GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK PETROL KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:29.05.2013

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, madde üzerindeki önerge görüşülürken Sayın Bakana da iletmiştim, TPAO'nun yapısıyla ilgili şimdi, sırayla birkaç tane açıklama ve haber okuyacağım. Öncelikle, 2007 yılı Mart ayında yani Kanun çıktıktan iki ay sonra akademisyen olarak Orta Doğu gazetesinde yazdığım yazının bir cümlesini, Sayın Bakana bitiş kısmını söylemek istiyorum. Yani "Kanun neler götürüyor?" kısmını açıkladıktan sonra, sonuç olarak şöyle bir cümle kurmuşum: "Sonuç olarak Rusya, Amerika, İngiltere, Brezilya, Venezuela, Suudi Arabistan, İran gibi ülkeler kendi millî petrol şirketleriyle enerji kaynakları üzerinde mücadele ederken Türkiye'nin tek petrol şirketi olan TPAO'nun desteklenerek uluslararası arenada rekabet edebilmesinin sağlanacağı yerde, elindeki imtiyazların da alınması ve âdeta zayıflatılarak özelleştirilmesine gerekçe hazırlanması, millî menfaatlerimize tamamıyla aykırıdır." demişim.

Sayın Bakanım, şimdi, daha önce de size sorulmuş "Bu çerçevede özelleştirme düşünüyor musunuz?" diye.

Sayın Elitaş, Sayın Bakan duyarsa? Kendi sözünü söylüyorum, eğer yanlışsa? Kendi sözünü söylüyorum, belki yanlış olabilir, ben basından okuyorum. Sayın Fındıklı da şahit olmuş o toplantıya ama?

Sorunca, önce demişsiniz ki kasım ayında: "Öyle bir şey yok, özelleştirme düşünmüyoruz 2012'de." Açıklamaların adreslerini buradan verebilirim. 2013 Martta komisyonda görüşülürken de kısaca buradan Shell'i de hatta örnek vermişsiniz, AB, Avrupa borsalarında işlem gördüğünü belirtmişsiniz. "THY modelinde olduğu gibi bir bölümünü halka arz ederek özelleştirmeyi düşündüklerini açıkladı." diyor Anadolu Ajansının haberi, herhâlde doğrudur. Altında da devam ediyor, komisyondaki toplantıyla ilgili.

Şimdi, ta 2007 yılında bu kanun çıkarken demişiz "Bu özelleştirmeye hazırlanıyor." diye. Arada "Hayır, yok böyle bir şey." demişsiniz. Şimdi, bunun üzerine, ben bazı rakamlara baktım "Hakikaten her yerde kamu şirketlerinin payı var mı, yok mu, nasıl oluyor?" diye. Burada, adına da "Türk Petrol Kanunu" demişiz ama hakikaten "Türk Petrol Kanunu" derken Türkiye'nin çıkarlarını ne kadar koruduğumuz biraz garabet. Bir taraftan, her yerden "Türk" kelimesini çıkarırken burada da bir ironi görüyorum aslında, kanunun adında.

Benim baktığım şeylerde -az önce 2007 yılındaki makalemde belirttiğim gibi- bugün itibarıyla Suudi Arabistan'daki Aramco şirketi dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 12'sine sahip, öbür tarafta İran'ın millî petrol şirketi yüzde 5'ine sahip, Venezuela'nın millî petrol şirketi yüzde 4'üne sahip, Shell'inkinin de yüzde 2 civarında olduğu söyleniyor. Yani, dünyadaki örneklere baktığımız zaman, uluslararası arenada petrol alanında önemli işler yapan şirketlerin tamamının devlet şirketleri olduğunu, kamu şirketleri olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, şimdi, buradan çıkarak "Biz bunu özelleştirmeye hazırlıyoruz veya bir kısmını halka arz edebiliriz." demeyi ben açıkçası tam algılayamıyorum.

Bazı sivil toplum kuruluşlarının sizlere de göndermiş oldukları değerlendirmeler var. Bununla ilgili derneklerin, odaların kanun çalışması sırasında yapmış olduğu değerlendirmeler var. Tamamının görüşü dikkate alınmamış ve o zamanki Cumhurbaşkanımızın geri gönderme tezkeresinde gerekçe olan 4 maddenin birisi çıkarılmış, diğer ikisi korunuyor, birisi biraz genişletilmiş. Yani, özü itibarıyla, bütün bu sakıncaları ortadan kaldıran bir kanun tasarısı maalesef değil. Aynı zamanda, burada, bu söylemiş olduğumuz sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcilerinin, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı kanun tasarısının da bununla beraber görüşülmesi gerektiğini içeren görüşleri var yani paralel bir şekilde bu şirketin güçlendirilmesi, dünyadaki petrol aramalarıyla beraber Türkiye'deki petrol aramalarına da öncülük etmesi gerektiğini belirten görüşleri var. Tabii, bunlar şu anda dikkate alınmadı ama inşallah, bu tartışmalar? Sayın Bakan burada, bir an önce TPAO'yla ilgili kanun tasarısı da çıkarılır ve bu bölünme yerine birleşme, entegrasyonla TPAO'nun bu anlamda dünyada önemli şirketlerden biri olması sağlanır.

