GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KIRIKKALE MİLLETVEKİLİ RAMAZAN CAN VE 20 MİLLETVEKİLİNİN, TOPLUMSAL BARIŞI BOZAN OLAYLARI ARAŞTIRMAK VE ÇÖZÜM YOLLARI BULMAK AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ, ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GRUP BAŞKANVEKİLLERİ KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ MAHİR ÜNAL, GİRESUN MİLLETVEKİLİ NURETTİN CANİKLİ, KAYSERİ MİLLETVEKİLİ MUSTAFA ELİTAŞ, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ AYŞENUR BAHÇEKAPILI, ADIYAMAN MİLLETVEKİLİ AHMET AYDIN VE 187 MİLLETVEKİLİNİN, TERÖR SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK SÜRECİN BÜTÜN BOYUTLARIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ VE BDP GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN'İN, KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ, DEMOKRATİKLEŞMENİN GELİŞTİRİLMESİ, TOPLUMSAL BARIŞIN TESİSİ VE ÖZGÜRLÜKLERİN GENİŞLETİLMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİNİN ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:89
Tarih:09.04.2013

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Siz barış istiyorsunuz, kardeşlik istiyorsunuz, sanki biz terör istiyoruz. Biz de barış istiyoruz, biz de kardeşlik istiyoruz da aslına bakarsanız yüzde 50 oy aldınız, yüzde 26 oy aldık. Şöyle tabanınıza bir sorun bakalım, kim çocuğuna "Barış" ve "Özgür" isimlerini daha çok koymuş? . (CHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) - Onların hepsi sözde, hepsi sözde!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Şuna bir bakalım, buradan başlayalım isterseniz

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede bir terör sorunu var, bu ülkede bir demokrasi sorunu var, hukuk sorunu var, adalet sorunu var. Telefonları dinleniyor insanların bu ülkede; Türklerin de dinleniyor, Kürtlerin de dinleniyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Muhalefet sorunu var.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu ülkede asgari ücret sorunu var, uzun tutukluluk sorunu var. Türk olarak da uzun tutukluluktan şikâyetçi olan var, Kürt olarak da şikâyetçi olan var.

Değerli arkadaşlarım, hem "Kindar nesil yetiştireceğiz." deyip hem de barıştan söz etmenin çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Ben size bir öğretmen olarak, eski bir fizik öğretmeni olarak bir soru soracağım, iki gün düşünme şansınız var: 22'nci Dönemde, bu Parlamento, AKP oylarıyla bir hapis cezasını düşürdü. Yasa dışı eğitim kurumlarına hapis cezası vardı, önce onu düşürdünüz. Şimdi, önümüzdeki perşembe günü dördüncü yargı paketiyle yasa dışı eğitim kurumlarına hapis cezasını tamamen kaldırıyorsunuz. Bakın, iki gün düşünme süresi. Acaba bu yasa dışı eğitim kurumlarına PKK'nın eğitim kampları dâhil mi? Çok şaşıracaksınız, bence bunu araştırın, neye oy verdiğinizi bir bilin, iki gün öncesinden sizi uyarıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir gün gelecek, elinde iple dolaşacaksın, "Ben olsaydım idam ederdim." Diyeceksin, aradan iki gün geçecek "barış" diyeceksin. Ya sen adında bile doğru düzgün anlaşamamışsın. "Millî birlik projesi" demişsin, "Kürt açılımı" demişsin, "kardeşlik projesi" demişsin, sonra gelmişsin "barış süreci" demişsin, barış sürecini de değiştirmişsin, şimdi "çözüm süreci" yapmışsın. Adını bile koyamadığın, ne olduğunu bilmediğin bir konu bu.

Sayın milletvekilleri, bunu Türkiye'de kim biliyor? Ben bilmiyorum, benim partimin milletvekilleri de bilmiyor, sizler de bilmiyorsunuz, hatta Bakanlar Kurulu sırasında oturanlar da bilmiyor. Bak, bilenler kimler: Recep Tayyip Erdoğan biliyor -ne verdiğini, ne aldığını biliyor- Yalçın Akdoğan biliyor, Efkan Ala biliyor, Hakan Fidan biliyor, Beşir Atalay biliyor, Abdullah Öcalan biliyor; bilenler bunlar.

Sizlerin?

MUSA ÇAM (İzmir) - İçişleri Bakanı biliyor mu?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bilmiyor.

