GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:116
Tarih:05.06.2013

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine söz almış buluyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim niye öyle diyorsunuz? Dış itibarı tavan yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - AKP'den beklenen standart cevap bu: "Yüzü asık lider arıyorsanız tarihinize bakın." 10 Kasım'da İnönü'nün yüzü düşmüş Atatürk'ün cenazesinde?

OKTAY VURAL (İzmir) - Fas Kralı kendini ne zannediyor ya?

BAŞKAN - Lütfen sessiz olunuz, konuşmacıyı dinleyelim, lütfen!

EROL DORA (Devamla) - Sayın milletvekilleri, yasa tasarısında Altın Koza Üniversitesinin adının "İpek Üniversitesi" olarak değiştirilmesi ve ayrıca beş yeni vakıf üniversitesinin kurulması öngörülmektedir.

Üniversiteler isimleriyle anılmaktadır. Bir üniversite ulusal ve uluslararası arenada, taşıdığı isimle tanınmaktadır. Ayrıca, bu isim altında her üniversite kendi kültürünü yaratmaktadır. Üniversitelerin isimleri, maalesef, o üniversitede görev yapan bilim emekçilerinin, öğretim gören öğrencilerin ve üniversitelerin bulunduğu kentte yaşayan yurttaşların görüşleri alınarak belirlenmemekte, aksine, merkezî olarak belirlenmektedir. Bu uygulama başlı başına üniversitelerin özerkliğine terstir.

Bugün, ülkemizdeki üniversite isimlerine baktığımız zaman, bu isimlerin ülkemizin kültürel farklılıklarını yansıtmadığı, ya bulunduğu şehrin adını ya o ile veya ülkeye önemli hizmetleri bulunan şahısların isimlerini ya tarihî ya da coğrafi bir ismi taşıdığını görmekteyiz. Bu bağlamda, Türkiye'de toplumu bir bütün olarak tekleştirip Türk kabul eden politikalar, özellikle isim değişiklikleri üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Değiştirilen yer isimleri bugün hâlâ iade edilmemişken, siyasal iktidarların yeni kurulan üniversiteler üzerindeki politik ve ideolojik manevralarına uygun ve yöre halkını etkilemeye dönük üniversite isimlerini belirleme ya da değiştirme yaklaşımı bu Hükûmet döneminde de değişmeden devam etmektedir.

Üniversitelerin isimleri aynı zamanda üniversitenin bulunduğu bölgenin kültürel ve sosyal tarihi ile paralellik ve tarihsel birliktelik arz etmelidir.  Bir bölgede bulunan üniversite aynı zamanda o bölgenin kültürel, etnik ve sosyal tarihiyle uyum içerisinde olmalıdır. Bu bağlamda, üniversite isimleri belirlenirken, o bölge insanının yaşamı ve kültürü üzerinde pozitif etkisi tüm toplumca kabul edilmiş tarihî şahsiyetlerin isimleri ya da o bölge insanı üzerinde büyük etkiye sahip kültürel, tarihsel ya da coğrafi imgelerin kullanılması önemlidir. Çünkü, üniversiteler, aynı zamanda ulusal ve uluslararası bilimsel arenada kendi bulunduğu bölgeyi de temsil etmektedir. Bu nedenle, o bölge için önemli olan değerlerin isimlerini taşıması önemlidir diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, belli bir alanda eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerine yoğunlaşan ve o alanda uzmanlaşmayı temel alan üniversiteler tematik üniversiteler olarak adlandırılmaktadır. Türkiye'de giderek yaygınlaşan tematik üniversite, üniversite ideasının parçalanması ve üniversitelerin neoliberal politikalar bağlamında dönüştürülmesi bağlamında eleştirel bir yaklaşımla ele alınmalıdır.

Üniversiteler, farklı alanlar ve disiplinler yoluyla toplum ve doğa yararına bilginin üretildiği mekânlardır. Modern üniversitenin kurucularından olan Wilhelm von Humboldt'un üniversite anlayışının temel ilkelerini burada hatırlatmakta yarar var.

Bir: Üniversite tüm bilim alanlarındaki eğitim öğretim etkinliklerinin araştırma etkinlikleriyle birlikte ve bütünlük içinde yürütüldüğü bir kurumdur.

