| Konu: | CHP GRUBUNUN, İZMİR MİLLETVEKİLİ ALAATTİN YÜKSEL VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN SİGORTA ACENTELERİNİN VE SİGORTALILARIN SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI VE ÇÖZÜM YOLLARININ BULUNMASI AMACIYLA 5/6/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 5 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 116 |
| Tarih: | 05.06.2013 |
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sigortacılık, sigorta acentelerinin ve çalışanlarının sorunları, vatandaşların sigorta işlemleriyle ilgili sorunlar aslında üzerine çok kafa yorulması gereken meseleler. Bankacılık, sigortacılık, bu, sektörel olarak değerlendirildiğinde aslında bütün Meclisin üzerine yoğunlaşması gereken bir konu. Hani çok millî değerlerden bahsediliyor ya bu Mecliste, hani çok milliyetçilikten bahsediliyor ya, "Vatan millet Sakarya"dan bahsediliyor ya, "Neden bu ülkede bankalar kâr ediyor da dünyanın bütün ülkelerinde bankalar zarar ediyor? Neden yabancı sigorta acenteleri Türkiye'de milyonlarca dolar kazanıyor? Ama neden sigorta acentesinde asgari ücretle çalışan bir büro elemanı geçim sıkıntısı yaşıyor?" diye bu Meclis hiç kaygılanmıyor. Daha sonrasında kürsüye çıkıldığında milliyetçilikten, millî değerlerden, "Vatan millet Sakarya" sınırlarından ahkâm kesiliyor, dem vuruluyor.
Eğer millîilik varsa, eğer millî değerler varsa "Benim ülkemin vatandaşı dirsek çürütüyor bürolarda asgari ücret karşılığında ama uluslararası şirketlerin sahibi olduğu sigorta acenteleri milyarlarca doları götürüyor." diye millî duygular kabarmıyor. İşçiler, işsizler eziliyor ama sigorta firmaları kâr ediyor, bankalar kâr ediyor, ondan sonra "Ekonomimiz dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alıyor." deniyor. Bankalar kâr ediyor, bankaların müşterileri zarar ediyor. Borcu olmayan hiçbir vatandaş yok, sadece belli başlı siyasi çevre, müteahhitler ve işverenler, işverenler de değil, daha doğrusu iş alanlar çünkü onlar iş vermiyorlar, yanlarında çalıştırdıkları insanlara en fazla asgari ücret veriyorlar ama birilerinin talimatıyla bir yerlerden iş alıyorlar. Bütün kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirilmiş ama kamu iktisadi teşekküllerinin vatandaşın kârına dönüşmesi gereken mali değerler millî değer olarak kabul edilmemiş.
Tarım işçilerinin sorunlarından bahsedildi. Tarım işçilerinin sorunlarını çözebilmek için bu ülkede dönen yolsuzluk furyasının önüne geçilip de o kayıpların yüzde 1'i eğer bir çözüm için kullanılacaksa çözülür. Ziraat mühendislerinin sorunlarından bahsedildi yine hakeza. Daha farklı, sağlık, eğitim ve benzeri birçok konuda vatandaşları sokağa çıkaran nedenlerin çoğu giderilebilirken burada Hükûmet sözcülerinin çıkıp efendim, bir çevre sorununu siyasi meseleye dönüştürmemek gerektiği ve eylem yapanların provokatör olduğu, eylem yapanların, bilmem, dış mihraklı olduğu falanca, falanca, falanca? Hani bir ara taş atan çocuklara şöyle denmişti ya: "Onlar çocuk değil." "Onlar çocuk değil" diyen zihniyeti destekleyenler de vardı. Bugün o çocukların yerinde onlar. Bir milletvekili olarak kaç defa yaralandım bilmiyorum güvenlik güçleri tarafından, kaç defa hakarete uğradım hatırlamıyorum çünkü o kadar çok oldu ki. Artık, insan belli bir tepkiye geldiği zaman insanın kaçacağı yer en son evidir. İnsan -bizde Kürtçe- ana dilimiz Türkçe olmadığı için bazı şeyleri kendi dilimizde ifade etme özgürlüğümüz olmadığından ifade edemiyoruz? "?"(x)
Şimdi, bu ülkenin insanları nereye gidecek, kime isyan edecek, kimi eleştirecek? Yani bu ülkede yaşanan sorunlardan dolayı İsrail'in Başbakanını mı, Amerika'nın başbakanını mı protesto etsin, Rusya'nın Başbakanını mı protesto etsin? Bu ülkenin Başbakanını protesto edecek ama bu ülkenin Başbakanı protesto edilirken gidip başka krallarla görüşme arayışı içinde olacağına buranın genel başkanlarını çağırır, Hükûmet sözcüsü olarak parti yetkililerini çağırır ya da devlet büyüklerini bir araya getirir, soruna bir çözüm bulur. Burada Hükûmetin yaklaşımını net bir dille eleştirmek lazım. Muhalefet partisinin yapmış olduğu eleştirilerin hepsini "Yok efendim, bunlar buydu?" Vatandaş tepkisini dile getirecek. Dikkat edin, Kürdistan'da, metropollerde, herhangi bir yerde herhangi bir sebepten dolayı sokağa çıkan insanlar sloganlarını atıyorlar ama polis müdahalesi olmadan hiçbir yerde olay çıkmıyor. Neden İzmir'de olay çıkmadı? Çünkü polis müdahalesi yoktu. Ankara'da müdahale edilmiş olmasaydı gene olay çıkmayacaktı. İnsanlar gelip Meclisin önünde sloganlarını atsınlar, gitsinler. Dünyanın en büyük, en köklü meclislerinden birine sahip olan İngiltere'de, insanlar gelip bağırsınlar diye Meclisin önünde yer açmışlar. Gelişkin demokratik ülkelerin çoğuna bakın, aynı şekildedir. Siz vatandaşı baskılayarak ve vatandaşın sorunlarını görmezden gelerek, kabadayılık ederek bu ülkenin sorunlarını çözemezsiniz. Eğer Hükûmetseniz halkın eleştirisine de kulak vereceksiniz. "Yok, biz Hükûmet değil, biz bu kabiliyete sahip değiliz." diyorsanız, kimse sizi eleştirmesin ama "Hükûmetiz, iddiamız var, çözeceğimiz sorunlar var, bu konuda programımız var." diyorsanız eleştirilere de kulak asacaksınız.