Şimdi, bakıyoruz, kanun hükmünde kararnameyle Petrol İşleri Genel Müdürlüğü belli bir yapıya kavuşturulmuş gibi görünüyor, ana hizmet birimi hâline gelmiş ancak buna yardımcı olması gereken, beraber çalışması gereken TPAO'yla ilgili bir düzenleme yok, yani söylemeye çalıştığımız bu, tamamlayıcı olması gerekiyor. Bir an önce de bu arama faaliyetlerinde, üretim faaliyetlerinde daha etkin hâle gelmesi için yeniden yapılandırılması gerekiyor. Tabii, bunun nedeni çok; yani sadece, bir tek ruhsatlarla ilgili, aramalarla ilgili konu değil, geçmişten bugüne petrol çalışmalarına ilişkin, arama üretim faaliyetlerine ilişkin temel yaklaşımdan da kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bu çerçevede, TPAO'ya ilişkin kanun tasarısının da bir an önce getirilerek yasalaştırılması gerektiği kanaatindeyiz.

Öbür taraftan, Sayın Bakanım, burada olan şeylerden bir tanesi de arama işlemlerine yardımcı olmak üzere petrol faaliyetlerinde kullanılan sismik araştırma gemilerimiz var. Son dönemde yeni bir geminin alındığı ama bunun doğru dürüst faaliyet gösteremediği söyleniyor. Özellikle Kıbrıs'ta, Akdeniz'de olan çalışmalara baktığımız zaman, bu çerçevede gerekli çalışmaların yapılamadığı söyleniyor.

Hele hele, son dönemde birtakım çalışmalar var; biz Türkiye olarak "münhasır ekonomik bölge" ilan ederek burada kendi haklarımızı savunamadığımız için, maalesef birtakım siyasi mülahazalarla, birtakım tartışmalarla burada da yetkimizi, gücümüzü kaybediyoruz.

Bununla ilgili daha önce orada yapılan çalışmalar sırasında Deniz Kuvvetlerimiz zaman zaman uyarılarda bulunmuştu, daha sonra Türkiye adına yine başka bir ülkenin gemisi aracılığıyla bu çalışmalar yapılmıştı. Bir an önce, hem oradaki siyasi sorunun çözümüne katkıda bulunulması açısından hem de kendi ekonomik bölgemizde olan petrol kaynaklarının araştırılarak çıkarılması açısından bu çalışmalara hız verilmesi, münhasır ekonomik bölge ilanıyla beraber bu petrol kaynaklarının da ülkemiz lehine değerlendirilmesi gerekiyor. Yani, denizlerle ilgili kısmının da önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bir ara, yine Deniz Kuvvetlerimize ait bir oşinografik araştırma gemisi de bu alanda arama yapmak, çalışma yapmak istemişti -sismik çalışma- ona da siyasi gerekçelerle izin alınamadı.

Tabii, şu anda Deniz Kuvvetlerimizin durumu, arama yapmayı bırakın, normalde herhangi bir tehdit olsa ona bile cevap verebilecek durumda değil komutanlar itibarıyla. Bu söylediğimiz, normal bir zamanda olması gereken çalışmalar.

Bunun için de baştan bugüne kadar söylemiş olduğumuz genel -petrol değil sadece- bütün enerji politikalarıyla ilgili olarak temel bir enerji stratejisine, ama Sayın Bakanla birkaç yıldır konuştuğumuz gibi sadece üçer, dörder cümlelik dilek ve temennileri belirten bir özet belgenin değil, Türkiye'nin bundan sonra, 2023 yılında lider ülke olma hedefine yaklaşması için, enerjide dışa bağımlılıktan kurtularak, kendi kaynaklarıyla -en azından belli bir kısmını- önümüzdeki sürede 2053'e kadar yerine getirebilir hâle gelmesi için daha köklü enerji stratejisine ihtiyacımız var. İnşallah, bu vesilelerle söylediğimiz önerileri dikkate alırsınız ve 2023'te lider ülke olmamızı sağlayacak, sonrasında 2053'te de süper güç olmamıza yarayacak enerji yatırımlarını yapacak bir yapı kurarız. Bu sadece petrolden ve doğal gazdan ibaret değildir. Önümüzdeki süreçte şu anda anlaşmaları geçici olarak bir kısmı başlamış olan nükleerle ilgili, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili, hatta değerlendiremediğimiz kömürümüzle ilgili çalışmaların yapılarak hem enerji arz güvenliği açısından, hem de talep planlaması açısından yani doğal gaza bağlı, doğal gaz çevrim santrallerine bağlı olmaktan çıkarak çeşitlendirmeyi sağlayacağımız bir enerji stratejisine ihtiyacımız var, millî bir stratejiye ihtiyacımız var.

Bu kanun görüşmelerinin ona vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)