| Konu: | ANKARA MİLLETVEKİLİ LEVENT GÖK VE 72 MİLLETVEKİLİNİN, BAŞKENT DOĞALGAZ DAĞITIM ANONİM ŞİRKETİNİN DEĞERİNİN ÇOK ALTINDA BİR İHALE BEDELİ İLE ÖZELLEŞTİRİLMESİNİ ONAYLAYARAK KAMUYU ZARARA UĞRATTIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ (11/28) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 31.05.2013 |
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Başbakanımız hakkında verilen gensoru üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Yazıklar olsun size!
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Bir genç ölmüş, niye gülüyorsunuz, çok mu komik?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gensoru konusu olan özelleştirmeye geçmeden önce birkaç konu hakkında bu değerlendirmeye katkısı olacağı düşüncesiyle düşüncelerimi aktarmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ölüm var ortada, gülecek bir şey yok!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, sayın hatibi ben duyamıyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle şunu belirtmemiz gerekir: Eğer herhangi bir kamu otoritesi görevini ifa ederken -bu, denetim elemanı olabilir, Sayıştay denetçisi olabilir, fark etmez- eğer konusu suç olan bir fiil tespit etmiş ise bu fiili doğrudan ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusu olarak aktarmak zorundadır, aktarmak durumundadır. Bu, onun görevidir; bu, kanunlarla çok net bir şekilde kendilerine verilen bir görevdir. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Burada konuşmacılar ifade etti, işte, Sayıştay raporlarından yola çıkarak birtakım yolsuzluklardan bahsedildi. Eğer öyle bir şey var ise yani kanuna, mevzuata aykırı bir fiil söz konusu ise ve Sayıştay denetçileri tarafından bu tespit ortaya çıkarılmış ise o zaman Sayıştay denetçisinin -suç var ise gerçekten, fiil mevzuatımıza aykırı bir eylemi oluşturuyor ise- bunu cumhuriyet savcılığına mutlaka bildirmesi gerekir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayıştay mı bıraktınız yahu! Sayıştay diye bir şey mi bıraktınız be, her şeyi örtbas ediyorlar!
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayıştay mı bıraktınız be!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yapılan açıklamalarda, konuşmalarda yolsuzluk olarak tanımlanan fiillerden hiçbir tanesinde bu şekilde bir tespitin yapıldığı ve bunun sonucu olarak yargıya intikal ettirildiğine dair hiçbir bilgi verilmedi. Ayrıca, mahkemenin sonucu gelmeden de hüküm anlamına gelen bir ifadeyi kullanamazsınız; bunun önce açıklanması, tespit edilmesi gerekiyor. Son derece önemli çünkü yolsuzluk bir hüküm ifade eder, "Yolsuzluk vardır." kavramı bir hükmü ifade eder. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sen, Sayıştay raporunda yolsuzluk var mı, onu söyle.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Suç duyurusunu yasa çıkarıp da aklamadınız mı Sayın Canikli?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ben sizi dinledim, lütfen dinleyin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Deniz Feneri'nde gittik biz, ne oldu? Kayseri dosyasını nasıl kapattığınızı gördük!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hükmün olabilmesi için de mahkemenin karar vermesi gerekir, aksi hâlde sadece bir iftiradan ibaret olur; bunun altının çizilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir de şunu belirtmekte fayda var: Bugüne kadar yapılan camilerin hiçbiri cemaatsiz kalmamıştır. Bugüne kadar yapılan tüm camilerin cemaati olmuştur, cemaatle dolup taşmıştır. O yüzden, siz rahat olun, Çamlıca'ya yapılacak olan caminin de cemaati olacaktır. O yönden içiniz rahat olsun, herhangi bir kaygı duymayın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Taşımayla mı cemaat toplayacaksınız? Hayret bir şey ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ne