GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUP ÖNERİSİNDE
Yasama Yılı:3
Birleşim:119
Tarih:12.06.2013

D. ALİ TORLAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kanal İstanbul, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprünün yaratacağı doğa tahribatının gerçek boyutlarının araştırılması hususunda Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle kalben şunu söylemeliyim ki kim ki bu millet için, bu devlet için iyi bir iş yapıyorsa, bu milletin huzuru, mutluluğu ve sağlığı için iyi bir iş yapıyorsa, biz Milliyetçi Hareket Partisi mensupları olarak onlara teşekkür ediyoruz, Allah onlardan razı olsun, ancak gönlüm arzu ederdi ki Sayın Bakan ve yetkililer, Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri, zaman zaman bu konuşmaların içerisinde Marmaray'ın, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün ve hızlı tren projelerinin Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu dönemdeki Hükûmet döneminde bir başlangıcının olduğunu keşke burada ifade edebilseydik, bunu dillendirebilseydik.

Marmaray'ın tüp geçit olarak kredisi bizim tarafımızdan bulunup bunun başlangıcının bizim tarafımızdan başlandığını, yapıldığını keşke burada söyleyebilseydik diyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul'un kuzey bölgesinde yapılması planlanan ve yıllık 150 milyon yolcu kapasiteli olması öngörülen, cumhuriyet tarihinin en yüksek ihale bedeline sahip İstanbul bölgesi üçüncü havalimanı projesi İstanbul için önemli bir proje olmakla beraber, birçok sorunu da beraberinde getireceği görülmektedir. İstanbul'da yapılacak üçüncü havalimanının proje alanı toplam 7.650 hektardır. Bu alanın 6.172 hektarı orman, 1.180 hektarı madencilik ve diğer kullanım, 660 hektarı göl, 236 hektarı mera, 60 hektarı kuru tarım, 2 hektarı fundalık alandır. Alanın önemli bir kısmında Arnavutköy Kuzey Ormanları yer almaktadır. Aynı zamanda üçüncü köprü ulaşım koridoru da bu ormanların içerisinden geçerek, orman alanını kuzey-güney yönünde ikiye bölmektedir. Terkos-Haliç ekolojik koridoru da bu alanın içerisinden geçmektedir. İçerisinde iğne yapraklı, geniş yapraklı ve karışık ağaçların da bulunduğu bu ormanlar, İstanbul'a yerleşim karakterini veren kuzey rejiminin önemli bir bileşenidir.

Alandaki toplam ağaç adedi 2 milyon 513 bin 34'tür. Kesilmesi zaruri ağaç miktarının 657.950 adet olduğu tahmin edilmektedir. Alandaki 1 milyon 855 bin 395 ağaç ise taşınabilecek durumdadır. Faaliyet alanında rastlanan ağaç türleri değişik türde çam ağaçları, meşe, gürgen, dişbudak, ıhlamur, akçaağaç ve sedirdir.

Araç trafiğinin artması ve kentleşmenin bu bölgeye yönelmesinden dolayı alanın mevcut kirlilik yükünün artacağı da iddia edilmektedir.

Proje sahası içerisinde maden işletmelerinin oluşturduğu 70 adet göl, gölet ve gölcük bulunmaktadır. Proje inşaat aşamasında göl ve gölet suları, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılacaktır. Daha sonra hafriyat ve dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Dolayısıyla, sulak alan vasfını yitirecek olup bu alanlar ve yakınlarındaki sucul yaşam ve canlı yaşamın yok olacağı muhakkaktır.

Proje alanı sınırı, batısında yer alan Terkos Gölü sınırına 2,5 km uzaklıktadır. İstanbul'un içme suyu kaynağı olan Terkos Gölü'nden ve Istranca derelerinden temin edilen sular, yapılması planlanan proje alanı sınırları içerisinden geçen aktarma kanalları sayesinde İstanbul'un güneyine aktarılmaktadır. Dolayısıyla, Terkos Gölü'nü ve Alibey Barajı'nı besleyen dereler tehlike altında kalacaktır. Ayrıca, bölgede heyelan ve derelerin tahrip olma riski bulunmaktadır. İstanbul'da şu anda Sabiha Gökçen'den yıllık 11 milyon, Atatürk Havalimanı'ndan ise 30 milyon yolcu gelip geçmektedir. Üçüncü havalimanının gündeme gelmesi için daha 14 milyon yolcu boşluğu var iken bu projenin gündeme alınması anlaşılır bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, burada sadece insan-doğa dengesi değil, ekosistemin de tahrip edilme tehlikesi bulunmaktadır. Ekosistemde meydana gelebilecek tahribatın bu denli yüksek olacağı iddia edildiği hâlde bu projenin bu alana yapılmasını anlamak mümkün değildir. İstanbul her an susuzluk tehlikesiyle karşı karşıyayken barajları besleyen akarsuların kurutulması ve tahrip edilmesi, doğa için geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilecektir. Yeşilden yoksun olduğunu söylediğimiz bir şehrin yeşil kalan alanlarını da daha özenle korumamız gerekmektedir. Dolayısıyla, projenin yapımı aşamasında doğa tahribatının en asgari düzeyde tutulması İstanbul'un değeri ve yaşam standardı açısından önemli bir gerekliliktir.

