GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMININ 408'İNCİ SIRASINDA YER ALAN (10/436) ESAS NUMARALI, 28/12/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN VE 35 YURTTAŞIMIZIN YAŞAMINI YİTİRDİĞİ ULUDERE (ROBOSKİ) KATLİAMININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 12 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:122
Tarih:19.06.2013

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu araştırma önergesinin gereğini uzun boylu anlatmalı mıyım, yoksa herkes bilir mi, o kadar emin değilim. Ama ben gene de anlatayım çünkü, bu, sadece kendiyle sınırlı bir durum değil, Türkiye halklarının kalbinde, ruhunda, maneviyatında, olduğu günden beri son derece derin bir yara açmış, son derece ağır bir travmaya yol açmış bir devlet kusurudur. Bunun ortaya çıkartılması, anlaşılması ve faillerinin cezalandırılması konusundaki kamuoyu talebi o derece yüksektir ki, bunun cezasız kalması hâlinde bizzat bunu cezasız bırakanlara karşı son derece ağır bir manevi yaptırımı zaten Türkiye halkları o günden beri uygulamaktadırlar.

Bugüne kadar, Roboski katliamını gerçekleştirenlerin masumiyetine inanan bir tek kişi görmüş değilim. Bugüne kadar, bunun aslında bir katliam olmadığını söyleyen hiç kimseyi de görmüş değilim; Türkiye'yi yönetenler ve yönetimin en başında duranlar dışında, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı. Bunun dışında, Türkiye'deki Hükûmet üyeleri, Hükûmet partisinin üyeleri, ona oy verenler, vermeyenler, Kürtler, Türkler, herkes burada son derece ağır bir suçun işlendiğinde hemfikirlerdir. Ancak, bu suç cezasızdır, bu suçun suç olduğu Meclis araştırma komisyonumuz tarafından ortaya çıkartılabilmiş değildir. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, bir kastın olmadığı varsayımına nasıl vardıysa çoğunluğumuz, bu varsayımla herhangi bir özneyi, herhangi bir kişiyi, kurumu işaret etmeksizin bu suçla ilgili incelemesini havada bıraktı ve yargı üzerinde, yargının soruşturmayı hak ettiği gibi sürdürebilmesi üzerinde herhangi bir manevi etki yaratma imkânını toplumun elinden aldı. Ve nihayet, yargı geçtiğimiz günlerde karar verdi, dedi ki: "Burada yargılanacak, mahkememizce yargılanacak bir husus yoktur. Uludere (Roboski) katliamı askerî mahkemeye iade edilmek üzere askerî savcılığa gönderilmiştir."

Bu katliamın üzerinden bir buçuk yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra vardığımız sonuç işte burasıdır. Hâlâ hiç kimse suçlu değildir, hâlâ hiç kimse yargı önünde değildir ama Roboski köylüleri, pek çok kez, bu katliamdan sonra suçlanmışlardır. Uludere Kaymakamını darbettikleri için, sınırı geçip katliam noktasında kayıplarını andıkları için, Hükûmeti eleştirdikleri için, adalet talep ettikleri için gözaltına alındılar, tutuklandılar ve en son, kayıplarını andıkları için kendilerine kişi başına 3'er bin lira idari para cezası verilebildi.

Şimdi, bu kadar ağır bir adaletsizlik, hukuksuzluk, bu kadar ağır bir şiddet hâlâ devlet eliyle sürdürülürken, bir yandan da bir çözüm sürecinden bahsediyoruz. Bugün, Çözüm Komisyonuna gelen Profesör Erol Göka'nın şu uyarılarını dinledi bütün Komisyon: "Kin ve nefretin gelecek kuşaklara aktarılmaması için, yapılacak anayasa ve hukuki düzenlemelerde mağduriyetlerin önlendiğine dair son derece açık hükümler, beyanlar bulunmadıkça kin ve nefret kuşaktan kuşağa aktarılır, asla ve asla buna çare bulunamaz." Bu son derece doğru uyarıyı acaba Komisyondaki AKP'li arkadaşlarımız Hükûmete aktaracaklar mıdır? Çünkü, bu cezasızlık hâli ebediyen sürecek gibi görünmektedir Türkiye'de.

Daha geçenlerde, Bingöl'ün Solhan ilçesinde, tecavüze uğrayan, 5 uzman çavuş tarafından tecavüze uğrayan bir küçük kız, ergenlik yaşının altındaki bir küçük kız şikâyete gitti adliyeye. Tutuklanan uzman çavuşlar bir ay sonra serbest kaldılar, 5 tecavüzcü ellerini kollarını sallayarak geziyor.

Roboski katliamında imha edilen 34 köylünün katilleri ellerini kollarını sallayarak geziyor.