alakası var ya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Övündüğünüz Osmanlı padişahları Çamlıca'yı bilmiyor muydu? Neden oraya cami yapmadılar? Türbe mi yapıyorsunuz camilerin yanına, bunu açıklayın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, özelleştirme esas itibarıyla bir devlet politikası olarak 1986 yılından itibaren başlamıştır ve o günden bu yana, siyasi düşüncesi, ideolojisi ne olursa olsun bütün hükûmetler tarafından 1986'dan bugüne kadar kesintisiz bir şekilde ve her Hükûmet döneminde ve her siyasi parti döneminde uygulanmıştır. Bir tespit olarak söylüyorum, bir tespit olarak ortaya koyuyorum. Dolayısıyla, özelleştirme AK PARTİ hükûmetlerinin bir politikası olarak ortaya çıkmamıştır, uzun tartışmalardan sonra bir dönüşümün aracı olarak tanımlanmış ve o çerçevede bütün hükûmetler tarafından uygulanmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün konuştuğumuz gensoru konusu olan BAŞKENTGAZ'ın özelleştirilmesiyle ilgili gerçeğin tam olarak algılanabilmesi için, bugüne kadar yapılan özelleştirme rakamları ve özelleştirme içeriğine biraz detaylı olarak girmemiz gerekiyor. İlk defa, 2007 yılında özelleştirme gerçekleştiriliyor. Kullanacağım, vereceğim rakamların tamamı yüzde 100'e dönüştürülmüş rakamlardır yani ihale rakamları farklı olabilir, o önemli değil. Anlamlı karşılaştırma yapmak için bütün rakamlar yüzde 100'e dönüştürülmüş rakamlardır. İlk defa, belediye tarafından Özelleştirme İdaresine devredilmeden önce yapılıyor ihale. Tabii, BAŞKENTGAZ'ın imtiyaz hakkı 2037 yılına kadardır yani 2007 yılında BAŞKENTGAZ'a kendi alanında otuz yıllık bir imtiyaz verilmiştir. Bunun anlamı şudur: Daha sonra yapılan her ihalede, daha sonraki yıllarda yapılan her ihalede, ihale imtiyaz hakkı kalan süreyi kapsamaktadır. Yani, 2007 yılında yapılan ihale eğer gerçekleşmiş olsaydı, alan firma bunu otuz yıl boyunca kullanacaktı bu imtiyaz hakkını.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Böyle bir mantık var mı ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, aynen öyle yani bu böyle, bu gerçek, bu reel.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hesap uzmanı, maliyedeki birine yakışıyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Eğer 2010 yılında yapılmış olan -daha sonra 2010 bir ihale yapıldı- ihaleyi bir firma almış olsaydı, yirmi yedi yıllık imtiyaz hakkını kullanacaktı yani kalan süreyi kullanacaktı. Bunu, şunun için söylüyorum, bu çok önemli; ihalelerin yapıldığı yılların değerlerinin belirlenmesi anlamında, değerlerinin tespiti anlamında son derece önemlidir. Hiçbir konuşmacının buna değinmemesini gerçekten ben yadırgıyorum yani gerçek rakamlara ulaşmamız için bunun açık bir şekilde ortaya konulması gerekiyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Siz, Başbakana gelin, Başbakana.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Geleceğim, hepsine geleceğim, rahat olun. Ben sizi dinledim, siz de lütfen beni dinleyin.
LEVENT GÖK (Ankara) - İkinci ihalede TPAO istedi, niye vermediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İlk ihale, belediye tarafından 2007 yılında yapılıyor, o zaman 7 tane teklif veriliyor, en yüksek 3 teklif götürülüyor. En yüksek teklif de 1 milyar 610 milyon dolar. Bu verilen rakam, otuz yıllık işletme hakkı için 2007 yılında verilen rakama tekabül eder, onu anlatır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yüzde 80'i için.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ?onu satın almak için verilen tekliftir; evet, otuz yıllık.
LEVENT GÖK (Ankara) - Abone sayısını da söyle ama Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Fakat, en yüksek teklif veren firma vazgeçiyor?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yazık ya!