Değerli milletvekilleri, İstanbul'a yapılacak üçüncü havalimanının doğaya vereceği zararlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığının web sitesinde yayımlanan çevresel etki değerlendirme raporunda da yer almaktadır. Bu resmî belgeye göre, üçüncü havalimanı projesi nedeniyle bölgedeki ağaçlar kesilecek, orman ve doğal yaşam büyük ölçüde tahrip olacak, yapılaşma ve çevre kirliliği artacaktır. Özetle, üçüncü havalimanı projesinin çevreye vereceği zararların boyutu çok büyüktür. Bu zararlar üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi projelerin yapılmasıyla da katbekat artacaktır.

İstanbul'da yaşanan "büyüme ve kalkınma" dediğimiz bir süreç böyle devam ederse, ortada yaşanabilir bir dünya ve yaşanabilir bir İstanbul maalesef kalmayacaktır. Bu acımasız rekabet, bu hırs, bu tamah böyle devam ederse çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya, çocuklarımıza bırakabileceğimiz temiz bir İstanbul var olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, İstanbul'a yapılacak üçüncü köprü birçok tartışma ve fikir ayrılığını da beraberinde getirmiştir. İstanbul'un fethinin 560'ıncı yıl dönümü olan 29 Mayıs günü üçüncü köprünün temeli atılmıştır. Yeni köprünün yapılacak olması, öncelikle trafiğin yükünü azaltacak ve yollarda israf olan zamandan da tasarruf sağlayacaktır. İstanbul'da yaşayan vatandaşlarımız trafik çilesinden bir nebze de olsa nefes almış olacaklardır. Bunun, İstanbul'da yaşayan her kesim için iyi bir proje olduğu kanaatindeyim ancak üçüncü köprünün daha başlangıçta görüş ayrılıklarına maruz kalması önemli bir sorundur. Sayın Genel Başkanımızın da dile getirdiği gibi, birinci köprüye cumhuriyeti, ikinci köprüye Osmanlıyı sembolize eden isimler verilmiştir. Üçüncü köprüye de Selçuklu İmparatorluğu'nun hatırasını yaşatmak için "Sultan Alparslan" isminin verilmesi daha yerinde bir karar olacaktır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni köprülerin çözeceği yanlış bir yaklaşımdır. Burada yapılması gereken, İstanbul'da yaşayanların ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. Bizler, iktidarıyla muhalefetiyle, İstanbul'u savunmaya, daha yaşanabilir kılmaya ve en önemlisi, çocuklarımıza, torunlarımıza güzel bir şehir bırakmaya gönül vermeliyiz.

Değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul Projesi gibi ekosistemi önemli ölçüde etkileyecek projeler, sadece siyasi ve ekonomik mülahazalarla yapılmamalıdır çünkü deprem riski yüksek şehirlerde deprem riskini artıracak eylemlerden kaçınmak gerekmektedir. O nedenle, Kanal İstanbul Projesi'ni yapmak yerine, İstanbul Boğazı'ndan geçiş güvenliğini artıracak önlemlere yönelinmelidir. Kısıtlı konumu ve aşırı tatlı su girdisi nedeniyle, Karadeniz'de su düzeyi Marmara'ya nazaran 30 santim daha yüksektir. Doğal olarak bu da İstanbul Boğazı'nda Karadeniz'den Marmara'ya doğru sürekli bir akışı sağlamaktadır. Bu akış, yüzeye yakın şekilde gerçekleşmektedir çünkü Karadeniz'in suyu az tuzlu ve dolayısıyla hafiftir ancak tuzlu ve ağır olan Marmara suyu da alttan Karadeniz'e doğru ilerlemektedir. Bu iki yönlü akıntı sistemi yaklaşık dokuz bin sene önce gelişmiş ve her iki tarafın denizi arasında bugün var olan dengeyi kurmuştur. Şimdi, bu dengeyi bozmak üzereyiz.

Değerli dostlar, değerli milletvekilleri; ben, müsaade ederseniz, size bir şey okumak istiyorum. Bu konuyla ilgili, üçüncü köprüyle ilgili, bir sayın büyüğümüzün söylediğini ifade etmek istiyorum; bakın, ne diyor: "Üçüncü köprü, İstanbul için cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah, bu cinayet bitmeden hükûmet değişir." Bunu söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti devleti Başbakanı, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey'dir.

Şimdi, ben, müsaade ederseniz şunu da ilave etmek istiyorum. Sayın Başbakanımız kişiliği itibarıyla, Karadenizli oluşu itibarıyla zaman zaman sertlikleri ön plana çıkıyor ama bize büyüklerimizin öğrettiği bir şey var, o da şudur: İnat bir murattır ama inat murat olmakla beraber inatla devlet yönetilmez diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)