GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 473 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:121
Tarih:18.06.2013

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Elbette ki Meclisin çalışma programının belirlenmesi önemlidir. Ancak çalışma programını belirleyecek olan, Türkiye'nin de asıl gündemini oluşturan Gezi Parkı olayları ve sonrasında yaşanan gelişmeler daha önemli bir yer tutmaktadır; bu nedenle ben de konuşmama bu noktadan devam edeceğim.

Değerli milletvekilleri, Taksim'de yaşanan, sizlerin de bildiği gibi başlangıçta çevreyi koruma adına, yaşadığı alanı koruma adına başlayan çevreci bir hareket -Hükûmetiniz orantısız güç kullanarak, baskı ve şiddet uygulayarak toplumsal olay hâline gelmesine neden olmuştur- Hükûmetinizin, örgütlenmeleri kısıtlayan, düşüncelerini ifade edenleri yargılayan, başkalarının yaşam tarzlarını belirlemeye kalkan baskıcı, faşist anlayışa karşı toplumun bir başkaldırısı, bir halk ayaklanması noktasına gelmiştir.

Bakınız, şöyle bir geriye dönelim, o gün Taksim Gezi Parkı'nda eylem yapan insanlar ve gençler ne talep ettiler:

"1) Yaşadığımız dev bir metropolde yüksek binalardan artık nefes alacak bir yerimiz kalmadı. Mevcut olan yeşil alanları korumak bizim görevimiz. Bunu yağmalamadan, yok ederken bize de sorun. Biz de burada yaşıyoruz.

2) Yaşam alanlarımıza ve yaşam tarzımıza lütfen ama lütfen müdahale etmeyiniz.

3) Demokrasiyi, hukuku, adaleti herkes için eşit kılınız. Özgürlüklerimizi kısıtlamayın."

Görüldüğü gibi bu talepler gayet insancıl, gayet çevreci ve kendi yaşam alanını korumaya yönelik insani talepler. Peki, siz Hükûmet olarak gençlerin bu talebini başlangıçta dinlemiş olsaydınız, çevrecilerin, bilim adamlarının düşüncelerini projelere yansıtmış olsaydınız yani katılımcılığı sağlamış olsaydınız bu olaylar bu noktaya gelir miydi?

Dün, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanı televizyonda izledim. Bedelli askerlik konusunda yurt dışından gelen, çeşitli ülkelerden gelen temsilcilerle görüşmesini ve basının önünde pazarlık yapma noktasındaki hoşgörüsünü, anlayışını hayretle izledim. Sayın Başbakana soruyorum huzurunuzda: Bu anlayışınızı, bu yumuşak üslubunuzu neden başlangıçta sadece çevre talebi bulunan Taksim'deki çevreci insanlara karşı yapmadınız? Yoksa Sayın Başbakan için çevrenin önemi yok, dışarıdan gelecek olan birkaç kuruş bedelli paranın önemi mi var acaba bu hoşgörünün altında?

Peki, değerli milletvekilleri, siz Hükûmet olarak bu olaylar karşısında ne yaptınız? Bakın, "Benim dediğim olur, benim dediğim dedik." anlayışından, bir türlü, Adalet ve Kalkınma Partisi gerek sokakta gerek yasa yaparken vazgeçmedi, vazgeçmeyi de düşünmüyor. Bu gençlerin üzerine orantısız güç kullandınız; orantısız güç kullanırken biber gazı, gaz bombası, cop, TOMA, akrep araçlarıyla, âdeta, bölgeyi, Taksim'i ve Türkiye'nin her tarafını bir savaş görüntüsü alanına getirdiniz. Bunu yaparken genç, yaşlı, kadın, turist, yerli, hasta hiç fark etmedi. Tabii, buna karşı Türkiye'nin çeşitli yerlerinde de toplumsal bir tepki oluştu.

Değerli milletvekilleri, orantısız güç kullanımı esnasında 4 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 11 yurttaşımız gözünü kaybetti, 5 yurttaşımız beyin travması nedeniyle hâlâ yoğun bakımda, binlerce yurttaşımız yaralandı. Şimdi kara kara düşünüyorsunuz, ekonominin getirdiği olumsuzlukla da, bunun önüne nasıl geçeriz diye yumuşatmaya çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın Sayın Başbakan, biraz geç kalmadınız mı?

Bakın, orantısız güç kullanmayla ilgili, yurttaşlarımızın gözünü kaybetmesine en çok neden olan gaz bombası kapsülünü size göstermek istiyorum. Bu gaz bombası kapsülü, Türkiye'de son yirmi gün içerisinde en çok kullanılan bir silah materyali noktasına geldi. 250 gram ağırlığında?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Silah değil o, silah değil.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Göstereceğim şimdi silah olup olmadığını.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Avrupa Birliği müktesebatında yer alan, polisin kullanması gereken  argümandır o.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - 250 gram ağırlığında. Üzerini okuyorum, lütfen Sayın Milletvekili dinleyin:

"1) Açık alanlarda kullanın, kapalı alanlarda kullanmayın."

Şimdi size gösteriyorum: Bu resimde polis arkadaşımız ne yapıyor sizce? Merdiven basamağının üstüne çıkıyor, giriş katındaki bir apartmanın girişinde camı kırıyor, biber gazı değil, gaz bombasını içeriye atıyor.

"2) Bunu eğitimli bir personelin kullanması lazım." diyor.