Vatandaşın yüzde 50'sini yüzde 50'sine bölme? Aslında yüzde 50'nin de bir hikâye olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bu ülkede vatandaşın kaçta kaçı seçime gidiyor? Seçmenin en fazla yüzde 70'i, 80'i seçime gidiyor, yüzde 30'u kaldı mı bir kenarda. Siz, geriye kalan yüzde 70'in yüzde 50'sini alıyorsunuz, bu da vatandaşın yüzde 50'sine denk gelmiyor. Yani "Ne oldum değil, ne olacağım." diyebilmeli insanlar.
On yıllık bir iktidar süresi içerisinde ekonomik politikalarınız eleştirilmeyecek mi? Eleştirilecek. Asgari ücret alan insanlar "Neden birileri çocuklarına gemi alıyor, ben neden çocuğuma oyuncak gemi bile alamıyorum?" diye sormayacak mı? Soracak. "Neden bu ülkede parklar yok ediliyor, birilerine birçok alan ticari alan olarak alışveriş merkezine tahsis ediliyor?" diye sormayacak mı? Soracak.
Bu konuda bizim CHP'ye yönelik eleştirimiz de öyle haklı taleplerini boşa çıkarmak değildir. Bu ülkenin demokrasi sorunu bir günlük sorun değildir, geçmişi olan bir sorundur ve bu geçmişte yapılan yasalar -Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu ve benzeri- devleti polis devleti yapacak birçok kanun yapılırken bazı konularda destek vermiş olmamış olsanız bile karşı çıkmamış olmanız bir suçtur. Bunun eleştirisini de siz kabul edeceksiniz. Sadece, Kürdistan'da çocuklar taş atıyor diye gaz bombalarıyla katledilirken, Ceylan Önkol bu ülkenin askerinin bombasıyla katledilirken, Şerzan Kurt -üniversite öğrencisi- bu ülkenin polisi tarafından göz göre göre kafasından vurulurken sessiz kalınmasından kaynaklı eleştiriliyorsunuz. "Uğur Kaymaz"lar 12 yaşındayken bedenine on üç kurşun sıkılırken birileri ses çıkarmadığı için bizim feryadımız. Şırnak'ta, Dersim'de, Diyarbakır'da ormanlar yakılırken "üç ağaç için" diye eleştirmiyoruz. İnsan, doğanın en küçük varlığı için bile gereken fedakârlığı yapmalı. Zaten, insan değil mi ki doğaya en büyük zararı veren varlık? Doğayı koruyamayan insan kendini de koruyamaz.
"Çevreyi siyasete konu yapmayalım." diyen ahmaklara söylüyorum: Çevre siyaseti, siyasi çevrelerine rant sağlamaktan daha anlamlıdır. Çevreye siyaset yapamayan, çevreyi koruyamayan, çevreyi güçlendirmeyen, doğayı koruyamayan ve "Alışveriş merkezi yaparak ülkemi zenginleştireceğim." diyen siyasi körler şunu çok iyi bilmeli: O alışveriş merkezinde, dünyada kendi çocuklarını keyfi sefa içinde yaşatanlar sizin çocuklarınızı asgari ücret vererek orada temizlikçi yapacaklar, onları ortak yapmayacaklar. Alışveriş merkezlerinde kimler para kazanıyor? Orada on sekiz saat güvenlik görevlisi olarak asgari ücret alan kişi mi, temizlik işçisi mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Asgari ücret kaç paraydı AK PARTİ iktidara gelmeden önce, haberin var mı?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - ?yoksa uluslararası markaların siyasi yandaşlığını yapan kişiler mi? Bunları düşünün. Eğer "bölünmezlik", "bütünlük", "demokrasi" deniyorsa bunu sadece Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler, Araplar, Aleviler diye değil, temel insani kriterlerde ve temel yaşamsal kriterlerde değerlendirmek lazım. Bu ülkenin gerçek sorunları gerçekçi bir düzlemde akılcı bir şekilde tartışılmazsa ve gerçekler bu ülkede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - ?masaya yatırılmazsa, sorunlar gerçekten masaya yatırılmazsa çözümsüz kalır; çözümsüz kalınca da böyle kaos olur, şiddet şiddeti doğurur.
Şiddetsiz, barışçıl günler yaşamamız dileğiyle. (BDP sıralarından alkışlar)