LEVENT GÖK (Ankara) - Abone sayısı ne kadar, abone sayısı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ?1 milyar 610 milyon dolar fiyat veriyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yüzde 80'se 2 milyar dolar demektir. Altı yılı çık, yine 1,5 milyar dolar ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Daha sonra bu onaylanıyor ancak firma vazgeçiyor ve 50 milyon dolarlık teminatı yanıyor. İkinci en yüksek veren firmaya veriliyor bu ihale, o da almıyor ve onun da 50 milyon doları irat kaydediliyor, gelir kaydediliyor. İki yıllık süre dolduğu için üçüncü firmaya gidilmiyor ve bu şekilde birinci ihale sonuçlandırılamıyor, sonuçlandırılmamış oluyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ama, abone sayısını da söylemen lazım Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, ikinci ihale, bu sefer, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılıyor. Ne zaman? 13 Mayıs 2010 tarihinde. Bu tarihe dikkat edin arkadaşlar, biraz sonraki esas tartışmanın konusu olan fiyatla ilgili olarak, fiyatın belirlenmesinde bu rakamı kullanacağız. 13 Mayıs 2010 tarihinde yapılıyor, 7 tane teklif veriliyor. Bunlardan sadece 1 tanesi yeterli teklif olarak kabul ediliyor ve onaya çıkarılıyor. Bu teklif de yüzde 100'e dönüştürülmüş teklif olarak 1 milyar 514 milyon dolar. Evet, esas tartışılan, tartıştığımız konu da bu, bu rakam, bu teklif. İhale onaylanıyor, kamu otoritesi ihaleyi onaylıyor fakat firma almaktan vazgeçiyor. Firma almaktan vazgeçiyor ve bunun sonucunda firmanın toplam 123 milyon dolarlık teminatı irat kaydediliyor. 93 milyon dolarlık kısmını Özelleştirme İdaresi irat kaydediyor, 30 milyon dolarlık kısmını da belediye irat kaydediyor; toplam 123 milyon dolar teminat mektubu paraya dönüştürülerek irat kaydediliyor.
Bu ihalede, sadece 1 teklif değer tespit rakamının üzerinde rakamı içerdiği için? Yani 7 teklif verilmişti. Değer tespit şudur: Bir tür muhammen bedel gibi düşünülebilir. Yani, idarenin kendi yaptığı bir çalışma var, minimum bir değer belirliyor bu özelleştirme konusu olan işletme ya da firma için, eğer teklifler o fiyatın altında ise, o belirlediği rakamın altında ise reddediyor, kabul etmiyor, mutlaka o rakamın üzerine çıkması gerekir. Bu da değer tespit rakamı olarak tanımlanıyor. Eskiden, muhammen bedel ya da başka adlar altında tanımlanan bir rakamdı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Nedir değer tespit rakamı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değer tespit rakamı, evet. Bu rakam, bunun üzerinde bir tane teklif veriliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Nedir, kaçtır, değer tespit rakamı nedir? Onu söylesenize.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, üçüncü ihale 26/7/2012 ikinci ihale de yine bu nedenle, yine firmanın vazgeçmesi nedeniyle yani ihale, kamu otoritesinin ya da özelleştirme idaresinin, YPK'nın, tasdik etmeme gibi bir durumundan dolayı değil, alan, en yüksek teklifi veren firmanın, teminat mektubunu yakma pahasına ihaleden vazgeçmesi nedeniyle sonuçlandırılamıyor, akamete uğruyor.
Üçüncü ihale, 26/7/2012 tarihinde gerçekleştiriliyor. Burada yine yüzde 100'e dönüştürülmüş fiyat olarak, en yüksek teklif olarak 738 milyon dolarlık teklif veriliyor, 738 milyon dolar. Toplam 4 tane teklif veriliyor ama Özelleştirme İdaresi, biraz önce belirttiğim, söylediğim o en düşük rakamın altında diye, kendi belirlediği ama açıklanmayan -açıklanmıyor- rakamın?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Niye açıklamıyor, kanun "açıklanmak zorunda" diyor, neden açıklamıyorsunuz? Mecbursunuz açıklamaya, kanun "açıklanmak zorunda" diyor bu rakamı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İzin verin.