Sizlerin hiçbir şey bildiğiniz yok. Hatta, hatta?

KAZIM KURT (Eskişehir) - ABD biliyor mu?

MUHARREM İNCE (Devamla) - O bilmiyor, o yazıyor. Ben oyuncuları saydım, siz senaryo yazarını söylüyorsunuz, ben oyuncuları saydım.

Değerli arkadaşlarım, millî gelir hesaplama yöntemlerini değiştirdiniz, bir gecede 2.364 dolar zenginleştirdiniz bizi. İşsizlik rakamlarını değiştirdiniz, umudunu kesmiş insanları işsiz olarak kabul etmediğiniz için yüzde 14,5 olan işsizliği yüzde 9,5'a düşürdünüz. Enflasyon hesaplarını düşürdünüz. Geçtiğimiz günlerde üniversite sınavındaki puan hesaplama yöntemlerini düşürdünüz yani insanlara pembe tablo çizecek şekilde puanlar açıklanıyor artık.

Değerli arkadaşlarım, yani insanları kâğıt üzerinde mutlu edecek yöntemler peşindesiniz. Peki, şunu sorabilirsiniz: "Ya anladık, tamam, doğru, iyi, güzel diyorsun da sen bize niye güvenmiyorsun? Yani, Recep Tayyip Erdoğan'a biz, 330 milletvekili güveniyoruz da siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim Başbakanımıza neden güvenmiyorsunuz?" diye bir soruyu doğal olarak sorarsınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Kimsenin sorduğu yok.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, şundan güvenmiyoruz:

Bir: "İdam" deyip sonra "barış" diyen birine güvenmiyoruz.

İki: "Senin kredine ihtiyacım yok." deyip elinin tersiyle itip, iki gün sonra "Kredi vermiştin, komisyona hadi üye ver." dediği için inanmıyoruz. "Meclisin devrede olmasına gerek yok." deyip, sonra, bugün hileyle komisyon kurdurmak istediği için güvenmiyoruz.

Sayın Beşir Atalay "Habur, yol kazası." demişti, önümüzde ne kadar kaza olacağını bilmediğimiz için güvenmiyoruz.

"Görüşen şerefsizdir." demişti, sonra "Ben görüşmedim, devlet görüştü." dedi, sonra onu da değiştirdi, "Özel temsilcim görüştü." dediği için güvenmiyoruz.

 "NATO'nun ne işi var Libya'da?" deyip iki gün sonra Türk askerini NATO'ya dâhil ettiği için güvenmiyoruz.

 Sabah "Ofer'le görüşmedim." deyip öğleden sonra görüştüğü ortaya çıktığı için güvenmiyoruz.

"Bedelli askerlik olmaz, fakir fukaranın çocuğu var, bunun için referanduma giderim." deyip sonra kanun çıkardığı için güvenmiyoruz.

"Oslo'da insanları kandırmadık." dedi Sayın Atalay az önce, insanların gözünün içine baka baka yalan söylediğiniz için güvenmiyoruz. Kindar nesil yetiştirenler barıştan söz edemezler.

Değerli arkadaşlarım, girdiğiniz yolun adını bile her gün değiştirenlerin burada söyleyecek sözleri yoktur. Faşizm, hayatın her alanına nüksetmiştir artık. Faşizm, Türkiye'de hayatın her alanındadır, Mecliste faşizm vardır, Silivri'de faşizm vardır, Emek Sineması'nda faşizm vardır, Ulus'taki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, TEKEL işçilerinin direnişinde, üniversitelerde?

Değerli arkadaşlarım, sizin derdiniz muhalefetle anlaşmak, uzlaşmak, önerileri paylaşmak değil. Terör gibi ciddi sorunlar uzlaşarak çözülür. Bu uzlaşma, toplumla uzlaşmadır, ana muhalefetle uzlaşmadır, muhalefetle uzlaşmadır. Sizin derdiniz uzlaşma değil, "Benim önerim bu, benim sürecim bu?" Bir yola girmişsiniz, bir pazarlık sürecini yaşıyorsunuz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - At pazarlığı!

MUHARREM İNCE (Devamla) - "Gel, benim istediklerimi tasdik et." diyorsunuz şimdi. Biz sizin tasdik makamınız değiliz, Cumhuriyet Halk Partisini bu işe bulaştıramazsınız, Meclisi de size kullandırtmayacağız.

