| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 116 |
| Tarih: | 05.06.2013 |
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken tüm sizlerin, tüm milletvekillerinin ve Türk milleti ile tüm İslam âleminin Miraç Kandili'ni kutluyorum; Cenab-ı Allah'tan, herkesin benlikten uzak olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Anadolu'da Adana'da 5 fakülteli bir üniversite kuruluyor, ismi "Kanuni Üniversitesi." Çukurova Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından kurulmakta olan bir üniversite. Hayırlı olmasını diliyorum.
Yine sözlerime başlarken şunu ifade edeyim: Muhalefetin muhalefet yapabilmesi için, muhalefet görevini yapabilmesi için, öncelikle iktidarın demokrasiye ve kanunlara ve Anayasa'ya saygılı olması gerektiğini belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimiz çığ gibi büyüyor. Tabii ki toplumumuzun eğitimli, kültürlü birer fert olarak kendisini göstermesi birinci derecede önem taşır. Ancak, bu arada bu kadar hızla üniversiteler kurulurken birtakım problemleri gün yüzüne getirmek, çıkarmak gerekir. Bunların başında, üniversite açılırken önce öğretim üyesi konusunda yeterli kadro olup olmadığının belirlenmesi gerekir, ki özellikle vakıf üniversitelerinin ve diğer üniversitelerin, açılan üniversitelerin öncelikle bu konuda denetlenmesi birinci derecede önemlidir.
İkinci bir sorun, üniversitelerimizde, özellikle devlet üniversitelerimizde öğretim üyelerinin ücretlerinin, maaşlarının çok düşük olması sorunudur. Gerçekten, bir genel müdür 5 bin liranın üzerinde alırken on yılını tamamlamış bir profesör 3.800 lira maaş almaktadır. Dolayısıyla, bu gibi konuların düzeltilmesi gerekir ki üniversiteye daha kaliteli araştırma görevlileri alınabilsin ve eğitim seviyesi yükselsin.
Üçüncü bir konu, YÖK Kanunu. Şimdi her şeyden önce şunu düşünün değerli milletvekilleri: Üniversitelerimiz eğitim bakımından toplumun en elit tabakasını oluşturmasına rağmen, ne gariptir ki rektörünü kendisi seçememektedir. Efendim, 6 rektör adayı seçilir, YÖK'e gönderilir, 3 tanesi bunun içerisinden belirlenir ve Cumhurbaşkanı tarafından 1 tanesi atanır. Şimdi, o zaman biz Türkiye'de hiç seçim yapmayalım. Eğer üniversite öğretim üyeleri kendi rektörlerini seçemiyorsa, Türkiye Cumhuriyeti'nde milletvekili seçimlerini hiç yapmayalım. Çünkü onların seçtiğine güvenemediğimiz bir ortamda, o zaman seçim yapılan ortamda Türkiye'de demokrasi de ortadan kalkar.
Dördüncü bir konu: Tıp fakültelerindeki durumları görüyorsunuz; Tam Gün Yasası, performans? Üniversite hastanelerinde neredeyse öğretim üyesi kalmadı. Her şeyden önce bunun dikkate alınması gerekir ve üniversitelerdeki Tam Gün Yasası'na belli bir çerçeve kazandırılabilir veya bunlarla ilgili birtakım yeni düzenlemeler yapılabilir.
Diğer taraftan "performans" dediğiniz zaman da siz, bir doktorun kaç kişiye bakacağını, onun hastayı ne kadar iyi bir muayeneden geçirip geçirmeyeceğini değerlendirmeden performansa bakarak değerlendirecekseniz bunun da gerçekten hastaların sıhhati açısından, tedavisi açısından son derece büyük sıkıntılar yarattığı göz önündedir.
Diğer bir konu, üniversitelerimizde kadro tahsisi meseleleri. Şu an üniversite rektörleri YÖK'ten kadro talep etmektedir ama herkes için talep etmemektedir ancak kendisine yandaş olanlar için kadro talep etmektedir. Dolayısıyla bu sıkıntının ortadan giderilmesi gerekir. "Efendim, şu, şu görüştedir, bilmem şu inançtadır, şu bakımdan şu bize yakındır veya yakın değildir." Böyle bir taleple üniversite YÖK'e yazı yazmakta ve talep o şekilde ortaya çıkmaktadır. O zaman buna da bir düzenleme getirmemiz lazım adil olması açısından. Hangi titre ulaşmışsa, yardımcı doçent, doçent, profesör unvanını almışsa, o kişiye, en azından belli bir sıra dâhilinde bu kadroların verilmesi önem taşımaktadır. Hak edişe bağlı olarak bu kadroların tahsisi son derece önemlidir.
