GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476)
Yasama Yılı:3
Birleşim:119
Tarih:12.06.2013

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, geçen gün yine Uludere'yle ilgili bir önerge gelmişti ve burada olayın safhalarını sizlerle paylaşmıştım. Uludere'de aslında neler oldu, niçin böyle bir operasyon düzenlendi, bunun müsebbipleri kimdir veya bu istihbaratı verenler kimlerdir? Bunlarla ilgili, gerçi, İnsan Hakları Komisyonunda yapılan araştırmalarda bir sonuca ulaşılamadığı görülmüştür. Aslında, Diyarbakır Savcılığının dosyayı kapatması, bunun arkasında olanların da bir şekilde göz ardı edilmesiyle bağlantılıdır.

Ben, geçen, yine şunları sormuştum: Safha safha, Heron'ların tespit ettiği görüntüleri burada sizlerle paylaşmıştım ve sınır dışında meydana gelen bu operasyonun sonrasında, bu "kaçakçı" adı altında yurt dışına çıkanların nasıl bir biçimde ölüme mahkûm edildiğini ifade etmiştim ama burada şu önemliydi: Atılan bombalardan sonra, ilk bombalardan sonra neden diğer gruplara da operasyonun devam ettirildiğini sormuştum. Bununla ilgili cevabı maalesef hiçbir kimse veremiyor. Yani Genelkurmay Başkanlığının yurt dışı operasyonlarında bir karar mercisi olduğu kesin yani Genelkurmay Başkanlığı tarafından uçakların bu bombalamayı yaptıkları kesin. Peki, bunun kararı verilirken Sayın Başbakan'ın haberi var mıydı, yok muydu; bunu sordum. Eğer haberi yoksa, neden hemen sonrasında bunlara 100 bin TL'lik bir ödeme yapıldığını, yani kanunda 23 bin lira gösterilirken neden 100 bin liranın da tekrardan Başbakanın talimatıyla ödenmiş olduğunu sormuştum. Bunların cevabı hiçbir zaman verilmedi

Yine, şunu sordum: Bu istihbarat kim tarafından verildi; MİT tarafından mı verildi veya -diyelim ki- Amerika Birleşik Devletleri tarafından mı verildi? Bunlar hiçbir zaman açığa çıkmadı ve bundan sonra da çıkarılacağını zannetmiyorum.

Bu çerçeve içerisinde şunu soruyorum: Aslında, bunun siyasi bir şekilde mi ortaya konulması gerekir yoksa orada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanların öldürülmesi şeklinde mi ele almamız gerekir; bunu soruyorum. Siyasi şekle soktuğunuz zaman bunun bir şekilde sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, biz, bunun insani değerler açısından ele alınması gerektiğini söylüyoruz.

Şimdi, Uludere'yi bu kadar ön plana çıkarırken, 5 Temmuz 1993'te Başbağlar Köyü'nde PKK tarafından 33 kişinin katledildiğini görüyoruz. İşte, 5 Temmuz 2013'te yirmi yıl dolacak ve bu konu, dosya tamamen kapanacak. Dolayısıyla, bununla ilgili suçluların tespiti yine yapılmamıştır. Başbağlar katliamının yapılması, oradaki katliamda ölenlerin insan olduğunu ortadan kaldırmaz.

Şimdi, iktidarın geçmişteki her türlü olayları araştırırken Başbağlar'ı neden göz ardı ettiğini de sorgulamamız gerekiyor. Ama diğer taraftan, şunu da sorgulamamız gerekiyor: Tutarsızlıklar zincirini iç içe görüyorsunuz. Yani, olaylar öylesine gelişiyor ki, o olaylar içerisinde  Hükûmet de herhâlde ne yapacağını şaşırıyor.

Diyarbakır'da nevruz kutlamalarında bunu bir barış olarak nitelendiren, olay çıkmadı olarak nitelendiren Başbakanın daha dün Taksim'de AKM'de asılı bulunan birtakım örgüt propaganda araçlarını paçavra olarak nitelendirmesi ilginçtir. Siz Diyarbakır'dakilere paçavra demeyeceksiniz, orada Türk Bayrağı'nın varlığını göz ardı edeceksiniz ama AKM'ye gelince, orada işinize gelmediği zaman bunu paçavra olarak nitelendireceksiniz. Diğer taraftan, paçavra olarak nitelendirdiğiniz  bayrakları veya bayrak olarak nitelendirilen bez parçalarını oraya asanlarla masaya oturacaksınız ve oturmaya devam edeceksiniz. Burada söz konusu olan eğer ülkenin birlik ve beraberliği veya hukukun üstünlüğü ve adaletse o zaman her konuda eşit davranmak mecburiyetindesiniz. Eşit davranmadığınız takdirde, ortaya çıkan sonuç hem sizi hem de başka kişileri bağlayacaktır.

Dolayısıyla, Uludere'de meydana gelen olayların çözümlenmesi için öncelikle Hükûmetin bu istihbaratın kim tarafından verildiğini açıklıkla ortaya koyması gerekir. Her şeyi çözebilen, bütün kişilerin konuşmalarını bile dinleyebilen ve bunu mahkemeye sunan kişilerin Uludere'de meydana gelen olaya bağlı istihbaratı kimin verdiğini bilmemesi mümkün değildir. 

Dolayısıyla, bu konu sürekli olarak siyasi bir sebep olarak gündeme getirilmekte ve ülkede bir suçlama furyası devam etmektedir. Öyleyse, gelin başta Başbakan olmak üzere, Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere istihbaratı kimin verdiği açıklansın ve bu konu tamamlansın, kapansın çünkü hepimizin gördüğü kadarıyla Uludere'deki bombaları atanlar uçaklardır. Uçaklar tarafından sınır ötesinde terör örgütü olduğu düşünülerek Uludere katliamı yapılmışsa, o zaman, o bölgeye sınır ötesi bombalamaya kimin karar verdiğini, bunun hangi istihbarata dayalı olduğunun da açıklanması gerekir. Bunu söylemediğiniz müddetçe, bu sürekli olarak bir tenkit malzemesi olarak kullanılacaktır.

Değerli milletvekilleri, tabii ki şunu özellikle belirtmek istiyorum: Uludere'de ölen insanlar bizim vatandaşlarımızdır, bizim insanlarımızdır. Onların ölümüne seyirci kalmamız mümkün değildir. Kaçakçılık bir suçtur, bu suçu işlemek ölümle cezalandırılmak anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla, bombaların hedefinin ölüme sebep olduğunu göz önüne alacak olursanız bunun bir arka planı olduğunu da göz önüne almanız gerekir. O tarihe kadar KCK operasyonları gerçekleşmişti. KCK operasyonlarıyla birlikte PKK'ya önemli bir istihbari darbe vurulmuştu ama Uludere'de meydana gelen bombalama olayından sonra bunun ortadan kalktığı ve en azından, PKK'ya önemli bir malzeme temin ettiği herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, Hükûmetin, bu operasyonun hangi gayeyle, kimin istihbaratıyla veya kimin oyunuyla gerçekleştirildiğinin ortaya çıkarılmasını sağlaması gerekir.

Dolayısıyla, bu olayın Meclis araştırmasından önce hukuki anlamda ortaya konulması ülkemizin ve devletimizin geleceği açısından da son derece önemlidir.

Bu vesileyle Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu gibi olayların tekerrür etmemesi için de olayın muhakkak çözülmesi gerektiğini belirtmek istiyorum.

Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)