?rakamın altında kaldığı için bu ihaleyi reddediyor, iptal ediyor. Neden? Rakam, kendi belirlediği? Onun birtakım yöntemleri var, işte birtakım uzman kuruluşlar kullanılıyor vesaire?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Saklamayın; bu, halkın malı. Kanun emrediyor açıklayın diye.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bütün yıllardan beri bu böyle yapılıyor, bu tespit. Bunun altında kaldığı için, 4 rakam da bu rakamın altında kaldığı için, üçüncü ihale de iptal ediliyor ama orada yani firmaların vazgeçmesi nedeniyle değil, düşük teklif verildiği için. Bu çok önemli, bakın, değerli arkadaşlar, gerçek anlamda, Hükûmetimiz burada gerçek fiyatını bulması açısından, onu sağlamak amacıyla fiyat düşük olduğu için bu ihaleyi iptal ediyor, bu hassasiyet nedeniyle ihale iptal ediliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yahu, o değer tespiti söylemek zorundasınız, işte saklarsanız yolsuzluk oluyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Gerçek anlamda fakirin fukaranın hakkı birilerine aktarılmasın diye bu ihale iptal ediliyor. Evet, gerçek değerini bulmadığı için ihale iptal ediliyor. İşte, size çok net, bu olay için, bu olayın içinde yaşanmış bir örnek olarak söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, bırak ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, en sonunda dördüncü ihale, 13/9/2012 tarihinde yapılıyor. Yalnız, bu ihaleye geçmeden önce, Özelleştirme İdaresi rekabeti maksimum seviyeye çıkarmak için çok ciddi çalışma yapıyor. Yani, bunun özelleştirilmesine daha çok firma katılsın diye inanılmaz bir faaliyet içerisine giriyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Kılçıksız balık!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla ) - Bu çerçevede, toplam 250 yatırımcı nezdinde tanıtım ve reklam çalışması yapıyor Özelleştirme İdaresi, yurt dışında toplantılar gerçekleştiriyor. Bunların 8 tanesi ile yurt dışında özel, bire bir görüşmeler yapılıyor. Amaç nedir? Amaç, BAŞKENTGAZ'ın özelleştirilmesine içeriden ve dışarıdan daha çok yatırımcı ve talebin olması ve bu yolla, bu şekilde, bu vesileyle fiyatın yükseltilmesi; amaç bu. Bakın, bu çerçevede - hangi firmalarla görüşüldü, isimleri de var - toplam 250 firma; bunun 80 tanesi yerli, 162 tanesi yabancı yatırımcı. Yani bu kadar çok hassasiyet içerisinde bu özelleştirme ihaleye çıkartılıyor bütün dünyanın gözü önünde, ayrıca herkesin katılımını sağlamak amacıyla. Amaç nedir? Tek bir amaç var: Daha yüksek fiyatla satabilmek.
Bakın, çok net bir şey söylüyorum: Türkiye'nin hiçbir döneminde özelleştirme ihaleleri bu şekilde yapılmadı. Nasıl yapıldı? Bunun biraz sonra örneklerini, somut örneklerini sizlerle paylaşacağım.
Şimdi, son ihale 13/9/2012 tarihinde yapılıyor, 4 tane yeterli teklif veriliyor. Bu yeterli teklifler içerisinde en yüksek teklif -yine yüzde 100 olarak rakamları söylüyorum- 1 milyar 162 milyon dolar. 1 milyar 162 milyon dolarlık ihale geçtiğimiz aylarda -2013'ün sanıyorum 14 Martı veya mayısı- YPK tarafından onaylanıyor. Ne zaman onaylanıyor? 2013 tarihinde.