Ceylan Önkol, bir küçücük kız. Apaçık güvenlik kuvvetlerinin ihmali sonucunda tarlada bırakılmış olan bir patlayıcıya el sürdüğü için veya iddiaya göre, ona ateş edildiği için havaya uçtu. Her iki durumda da ihmalden ya da kasıttan cezalandırılan bir tek güvenlik görevlisi yok. Böyle binlerce vakayla beraber geliyoruz.

Bence, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu meselelere el koyma zamanı gelmiştir ve geçmektedir.

Sevgili arkadaşlar, özellikle Hükûmet sıralarındaki arkadaşlara yani Hükûmet  partisi sıralarındaki arkadaşlara seslenmek istiyorum:  İnanın, sizin varsaydığınızdan, sizin sandığınızdan çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. İnsanların kalbinde, ruhunda, vicdanında bu cumhuriyet kurulduğundan beri yoksul halklara, ezilenlere, dışlananlara, horlananlara karşı işlenen devlet suçları o kadar ağır bir yük oluşturmaktadır ki, bu yükten kurtulmak için insanlar her an isyana hazırdırlar ve her an, buldukları her sebeple isyanlarını ortaya koymaktadırlar. Gezi olaylarında, Gezi'deki protestoda boşuna ararsınız bir dış güç ama bir iç güç arayınız arkadaşlar. Roboski katliamının bu genç kuşağın vicdanında ve kalbinde ne kadar derin bir yara bıraktığının farkında bile değilsiniz. Binlerce, milyonlarca insan kendi vicdanında bu katliamı mahkûm etti. İtiraz ederken, baş kaldırırken kendilerine uygulanan zulmün aynı zulüm olduğunu idrak ettikleri an, onun da öfkesiyle ayağa kalktılar. O nedenle, Meclisimiz önüne gelen bütün araştırma önerilerini "Nasıl olsa BDP başka bir şey demez, o araştırma ister." diyerek bir kenara koymamalıdır. Hakikatleri araştırma yönündeki taleplerimizi reddettiniz, bir hakikatleri araştırma komisyonu kuramıyoruz. Hiçbir konuda, halka karşı işlenmiş olan hiçbir suç karşısında bir araştırma komisyonu kurulmasına "evet" demediniz. Peki, nasıl araştıracağız bunları? Kim araştıracak? Sevk ettiğiniz yargı, aslında bugün Türkiye'de kendisini Hükûmetin, devletin eşit ortağı, hatta onlardan daha üstün bir güç olarak görüyor, bunun farkında değil misiniz? Bütün bunları onlar araştırmayacaklar. Onlar, askerin boşalttığı yere talip olmuş yeni bir bürokratik vesayet gücüdürler. Buradan adalet çıkmıyor, çıkmayacak. O zaman Meclis bizzat, adaleti yeniden tesis için, bu araştırma komisyonlarıyla, niçin bu suçun ortaya çıkartılmadığını, niçin Genelkurmay Başkanının soruşturulmadığını, niçin Başbakanın soruşturma emri vermediğini kendi elleriyle araştırmalıdır. Koruma güdüsüyle, devletin en yukarısındakileri aşağıdan, Meclisten koruma güdüsüyle hiçbir yere gidilemez, hiçbir özgürlük alanı kuşatılamaz, hiçbir adalet tesis edilemez. Meclis, kendinin idrakine varmalı, kendi gücünün farkına varmalı ve bu gücünü harekete geçirmelidir. Bu olmadıkça, müesses nizamın kurumları bizi geleceğe taşıyamaz. Onların adı üzerinde, onlar müesses nizamı korumak ve kollamakla yükümlüler ama Meclis, kendisi, böyle bir değişikliği  meydana getirecek bir halk idaresine yaslanarak pekâlâ o kurumlar hakkında her türlü kararı alabilir. İşte oraya yazmışsınız, egemenlik kayıtsız şartsız buranınsa, onlar adına burası egemenlik kuruyorsa, egemenliğin en önemli kaynağı burasıysa, bütün bunlarla başa çıkabilir.

O nedenle, Roboski katliamının sorumlularını örtbas etmek anlamına gelebilecek her türlü davranışın, bizzat vatandaşların kendileri, yurttaşlar, gençler, kadınlar ve sadece Kürtler değil, Türkiye'de yaşayan vicdan sahibi herkes tarafından bizzat sorulacağından emin olunuz ama o zaman, herhangi bir adli merciden geçmeyen adaletin ne kadar yıkıcı olabileceğini hep beraber göreceksiniz.

Bu sebeple, bu öneriye "evet" derseniz eğer, Roboski köylülerinin gönlünü kazanmakla kalmayacaksınız, Türkiye'nin tamamında adaletin kurulabileceğine dair bir ümidi uyandıracaksınız ya da halk kendi adaletini kuracak. Tercih sizin arkadaşlar. (BDP sıralarından alkışlar)