GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:04.04.2013

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın 5 Nisan Avukatlar Günü. Ben, buradaki tüm meslektaşlarımın ve Türkiye'deki tüm avukatların Avukatlar Günü'nü kutluyorum öncelikle. Ancak Avukatlar Günü'nde gerçekten avukatlara yaraşır işler yapılıyor mu, gerçekten yargılamada avukatlar hak ettikleri yerde mi, bunu sorgulamak istiyorum arkadaşlar, bunu aslında hepimiz sorgulamalıyız. Sadece iyi dilekler, iyi temenniler yetmiyor; bizim, mesleğin sorunlarıyla da ilgili, dolayısıyla yargının sorunlarıyla da ilgili burada bazı konuları ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum.

8 Nisanda Silivri'de Ergenekon duruşması var arkadaşlar. Bu Ergenekon duruşmasına geçen duruşmada gidenler, avukat arkadaşlarımızın orada nasıl bir saldırıyla karşı karşıya kaldıklarını içleri acıyarak gördüler. Bırakın sanıkları, sanıkların uğradıkları haksızlıkları, hukuksuzlukları, o hukuksuz mütalaayı, hukuka aykırı olan mütalaayı, ama avukat arkadaşlarımız orada sadece mesleki faaliyetlerini yaptıkları için dövüldüler, Robocop'larla dövüldüler ve duruşma salonundan atıldılar. Şimdi buradaki bütün milletvekillerine ben soruyorum, avukat arkadaşlarımıza, özellikle hukukçulara soruyorum: Böylesi bir ülkede yaşamayı istiyor muyuz arkadaşlar? Bu hukuksuzluklara, bu savunma mesleğine yapılan saldırılara göz mü yumacağız, sizler göz mü yumacaksınız? Hiçbir şekilde içiniz sızlamıyor mu avukat arkadaşlarımıza yapılan saldırıya? Avukat arkadaşlarımızın elinde bir silah mı var? Avukat arkadaşlarımız orada bir hakaret mi yapmışlar? Sadece müvekkillerini savunmak için, orada söz hakkı istedikleri için arkadaşlarımız bu saldırıya maruz bırakılıyorlar. Arkadaşlar, aynı şekilde, o gün pek çok insan da yine saldırıya uğradı.

8 Nisanda bizler hukukçular olarak gideceğiz, yani milletvekilleri olarak gideceğiz, bütün örgütlerimiz gidecek. 8 Nisandaki o Silivri duruşmalarındaki, Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları ortaya sermek için, bütün dünyanın gözünün önüne koymak için gideceğiz. Ama öğrendik ki, orada bariyerlerin konması için ihale açmış Bakanlık. O bariyerler bizlere engel olamayacak arkadaşlar. Orada bu hukuksuzluğa "Hayır." diyen bütün vatandaşlarımızla beraber biz orada olacağız.

Sevgili arkadaşlar, avukat arkadaşlarımıza yapılan saldırılar sadece bununla da kalmıyor. Çağdaş Hukukçular Derneğindeki avukat arkadaşlarımızın, yönetici arkadaşlarımızın büroları kırılarak arandı. Avukatlık Yasası'ndaki avukatların bürosunun aranma şeklini hepimiz biliyoruz. Ama bu şekle uyulmadan, şekle bile uyulmadan kapılar kırıldı, arkadaşlarımız dövülerek içeri alındı, gözaltına alındı, şimdi tutuklular. Bunu protesto etmek isteyen İstanbul Barosundan avukat arkadaşlarımız yine İstanbul Adliyesinde dövüldüler sevgili arkadaşlar. Yine İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri hakkında dava açıldı. Sadece Ergenekon ve Balyoz davalarında savunma hakkına yapılan saldırıları protesto ettikleri için, savunmayı savunmak amacıyla mahkemeye giderek? Mahkemede hâkimlere savunma hakkını sınırlayamazsınız, eğer bu ülkede silahların eşitliği ilkesi varsa. "Savcılara tanıdığınız söz hakkı kadar avukatlara da tanımanız gerekir." dendiği için, yargılama yapanı etkileme suçu gerekçesiyle şimdi İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri yargılanıyor arkadaşlar. 17 Mayısta onların duruşması var. Biz onları da savunmak amacıyla, savunmayı savunanları savunmak amacıyla oraya da gideceğiz sevgili arkadaşlar.

Şimdi, sizler? Gerçekten ben soruyorum, beni dinleyenlere soruyorum, dinlemeyenlere hiçbir sözüm yok zaten: Gerçekten, bu ülkede demokrasi var mı, hukukun üstünlüğü var mı; savunmanın bile ortadan kaldırıldığı bir aşamada artık hukukun üstünlüğünden bahsedebilir miyiz?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına göre bazı düzenlemeler yapıldığı iddia ediliyor. Ama silahların eşitliği ilkesi, tüm dünyada evrensel anlamda korunması gereken savunma hakkı korunmuyorsa sevgili arkadaşlar, o zaman biz bu ülkede artık tamamen diktatörlükle yönetildiğimizi, tamamen bir dikta rejiminin olduğunu görüyoruz, artık halkımız da görüyor. Sizin bu yaptıklarınız, şu açılım süreciyle birlikte yaptıklarınız, Ergenekon davalarındaki hukuksuzluklarınız, bunlar artık vatandaşları aldatmaya yetmiyor sevgili arkadaşlar.

 

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Ergenekon davasındaki milletvekillerini, genelkurmay başkanlarını, siz, "Teröristtir." diye damga basıp bu insanları cezaevinde tutuyorsunuz ama terörist olanları da devlet gözetiminde yurt dışına çıkarmaya çalışıyorsunuz. Bunu nasıl açıklayacaksınız halka, ben bunu anlamak istiyorum. Asıl terörist olanlar dışarı çıkıyor ama sizler, sizlerin hâkim olduğu yargı milletvekillerimizi, Genelkurmay Başkanını içeride tutuyor. Bunu açıklayamayacaksınız arkadaşlar, bu vicdansızlığı açıklayamayacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.