| Konu: | ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 20.06.2013 |
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle birinci bölümde pek çok arkadaşımız tekrarladı ama ben bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu yasanın çıkış nedeni gerekçesinde şöyle vurgulanıyor: "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı. Bunun gereği nedeniyle biz bu yasayı yapıyoruz." İyi de yapıyoruz. Uzun süre eksikliği hissedilen ve Türkiye'nin ciddi anlamda ekonomik sıkıntısını yaşadığı bir olayı şimdi gündeme getiriyoruz ama şu anda Türkiye'nin yaşadığı ortamın bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Avrupa Birliği müktesebatı sadece bize bu yasayı yapmayı mı gerektiriyor yoksa başka yasaları yapmamız da gerekiyor mu? Türkiye'deki uzun tutukluluğun, Türkiye'deki hak arama özgürlüğünün, Türkiye'deki toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün tamamen ortadan kalktığı bir ortamda, Avrupa Birliği müktesebatının gereği olarak bu kanunu yaparken Sayın Başbakan "Avrupa Birliği de kim oluyor? Ben seni tanımıyorum, ben seninle muhatap olmuyorum." diyor. Böyle bir çelişkili ortamda böyle bir yasanın Avrupa Birliği gerekçe gösterilerek getirilmesi çok doğru ve çok inandırıcı olmamıştır.
Özellikle Gezi Parkı nedeniyle Türkiye'nin tüm illerinde, tüm ilçelerinde, insanların hak arama yolunda, özgürlükler yolunda bazı tepkileri dile getirdiği bir ortamda bu insanların tepkilerinin nedeni araştırılmalı, giderilmesi için bazı adımlar atılması gerekirdi ama maalesef bu "Ben bilirim, ben ne dersem o olur." mantığıyla hareket edildiği için bu eylemler biraz daha genişlemiş, biraz daha yayılmıştır.
Şimdi, Türkiye'ye düşen, finans kapitalin ekonomik imkânlarını iyileştirmek yerine insanlarımızın hak arama özgürlüğünün, insanlarımızın toplantı ve gösteri özgürlüğünün teminat altına alınmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda işler yapalım; gelin bu doğrultuda Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirelim, Dernekler Yasası'nı değiştirelim, uzun tutuklulukla ilgili yasaları değiştirelim, tutuklu olan milletvekillerimizin özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak olanakları gerçekleştirelim ama maalesef, bunlar dururken şimdi ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili bir yasayı yapıyoruz ve o yasayı yaparken de yine her zaman olduğu gibi "Ben bilirim." mantığıyla hareket ettiğimiz için yanlışlar yapıyoruz.
Bakın, ikinci bölümde ciddi anlamda ikincil mevzuata atıf yapıyoruz. 8'inci, 12'nci, 14'üncü, 18'inci, 22'nci ve 25'inci maddelerde yönetmelikler çıkarmak gerektiğini vurguluyoruz ve bu yönetmeliklerin bir an önce çıkarılabilmesiyle ilgili bir düzenleme sağlamaya çalışıyoruz ama aslolan yasadır, aslolan kanundur. Bunun bir an önce gerçekleştirilmesi fırsatını kaçırıyoruz.
Yine bu bölümde, esas soruşturma, kovuşturma usulüne ilişkin bir değerlendirme hükümleri içerisinde yeni kurumlar yaratıyoruz. Yeni yarattığımız kurumları da hukuka uygun olarak yaratmıyoruz, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne hem Anayasa'mıza ve de yasalarımıza aykırı olarak bir düzenleme getiriyoruz.
