GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:117
Tarih:06.06.2013

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, önergenin aleyhinde usulen söz almak durumunda kaldım ama bu önergenin aleyhinde konuşulacak bir tarafı yok. Tabii ki grup olarak bu önergeyi destekliyoruz, tüm Meclisin de bu önergeyi desteklemesini ve müspet oy vermesini arzu ediyoruz.

Şimdi, günlerdir biz burada barut fıçısına dönen sokakları tartışıp duruyoruz, konuşuyoruz. Günlerdir burada birbirimizle tartışıyoruz. Birbirimizi anlayacak şekilde burada sataşmaları yapıyoruz ancak, maalesef, sokak bu sataşmalarımızı anlamıyor, biz de sokağın dilini anlamadığımız için, sokakta olup bilenleri anlamadığımız için sadece kendimizle diyalog hâlindeyiz burada.

Bu önergeye konu vatandaşlarımız, esasında günler öncesinden, hatta aylar öncesinden bugünün işaret fişeğini çaktılar, işaretini verdiler. Deli gömleğini giydiler, Bakırköy Hastanesinin kapısına gittiler, dediler ki: "Bizi delirttiniz. Sabrımızla daha fazla oynamayın." Biz bu önergeye konu olan vatandaşlarımızın sorununu anlamadık, anlamazlıktan geldik, Sayın Bakan kulağını kapattı bu soruna, Hükûmet umursamaz davrandı. Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirmiş olmamıza rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonunun iktidar partisine mensup üyeleri bu konuyu görmezden geldiler ve bugün bir bütün olarak Türkiye'de sokaklar deli gömleğini giymek durumunda kaldılar.

Herkes zannediyor ki Taksim'deki üç beş ağaçtan kaynaklı bir sokak hâlini yaşıyoruz, insanlar sanki sadece bu üç beş ağaçtan kaynaklı olarak Türkiye'nin bütün kentlerinde bugün ayağa kalkmışlar gibi bir ruh hâli var. Hayır, kesinlikle öyle değil, bardağı taşıran son damla Taksim olayıdır, Gezi Parkı olayıdır, onun öncesi var. Toplumu bu kadar sıkıştırdınız, bu kadar sorunlarına sırt çevirdiniz, bugün Türkiye'de, evet, orta sınıfın öncülüğünü yaptığı bir isyanla karşı karşıyasınız. Tanımını doğru koymak lazım, bu bir isyan hâlidir ve bu isyanın öncülüğünü Türkiye'de daha önceden rastlanılmadığı şekliyle orta sınıf yapmaktadır. Bunun ne anlama geldiğini kavramak istiyorsanız, dünyadaki diğer örneklerine bir bakın, nereye bizi götürecek, Türkiye'yi nereye taşıyacak, bir bakın bu meseleye.

Günlerdir biz sorumlu muhalefet anlayışıyla sorunların kaosa sebebiyet vermeksizin çözülebileceğine, diyalog mekanizmalarının işletilerek çözülebileceğine olan inancımızla Hükûmeti ısrarla uyarmaya çalıştık. Maalesef, Türkiye'de Hükûmet de, ana muhalefet de  bu sorunun ciddiyetini bugün bile kavramaktan uzaklar, kavramamışlardır. Buradaki diyaloglar, buradaki tartışmalar sokaktaki sorunun ciddiyetinin anlaşılamadığının göstergesidir. Buradan hiçbirinize bir pay çıkmaz, müspet bir pay çıkmaz, kusura bakmayın. Toplum, sizin bu birbirinizle diyaloğunuza başkaldırdı, birbirinizi ağırlama şekline başkaldırdı ve burayı aştı. O nedenle, Diyarbakır'dan İstanbul'a, Edirne'ye, Türkiye'nin dört bir yanında insanlar, tencere tava sizlerin paslanmış kulaklarınızı açmaya çalışıyorlar.

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Tencere tava, hep aynı hava.

