GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMININ 68'İNCİ SIRASINDA YER ALAN (10/104) ESAS NUMARALI SEÇİM VE PARTİLER REJİMİNİN YOL AÇTIĞI SORUNLARIN ARAŞTIRILMASI VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 13 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:120
Tarih:13.06.2013

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; biliyorsunuz, on bir yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, ilk günden itibaren toplumun önüne bir hedef koydu ve sürekli olarak da Sayın Başbakan başta olmak üzere bütün yetkilileri, hemen hemen her fırsatta bunu tekrarladı. Söylenilen şu: "Bizim hedefimiz esas, demokratik bir Türkiye oluşturmak, Türkiye'nin demokrasisini artık eksiksiz ve sorunsuz bir demokrasi hâline getirmek." Bunun için de arkadaşlarımızın önlerine koydukları kriter, başta Avrupa Birliği kriterleri olmak üzere, dünyanın en gelişmiş demokrasilerinin ulaştıkları seviye. Ancak, değerli arkadaşlar, her ne hikmetse, bu on bir yıldır hemen hemen her fırsatta antidemokratik yasalardan, antidemokratik uygulamalardan, bürokrasiden ve 12 Eylül Anayasası'ndan şikâyet edilmesine rağmen, bir türlü toplumun önüne 12 Eylül darbe Anayasası'nı artık topyekûn ortadan kaldıracak yeni bir anayasa toplumun önüne getirilemedi.

Tabii, geldiğimiz bu noktada, bir buçuk yıldır Mecliste 4 parti arasında oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu da çalışmalarına devam ediyor. Ancak bu müzakerelerin 1'inci turu bitmesine rağmen ve bu noktada 4 partinin tam bir ortaklaşma sağlayamayacağı ortaya çıkmış olmasına rağmen, iktidar partisinden bu konuda da bir düzenleme ve Meclise siyasi partilerle birlikte anlaşabileceği yeni bir düzenleme getirilmiyor.

Değerli arkadaşlar, son Kürt meselesiyle ilgili PKK'nin önce silahları susturması, sonra da silahlı güçlerini Türkiye dışına çekmesinden sonra, artık Hükûmetin önünde başka bir bahane de bulunmuyor. Çünkü, bugüne kadar en fazla konuşulan mevzu: "İşte silahlar ortadayken, çatışmalı bir ortam var iken, memleketin bu en çetrefilli ve en netameli konularını tartışmak, konuşmak, anlaşmak, uzlaşmak mümkün değil, zordur; onun için, önce, yeni bir anayasa yapabilmenin koşullarının ortaya çıkması gerekir." diye bir tekerleme sürekli olarak dillendiriliyordu.

Şimdi, soruyoruz: Bugün, Sayın Ahmet Türk ve Sayın Ayla Akat Ata'nın İmralı'ya gidiş tarihleri ve gitmeleriyle de beraber bu yeni sürecin kamuoyuna açıklanmasının tarihi 3 Ocak 2013 ve bugün, bu 3 Ocak 2013 tarihinin üzerinden yaklaşık beş buçuk aylık bir zaman geçti. Geriye dönüp bakıyoruz, bu konuyla ilgili elle tutulur, gözle görülür ciddi hiçbir çalışma yapılamıyor.

Birkaç şeyi sizlere hatırlatmak istiyorum. Dün, biliyorsunuz, 12 Hazirandı ve 2011 parlamento seçimlerinin üzerinden dolu dolu yirmi dört ay geçti. Bugün, yirmi dört ay geçtikten sonra 3'üncü senenin de 1'inci günündeyiz ve maalesef, hâlâ, bu Parlamentonun üyesi olan 8 milletvekili cezaevinde ve bunların 5 tanesi de bizim partimiz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna mensup insanlar ve bunlar, hâlâ, bugüne kadar, sözde iktidar tarafından suçlanmalarına ve "Ciddi iddialar var." denilmesine rağmen henüz bir ceza da almış değiller. Halkın oy verdiği, destek verdiği ve Meclisin duvarında da yazdığı şekliyle, en önemli irade olan kişilerin bile tutuksuz yargılanma imkânı olmadığı bir dönemde hangi iradeden, hangi güçten, hangi demokrasiden bahsedeceğiz?

