| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.04.2013 |
OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, savunma hakkına, avukatlara, avukatlık mesleğine, avukatlık meslek onuruna, barolara yönelik saldırılar ve avukatların sorunlarının araştırılması ve tespiti için Anayasa ve İç Tüzük hükümleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin araştırma önergesinin gündeme alınması talebi üzerine söz aldım. Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, yerimden de ifade etmiştim, rahmetli Başbuğ'umuzun 16'ncı ölüm yıl dönümü. Bu ölüm yıl dönümü münasebetiyle on binlerce insan, sevenler, kabrinin başında bulunduk. Orada bulunduğu zaman rahatsızlık geçiren bir vatandaşımızın olduğunu ama orada bir ambülansın olmadığını ifade etmiştim. Taksiyle gönderilmek durumunda kalmıştı. Değerli arkadaşlarım, evet, o kardeşimiz Zülküf Köse'ydi, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Evet, kendisi Karabük Safranbolu'da imamlık yapıyordu. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Bütün ailesine başsağlığı diliyorum. Dolayısıyla, gerçekten, böylesine bir tören sırasında bile törene gelenlerin sağlıkla ilgili bir hususunu bile dikkate almayan bir yönetim anlayışının nasıl toplumdan uzak olduğunu ortaya koyması bakımından da bu da ibret verici bir örnek teşkil etti diye düşünüyorum.
Evet, bugün -aslında, yarın, 5 Nisan- Avukatlık Günü münasebetiyle hem avukatların sorunlarını değerlendireceğiz ama her şeyden önce, değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Başbakanlık tarafından akil insanlar heyetleri tanzim edildi, propaganda ekipleri tanzim edildi. Bu ekipler, bilindiği gibi, tarihte Mondros Mütarekesi'nden sonra Heyeti Nasihalardan örnek alınmış, onlar da 7 bölgeye gönderilmişti, onlar da sükûnu ve barışı temin etmek amacıyla gönderilmişlerdi, bugün de anlaşılmaktadır ki, bu heyetlerin amacı da tarihte Heyeti Nasihalar gibi bir görev üstlenmişlerdir. Tabii, kişiler bu görevi hangi saikte, neden üstlendiler, onların takdirini kendilerine bırakıyorum, ama her şeyden önce, Avukatlar Günü münasebetiyle, öncelikle Türkiye Barolar Birliği Başkanının bu akil heyetler listesinde, akil insanlar listesinde yer almama iradesini saygıyla karşılıyorum.
Gerçekten, bir meslek örgütünü temsil eden hassasiyet içerisinde, bu meslek örgütüne farklı düşüncedeki insanların olduğunu dikkate alan ve kendilerine Anayasa tarafından verilen görev çerçevesinde, siyasi amaçlar için kurumları siyasete bulaştırmak isteyen bir zihniyete karşı dik durmuşlardır.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Mayısta genel kurulu var, o yüzden?
OKTAY VURAL (Devamla) - Aslında biraz önce AKP milletvekili çok ilginç bir şey söyledi. Dedi ki barolarla ilgili "siyasi parti gibi yöneten zihniyet."
Şimdi soruyorum: AKP'nin propagandasını yapmak için Barolar Birliği Başkanını, TÜRK-İŞ Başkanını, Ziraat Odaları Birliği Başkanını, Odalar Birliği Başkanını, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanını görevlendirmek siyasi amaçlar için kullanmak değil midir?
Onun için, bu kurumların bu şekilde siyasete ve AKP'e, koruma ve kollama göreviyle görevlendirilmesi, her şeyden önce bu kurumlara mensup üyelerin takdir haklarına, siyasi tercihlerine aykırılıktır, bu doğrudan doğruya oligarşik bir diktatörlüğün Türkiye'de varlığını ortaya koymaktadır ve baskıyla ve tehditle yapılmıştır bunlar. Evet, bu doğrudan doğruya Hükûmetin baskısıyla yapılmıştır.