Şimdi, buradaki soru ya da sorun şu: 2010 yılında bu firmaya 1,5 milyar dolar teklif verildi, teklif veren daha sonra vazgeçti. Bugün verilen fiyat 1 milyar 162 milyon dolar. Dolayısıyla burada bir zarar, bir eksi durum söz konusu. Bakın, değerli arkadaşlar, ilk bakışta gerçekten öyle gözüküyor ama bazı detaylara, bazı ayrıntılı bilgilere sahip olmadığınız zaman bu genel değerlendirme çoğu zaman yanıltıcı olabilir.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bu kavrama Başbakan da dâhil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, birinci düzeltilmesi gereken husus şu?
LEVENT GÖK (Ankara) - Bunun için mi televizyonda böyle konuştu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ?1 milyar 514 milyon dolarlık teklif verildiğinde imtiyaz süresi yirmi yedi yıl için verilmiştir, kalan yirmi yedi yıl için verilmiştir. Neden? Çünkü, alacak olan firmanın imtiyaz süresi 2037 yılına kadar devam edecektir. Yani, hangi tarihte alırsa alsın, hangi tarihte ihale yapılırsa yapılsın bu süre uzamıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Canikli, bizi Başbakan bağlar, Başbakan bağlar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 2037 sonunda bitiyor. Bitiyor mu? Bitiyor. Kesin, tartışmasız, kanunla çünkü. Dolayısıyla, 2010 yılında verilen teklifte kalan süre yirmi yedi yıl, aradan üç yıl geçiyor. Bugün onaylanıyor ihale, aradan üç yıl geçiyor ve bugün alan üç yıl daha az çalıştıracak, bu imtiyazı kullanacak. Dolayısıyla, üç yıla isabet eden bu rakamın öncelikle düşülmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu da ne kadardır yaklaşık olarak?
LEVENT GÖK (Ankara) - Böyle bir mantık olur mu Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, aynen öyle, aynen öyle.
LEVENT GÖK (Ankara) - Başbakan bilmiyor muydu peki bunu?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Net bugünkü değer diye bir hesap var, gerçekten kafanız almıyor bu işleri siniz. Sırf manipülasyon yapıyorsunuz. 2033 yılının değeri nedir Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, üç yıl boyunca bu firmanın değeri düşüyor. Ne kadar? Yaklaşık olarak 180 milyon dolar düşüyor. Neden? Çünkü, o kadar az imtiyaz hakkı, o kadar erken bırakacak, o kadar az imtiyazdan imkân sağlayacak, fayda elde edecek. Yani, özellikle ihale konusu olan imtiyazdan bahsediyorum elbette. Dolayısıyla, şimdi bakın?
LEVENT GÖK (Ankara) - Yani, bu konuyu Başbakan da bilmiyor muydu demek istiyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Geleceğim, hepsine geleceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ona gel, ona.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bunun düşülmesi gerekiyor. Bunu düştüğünüz zaman ne olur? 1 milyar 280-1 milyar 300 milyon dolara düşer.
Bakın, ayrıca, tek faktör bu değil. Öyle, aynen öyle, 2010 yılında? Peki, biz hep dolar bazında bir değerleme yapıyoruz. Öyle değil mi? Dolar bazında. Bunun TL karşılığı nedir, bununla ilgili neden bir çalışma yapmadınız? O da önemli mi? Önemli. Neden önemli?
LEVENT GÖK (Ankara) - Bunu da söylersen hiç konuşma daha iyi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, şunun için önemli: Eğer dolarda bir kıpırdama meydana gelirse bütün fiyatlar düşer. Doğru mu? Doğru. TL bazında bile düşer, nominal olarak TL? Mesela, gayrimenkul fiyatları düşer, şirketlerin fiyatları düşer -bu ekonomik bir gerçektir- Kurda ciddi bir hareketlenme meydana geldiğinde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Düşmez; düşebilir de, artabilir de.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hadi, onu bir tarafa bırakalım, TL bazında bunun değerini tespit edelim: Şimdi, 2010 yılında 1 miyar 500? Tabii, 175 milyon dolar düşülmüş rakam üzerinden değerlendirme yapacağız. Neden? Çünkü, üç yıl daha az imtiyaz kullanacak ve dolayısıyla, her yıl yaklaşık olarak 58-60 milyon dolarlık bir değer düşüşü söz konusu olacak. Her geciken, her geçen yıl bu kadar bu şirketin değerini azaltıyor imtiyaz süresi kısaldığı için.
