GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ADIYAMAN MİLLETVEKİLİ AHMET AYDIN'IN YAPTIĞI AÇIKLAMA SIRASINDAKİ BAZI İFADELERİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:117
Tarih:06.06.2013

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İlme saygı göstermeyen hiçbir devlet adamının başarıyı yakalaması mümkün değildir. İlim yuvaları olan üniversiteleri arka bahçeleri hâline getirmeye çalışanlar için gelecek karanlıktır. Hiçbir başbakan "Yüzde 50 oy aldım, herkes benden icazet alacak, her yer bana bağlı olacak, basın da, yargı da, sivil toplum da, üniversiteler de." diyemez. Velev ki her yer sana bağlandı Sayın Başbakan, Allah aşkına bunun adı "demokrasi" olur mu? Bu zihniyet, maalesef -kimse kusura bakmasın- demokratik özürle ancak açıklanabilir. Bu yüzden, ülkemizin meydanları, caddeler "Demokrasi istiyoruz." diye doluyor, taşıyor.

Fas gezisinde, bugün Tunus gezisinde yaşananlar vahimdir, bu diplomatik bir skandaldır. Artık sadece kendi itibarınıza zarar vermiyorsunuz, ülkemizin itibarını da zedeliyorsunuz Sayın Başbakan.

Bakın, bu Fas, Tunus neresi? Asırlar önce atamızın, dedemizin bir selamla yönettiği binlerce kilometre ötedeki diyarlar buraları. Türkiye'yi ne hâle getirdiniz. Merak ediyorum, bu kadar kısa zamanda Türk dış politikasını itibarsızlaştırmayı nasıl başardınız? Sevsinler sizin itibarlı dış politikanızı! Nerede, bu fikirleri kendinden menkul Sayın Dışişleri Bakanı, dünyaya akıl veren Sayın Davutoğlu? Nerede "sıfır sorun" diye yola çıkıp da ülkenin dış politikasını sırf sorun hâline getiren bu hayalperest Bakan? İnsanlar twitter'da kafa buluyorlar sıfır sorun anlayışınızla "Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde kavga etmediğimiz hamsiler ve kefaller kaldı." diye ve Sayın Erdoğan'ın halkı küçümseyen tencere tava benzetmesinden sonra insanlar hemen twitter'a yüklenmişler: "Vazgeçtim tencere tastan, / Adamı izine çevirirler Tunus'tan, Fas'tan." Bu memlekete daha fazla yazık etmeyin. Bu millet bunları hak etmiyor. Şirazeden çıkmış bir Hükûmet, soğukkanlılığını kaybetmiş, öfkesine yenilmiş bir Başbakan. Biz söylemiyoruz, Cumhurbaşkanı Sayın Gül söylüyor, Sayın Arınç da hak veriyor: "Demokrasi, sadece seçim demek değildir." diyor, "Biz mesajı aldık." diyor. Herkes mesajı alıyor ama Sayın Erdoğan "Ne mesajı?" diyor. Anlaşılıyor ki yüreği, kalbi kapalı değil sadece, kulakları da tıkalı. Cumhurbaşkanının sözlerinin meali şu: "En çok oyu ben aldım." diye sana oy vermeyenleri yok sayma, "Ben yaptım oldu." deme, milletle mutabakat ara, ülkeyi ortak akılla yönet, sadece yaptıkların değil, onların hangi yöntemlerle yapıldığı ve karar mekanizmasında ne kadar farklı görüşlere yer verildiği de bir o kadar önemli. Bunda anlaşılmayacak ne var? Demokrasiye, çoğulculuğa inanan herkes demokrasinin bu temel kaidelerini bilir. Sayın Arınç "Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz." diyor. Başbakan "Bu mesajı anlamadım." derken "Yine bildiğimi okumaya devam edeceğim." diyor aslında; kendisini aklıselim ve sağduyuya davet edenlere de husumet ilan ediyor.

Partisinde dahi şerrinden herkes susmuş, konuşamıyor. Üniversitelerde 81 ilin rektörlerini hizaya çekmiş. Bütün dayatıcı, zorlayıcı gücüyle çöküyor üniversitelerin tepesine. Rektörlerden açıklama istiyorlar AKP politikalarına destek olmak üzere. AKP yanında tavır almayan rektörler, el altından YÖK'e ve Çankaya'ya havale ediliyor. Bir kere, böyle bir dayatmanın olduğu yerde çağdaş ilimden, çağdaş üniversitelerden bahsetmek mümkün değildir.

Bu, iki taraflı bir ayıptır, hem Hükûmet için hem de rektör koltuğunu, toplumun önderi olan aydın makamına tercih edenler için. Bu ceberut iktidar karşısında susmak, bilim yapma imkânı kalmamışken yapar gibi görünmek aydın namusuna da sığmaz, hocalık mertebesi ile hiç uyuşmaz. "Olduğu kadar." deyip devam edemezsiniz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)