| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 03.04.2013 |
ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım ama Türkiye'de kayısı üreticisinin haklarını savunma konusunda aleyhinde konuşamayacağımız gibi, Bursa'nın şeftalisinin de aleyhinde konuşamayız, Karadeniz'in fındığı, çayı aleyhinde de konuşamayız, Antep'in fıstığı aleyhinde de konuşamayız, Çukurova'nın narenciyesinin de aleyhinde konuşamayız. Dolayısıyla, aleyhinde konuşulacak bir durum değil bu, lehinde konuşacağım, konuşmam bu çerçevede olacak.
Malatya'da kayısı üreticisi kayısısını torbaya koyup traktörünün römorkuna koyana kadar kaygılı yaşar. Yani bir yılın 364 günü, ürününü değerlendirip değerlendiremeyeceği kaygısıyla yaşar, son gün ürününü aracına koyup pazara götüreceği zaman emindir ama pazara gittiği zaman da tefecilerin eline düşer. Yani 365 gün kaygılı yaşayan bir üreticiden söz ediyoruz. Dolayısıyla, bunların sorunuyla ilgili olarak burada verilmiş bir araştırma önergesine grup olarak destek vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.
Kayısı üretiminde -evet, demin Sayın Ağbaba ifade etti- Malatya kayısısı dünya kuru kayısısının yüzde 80, yüzde 85'ini karşılayan bir potansiyele sahiptir ama maalesef, bu ülkede hâlâ Türkiye'nin stratejik tarım ürünleri konusunda bir alan analizi yapılmış değil. Vaktiyle Özal iktidara geldi, Malatyalı bir Başbakan Cumhurbaşkanı olunca, Malatyalı üreticilerin derdine bir nebze derman oldu, kayısı üreticisi biraz soluklandı ama ondan sonra gene kendi kaderine onlar da terk edildi. Dolayısıyla yani birey olarak birinin bir alanla çok ilgili olup olmaması bir avantaj olmaktan çıkıp, bir bütün olarak Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alan analizlerinin artık çıkarılıp sorunlarına bütüncül bir bakış açısının geliştirilmesi gerekir.
Sadece Malatya açısından demiyoruz, diğer bölgeler açısından da durum böyledir yani Bursa'daki şeftali üreticisinin de sorunu daha farklı değildir. Çukurova'daki narenciye üreticisine de bugün gitseniz benzer sıkıntıları ifade edecektir. Karadeniz'e gitseniz fındık üreticisi, çay üreticisi benzer sıkıntıları ifade edecektir. Hele hele Karadeniz'deki çay üreticisi konusunda özellikle son dönemlerde bir argüman var, kullanılıyor; kaçak çay sanki Türkiye'deki üreticiyi öldürdü. Bir Hakkâri milletvekili olarak şunu ifade edebilirim açıkca: "Ben evimde Karadeniz çayı içiyorum, misafirim de geldiği zaman Karadeniz çayı ikram ediyorum." Ama özellikle Karadeniz çayı, fındığı ya da bir başka yerin ürünleri üzerinden buradan siyaset geliştirenlerin buranın o sorunlarının giderilmesi konusunda yeterli hassasiyeti gösteremediklerini belirtmek istiyorum.
Bir önemli nokta daha, özellikle kayısı üreticileri konusunda TARSİM konusuna değinildi yani var da yok, tarım sigortası, esasında, bu ülkede var da yok. İlgili Bakan burada olsa konuşurduk. Vaktiyle, komisyonlarda konuşulduğu zaman da üzerinde durduk. Bu konuda TARSİM'i daha etkin, daha aktif duruma getirmek gerekir.
Şimdi, bu yıl bir don felaketi yaşandı. Bu don felaketi, evet, kayısı üreticisini, kayısıdan geçineni, emekçiyi etkiledi. Malatya kayısısını konuşuyoruz ama esas, sadece Malatya'nın sorununu konuşmuyoruz Adıyaman'daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz, Urfa'daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz. Çünkü birçok ailenin bu dönemde -özellikle Adıyaman açısından ifade ediyorum- tütüne vurulan, tütün üreticilerine vurulan darbeden sonra Adıyamanlı birçok ailenin -sayıları binlerle de ifade edilebilir- tek geçim kaynağı Malatya kayısısıdır. Yazı bekliyorlar, temmuz, ağustos aylarını bekliyorlar; gidip orada ailece kayısı işçiliği yapıp evlerine üç beş kuruş, ekmek götürmeyi bekliyorlar.