Meclise bilgi verecekmişsiniz. Ya, değerli arkadaşlarım, şu İç Tüzük'ü açıp okursanız görürsünüz, Meclise bilgi vermenin o kadar çok yolu var ki çıkarsınız, genel görüşme önergesiyle bilgi verirsiniz, gündem dışı konuşma üzerine bakan çıkıp yapabilir; hatta, bunlar olmazsa kapalı oturum talep edersiniz, kapalı oturumda gelip bilgi verirsiniz.

Biz daha ağustos ayında "Bu terör baş belası, azdı gidiyor, gelin bu Meclisi toplayalım." dediğimizde, Partinizin Sözcüsü Hüseyin Çelik çıktı dedi ki: "Üç beş Mehmet öldü diye Meclisi toplamayız." Bunları diyen biriyle mi biz bu süreci konuşacağız? Bilgi verin, şeffaf olun, hukukun dışına taşmayın, insanlara yalan söylemeyin, toplumu kandırmayın, Meclisi devre dışı bırakmayın, samimi olun dedik, bunların hepsini duymazdan geldiniz.

Bakın, değerli arkadaşlarım, akil adam olmak için? Bu akil adam listesine bir bakmak lazım. Biz bu ülkede her 4 kişiden 1'inin oyunu almışız, değil mi? Her 4 kişiden 1'inin oyunu almışız. 63 kişiyi akil adam belirlemişsiniz. Normalde bu 63 kişinin 15-16'sının ortalama olarak CHP'ye oy verme ihtimalinin olması lazım, böyle bir ihtimal var mı? O 63 kişinin içinde 1 kişinin CHP'ye oy verme ihtimali var, o da eğer Marmaris'ten, Bodrum'dan, deniz kenarından sandığa geldiyse. Yani, orada CHP tandanslı bir kişi yok, böyle bir kişi yok. Onlar kimler? Başbakanın tebliğcileri, çözüm sürecinin bülbülleri yani, gelecekte bir sorun olduğunda Başbakan bunları bir kalemde silip atacak, "Ben yapmadım, bunlar yaptı." diyecek. Bunu dedirtmek için zaten o çözüm bülbülleri, Başbakanın o tebliğcileri ortalıkta dolaşıyor. Bu 63 kişi?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Akil insanlar burada yok, hakaret etme hakkınız da yok. Cevap veremeyecek insanlara burada hakaret edemezsiniz. Ayıp ya!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir kişi daha katıldı buna. Artık, Başbakanının tebliğcileri 63 kişi değil, 64 kişi. Bir de, ayda bir Türkiye'yi ziyaret eden bir uzun boylu dışişleri bakanı var, o da 64'üncü akil insan olarak aramızda değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, bu bir çözüm süreci değildir, bu bir barış süreci değildir. Keşke böyle olsaydı. Keşke böyle olsaydı buna sevinirdik. Bu bir kariyer planlamasıdır, bu bir seçim ittifakıdır, tıpkı Oslo görüşmelerinde olduğu gibi.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Çözülme süreci?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, akil insanlara kürsü hakaret etme yeri değil ama yani, lütfen. Yani bu, vicdan, insaf sınırlarını aşıyor.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Nasıl deniyordu Oslo'da? Oslo'da dönen; 15 Haziran 2011'e kadar taraflar ateşkes yapacaktı, eylem olmayacaktı. Neden 15 Haziran 2011? Çünkü, 15 Haziran 2011'de seçimi üç gün geçmiş olacaktı. 12 Haziran 2011'de seçim vardı, sizin derdiniz seçimi atlatmaktı. Bugün de önünüzde bir başkanlık sistemi tartışması var. Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Başbakanın Türkiye'nin geleceğine yönelik bu konuda bir vizyonunun olduğunu düşünmüyorum. Onun vizyonu kendi koltuk sevdasıyla ilgilidir, onun vizyonu başkanlık sevdasıyla ilgilidir, tıpkı Oslo görüşmelerinde 12 Haziran 2011 seçimlerini esas aldığı gibi.