Şimdi, bakın, 2010 yılında 1 dolar ne kadardı? 1,5 civarında. Onun karşılığı ne kadardır? Yani, TL olarak yaklaşık 2 milyar 286 milyon liradır. Yani, 2010 yılında -satılan- bu fiyatın, oluşan fiyatın o günkü kurdan TL karşılığı 2 milyar 286 milyon liradır. Peki, bugün ne kadar? Daha henüz parayı bildiğim kadarıyla ödemedi, bugünlerde ödeyecek, dolayısıyla bugünkü kuru hesap ediyoruz. Bugün, TL bazında, yine o düşük olarak -tırnak içerisinde söylüyorum- tanımladığınız satış fiyatının bugünkü TL karşılığı nedir?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Çok zavallı bir durum ya, vallahi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ne kadar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2 milyar 526 milyon lira.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sorulara cevap ver, sorulara! Niye lafı dolaştırıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, TL bazında bugünkü satış fiyatı o günkü satış fiyatından yaklaşık 300 milyon lira daha fazla. Buyurun, çok net bir şekilde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - TEKEL'i 280 milyon dolara sattınız, dokuz ay sonra 1 milyar dolar oldu; hani bunun hesabını yaptık mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bütün bu hesaplamaları, bütün bu değerlendirmeleri yaptığınızda bu rakama ulaşırsınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Böyle bir mantık var mı? Yazık size ya, eğer maliyeci sizseniz yazık bu kuruma ya.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, esas olan şudur: Esas olan ihalenin açık, herkese eşit bir şekilde, en ufak bir kısıtlama olmadan, bütün, içeride ve dışarıda şeffaf bir şekilde yapılmasıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bak bu doğru, işte bir tek bu doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu şartlar altında yapılan ihalelerde oluşan fiyat gerçek fiyattır, en yüksek fiyat budur. Ama, eğer siz ihaleyi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Evet, ama bunun ön koşulu açık, şeffaf ihale olması.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Başbakanımızın bu açıklamasının tek bir izahı vardır, tek bir anlamı vardır: Hassasiyet. Ne hassasiyeti? Fakir fukaranın hakkının birilerine aktarılmaması hassasiyetinden kaynaklanıyor; bunu ifade ediyor. Emeklinin, yetimin hakkının başkalarına aktarılmaması hassasiyetinden kaynaklanıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Peki, bunu anladım da, lafı dolandırma "Benden bu hesap sorulmaz." dedi mi, demedi mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, ikinci ihalede bu yapıldı, söyledim. Keza, somut olarak söylüyorum, kara yollarının ve otoyolların ihalesinin iptal edilmesinde aynı hassasiyet geçerli. Öyle mi? Aynı hassasiyet geçerli.
LEVENT GÖK (Ankara) - "Yok öyle şey." diyor, "Yok öyle şey." diyor. "Milletimin malı kıymetli." diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu hiçbir dönemde hiçbir devlet adamı tarafından açık bir şekilde zikredilmedi, söylenmedi, ifade edilmedi, tam tersi başka şeyler yapıldı değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hesap soralım kim yaptıysa Sayın Canikli! Böyle bir mantık yok ki.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Çok mu merak ediyorsunuz, çok mu merak ediyorsunuz? Bakın, ben sizin Sayın Genel Başkanınızın -örnek vereceğim ve karşılaştıracağım- daha önce de söyledim?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tamam, hep beraber hesap soralım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, önce bunlara bakılması gerekir, önce bunlara bakmanız gerekir, önce bunları netleştirmeniz gerekir.