Kullanırken 45 derecelik açıyla atacaksınız, hiçbir şekilde insanın direkt üzerine ateş etmeyiniz. Şimdi, size göstereceğim resimlere bakın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Çok resimler gördük, hep sahte çıktı.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Bu sizce 45 derecelik açıyla gelişigüzel havaya atılan bir gaz bombası mı? Bu polis arkadaşlarımız diz çöküyor, nişan alıyor ve hedefine ateş ediyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Molotoflar nasıl atılıyor?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - İşte, 11 yurttaşımızın gözünün kaybolmasının tek nedeni bu.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Molotoflar nasıl atılıyor?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, zorunuza gitmesin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) 

OKTAY VURAL (İzmir) - Yanlışları niye savunuyoruz ya!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Molotof attı diye öldürecek misiniz?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Bakın, ben bunları söylerken burada polislerin emeklilik haklarının kazanılması, sosyal haklarının verilmesi ve mecburi hizmete gidilmemesi noktasında kanun teklifi verdim, hiçbiriniz kabul etmediniz.  Önerge verdim. Şimdi, kalkıp da, böyle, polisin yanındaymış gibi düşüncenin içerisinde olmayın.

Değerli milletvekilleri, şimdi bakın? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Polise taş attılar!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Gerilmenize gerek yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) -  Takiye yapıyorlar, takiye!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, gerilmenize gerek yok.

Sayın İçişleri Bakanına soruyorum? İçişleri Bakanı ne diyor?               " Bunların hepsi bir iddia. Eğer iddialar doğruysa ben gereken işlemi yaptıracağım." diyor.

Şimdi, Sayın İçişleri Bakanına soruyorum: Videoda seyrettiğiniz, bu resimlerde gösterdiğimiz, hastanede yoğun bakımda yatanlar, gözünü kaybeden insanlar sizce hâlâ bir iddia mı Sayın İçişleri Bakanı? Lütfen, bunu göz önünde bulundurun. 

SEYİT EYYÜPOĞLU (Şanlıurfa) - Onlar camiden mi çıktılar!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Aynı noktada, Sayın Başbakan bugünkü grup toplantısında bir şeyi daha ifade etti, bakın sizlerle paylaşayım. Sayın Başbakan diyor ki: "Ben, benim polisimi kimseye yedirmem. Ben, polisimi daha da güçlendireceğim." Nedir daha da güçlendireceği? Bir tek makineli tüfeği eksikti, bir de tank ve topu eksikti. Onu da getir bari, tam savaş alanına dönsün.

Değerli milletvekilleri, şimdi, şunu söylemek istiyorum: Bakın, bunları bu germe noktasına getiren tek kişi, maalesef ve maalesef, üzülerek söylüyorum Sayın Başbakandır.

İlk hadise meydana geldiğinde, Başbakan çıkıp bu insanların taleplerini hiç dinlemedi, kalktı yurt dışına gitti. Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisinde sağduyulu olan birçok yönetici ve Sayın Cumhurbaşkanımız "Evet, biz Gezi Parkı'nda, birinci hamlede, ilk hamlede yanlış bir bilgilendirmeyle yanlış bir tutum içerisinde olduk?" Bu nedenle, bu olaylar bu gerilim noktasına gelmezdi, keşke bir özür dileme noktasına gelinmiş olsaydı.

Şimdi, size şunu söylemek istiyorum?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Köprüyle, havaalanıyla ne alakası var oradakilerin, onu söyle.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sen anlamazsın!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) -  Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan çıkmış meydanlara şunu söylüyor, diyor ki: "Bana uluslararası dış güçler bir komplo organize ediyor."  

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Anlat! Anlat! Devam et!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Sayın Başbakan, sen birinci gün eğer Taksim'deki o gençlerin, o insanların taleplerini dinlemiş olsaydın, acaba, bugün olaylar bu noktaya gelir miydi? Hadi, varsayıyorum?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Darbe girişimi, darbe.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, "Amaç Gezi Parkı değil." diyorlar zaten.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, lütfen dinleyin.

Varsayıyorum ki Başbakanın bu komplosunun bir an doğru olduğunu kabul ediyorum, Türkiye ekonomisi son dönemde, özellikle son yirmi gün içerisinde 5 milyar dolar zarar etti; birçok yurttaşımız yaralandı, birçok yurttaşımız yaşamını yitirdi, kırıldı, döküldü noktalarına gelindi.

AHMET YENİ (Samsun) - Sizin yüzünüzden oldu.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Peki, sizin Başbakan olarak, ülkenin sorumlusu olarak, Hükûmetin yetkilisi olarak biraz sorumluluk alarak, ülkenin bu kadar ekonomik ve sosyal yıkıma gitmemesi için bir gayret göstermeniz gerekmiyor mu?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Oyunu gördük ve bozduk.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Bunun için çok basit çok eskiye kadar gitmesine gerek yok, hadi başlangıçta yapmadın, işte, Sayın Başbakana sizin huzurunuzdan sesleniyorum, olayları bitirmek mi istiyorsun, çık, de ki:

"1) Ben Gezi Parkı'nda AVM yapmayacağım, kışla yapmayacağım, otel yapmayacağım."

RECEP ÖZEL (Isparta) - "Yapmayacağım" dedi zaten ya. Dedi bunların hepsini, sen uyuyorsun herhâlde!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - "2) Gezi Parkı'nın yeşil olmasına çalışacağım.

3) Burada yaralanan, yaşamını yitiren yurttaşlarımdan özür diliyorum."

Bu kadar zor bir şey değil, erdemliliktir özür dilemek. Bunu yaparsa Sayın Başbakan, olaylar bir günde kesiliyor mu kesilmiyor mu hem onu anlarız hem de bunun bir komplo olup olmadığını anlarız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Darbecisiniz.

BAŞKAN - Lütfen, lütfen Sayın Korkmaz.

Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Başka darbe kaldı mı?

BAŞKAN - Lütfen? Lütfen?

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Kimin darbeci olduğuna karar veremezsin.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Menderes'e de aynısını yaptınız.

Darbeci, yerine otur!

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Darbelerden beslenen sizsiniz.