"Bu yürütmenin işidir, Meclisin işi değildir." dedi Cemil Çiçek, ne oldu da şimdi çakma bir komisyon kurmaya çalışıyorsunuz? "Bu çözüm sürecine Türkiye Büyük Millet Meclisinin dâhil olması için kurulmasını öneriyoruz." diyor önerge sahibi. Önerge sahibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu sürece dâhil olmasını öneriyor, Meclis Başkanı diyor ki: "Bu, yasamanın işi değildir." Başbakan da böyle söylüyor ama bugün başka bir şey...

Bu nedir biliyor musunuz arkadaşlar, bu şudur: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağlıklı bir şekilde irtibatını kurmak." diyor. Kiminle kurmak? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi-PKK görüşmesi olacaktır, resmî olarak, bunun adı bu olacaktır. Değerli arkadaşlarım, burada, Abdullah Öcalan'ın muavini konumuna gelirsiniz. Çözüme kim karşı gelebilir? Çözüme karşı olduğumuz falan yok ama sizin yolunuzun yol olmadığı, yolunuzun adını 4 kez değiştirmenizden belli diye düşünüyorum.

Bakın, neden böyle biliyor musunuz? Çünkü, sizin bu konuda kafanız karışık. Örnekler vereceğim, bakın, örnekler vereceğim: 23 Eylül 2003'te Dubai'de anlaşma yaptınız, daha yeni milletvekiliydik buraya geldiğimizde -Kuzey Irak'a harekât yapmamak için- 8,5 milyar dolarlık uzun vadeli kredi veya 1,5 milyar dolarlık hibe kredi karşılığında Kuzey Irak'a harekât yapmama sözü verdiniz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - At pazarlığı!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Dubai'de bunun garantisini verdiniz. CHP'nin tavrından korkup Meclise bunu getiremediniz.

15 Eylül 2005: Terörle ilgili genel görüşme istedik, reddettiniz.

18 Nisan 2006: Terörle Mücadele Yasası'nın etkin pişmanlığı içeren 6'ncı maddesini değiştirme girişiminde bulundunuz.

12 Eylül 2006: Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atadınız.

Ekim 2006: Başbakan, Amerika Birleşik Devletleri'nde "Terörle mücadele konusunda Bush'un kararlığını gözlerinden okuyorum." dedi.

16 Aralık 2007: AKP'nin trilyonluk zırhlı araç aldığı Büyükanıt, "Sınırlarımız BBG evi gibi." dedi.

2 Kasım 2008: TOKİ, terörle mücadele için yüksek güvenlikli karakol yapacaktı.

24 Haziran 2010: Sayın Hayati Yazıcı açıkladı; sınır kaydırmasına gidecektik, terörü çözecektik.

Peki, terör konusunda, terörle mücadele konusunda kafanız karışık da kimlikler, aidiyet, milliyet, millet konularında kafanız karışık mı, bir de ona bakalım.

21 Aralık 2002, Rusya gezisi: Başbakan "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur."

13 Mart 2004: Kanal D'de "Türkiye'de bir Kürt, bir Laz, Abaza, Çerkez gerçeği vardır."

10 Ağustos 2005: "Her soruna illaki bir ad koymak gerekiyorsa Kürt sorunu? Adına ister `kökeni Kürt vatandaşlarımızın toplumsal talepleri' deyin, ister `Güneydoğu sorunu' deyin, isterseniz 'Kürt sorunu' deyin."

12 Ağustos 2005: "Kürt sorunu ne olacak?" diye soranlara "Herkesten önce bu benim sorunumdur."

15  Ağustos 2005, AKP'nin 4'üncü kuruluş yıl dönümü: "Etnik unsurlar vardır. Kürt'ü vardır, Laz'ı, Çerkez'i, Gürcüsü, Arnavut'u, Boşnak'ı, Türk'ü vardır. Bunlar ülkemizde bir alt kimliktir. Bunun bir tek üst kimliği vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır."

6 Aralık 2005, Yeni Zelanda: "Bizde etnik unsurlar din bağıyla bağlıdır. Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşların sorunu Türk kökenli vatandaşlarınki kadardır". Türkiye'de bir Kürt sorunu olmadığını, bölücülük sorunu olduğunu söylüyor.