LEVENT GÖK (Ankara) - Canikli, cevap vermiyorsun, cevap vermiyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sayın Başbakanımızın bu konudaki hassasiyeti en üst seviyede. Bakalım, siz de var mı? Bakalım, sizin Sayın Genel Başkanınızda var mı? Onları konuşalım. Zamanım çok daraldı, o yüzden?
LEVENT GÖK (Ankara) - Zamanınız elbette daralacak!
AYTUĞ ATICI (Mersin) - İstediğin kadar zaman sana!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, tabii, Sayın Genel Başkanınız Sayın Kılıçdaroğlu'nun, ancak, icraatına ne zaman bakabiliyoruz? SSK Genel Müdürü olduğu dönemde bakabiliyoruz çünkü biz de ihale?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hâlâ orada mısın?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet. Başka yok örnek çünkü. Konuşacağız. Niye rahatsız oluyorsunuz değerli arkadaşlar? Siz her şeyi söylüyorsunuz, biz izahat veriyoruz, cevap veriyoruz. Biz söyleyelim, siz de cevabını verin. Ben hakaret etmiyorum, gerçek olaylardan bahsediyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu, bakın, bir hastanenin onarım inşaatını, İstanbul Göztepe Hastanesinin onarım inşaatını 1999'da 21 milyar liraya ihalesiz, davetiye usulü, istediğine ihale veriyor ve tam altı yılda bitiriliyor. Başlangıç rakamı 20 milyar, bitiş rakamı ne kadar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 966 milyar lira.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, çuvallıyorsunuz. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun sana!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tam 21 kat. Giden para kimin parası? Emeklinin parası.
LEVENT GÖK (Ankara) - Hiçbirini açıklamadın burada! Palavra attın burada, palavra!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, basit bir onarım işi, bir binanın onarım işi altı yıl devam ediyor. Biz koca 3 milyar dolarlık üçüncü Boğaz köprüsünü iki yılda yapıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Koskoca Başbakan konuşmuş, ne söylüyorsun ya? Konuştuklarına bak ya! Konuştuğuna bak! Battınız piyasada, battınız! Hesabını veremiyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sizin bir hastaneyi onardığınız altı yılda biz üç tane boğaziçi köprüsü yapıyoruz değerli arkadaşlar. Aradaki fark bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Hesabını veremiyorsun! Yazık, günah sizlere!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Siz ihaleleri saadet zinciri kurarak gerçekleştiriyorsunuz, tam altı yılda, basit bir onarım işi altı yıl sürüyor. Aradaki fark bu.
LEVENT GÖK (Ankara) - Arada farklar var, doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ve ihale açık ihale değil, yapılan ihale. Kime verdiğinin isimleri burada. Kime verildiği? Hemşehrisine, hemşehrisi alıyor ihaleyi.
LEVENT GÖK (Ankara) - Palavra atıyor! Palavra atma!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sadece o değil, sayısız örnekleri var. Eğer zamanım olsaydı onları da verirdim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Televizyonda söylediğine, cevap ver.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz fakir fukaranın, emeklinin hakkını koruyoruz, defalarca koruduk, koruyoruz ama sizin Genel Başkanınız tam tersine bir saadet zinciri çerçevesinde, işte örneğini somut olarak ortaya koyduğum olaylarla sabit olduğu üzere?
LEVENT GÖK (Ankara) - Sen bırak bizim Genel Başkanımızı, kendi Genel Başkanını savun. Kendi Genel Başkanını savunamıyorsun, yazıklar olsun sana be! Yazıklar olsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ?kime aktarıyor? Hortum kime bağlanıyor? İşte birilerine bağlanıyor. Aramızdaki fark bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) - Koskoca Başbakana yanlış mı yaptık biz yani? Yazıklar olsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hep hortumu bizlerden alıp millete bağladınız derken onu kastediyorum. Bende fazla örnekler var. Eğer tartışmak istiyorsanız memnuniyetle bunu da açıklarım.