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Siz hep aynı havada gittiğiniz için, o nedenle sokaktaki bu serzenişe, bu başkaldırıya kulaklarınızı tıkamayı tercih ediyorsunuz ama merak etmeyin, böyle devam ederseniz, siz böyle "Hep aynı hava." derseniz bu hava, bu basınç sizin kulak zarlarınızı patlatacaktır. Buradan sizi uyarıyoruz, anlayın bu sokağın ruh hâlini.

Evet, bu önerge sokağın ruh hâlini gösteriyor, tanımlıyor. Bugün de buna "yok" derseniz, "hayır" derseniz bu olup bitenlerden hiçbir şey anlamadığınızı tescil etmiş olursunuz. Bu insanların on yıl önce, on üç yıl önce maruz kaldıkları haksızlığı ortadan kaldırmak için müspet oy kullansanız ne olur, sizin sofranızdaki peyniriniz mi eksilir? İnsanlar emekleriyle kazandıkları, hak ettikleri emekliliği almak istiyorlar. Kimseden sadaka, kimseden nafaka, bir şey istemiyorlar; haklarını istiyorlar ve Meclis bunlara karşı duyarsız davranırsa, "Yok, ben, sizin haklarınızın verilmesine yönelik olarak hiçbir gayret içerisinde olmayacağım, Hükûmeti uyarmayacağım, Hükûmeti harekete geçirmeyeceğim." derse kelimenin tam anlamıyla haksızlık etmiş olur, bu insanlara hakaret etmiş olur. Bu insanlar, evet, kendileri Bakırköy Hastanesinin önünde deli gömleği giydiler ama esasında bizim hâletiruhiyemizi biraz tarif ettiler çünkü toplumun sorunlarına karşı bu kadar duyarsız olmak delilikle eş değerdir, çünkü toplumun sabrıyla oynamış oluyorsunuz.

Açık ifade ediyoruz biz. Her gün bu insanlar bizim odalarımıza geliyorlar. Her gün, bu sorunla yüz yüze, karşı karşıya gelen insanlar -ki Türkiye'de sayısı yaklaşık 500 binle ifade ediliyor bu sorunun mağduru, bu konunun muhatabı olan insanlar- her gün mutlaka bu Meclisin çatısı altında bir milletvekilinin kapısını çalıyorlar. Çalışma Bakanı bu insanların sorununu çözmek yerine tıkamayı tercih etti. 500 bin kişiydi bu sorunu yaşayan, Çalışma Bakanı, yer yer demeçlerinde, sanki bu insanların sorununu çözerse Türkiye ekonomisi batacakmış gibi bir hava yarattı, sayılarını milyonlara çıkardı. Öyle değil, yanlış bilgi. Ama biraz önce de kendi sözlerini ikrar eden, tekrar eden Sayın Bakanın yaklaşımını, bakış açısını, o insanlara "Mecbursanız geçinmek durumundasınız." diyen bir Bakanın, doğrusu, bu sorunu yaşayan insanlar karşısındaki kayıtsızlığını artık çok yadırgamıyorum, maalesef çok yadırgamıyorum. Çünkü insanlara eğer siz  "Mecbursanız asgari ücretle de bal gibi geçinirsiniz." mealinde söz sarf edebilecek bir Bakan, bunu da pekâlâ söyler, duyarsız kalır.

Bu duyarsızlık hâli, Türkiye sokaklarını barut fıçısına çevirdi. Bir sosyal patlamayla karşı karşıyasınız. Ben dikkat ediyorum, her gün Dikmen Caddesi'ndeki kitleye bakıyorum, her akşam izliyorum. Azalmıyor, her akşam o kitle çoğalıyor. Her akşam o kitle çoğalıyor, bunu lütfen anlayın. Toplumla restleşerek, toplumla bilek güreşine giderek, halkla bilek güreşi tutan hiç kimse bugüne kadar kazanmamıştır, siz de kazanamazsınız, bu bilek güreşinde yenilirsiniz.

Bu nedenle bu sorun oldukça ciddidir. Evet, araştırılması gerekiyor, verilmiş araştırma önergesine başta da ifade ettiğim gibi biz olumlu oy kullanacağız. Meclisin tamamından da, değerli milletvekillerinin tamamından da böyle bir tavır beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.