Yine, üniversitelerimizin bir rant kapısı hâline gelmiş olduğunu görüyoruz. Ben de belli bir miktar Marmara Üniversitesinde rektör yardımcılığı ve vekilliği yaptım. Aslında, inşaat işlerinde olsun diğer konularda olsun, hatta hatta öğretim üyelerinin bir kısmının başka üniversitelere gönderilmesi, hatta birtakım hastanelerde bunların ameliyat yapıp geri dönmeleri gibi birtakım konularda olsun, son derece kayırmalar vardır. Bunların kesinlikle ortadan kaldırılması gerekiyor. Birinci derecede önemli konulardan bir tanesini de bu oluşturuyor.
Dolayısıyla, üniversitelerimizi gerçekten, eğer layık olduğu eğitim seviyesine çıkarmak istiyorsak -ki işte, dünya üniversiteleri arasında hangi üniversitelerimiz hangi sırada yer alıyor, bunu biliyoruz- öyleyse bunun ciddi bir şekilde ele alınması, eğitim seviyesini yükseltecek tedbirlerin alınması? Ve özellikle, hani hep söyleniyor ya "Efendim, bu, askerî rejimin getirdiği bir kanundur, bunun kaldırılması gerekiyor." diye herkes söylüyor ya, her parti; gelin, YÖK Kanunu'nu değiştirelim, YÖK Kanunu'nu düzene sokalım. Çünkü, âdeta, YÖK, üniversiteler üzerinde bir engelleyici hâkimiyet kurmuş durumdadır yani ayrı bir klan oluşturmuştur ve bu klanın ülkeye faydası maalesef yoktur. Yani, YÖK'ü siz beğenmeyeceksiniz ama hiç kimse de kılına dokunmayacak. "YÖK Başkanı bizim tarafımızdandır; yok, başkasının tarafındandır." diye, böyle bir şey yaptığınızda, gerçekten, memlekete, ülkeye, ülkenin eğitimine hizmet ettiğinizi söyleyemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, bu kadar üniversite kurulurken çok ciddi bir konu daha var: Kampüs yer seçimleri. Bazı üniversitelerimizin, devlet üniversitelerinin yer seçiminde birtakım rant meseleleri ön plana çıkmaktadır. Şu kişinin veya bu kişinin yerleri çok yüksek fiyatlarla üniversitelere alınmaktadır. Mesela, bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum: Ardahan Üniversitesi Ardahan Üniversitesinin kampüs alanı, bugün, çok ilginçtir ki -kim giderse gitsin, o bölgeleri bilenler de bilir- maalesef bir bataklık alana ve özellikle de kışın suların bastığı bir alana dönüşmektedir. Dolayısıyla, üniversite yönetimi bunu defalarca YÖK'e yazmasına rağmen, bu buradan iptal edilmemiştir, hâlâ aynı inatla üzerinde durulmaktadır ve Ardahan Üniversitesi binalarını bile ciddi bir şekilde yapamamaktadır. Bunu bir üniversitede otuz sekiz yıl çalışmış bir insan olarak söylüyorum.
Binaların yapımında, özellikle lise biçiminde bir bina yapılması yerine, üniversiteye yakışır bir inşaat ile binaların yapılması gerektiğini belirtmek istiyorum çünkü öğrenci, liseden çıkıp üniversiteye geldiğinde, üniversite öğrencisi olduğunu psikolojik olarak kabul etmelidir önce. Bu kabulü yapmadan üniversite havasını alamaz ve o eğitim sistemi içerisinde de gereken performansı gösteremez.
Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. Birçok üniversitemizde eğitim yabancı dille, İngilizce, Almanca, Fransızca gibi dillerle yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde o ülkenin resmî dili dışında bir dille eğitim yapılmamaktadır. İstediğiniz dili doğru düzgün öğretirsiniz, her şeyiyle öğretirsiniz ama başka bir dille eğitim bir ülkede yapılmaz ancak müstemleke ülkelerde böyle bir sistem vardır. Dolayısıyla, üniversitelerimizde yabancı dille eğitim yerine, yabancı dili iyi öğreten birimlerin açılması ve üniversitelerimizdeki eğitim dilinin resmî dil hâline getirilmesi zaruridir diye düşünüyorum.
Sözlerime son verirken hepiniz saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)