| Konu: | MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN ESKİŞEHİR MİLLETVEKİLİ RUHSAR DEMİREL VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ÇOCUKLARIN UYUŞTURUCU KULLANIMI KONUSUNUN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ (10/448); HATAY MİLLETVEKİLİ ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 10/10/2012 TARİH 6285 SAYI İLE UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI VE KAÇAKÇILIĞININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ; TOKAT MİLLETVEKİLİ REŞAT DOĞRU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 13/11/2012 TARİH 6735 SAYI İLE UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE KONUSUNUN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN GENEL KURULUN 26 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 26.06.2013 |
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teknik olarak aleyhinde almış olduğumuz söz hakkını fiilî olarak lehinde değerlendirmek istiyoruz fakat sayın hatibin konuyu izah ederken bazı yanlış bilgilerle kamuoyunu farklı bilgilendirmesine katılmadığımızı belirtmek istiyoruz. Bu ülkede yaşanan bütün olumsuzlukların kaynağı olarak PKK'yi göstermesi fikrine katılmadığımızı açıkça belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hani bize herkes diyor ya "Gerçekleri anlatın, hikâye anlatmayın", ben de hikâye olarak, hikâyelerden gerçekleri anlatmaya çalışacağım. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, kanunlarına, yönetmeliklerine, tüzüğüne göre işleyen bir resmî devlet okulunu düşünün. Van'da, Bingöl'de, Diyarbakır'da, İstanbul'da, İzmir'de, Antalya'da, herhangi bir Türkiye ilinde, bölgesel olarak Kürdistan ya da Türkiye metropolleri, farklı, nasıl isimlendirirseniz öyle ama Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir okulda, okulun bahçesinde, polis gözetimi varken birileri ilkokul çocuklarına uyuşturucu satabiliyorsa ve bunun da sorumluluğu PKK'ye yükleniyorsa burada büyük bir yanlış var. Evet, bahsettiğim olay böyle. Van'da da, İstanbul'da da, Antalya'da da, Diyarbakır'da da bizzat devletin polisleri kontrolünde, yargı mekanizmasının kontrolünde ilkokul çocuklarına eroin satılmasına, esrar satılmasına müsaade ediliyor. Ve hatta, geçenlerde Van'daki olayda gördünüz, polisler bizzat eroin nakliyatından alındılar.
Peki, yakalanmayanlara ne denecek? Kaç şebeke var bu işleyişte? Düşünün, hudut karakol birlikleri var. Van'ın Başkale, Özalp, Saray, Çaldıran, Hakkâri'nin Yüksekova, Şırnak'ın? Sınırlardan geçen çocuklar Roboski'deki gibi katledilebiliyor, bir bidon mazot için. Van'da Çaldıran'da bir çocuk, bir bidon mazot getirdi diye devletin ordusunun askeri tarafından katledilebiliyor ama aynı sınırdan bir kamyon yüküyle eroin İstanbul'a kadar gidebiliyor. Peki, bu eroin yüklü kamyonu yakalamayan asker sorumlu değil mi, yargı sorumlu değil mi? Başkale hâkim, savcıları, kendi araçlarında o numune olarak kullanılacak eroinleri ne yaptılar? Bununla ilgili nasıl bir soruşturma yürüdü? Bazı şeyleri eğri oturup doğru konuşmak lazım. Ben gençliğe, çocukluğa karşı arkadaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın duyarlılığını anlıyorum ama hangi sorun olursa olsun, gerçek manada tanımlanmayan, gerçekliğiyle bilinmeyen hiçbir sorunu çözebilmek mümkün değildir.
Yüksekova'dan bir kamyon eroin giriyor, İstanbul'dan çıkıyor ama Yüksekova'da bir çocuk, bir bidon mazot diye, kaçakçı diye katledilebiliyor. Oradan buraya geçerken, siz bir turist olarak bile Yüksekova'dan Tatvan Balaban'a kadar geldiğiniz zaman 11 defa arama noktasından geçiyorsunuz. Bu aramayı yapanlar PKK'nin gerillaları değil; bu aramayı yapanlar Türk ordusunun askerleri, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığına bağlı polisler ve oranın denetimini yapan yargı güçleri. Bazı şeyleri gerçek değerlendirmek lazım.
