GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SORUNLARA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:123
Tarih:20.06.2013

HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlarla ilgili gündem dışı söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, lütfen?

Sayın Aksoy, lütfen buyurun.

HALİL AKSOY (Devamla) - Lütfen efendim?

BAŞKAN - Sürenizi yeniden başlatıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

HALİL AKSOY (Devamla) - Sayın Başkan?

BAŞKAN - Haklısınız. Ne yapayım?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Senin terbiyen bu mudur?  Ben de sana hırsız dersem zoruna gitmez mi?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Varsa bir bildiğin, söyle.

BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum. Lütfen?

AYTUĞ ATICI (Mersin) -  Var benim bildiğim. Tevfik Sırrı Gür Stadyumu'nu  peşkeş çektiniz!

İHSAN ŞENER (Ordu) - Kim çekti? Varsa bildiğin, söyle.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - TOKİ'ye peşkeş çektiniz!

BAŞKAN - Sayın grup başkan vekilleri, sizden rica ediyorum. Tamam? Çok teşekkürler.

Buyurun Sayın Aksoy.

Sürenizi yeniden başlatıyorum.

HALİL AKSOY (Devamla) - Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle hemen şunu belirteyim: Cezaevlerinde yaşanan sorunları ve da hak ihlallerini değil beş dakika saatlerce konuşsak bile yetmez. Ancak, ben burada çok acil ve yaşamsal derecede önemli hususlar üzerinde vaktim elverdiği ölçüde bunlarla ilgili söz edeceğim.

Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, hemen her platformda cezaevlerinde yaşanan hukuk dışı uygulamaları, insan hakları ihlallerini gündeme getirmeye çalıştık. Zira, bugün gerçekten Türkiye cezaevlerinden     -bunlar gerek adli cezaevlerinde gerek siyasi cezaevlerinde, hiç fark etmiyor- acı bir çığlık yükseliyor. Birçok cezaevinde -Pozantı, Şakran, Antalya- çocuklara taciz yapılıyor ve bunlar idarenin bilgisi dâhilinde gerçekleşiyor.

Bakınız, cezaevlerinden cenazeler çıkmaya başladı. Ağır hasta durumunda ve ölümü bekleyen çok sayıda hasta bulunuyor ancak hâlâ somut bir adım atılmış değil. Sayın Adalet Bakanı defalarca duyarlılık göstereceğini ifade ettiler ancak bu ifade ne yazık ki hâlâ fiiliyata dönüşmüş değil. Neden bu konuda hâlâ katı bir direnç sergilenmektedir, doğrusu anlamakta da güçlük çekiyoruz. Sorun bürokrasi engeli olarak açıklanamaz ve bu mazeretin arkasına sığınmak da çok etik bir durum değil. Bu, bir vicdan ve zihniyet sorunudur da aynı zamanda.

Şu an, cezaevinde hasta konumda olan 411 tutuklu bulunmaktadır, tutuklu ve hükümlü. Bunlardan yaklaşık 120 kişisi ağır hasta olup acil tedavi bekliyorlar. Bu hastalar da her an yaşamlarını yitirebilirler. Biz "Bu kişileri illa da -tırnak içinde söylüyorum- affedin." demiyoruz; tutukluysa tahliye edin, adli kontrole tabi tutun, hükümlüyse hastalığı iyileşinceye kadar cezasını erteleyin. Yasalar da buna elverişlidir, uzun uzadıya durmayayım üzerinde, bunlar çok zor şeyler değil. Devlet, bir hükümlünün, ölümcül hastalığı nedeniyle cezaevi koşullarında tedavi olamadığı için cezasını ertelemesiyle gücünden herhangi bir şey kaybetmeyecektir diye düşünüyorum. Parlamento, iktidarı ve muhalefetiyle, bu konuda daha duyarlı olursa oldukça iyi olur.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, daha önce de söylemiştim: Ömrümün neredeyse üçte 1'ini cezaevinde geçirdim. Bir arkadaşınız olarak, sık sık cezaevlerini ziyaret ettiğimi söyleyebilirim, şikâyetlerini dinliyorum, taleplerini alıyorum, muazzam derecede sıkıntıları var.

Yine, son dönemde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı tüm cezaevlerinden çok sayıda şikâyet mektubu almaya başladık. Neredeyse bütün cezaevlerinde -bazılarında yoğun ve sistematik olmak kaydıyla- tutuklu ve hükümlüler idarenin kötü muamelesine maruz kalıyorlar. Yine yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak cezaevi idaresi tarafından ellerinden alınmış, bir başka deyişle gasbedilmiş.

Özetle belirtmek gerekirse: Keyfî uygulamalar neticesinde çıplak arama, kitap sınırlaması, gazete, dergi ve kitapların verilmemesi, mektupların uzun süre verilmemesi -özellikle Kürtçe mektupların- telefonda Kürtçe konuşmanın engellenmesi, hâkime ulaşma hakkının engellenmesi, yemeklerin yetersiz ve sağlıksız oluşu, spor yapma haklarının kısıtlanması, açık alan ve sohbet haklarının yapay gerekçelerle kısıtlanması, keyfî disiplin cezaları, hücreye atma, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama cezası, açık görüş cezası, görüş yerlerinin darlığı, telefon ve görüş sürelerinin keyfî olarak kısıtlanması gibi sorunlar hemen her cezaevinde değişik şekillerde devam ediyor.

Yine, önemli bir husus ise özellikle, cezaevlerinde sürgün olaylarından sonra yaşanan mağduriyetlerdir. Sürgünlerde tutuklu ve hükümlüler ailelerinden yalıtılmışlardır, böylece aileler de cezalandırılmaktadır. Buna karşı yapılan sevk talepleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Ailesi ve yakınları Ağrı'da yaşayan bir kişinin Tekirdağ'a sürgün edilmesi çok vicdani kabul edilecek bir şey değildir.

Yine, bir başka şikâyet konusu da şudur: Türkiye cezaevlerinde kalmakta olan yabancı uyruklu tutukluların durumudur. Bunlar tamamen tecrit edilmişlerdir, göz önüne almak gerekir.

Barış ve çözüm süreci tek başına Sayın Öcalan'ın ve PKK'nin samimi bir şekilde adım atmasıyla yürümüyor. İkinci aşama olarak nitelendirilen bu süreçte, Hükûmet ve devlet rolünü oynamalıdır. Bir an önce, acil ve zorunlu yasal değişiklikleri içeren bir demokrasi paketinin gelmesinde de yarar vardır. Kısa vadede açık bir şekilde kamuoyunda güven tesis edilmelidir.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.