| Konu: | İSTANBUL'A İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 124 |
| Tarih: | 25.06.2013 |
ŞAFAK PAVEY (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
"Dünyanın her yanında nifak tohumları ekmeye çalışan ya da kendi toplumlarındaki sorunlar için Batı'yı suçlayan liderlere sesleniyorum: Bilin ki, kendi halkınız neleri yok ettiğinize göre değil, neleri inşa edeceğinize göre sizi yargılayacaktır. Yolsuzluk, aldatma ve muhalifleri susturma yoluyla iktidara yapışıp kalanlara sesleniyorum: Bilin ki, tarihin yanlış yerinde duruyorsunuzdur." Bu sözler benim değil, Hükûmetin önünde kurşun geçirmez duran ABD Başkanı Obama'ya ait. 2009'da kendisi, komplo geleneğine karşı böyle bir cevap vermişti. Dünyanın bütün beceriksiz hükûmetleri halkın canına okuduktan sonra, kendi günahlarını komployla kapatmaya çalışırlar; Orta Doğu'da da bu çok işe yarar.
Vinçlerle kapanmış İstanbul silueti içinde betona boğulmuş gençler, küçücük bir parkı korumak istediler. Sesleri bastırılan ve sürekli hakarete uğrayanların sesi oldu Gezi. Can verme, göz kaybetme, zehirlenme ve geleceklerinin fişlenmesine karşın yaptılar bunu. Korkarım, Gezi'de yaşadıklarımız esnasında, sizinle insan olarak paylaştığımız ortaklıkları bile kaybettik. Ancak yıllar sonra varislerinizin, bir zamanlar ağaç korumak isterken ne kadar çok biber gazı yediğinizi gözyaşları içinde anlatacağını da düşünüp korkarım.
Her fırsatta nasıl aşağılandıklarını pembe diziye çevirenlere gerçek resmî aşağılanmanın ne demek olduğunu anlatacağım şimdi.
12 Mayıs 2012'de Eminönünde bir davete gidiyordum. Otoparkçı izin vermedi, yolu Valinin emriyle kapattığını ve resmî araç dışında kimseyi almayacaklarını söyledi. Vekil kimliğimi göstererek benim de bir nevi resmî sayılabileceğimi ve yürümekte zorlandığımı söyledim. Bariyeri açmadığı gibi, hiçbir CHP vekiline yol açmayacağına dair hakaretleriyle devam etti. Valiye ulaşmaya çalıştım, malum, Vali çok yüksek bir makam, ulaşmak çok mümkün olmadı. Sonunda, biriken vatandaşlar bariyerleri kaldırarak benim için yolu açtılar. Daha sonra bir polis memuru yaşananlar için özür diledi.
25 Kasım 2012'de resmî güvenlikten geçerken görevli, arama için sol kolumu da kaldırmamı söyledi. Protez olduğunu, kaldıramayacağımı söyledim, görevli ısrar etti. Orada bulunan biri, "AKP milletvekili olsa aynısını yapar mıydınız?" diye sordu, görevli "Vali Bey'in emri." cevabını verdi.
Mart ayında bir cuma akşamı polis kontrolü için durduruldum arkadaşımla Cihangir'de. Vekil kimliğimi gösterdim. Ömrümde hiç nefret ve kinin bu kadar yoğun toplandığı bir bakışı hatırlamıyorum. Prosedüre sessizce uyduk. Buzdan soğuk bir sesle "Vali Bey'in emri." dedi.
22 Haziran 2013 günü taksiyle Dolmabahçe'den Gümüşsuyu'na karanfil koymaya giderken polisin yolu kapattığını gördüm. Yürüyemeyeceğimi ve beni geçirmelerini rica ettim, memur nazikçe amirine bilgi verdi. Ancak amiri için CHP milletvekiliyle değil göz teması kurmak, yüzüne bakmak bile mekruh olmalıydı. Taksi şoförünü muhatap alıp hakaret ve küfür eşliğinde, ruhsatını iptal etmekle tehdit etti. Ürken taksi bizi yolda bırakıp indirip gitti. Ne de olsa ben polisleri hizaya getiren AKP vekilinin oğlu değildim. Seçilmiş vekilin zerrece değeri yoktu. Hükûmetin atadığı polis, amirinin ona hayatı zindan edeceğini de biliyordu. Ne yaptıysam amirin beni insan yerine koymasını sağlayamadım. Muhtemelen, beni oracıkta öldürme yetkisi olmadığı için dünyaya kahretmiş olmalıdır.
Burnu kırılan Ramis Topal, dizi kırılan Muharrem Işık arkadaşlarımı da örnek gösteririm. Vali Bey'e ulaşamayınca, bunu başarmış arkadaşım Sezgin Tanrıkulu'nu da kıskanmadım değil. Hayli önemli bir görevde bulunan birini aradım, "Neden sürekli böyle bir muameleyle karşılaşıyoruz?" diye sordum. Valinin, "CHP'li vekillerin gözünün yaşına bakmayın." dediğini öğrendim. Bu doğru mu? Başbakanın polis memurlarını kişisel askeri olarak tanımlayan konuşmasından sonra doğru gibi görünüyor. Umarım yanılıyorumdur, umarım bunlar valilik talimatıyla değil, bazı polislerin CHP vekillerine duydukları şahsi kinden ötürü başımıza geliyordur. Sendikal hakları bile olmayan ve olaylardan dolayı vicdanları, itibarları yaralanmış, can kaybetmiş polislerimizi tenzih ederim ancak bu iddiayı Hükûmete sormak mecburiyetindeyim.