Bu bakımdan, bu süreç içerisinde Anayasa'mızın 135'inci maddesi "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarına birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü, güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan?" diyor. Barolar Birliği, Odalar Birliği, Ziraat Odaları Hükûmetin görevlendireceği, Hükûmetin propagandasını yapacağı meslek kurumları hâline dönüştürülemez. Bu zihniyet bile ne kadar demokrasiye aykırı bir düşünceyle bu işin tanzim edildiğini ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. O bakımdan, Barolar Birliği Başkanı çok dikkatli bir duruş sergilemiş ve tavır koymuştur. Kişilerin hangi saikle o heyette yer aldığını, bu kişilerin bu sözde çözüm süreciyle ilgili Oslo'dan, İmralı'dan ne derece haberdar olduklarını, Erbil'deki görüşmelerden ne derece haberdar olduklarını bilmiyorum ama her şeyden önce bu millete tepeden inme, baskıyla, tehditle bu milleti adam etme gibi bir anlayışın demokraside yer alamayacağını, yeri olmadığını ifade etmek istiyorum. O bakımdan, bu "akiller" denilen heyet içerisinde yer almamasının diğer meslekî kuruluşlar açısından da olumlu olacağını ifade ediyorum çünkü bizi arayan bu kurumlara mensup çok çeşitli değerli insanlar var, farklı siyasi partilerden var. Dolayısıyla, bu kişiler bir kurumu temsil ediyorlar, üyelik bağı olan insanları da temsil ediyorlar. Üyelik bağı olan bu insanların iradesi olmadan, bir telefonla kendilerini siyasi iktidara memur kılan bu zihniyetin her şeyden önce onlara destek veren kişilerin iradelerine de, takdirlerine de aykırı olduğunu düşünüyorum.
Evet, avukatların gerçekten çok önemli bir görevi var. Aslında, avukatlar zaman zaman hep "savunma" diye adlandırırlar ama iddiada da bulunurlar. Hak ve menfaatleri koruyan ya da hak ve menfaatleri ileri sürerler ve vatandaş için bu görevi yaparlar. Dolayısıyla, avukatlık görevinin yerine getirilmesindeki sıkıntılar, vatandaşın hak ve menfaatlerini koruma konusundaki sıkıntılara yol açar. Bu bir avukat işi değildir. Hedefte vatandaş vardır. Vatandaş adına hak arıyor ya da sorumluluklar karşısında savunmasını yapıyor. Bu durumda, avukatlığı münhasıran, toplumdan kopuk, temsilcisi değilmiş gibi değerlendirmek doğru değildir çünkü korunan asıl menfaat, avukatın mesleğinden öteye, vatandaşın hakkı ve hukukudur. Nasıl değerli milletvekilleri bu milletin temsilcisiyse, söz ve iradeleriyle millet adına karar veriyorlarsa, avukatlar da temsil ettikleri vatandaş adına bu mesleği yapıyorlar. O bakımdan, bu avukatlık mesleğinin icra edilmesindeki sıkıntılar, doğrudan doğruya vatandaşın sıkıntı duyması demektir.
Avukatlık mesleğinin aslında, sadece bir meslek olarak, kendi sınırları içerisinde değerlendirilmesi de doğru değildir. Avukatlık mesleğini yargının sorunlarından kopartmak mümkün değil. Bağımsız ve tarafsız işlemeyen bir yargıda, avukatın, mesleğinin gereğini yaparak, temsil ettiği vatandaşın hak ve menfaatlerini koruması mümkün değildir. O bakımdan, yargının bağımsız ve tarafsız olması, yürütmenin yargı üzerinde yönlendirici, etkileyici niteliklerde güç sahibi olması, aynı zamanda avukatların da vatandaşların hakkını korumasını engelleyen bir çerçeve oluşturur. Bu bakımdan, Türkiye'deki avukatlık mesleğinin icra edildiği bu yargı sistemi içerisinde en önemli sorun, yargının artık, maalesef, güç sahibi olanların yargısı hâline dönüşmesidir, yargının bağımsız ve tarafsızlıktan giderek uzaklaşmasıdır. Bu çerçevede, Türkiye'de hukuk devletinin ayaklar altına alındığı, bakanların? Özellikle çözüm süreci adı altında PKK'yla yapılan görüşmeler ve bu süreçle ilgili herhangi bir sorgulama yapma?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - ?ihtimaline karşı bakanların kalkıp "Çılgınlık olur?" Tehdit eden unsurlarla savcıları ve hâkimleri baskı altına alması, doğrudan doğruya hukuk devletine bir darbedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak? Avukatlarımızın çok önemli sorunları var, hem mesleğe giriş hem meslekle ilgili sorunları var. Bence gelin, hep beraber, birlikte avukatlarımızın bu sorunlarıyla ilgili bir komisyon kuralım. Bu vesileyle bu çarkın? Biraz önce Sayın Milletvekili ifade etti: "Kanun çıkacak." Kanunun hangi amaçlar için çıkacağı konusunda gelin, Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım, bu çerçevede sorunları ve çözüm yollarını tespit edelim diyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Vural.