Üniversitelerde gençlere dönük yozlaştırma operasyonlarını herkes biliyor. Bakın, Kürdistan'da Kürt gençleri, Türk gençleriyle kol kola, omuz omuza, bu yozlaşıma karşı, fuhuşa, eroin bağımlılığına ve benzeri yozlaşımlara karşı yürüyor. Polis ne yapıyor? Dünyada bunun kadar güzel bir amaç var mı ki gençler eylem yapsın? Silah yok, şiddet yok ama "gençler yozlaştırılmasın, eroin batağına düşürülmesin, fuhuş batağına düşürülmesin diye yürüyüş yapılıyor, bu ülkenin -Sayın Başbakanın dediği gibi- demokrasi sınavından geçmiş polisleri o gençlere gaz bombası atıyor, kiminin gözünü çıkaracak belki Gezi Parkı'ndaki gibi. Daha önceden Ceylan Önkol -yüzlerce defa dile getirdik- bu ülkede askerin bombasıyla katledildi, Uğur Kaymaz devletin polisinin silahıyla, mermisiyle katledildi, üniversite öğrencileri hakeza ama eroin şebekelerinin bu Ankara'da diktiği gökdelenleri görmüyorsanız, onların ortaklarının kim olduğunu görmüyorsanız, bu sorunu çözebilmeniz mümkün değil. İstanbul'da kimlerin ortak olduğunu açıklayabilirsiniz, kim olursa olsun. Değerli arkadaşlar, kim olursa olsun -Samimi olmak lazım- kim olursa olsun? Bunun gelen zararının hepimizin çocuklarına, bu vatandaşın çocuklarına, gençlerine dönük bir zarar olduğunu görmek lazım.
Düşünün, İstanbul'da, demokrasi eylemi için çıkan insanlar, bir genç kızı, elindeki su şişesi bomba sayılıyor ama ta Afganistan'dan gelen eroin, eroin sanılıp alınmıyor. Peki, bunu görmezden gelen polis, bunu görmezden gelen vali, bunu görmezden gelen asayiş komutanlığı, bunu görmezden gelen hukuk sistemi sorumlu değil mi?
Hiç kimse, kusuru, kabahati, okulun bahçesinde torbacılık yapan diğer uç bağlantılara yüklemesin. Bizzat devlet kontrolünde Türkiye'de bir transit geçiş noktası var ve bundan da Türk, Kürt, Alevi, Laz, Çerkez, gençler, çocuklar zarar görüyor. Eğer çözüm, gerçek manada çözüm aranacaksa bu sorunun üzerine gerçek manada gidilir ve bu araştırma komisyonuna, bu araştırma önergesine herkes oy verir, gider.
Biz de bu araştırma önergesine olumlu oy vereceğiz ama içerik değerlendirmelerine karşı, karşıt görüşlerimizi belirttiğim şekilde ifade ederek.
Düşünün, hâlâ, iki yıldır Van'da depremin? Van konusuna geçiyorum tekrar çünkü dün, öbür gün kuralar çekildi, güya noter huzurunda. Ama kim çekti? Milletvekili çekti. Kimi çekti? Amcasının oğlunu çekti. Vali çekti. Kimi? Öbür milletvekilinin dayısının oğlunu çekti. Böyle bir kurayla kimseyi kandıramazsınız.
Düşünün, bir milletvekilinin 20 tane akrabasının 20'si de kuradan çıkıyor ama konteynerde kalan 200 aileden 7 kişiye kura çıkıyor. Matematiksel istatistik bilgisi olan insanlar bunun olasılık hesabını yapsın bakayım; 20 kişiden 20 çıkıyor, 200 kişiden 7 kişi çıkıyor. Siz zar atsanız bile bu kadar düşeş atamazsınız ama onların zarları hep düşeş geliyor.
İşte, yüz yıldır devam eden Zilan katliamı bu depremden bu yana devam edip geliyor. Bu hafta da bizzat bu devletin güçlerinin yapmış olduğu bir jenosidin, bir soykırımın, bir katliamın yıl dönümünün başlangıcı, aylarca süren ve on binlerce Kürt'ün sadece ve sadece Kürt olduğu için katledildiği Zilan katliamının yıl dönümü. Bu hafta sonu gene, Erciş halkıyla beraber Zilan katliamının şehitlerini anmak üzere Zilan Deresi'nde birlikte olacağız ve Zilan'da hâlâ yankılanan tek ağıt var. Çok büyük bir çelişkidir, insanlar halaylarında bile Zilan için yaktıkları ağıtlarla halay çekiyorlar. İnsanlar halaylarında bile Zilan için yaktıkları ağıtlarla halay çekiyorlar ve o ağıt nedir, biliyor musunuz? "?" (x) Bunun şarkısını, bunun melodisini söyleyerek insanlar Zilan'da akan kanın, Zilan'da yitip giden canların ağıdını hâlen düğünlerinde, yaslarında dile getiriyorlar ama bu konularla ilgili, bu ülkede devletin güçlerinin kontrolüyle ilgili samimi bir şeffaf uygulamaya gidilmesi lazım. Bir slogan attı diye bir genç kafasından vurulabiliyorsa, 1 ton eroin satan kişiye bu ülkenin sunmuş olduğu lütufların çelişkisini görmek lazım ve Zilan'ı da unutmadık, katledilen çocuklarımızı, gençlerimizi de unutmadık, unutmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu ülkede özgürlük ve eşitlik doğrultusunda, insanlık onuruna yaraşır bir düzen için her şekilde duyarlı girişimi destekleyeceğiz.