| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.04.2013 |
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce sözlerimin yarım kalmış olması nedeniyle ikinci kez söz alma ihtiyacını hissettim.
Biraz önce Silivri duruşmalarından, Ergenekon davasından bahsediyordum. Şimdi, Ergenekon davasının temelsizliği üzerine bazı arkadaşlarıma bilgi vermek istiyorum. Özellikle AKP milletvekilleri bu konulara çok ön yargılı yaklaştıkları için, gerçekte orada neyin olduğunu bilmedikleri için o arkadaşlarıma bilgi vermem gerekir diye düşünüyorum.
Ergenekon davasında, arkadaşlar, MİT'e soruluyor, Jandarma Genel Komutanlığına soruluyor, Emniyet Müdürlüğüne soruluyor ve Genelkurmay Başkanlığına soruluyor 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, deniliyor ki: "'Ergenekon' diye bir örgüt var mıdır? Bu örgüt hakkındaki bilgileriniz nelerdir?" Gelen cevaplar arkadaşlar: "'Ergenekon' diye bir örgütten bilgimiz yoktur, böylesi bir örgüt yoktur." diye cevap geliyor. Mahkemeye gelen resmî cevaptır arkadaşlar bu.
Ardından, bu davanın en başından itibaren ifadelerine dayandırılan kişi, Tuncay Güney bir açıklama yapıyor, diyor ki: "Aslında, `Ergenekon davası' denilen şey bir projeydi, gerçekte böyle bir olay yoktur. Artık bu olay bitti. Benim ifadelerime dayandırıldı bu dava ama ben insanların daha fazla mağdur edilmesini istemiyorum, cezaevinde kalmasını istemiyorum. Artık bu davanın bitirilmesi gerekir." diyor arkadaşlar.
Dinlenen tanıklar var orada. Gizli tanıklar dâhil, Fehmi Koru gibi bazı gazeteciler ve yazarlar dâhil olmak üzere, mahkemenin huzuruna çıktıklarında "Ergenekon" diye bir örgütlenmeyi bilmediklerini, böyle bir örgütlenmeden haberlerinin olmadığını, sadece basından duyduklarını ve ardından da mahkeme süreci nedeniyle duyduklarını söylüyorlar.
Şimdi, böylesine bir davada, temelsiz bir davada sevgili arkadaşlar, insanlara, 64 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Bizim milletvekillerimiz de bu işin içinde, milletvekillerimiz de dâhil olmak üzere 64 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Hiçbir delil yok, tanık yok, hiçbir şekilde müzekkerelere gelen olumlu cevap yok, ifadesine dayandırılan insanların hepsi de böyle bir örgütlenmenin olmadığını söylüyor ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor, Genelkurmay Başkanı dâhil olmak üzere. Şimdi, arkadaşlar, bu kimin vicdanına sığıyor? Hukukçu olan arkadaşlara soruyorum: Böyle bir dosyadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenir mi sevgili arkadaşlar? İşte, bu nedenle, insanların vicdanı el vermediği için oraya gidiyorlar. İki eli kanda da olsa insanlar, Silivri'de 8 Nisanda bu hukuksuzluğa karşı durmak için oraya gidecekler.
Bir de arkadaşlar, geçen hafta bazı kişilerin Ergenekon davasından ifadesi alındı. Gerekçe: Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı zehirleyerek öldürmekten haklarında dava açılacağı söyleniyor. Şimdi, arkadaşlar, ben size şunu soruyorum: Adli Tıp Kurumu, Turgut Özal'la ilgili, zehirlenmeyle ilgili raporunu verdi mi? Bu raporda -elinizi sallamayın, beni dinlemek zorundasınız işinize gelmese de- "Herhangi bir zehirleme bulgusu yoktur." dendi mi? Bu "Zehirleme bulgusu yoktur." denmesine rağmen, sadece, ordudan atılmış bir onbaşının ifadesine dayanarak bu insanların; eski kuvvet komutanları Hurşit Tolon'un ifadesi alınıyor, Levent Ersöz'ün ifadesi alınıyor. Bir kişinin öldürüldüğüne dair herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, ordudan atılmış bir gizli tanığın ifadesiyle bu insanlar böylesine ziyan zebil edilebilir mi arkadaşlar? Artık bu kadar da olmaz. Bu kadarına da "evet" diyemezsiniz. Dememelisiniz sevgili arkadaşlar.
Arkadaşlar, bunun yanında, şimdi gündeme gelen bir akil adamlar konusu var biliyorsunuz. O akil adamlar ülkemiz tarihinde yeni bir süreç değil. Aslında, "Heyet-i Nasiha" adıyla, Damat Ferid tarafından, ülkemizin işgal edilmesine karşı, halkı ikna etmek, işgalcilere karşı durmamaları amacıyla kurulmuş bir Heyet-i Nasiha var. Şimdi, aynı şekilde bir akil adamlar grubu oluşturuyorsunuz ki "Aman, ülkemizin bölünmesine karşı çıkmayın, yoksa yeniden terör gelir." O terör baskısıyla, "Yeniden şiddet gelir." baskısıyla bu insanları ülkenin bölünmesine ikna etmeye çalışıyorsunuz; yapmak istediğiniz şey aslında budur. Şimdi, bu insanlar gidecekler, anlatacaklar: "Aman, sakın buna karşı çıkmayın, karşı çıkarsanız şiddet yeniden başlar." Bu ülkenin devleti, bu ülkenin Hükûmeti, bu ülkenin güvenlik güçleri ne diye duruyor arkadaşlar? Elbette barışı hepimiz istiyoruz, "Sonuna kadar barış." diyoruz ama bu barışı yaparken tavizler vererek değil?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?PKK terör örgütüne "evet" diyerek değil; silah bıraktırmak amacıyla ancak görüşmeler olabilir diyoruz. Biz silah bırakmaları için? Siz ne yapıyorsunuz? "Silahlarla birlikte yurt dışına çıkın." diyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir şey değil. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.