İki: Üniversite, mesleki ve teknik yüksekokuldan farklı bir kurumdur. Üniversitenin temel işlevi herhangi bir mesleğe yönelik olmaksızın eğitim, öğretim ve araştırma yapmaktır. Amaç, kişilerin kendilerini tanımasını ve geliştirmesini sağlamaktır. Öğretme ve öğrenme özgürlüğü ve bilim için bilim, üniversitenin vazgeçilmez ilkeleri arasındadır.

Üç: Üniversite devlete değil, halka bağlıdır. Devletin temel görevi öğretim üyelerini görevlendirmek, maaşlarını ödemek ve çalışmaları için özgür bir ortam yaratmaktır.

Neoliberal politikaların yaygınlaşmasıyla birlikte, üniversiteler de dönüştürülmüş; eleştirel bilgi, özerklik, bilim, demokrasi, toplumla bütünlük, ortaklaşma ve benzeri kavramların yerlerini rekabet, girişimcilik, standartlaşma, uzmanlaşma ve benzeri, piyasaya ilişkin kavramlar almıştır. Belli bir alanda uzmanlaşmış, tematik üniversiteler de bu dönüşümün sonucudur.

Tematik üniversite temel bilginin parçalanması, üniversitelerin belli bir alanda uzmanlaşmış meslek kuruluşlarına dönüşmesi, üniversitelerin işletme mantığıyla en iyi olduğu, en güçlü olduğu alanda üretime, dolayısıyla, piyasaya dâhil olması sonucunu beraberinde getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerin yasal dayanağı, Anayasa'nın 130'uncu maddesinde yer almıştır. Bu maddeye göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir. Vakıf yükseköğretim kurumlarının hangi usulde kurulacağı 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun Ek-3'üncü maddesinde öngörülmüştür. Vakıflar tarafından kurulan üniversiteler devlet eliyle kurulan üniversiteler gibi kanunla kurulmakta olup kamu tüzel kişiliğine sahiptirler.

Türkiye'de son yıllarda yükseköğretime olan ilginin arttığı bir gerçektir. 2000 yılında net yüzde 12,27 olan yükseköğretimde okullaşma oranı 2012'de yüzde 35,51'e yükselmiş durumdadır. Brütte ise bu oranın yüzde 22'den yüzde 66,23'e yükseldiği görülmektedir. Bu ilginin artması beraberinde vakıf üniversitelerinin de yaygınlaşmasını sağlamıştır. Dünya genelinde özel yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin oranı 1985'te yaklaşık yüzde 18 iken günümüzde neoliberal politikaların etkisiyle bu oran yüzde 30'a yaklaşmıştır. Buna paralel olarak, Türkiye'de de vakıf üniversitelerinin sayısının arttığı gözlenmektedir.

Türkiye'de ilk kurulan vakıf üniversitesi 1984 yılında kurulan Bilkent Üniversitesidir. 2006'da 26 olan vakıf üniversitesi sayısı bugün 66'ya çıkmış durumdadır. Yeni YÖK yasa tasarısı ile de vakıf üniversitelerinin yanına özel üniversitelerin kurulması ve yaygınlaştırılması da planlanmaktadır.

Dünya deneyimleri bize göstermektedir ki gerek vakıf üniversitelerinin gerekse özel üniversitelerin hızlı bir şekilde yaygınlaştırılması, beraberinde bazı sorunları da getirmektedir. Bu alanın son yıllarda birçok ülkede denetimsiz ve hızlı bir şekilde büyümesi kamu hizmeti ve ücretsiz olması gereken eğitimin niteliğinin kaybolmasına ve kalite, mesleki yeterlilik, akademik tanınmanın bulunmayışı gibi pek çok sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin, bu nedenlerden dolayı yükseköğretimde yaşanan yozlaşma nedeniyle Hindistan'da Anayasa Mahkemesi 100 özel üniversitenin kapatılması yönünde bir karar almak zorunda kalmıştır. Türkiye'deki birçok vakıf üniversitesinde de durum bundan farklı değildir. Bu yüzden bilimsel üniversite kriterleri baz alınarak her "Üniversite kuruyorum." diyene izin verilmemelidir. Bu bağlamda, siyasi baskı ortamından arınmış, akademik anlamda özgün ve özerk bir yapıda, piyasadan değil bilimden yana üniversitelerin toplumun en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu düşünüyoruz.

Bu vesileyle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)