Değerli arkadaşlar, yine, aynı şekilde grubumuza mensup 35 belediye başkanımız cezaevinde; 10 bine yakın Kürt siyasetçi, aydın ve yazar cezaevinde. Yine bunların ezici çoğunluğu, eski tabiriyle kahir ekseriyeti henüz daha bir ceza bile almış değiller. Üç buçuk senedir, dört senedir bir ceza almadan içeride yatan insanlar var ve siz bunu izah edemiyorsunuz veya etmek istemiyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanımız defaatle "Norşin", "Dersim" isimlerini telaffuz etti. İsimleri değiştirilen, cebren, zorla, halka sorulmadan, hiçbir referandum, hiçbir yoklama yapılmadan adları değiştirilen 12 binin üzerinde dağ, nehir, şehir, belde, kasaba, köy, ırmak, vadi ismi de hâlen iade edilmiş değil. Neyi bekliyorsunuz?

Terörle Mücadele Kanunu hâlen aynı şekliyle devam ediyor, "Gak" diyeni içeriye alıyor, "guk" diyeni içeriye alıyor. Taş attı diye örgüt üyeliğine sokulup dokuz sene ceza alan 16 yaşında, 17 yaşında çocuklar, 18 yaşında delikanlılar var, bunların hesabı da kimde, bunlar da belli değil.

Yine, aynı şekilde, Sayın Başbakan, birkaç gün önce bir televizyon programına çıktı, Gezi Parkı'ndaki eylemleri eleştirirken başörtüsü mağdurlarıyla ilgili "Gezi Parkı'ndakiler ne yaptı?" dedi. Peki, Sayın Başbakan siz ne yaptınız? On bir senedir iktidardasınız, bizim grubumuzun verdiği başörtüsüyle ilgili kanun teklifleri var, bunları niye getirmiyorsunuz, niye oylamıyorsunuz? Refah Partisinden bu yana kadar en az 10 seçim kazandınız, bir başörtüsünü bahane ederek, polemik konusu yaparak, istismar konusu yaparak. Peki, bir on bir sene daha mı beklemeyi düşünüyorsunuz; 2023'e kadar mı, 2071'e kadar mı, 2453'e kadar mı, nereye kadar?

Yine, aynı şekilde, Siyasi Partiler Kanunu, Türkiye'deki bütün siyasetin önünü tıkayan Siyasi Partiler Kanunu: 4 parti için de söylüyorum, eğer Ankara'da birileri oturup da milletvekili listelerini yazacaksa, kriter sadece genel başkanın yakınında olma veya genel iradenin destekçisi olma olacaksa ve bu tip insanlar Parlamentoya gelecekse gelip de burada nasıl konuşacak, neye itiraz edecek, neyi savunacak? Niçin bu yetkiyi Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirerek halka vermiyorsunuz? Delege sistemini, tercih sistemini, dar bölge sistemini, daraltılmış bölge sistemini niçin getirmiyorsunuz?

Aynı şekilde, bir seçim kanunu, evlere şenlik bir seçim kanunu: İşte son dönemde sırf BDP'liler bağımsız olarak kazanmasınlar diye CHP'yle AKP son gece uzlaştığı birleşik oy pusulasının içine koydular bizi de, ondan sonra da isimleri isimlerimize, cisimleri cisimlerimize benzeyen insanları çakma adaylar olarak müracaat ettirdiler, 1,5 metrelik oy pusulaları çıktı ortaya. Bunları niye düzeltmiyorsunuz?

Seçim barajı? Bu milletin iradesinin buraya tam olarak yansımasının önündeki en büyük engel olan bu yüzde 10 seçim barajını niye değiştirmiyorsunuz? Bir dönem Refah Partisi bu barajın altında kaldı, bir dönem MHP bu barajın altında kaldı, bir dönem CHP bu barajın altında kaldı. Peki, bunlar size yetmedi mi, ders olmadı mı? Bu şekilde bir Parlamento yapısıyla, bu şekilde bir Siyasi Partiler Kanunu'yla, bu şekilde bir Seçim Kanunu'yla bundan iyisini beklemek mümkün mü? Onun için değerli arkadaşlar, Hükûmete acilen şu çağrıda bulunuyoruz ve soruyoruz: Neyi bekliyorsunuz? Otobüs mü bekliyorsunuz, tren mi bekliyorsunuz, metrobüs mü bekliyorsunuz, Ankara'da vapur mu bekliyorsunuz, neyi bekliyorsunuz? Niçin bu kanunları, bu değişiklikleri getirmiyorsunuz?

Ve son olarak da bir şeyin altını çizmek istiyoruz: Böyle bir ortamda memleketin onlarca, yüzlerce sorununun, can alıcı, can yakıcı sorununun bulunduğu bir dönemde Meclisin üç aylık bir tatile girmesini de halka hakaret ve halkla dalga geçme olarak değerlendiriyoruz. Gelin, bu yaz da çalışalım, çok kısa bir tatil yapalım ve sorunlarımızı çözelim. Çözemezsek birinci mesul Hükûmettir, ikinci mesul ona destek vermeyenlerdir.

Saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)