GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:91
Tarih:11.04.2013

ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.

Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Dilek Akagün Yılmaz bir konuşma yaptı. Esasında insanların hitap tarzı bakış açılarını da bir şekilde özetler. Ön yargılı insanların ön yargılarını da, karşısındakine nasıl baktığını da bir şekilde tarifler hitap tarzı. Aynen şunları söylüyor: "Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce çıkan hatip Hasip Kaplan?" Biz burada birine "sayın" derken, onu sevip sevmediğimize bakarak "sayın" kavramını kullanmıyoruz. Biz "Sayın Dilek Akagün Yılmaz" derken, Uşak halkına saygımızdan kaynaklı olarak ona saygı duyuyoruz çünkü orada bir irade vardır ve o iradenin temsilcisi olarak bugün Parlamentodadır, o nedenle biz orada "sayın" diyoruz.

Bu hitap, bu hitap tarzı bir bakış açısını da özetler. Burada milletvekilleri birbirlerini kıyasıya eleştirebilirler. Bizi eleştirebilirsiniz, katılmak durumunda değilsiniz ama hitap ederken, söz söylerken hakaretten ve hakir görmekten uzak duracaksınız. Sayın Dilek Akagün Yılmaz'ın -size veririm Sayın İnce, bunu size veririm- kendi sözleridir.

LEVENT GÖK (Ankara) - Ne demiş, bir daha tekrarlar mısınız?

ADİL KURT (Devamla) - Efendim, şimdi devamını da söylüyorum. Esasında, zaman zaman, arada bir Allah öz fikrinizi de size söyletiyor. Açık söyleyeyim, Sayın Yılmaz'ın buradaki düşüncesi böyle sürçülisan değildir, öz fikriydi, Allah söyletti. Düzelttiniz, sonra da biz araya girince, "Evet, öyle düşünüyorsunuz." deyince sonradan neyi ifade ettiğinizi fark ettiniz, düzeltme yaptırdınız. "Düşünce özgürlüğünün olmaması gerektiğini söylüyoruz." diyor. Bu öz fikrini söyletti Allah burada, onu ifade edeyim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - O sehven canım, o sehven.

ADİL KURT (Devamla) - Devamında, Sayın Muharrem İnce, geçen gün televizyon programında sizi izliyorum, gecenin geç saatine kadar Genç Bakış'ta sizi izledim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Oo, teşekkür ederim.

ADİL KURT (Devamla) - Bakınız, bir genç aynen şunu söyledi Diyarbakır meydanında bayrak olup olmaması meselesine ilişkin olarak: "Biz orada bayrağın olup olmamasını niye sorguluyoruz ki? Türk Bayrağı orada bulunanları yakacaktır, yakmaya yetecektir." dedi, siz bunları gülümseyerek başınızla onayladınız. İşte, ayrımcılık budur.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Nasıl yaptım?

ADİL KURT (Devamla) - Başınızla onayladınız. Ben o programı izledim. İşte, o gün sizi orada izleyince içimden bir şeyler koptu; içimden bir şey koptu. 

Ve biraz önce, sürçülisan değildi. O siz "Andımız'ı çıkarıyorsunuz." dediğiniz zaman,  şunu söyleyeyim, Sayın Muharrem İnce, size soruyorum: Şurada birisi çıkıp şunu derse ki size, okullarda çocuğunuza şunu söyletirlerse, "Varlığım Kürt varlığına armağan olsun." dedirtirlerse, "Ne mutlu Kürt'üm." dedirtirlerse siz kabul eder misiniz bunu? Siz bunu kabul eder misiniz? Dilediğiniz kadar "Ne mutlu Kürt'üm" ya da "Türk'üm" deyin, bunda hiç kimsenin karışacağı bir şey yoktur ama sizin çocuğunuza okulda "Varlığım Kürt varlığına, Çerkez varlığına, Laz varlığına armağan olsun, Arap varlığına armağan olsun." dedirtirlerse siz kabul eder misiniz? İşte karşı çıktığımız budur, işte reddettiğimiz budur.

Bir şey daha söyleyeyim, ifade edeyim. Bir şeyin arkasında, bir laf söylüyorsak arkasında sonuna kadar dururuz. Evet, Sayın Başbakanın bizimle ilgili, bizim dokunulmazlıklarımızla ilgili sarf ettiği sözler ne kadar yanlışsa, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleriyle ilgili, dokunulmazlıklarıyla ilgili sarf ettiği sözler de o kadar yanlıştır. Evet, Silivri'de bir mahkemeyi izlemek milletvekilinin sadece hakkı değildir, görevidir de; yasama görevini, takibi yerinde yapmaktır da. Orada ne olup bittiğini bilmiyoruz, işin o faslında değiliz ama milletvekilinin bu şekilde dokunulmazlıkla tehdit edilmesini asla doğru bulmadık. Biz, bunu ilkesel duruş olarak kabul ediyoruz. Demokrasi size ne kadar lazımsa bize de o kadar lazımdır. Sadece, demokrasi bize lazımdır deyip bize sıkıntı, bizim açımızdan gündemlerde? Demokrasi bize lazımdır, size lazım değildir gibi bir zihniyet, böyle bir fikrimiz yok, asla da olmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) - İşte, sizlerin bu şekildeki yaklaşımı, sizlerin bu şekildeki tutumu, evet, Türkiye'yi bölüyor. Maalesef, sizin bu tutumunuz sosyal demokrat bir tutum değildir. Değerli arkadaşlarınız var, biliyorum, tenzih ediyorum ama bu tutum sosyal demokrat bir tutum değildir. Siz ayrıştırıyorsunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

Bu tutumunuzdan siz geri adım atarsanız, Türkiye'de gerçekten demokratik hak ve özgürlükleri savunursanız sizi alkışlarız, sizi alkışlarız.

TUFAN KÖSE (Çorum) - Şeriatçılarla mı demokrasi getireceksiniz, iş birliği yaparak? Amerika'yla, şeriatçılarla iş birliği yaparak mı demokrasi getireceksiniz?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Biz mücadele ederek demokrasi getiriyoruz, bedel ödeyerek demokrasi getiriyorsunuz.

ADİL KURT (Devamla) - Biz hiçbir kimseyle iş birliği yapmıyoruz ama Kürt halkının, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olsun, ondan sonra Kürt sorununu çözeriz diye beklemeye hakkı da yok, lüksü de yoktur.

BAŞKAN - Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.

ADİL KURT (Devamla) - Kürt halkı sizin iktidar olmanızı bekleyecekse Kürt sorunu ilelebet çözülemez.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Göreceğiz, göreceğiz.

ADİL KURT (Devamla) - Görüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kurt, lütfen?

ADİL KURT (Devamla) - Bu zihniyetle, maalesef ve maalesef, siz giderek tarihteki yerinizi sadece almış oluyorsunuz.