Bu don olayı bunların hepsinin umutlarına vurulmuş bir darbe oldu. Ama birileri bu dondan bile kazanıyor. Kim? Kayısı stokçuğunu yapanlar. Kim bu kayısı stokçuluğunu yapanlar? Emeğiyle geçinen insanların ya da 5-10 ağacı, 100-200 ağacı olan kayısı üreticisinin kayısısını stoklama şansı yok eğer başka bir yan geliri yoksa. Kim stokluyor? Birileri, daha şu anda, meyve ağaç dalındayken stokunu yapmaya başlıyor. Daha bir buçuk ay öncesine, bir ay öncesine kadar 1,5 TL olan kayısı şu anda gidin, bakın 10 TL'nin üzerindedir. Kim kazandı burada? Tefeciler, stokçular kazandı burada. Kime geri o darbe olarak dönüyor? Kayısı üreticisine darbe olarak dönüyor.
Dolayısıyla, bu önergenin Mecliste kabul edilip benzer sorunların da yani benzer sorunları yaşayan diğer üreticilerin de, benzer kalemlerdeki üreticilerin de sorunlarının dâhil edilmesi gerekir. Ama Sayın Ağbaba da, zannederim öyle kastetmek istemedi ama bir ifadeyi de burada düzeltme ihtiyacı duyuyorum: "Bozuk süt yerine kayısı dağıtılsın." O süt de birilerinin, emekçilerin, köylünün şeyleridir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bozuk sütün yerine Sayın Kurt.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - "Bozuk süt yerine." dedi.
ADİL KURT (Devamla) - O ifade sanırım biraz amacını aştı ama sonuçta, kayısı, sütün alternatifi değildir. Kayısı, evet, zevkle, iştahla sofralarımızda tüketeceğimiz faydalı bir besindir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bozuk sütün yerine Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) - Anlaşıldı, anlaşıldı.
İfade edeyim, bitireyim, lütfen şeyi söyleyeyim.
Yani Sayın Ağbaba, ben de zaten "Herhâlde maksadını aşan bir noktada oldu." diyorum.
Ama lütfen bu noktada yani kayısıyı burada bırakıp bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Dün Sincan Cezaevinden elimize geçen, bana gelen, şahsıma gelen bir mektubu Parlamentoyla paylaşmak istiyorum. Selam kelam faslını geçiyorum, geriye kalanı, aynen Sincan Cezaevinde bulunan bir tutuklunun kalemindeki cümleleri sizinle paylaşmak istiyorum: "Size yazmamın nedeni, bulunduğum cezaevinde, kendi aramızda sohbete çıktığımız ve açık görüş alanı olarak da kullandığımız yerde, 15 Mart 2013 günü bir grup arkadaşımız, masaların altına yerleştirilmiş hâlde, kamuoyunda `böcek' diye tabir edilen dinleme cihazlarını buldu." 7 dinleme cihazı, mahkûmların kendi aralarında sosyal faaliyetlerini giderdiği, aileleriyle açık görüş yaptığı, milletvekili olarak oralara gittiğiniz zaman, ziyarette bulunduğunuz zaman onlarla görüştüğünüz alanda 7 adet dinleme cihazı bulunmuş. Mahkûmlar, burada masaların altında bulmuş.
Şimdi, burada, bu dinleme cihazlarını kim, hangi amaçla, hangi maksatla buraya yerleştirmiş? Adalet Bakanlığının görevidir, açığa çıkarması gerekir. Bu bir skandaldır. Merak ediyorum, merak ediyorum, şimdi son zamanlarda reklamı çok yapılıyor "Mahkûmlar, tutuklular aileleriyle görüşecek diye özel oda yaptık da?" Aileleriyle açık görüş yapan insanların masalarının altına böcek yerleştiren zihniyet, mahkûmların aileleriyle görüşeceği ranzanın altına da böcek yerleştirir. Neyi dinliyorsunuz burada? Ayıp değil mi, vicdansızlık değil mi bu yapılan? Bu skandalın altından nasıl kalkacaksınız? Kim bunu yapıyor? Bu dilekçeyi şu anda faaliyet yürüten böcek araştırma komisyonuna verdik.
Bütün Türkiye kamuoyuna da buradan duyuruyoruz: Sincan Cezaevinde mahkûmların kendi aileleriyle açık görüş yaptığı, kendi aralarında sosyal faaliyete çıktıkları anda görüş alanı olarak kullandıkları, milletvekilleriyle görüş yaptıkları yerde masalarının altına yerleştirilmiş 7 adet dinleme cihazı bulunmuştur. Bu, ülkenin Adalet Bakanlığının görevi ve sorumluluğudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - ?bu dinleme cihazlarıyla ilgili olarak soruşturma açması gerekir, bu konuyu dikkate alması gerekir. Mahkûmların şikâyeti olarak şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, Türkiye kamuoyu önünde Türkiye Cumhuriyeti'nin Adalet Bakanlığına iletiyorum bu talebi. Umarım ve dilerim ilgilenirler ve bu skandala el koyarlar, bu skandalın sorumlularını açığa çıkarırlar ve görevden el çektirirler.
Tekrar belirtiyorum, verilmiş araştırma önergesinin lehinde oy kullanacağız.
Yüce Parlamentoyu selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.