Hangisi mi? İşte size bu yasanın 36'ncı maddesinde tanımlanan "zimmet." Bu "zimmet"in Türk Ceza Yasası'ndaki "zimmet"le aynı olması gerekmez mi? Oysa, Türk Ceza Yasası'ndaki zimmet suçu ile şimdi buraya koymuş olduğumuz zimmet suçu arasında fark var; hem ceza uygulaması açısından fark var hem de bu yeni bir suç yaratma, yeni bir suç oluşturma açısından fark var. Biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken şunu dedik: "Bu Adalet Komisyonunu ilgilendiren bir iştir, Adalet Komisyonunun görüşü alınmalıdır." Ama maalesef alınmadı ve şimdi yanlış bir yasa yapıyoruz çünkü bu yasanın 37'nci maddesine göre, zimmet nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için bankanın ya da BDDK'nın savcılığa müracaat etmesi gerekir. Yani bu bir özel ön izindir bu ön izin, zimmet suçuyla ilgili Türk Ceza Kanunu'nun hiçbir yerinde yoktur. Şimdi biz yeni bir durum yaratıyoruz, yeni bir uygulama getiriyoruz. Örneğin, Maliye Bakanlığında çalışan bir memur zimmet suçu işlediği zaman savcı doğrudan hareket ederek dava açabiliyor, kovuşturma açabiliyor ama bu yasayla kurulmuş olan ödeme sistemleriyle ilgili şirketlerdeki yöneticiler zimmet suçu işlediği zaman sadece Merkez Bankası savcılığa şikâyet edebiliyor ya da sadece Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu savcılığa müracaat edebiliyor. Bu, bu kurumlarla ilgili ayrı bir yasal düzenleme anlamına gelir. Bu, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır, doğru bir yaklaşım değildir. 3628 sayılı Yasa 17'nci maddesinde çok açık bir biçimde zimmet suçunu haber alan savcının resen hareket edeceğini emreder ama şimdi getirmiş olduğumuz 36 ve 37'nci maddelerle bu uygulamaya, bu hukuki gerekliliğe aykırı bir yasa yapıyoruz. Bu aykırılığı gidermenin yolunu, yöntemini, formülünü bu Parlamento bulmalıdır çünkü bulmazsa hukuka aykırı bir işlem yapacaktır ve Anayasa bunu kabul etmeyecektir.
Yine, her zaman olduğu gibi bir AKP klasiğiyle bu kanunla ilgili yapılacak bazı alımlarda, bazı ihalelerde Kamu İhale Kurumu ve Kamu İhale Kanunu'nun dışında işlem yapma imkânı ve ihtimali getirilmektedir ki bu da hukuki anlamda kabul edilebilecek bir uygulama, kabul edilebilecek bir yasa değildir. Hem de ne adına? Avrupa Birliği mevzuatının buyurduğu kuralları yerine getirme adına. Yani, hak, adalet, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler adına getirilmeye çalışılan bir yasada bunun tam tersine keyfî uygulamalara sebep olacak ve finans kapitali rahatlatayım derken Türkiye'nin hem hukuki hem de ekonomik sistemini karıştıracak bir yasa yapıyoruz ki bunu kabul etme şansımız, kabul etme imkânımız yoktur.
Bu yanlıştan dönmenin yolunu bulalım, değişiklik önergeleriyle özellikle 36 ve 37'nci maddelerde bu hukuki eksikliği giderelim. Eğer bunu yapmaz isek yanlış bir uygulamayla tekrar karşı karşıya kalacağız ve kaldığımız takdirde, Türkiye'nin hassas olan bir ortamında yeni yeni hukuksuzluklar yaratarak Türkiye'yi daha çok kaosa sürükleyecek bir durum doğacaktır. Bunu uyarmak, buradan dönmeyi, yanlıştan dönmeyi size söylemek bizim görevimizdir. Tarih önünde, hukuk önünde, demokratik bir anlamda sorumluluk taşımak istemiyorsanız bu doğrultuda işlem yapılır, bu yasayı hukuka ve hukukun üstünlüğüne uygun bir biçimde düzene sokacak bir formülasyonla gündeme getiririz. Eğer bu konudaki uyarılarımızı dikkate almıyorsanız -zaten başka konularda da dikkate almıyorsunuz- Türkiye tıpkı bugün düştüğü kaosa yarın ekonomik anlamda, finansal anlamda düşecektir. Bu şirketlerin denetlenmesi, bu şirketlerde işlenecek suçların doğru ve düzgün?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM KURT (Devamla) -?bir şekilde yargılanmasını sağlayacak soruşturma biçimlerini gerçekleştirmek gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)