30 Nisan 2011, Muş: "Apo'yu peygamber ilan edenlerle bizim işimiz olmaz. Bizi aldatanlara benim Kürt kardeşlerimi aldatanlara karşı hep beraber olacağız. Onlara sandıklarda gereken cevabı vereceğiz. Benim için artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir. Artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır ama Kürt sorunu yoktur. "

Değerli arkadaşlarım, bunları ben, tutanaklardan, basını tarayarak, medyayı tarayarak, Başbakanın kimliklerle ilgili söylediklerini taradım. Eğer bir tanesi diğerini tutuyorsa? Siz bakın, kendiniz bakın. Bu kadar kafası karışık bir adam, ideolojik olarak o birikimi yakalayamamış, o tutarlılığa sahip değil, o dik duruşu sergileyemiyor, konjonktürel olarak bakıyor, Muş'a gidiyor başka konuşuyor, Rize'ye gidiyor başka konuşuyor, Yeni Zelanda'ya gidiyor başka konuşuyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Öneriniz var mı? Siz ne diyorsunuz, siz? Var mı bir öneriniz? Sözünüz var mı, sözünüz?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Yine devam ediyorum. 1994 yılında Refah Partisi İl Başkanıyken "Anayasa ırkçıdır, Kürt sorunu eyalet sistemiyle çözülebilir." demiş. Bak bu konuda kararlı, daha İl Başkanıyken eyalet sistemini önermiş.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) Kenan Evren ne söylemiş?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 3 Eylül 2005'te, Napoli'ye giderken, uçakta "Kürt olan vatandaşımıza `Kürt değilsin, Türk'sün' dayatması yapmamız yanlıştır." demiş. Bu sefer de bunu demiş.

Kasım 2008: "Bizim bir üst kimliğimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır." demiş.

Kasım 2008'de, yine bu sefer: "Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına kastederseniz, vatandaş da kalkıp eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle bir imkânı varsa kendini savunma yoluna gidecektir."

Sayın milletvekilleri, biz sizin burada Darbelerle Mücadele Komisyonunuzu biliyoruz, biz sizin burada Uludere Komisyonunuzu biliyoruz. Çözüm üretmek gibi bir derdiniz yok. Zaten oluşacak bu komisyonda 10 AKP'li olacak, 4 CHP'li, 2 MHP'li, 1 BDP'li olacak, ezici bir çoğunluğunuz olacak sizin. Siz bana?

AHMET YENİ (Samsun) - Üye verecek misiniz?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Size üye vermeyeceğiz tabii ki. Biz size alet olmayız, biz size payanda olmayız.

Ben size bir soru soracağım, bir soru. Silivri'deki tutuklu milletvekillerini ne diye orada tutuyor bu devlet, ne diye tutuyor? Kaçma şüphesi olduğu için tutuyor. Ya, siz, PKK'lı teröristleri şimdi nasıl sınır dışına kaçıracağınızı tartışıyorsunuz.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Yargı? Yargı?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Yani, milletvekillerini kaçma şüphesi olduğu için orada tutuyorsunuz, teröristleri ise nasıl kaçıracağınızı düşünüyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin iki listeniz var: Bir, akil adamlar listeniz var, bir de gizli tanıklar listeniz var. Ama, gelecekte bir de tabii ki sanıklar listesi olacak.

AHMET YENİ (Samsun) - Öneriniz var mı, öneriniz?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Yani "Başbakana dokunmak ibadettir." diyen, şehirleri mübarek sayan, Balyoz'u mübarek sayan bir zihniyetten, salonun adı: "Kanunî Sultan Süleyman Salonu" konulsun diye önerge veren, teklif getiren bir zihniyetten çok farklı şeyler beklemiyorum. Ama, şunu bilmenizi istiyorum ki değerli arkadaşlarım: Bu süreçle ilgili kimsenin bir şey bildiği yok. "Barış süreci", "uzlaşma süreci" dediğiniz şey televizyonlara yapılan operasyondan ibarettir. Şu anda bütün televizyonların, bütün gazetelerin kulağı çekilmiştir. Bütün televizyonlar, bütün gazeteler talimatı almıştır ve bunun adına da "uzlaşma" diyorsunuz siz. Şark bülbülleri, AKP'nin bülbülleri de kanal kanal geziyorlar. Nasıl öyle profesör olmuşlar, öyle hiçbir yetkileri, etkileri olmadan nasıl bir yandaşlık içerisindeler, televizyonlara baktığınızda bunu görürsünüz.

AHMET YENİ (Samsun) - Ayıp! Ayıp!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Biz sizlerin günahına ortak olmayacağız. Sizleri baş başa bırakıyoruz. Komisyonunuz size hayırlı olsun diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.