadır. Ülkemizi yöneten AKP iktidarının bu yarışta olmak gibi bir niyeti olduğundan kuşku duymaktayız. Akdeniz'de petrol ve doğal gaz araştırılması için yürütülen çalışmalar, izlenen hatalı dış politikalarla başarısızlıkla sona ermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'ne ait 16 adanın fiilen Yunanistan işgali altında olduğu, buralarda Yunan bayraklarının dalgalandığı, Yunan askerlerinin vatandaşlarımıza pasaport kontrolü yaptığı, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ülkemize ait 7 bin kilometrekare kıta sahanlığı ile münhasır ekonomik bölgesinin adım adım nasıl işgal edildiği kamuoyundan gizlenmeye çalışılmıştır. Bize ait sahalarda petrol ve doğal gaz araması yapılmasını ve başarılı sonuçlar almalarını uluslararası dış politika zaferimize bir halka olarak dâhil edebilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliği altında bulunan Ege Denizi'nde 11, Akdeniz'de 5 ada olmak üzere toplam 16 ada Yunanistan tarafından işgal edilmiştir.
Türkiye'nin, 17 Aralık 2004'te AB'de müzakere başlangıç tarihi alınırken Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ülkemizi veto etmemesinin karşılığında adaların işgali görmezden gelinmiş, bu işgale seyirci kalınmıştır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Mısır ile 17 Şubat 2003 tarihinde münhasır ekonomik bölge sınırlandırma anlaşması imzalamıştır. Aynı anlaşma 2007 yılında Lübnan ile yapılmıştır. Rum yönetimi Parlamentosu, 26 Ocak 2007 tarihinde bir yasa kabul ederek Mısır ve Lübnan ile çizdiği sınırlar içinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan etmiştir. Ancak, Rum yönetiminin ilan ettiği sahalardan 5'i ülkemizin kıta sahanlığı içinde bulunmaktadır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi bu şekilde Türk kıta sahanlığı ile münhasır ekonomik bölgesinin 7 bin kilometrekaresini işgal etmiştir. Yine, Türk kıta sahanlığı ile münhasır ekonomik bölgesinde bulunan Türkiye Cumhuriyetine ait petrol ve doğal gazın çıkarılması maksadıyla Mısır'a kiralamıştır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)