| Konu: | YARGI HİZMETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (S. SAYISI 475) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 26.06.2013 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
475 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde partim Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum ama öncelikle, tasarıyı değerlendirmeye geçmeden önce gündemimizdeki bazı konularla ilgili görüşlerimi sunmak istiyorum.
Bu çiçekleri getirmemin nedeni; Taksim'de 22 Haziranda insanlar, Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında ölen insanlarımızı, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük ve polis memuru Mustafa Sarı'yı anmak adına o gün 19.00'da orada toplandılar. Ellerinde hepsinin de karanfiller vardı. Bu karanfiller gördüğünüz gibi arkadaşlar hiçbir şekilde şiddet niteliğinde bir şeyi içermiyor. Bunlar, hepimizin de bildiği gibi aslında barışın ve belki de hüznün simgesi. İnsanlar orada bu duygularını dile getirmek, saygıyla o insanları anmak ve Gezi Parkı'ndaki olaylardan dolayı yaşamlarını kaybeden insanları orada yeniden anmak üzere bulunuyorlardı. Ama ne yazık ki bakın, o gün, 22 Haziran 2013 tarihinde hiçbir taşkınlık yapılmadığı hâlde, insanlar hiçbir şekilde bir yerde, ne polise ne çevredeki binalara ne de oradaki başka bir yerde herhangi bir taşkınlık yapmadıkları hâlde polis orada aynen şöyle söyledi: "Halka ait alanı işgal ediyorsunuz, alanı boşaltın." Şimdi, oradaki insanlar halk değil miydi? Halktan kasıt nedir? Barışçıl bir şekilde orada, acı içinde olan insanları anmak için eğer bulunuyorlarsa o insanlara hoşgörü gösterilemez miydi? Oradaki taleplerini, özgürlük taleplerini, demokrasi taleplerini ve bu ülkede artık diktatörlükle yönetilmek istemediklerine dair taleplerini dile getiriyorlarsa bu en doğal hakları değil mi? Biraz önce Sayın Bakan dedi ki: "Şiddet içermeyen her türlü görüş beyan edilebilir." Karanfillerle orada gösteri yapmak şiddet içeren bir olay mıydı da polis orada önce tazyikli suyla, ardından TOMA'dan sıktığı gazlarla, ardından coplarla saldırdı? Kadınlar vardı, çocuklar vardı, yaşlı insanlar vardı; engelli insanlar vardı, onların hepsine de saldırıldı. Çünkü o gün insanlar bir anma toplantısı olacak diye, herhangi bir saldırı olmayacak düşüncesiyle gittiler, çocuklarıyla gittiler ve o çocuklarıyla beraber o gaza, o şiddete, orantısız ve hukuk dışı polis şiddetine maruz kaldılar. İşte o nedenle bu insanlar susmuyorlar, işte o nedenle bu gençliği susturamıyorsunuz, o nedenle bu halk hareketini engelleyemiyorsunuz. Böylesine en masum gösterilere bile gaz, su sıkıyorsanız, copla saldırıyorsa polis, "Bunun talimatını da ben verdim." diyorsa eğer Başbakan, işte o zaman insanlar susmazlar, susturamazsınız, susturamayacaksınız.
Bir konudan daha bahsetmek istiyorum: Ethem Sarısülük'ü öldüren polis dün serbest bırakıldı, adli kontrole tabi tutularak serbest bırakıldı. Gerekçesi şu, hâkimin gerekçesini de okudum, avukat arkadaştan aldım: Meşru müdafaa sınırları içerisinde kalabilirmiş. Eğer sizler de baktıysanız, kamuoyuna yansıyan videolara baktıysanız amir -eğer zahmet edip de okursanız bu dosyayı- aynen şöyle söylüyor: "Ben polislerin geri çekilmesi konusunda talimat verdim ve geri çekilmeleri konusunda her türlü önlemi de aldım." Ama bu polis, Ethem Sarısülük'ü öldüren polis, amirin çekilme talimatına uymaksızın kalkanını yere bırakıyor ve gidiyor göstericilerin üzerine doğru; yerde yatmakta olan, tazyikli su ve gaz sonucunda yere yatmış durumda olan göstericiyi tekmelemeye başlıyor. Bunun üzerine oradaki insanlar tepki gösteriyorlar ve polisin arkasında en ufak bir engel yok -videoları izlerseniz- gidebilecek durumda, orada göstericiler eğer onun üzerine doğru geliyorsa kaçabilecek durumda. Bunu yapmıyor, geri çekilmiyor, amirinin emrini de dinlemiyor ve ondan sonra silahını çekiyor ve ateşliyor. Oradaki video kasetlerine bakarsanız herhangi bir şekilde eline taş gelmiş falan da değil, havaya doğru falan da ateş etmiş değil. Doğrudan doğruya, kinle ve nefretle, yaratılan kin ve nefret ortamından dolayı hedef gözeterek Ethem Sarısülük'e karşı silahını sıkıyor ve ölümüne neden oluyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Dilek Hanım, yargının alanına müdahale ediyorsun bak. Yargının kararına müdahale etme.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, eğer buna "meşru müdafaa" dersek, meşru müdafaanın sınırlarının hepimiz ne olduğunu biliyoruz. Başka türlü kurtulamayacaksa eğer yani bir de üstelik bu polis memuruysa, havaya ateş etmek yerine yani insanların üzerine doğru ateş ediyorsa, bunu bilinçli olarak yapıyorsa bu kasten adam öldürmektir. Bunun adına "meşru müdafaa" diyemezsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yargılamayla ilgili konuşmanız doğru mu?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bundan sonraki aşamalarda? Bülent Arınç bu konuda dedi ki: "Meşru müdafaa sınırları içinde kaldı." Bülent Arınç söyleyince yargıya müdahale olmuyor, biz söyleyince yargıya müdahale oluyor arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - O da müdahale.
RECEP ÖZEL (Isparta) - O da müdahale.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Biraz objektif olmanızı tavsiye ediyorum size. Bundan sonra bu şekilde kararlar verildiği takdirde, siyasallaştırmış olduğunuz yargı tarafından bu kararlar verildiği takdirde, artık her polis "Ben, önüme çıkan, kafamı kızdıran ya da sinir olduğum insanları öldürebilirim." kanaatine kapılacak ve bundan sonra, siz, gösterilerdeki polisin şiddetini, silahla ateş etmesini asla engelleyemeyeceksiniz. Bundan sonraki süreçte biz bunu yaşayacağımızdan korkuyoruz ve bu polisin yeniden tutuklanması gerektiğini, kasten adam öldürmekten yargılanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, ancak bu şekilde engellenebilir. "Sorumlularla ilgili soruşturma açacağım." diye uydurma bir şekilde insanları teskin ederek değil, gerçekten gereğini yaparak, bu yargının üzerindeki elinizi çekerek ancak bu şiddet eylemlerine engel olabilirsiniz.
Bunun yanında bir de şunu söylemek istiyorum: Bir de bu Gezi Parkı olaylarından sonra, halk hareketlerine hâkim olamadığınız için, bu kendiliğinden gelişen ve diktatörlük hareketine karşı, Tayyip Erdoğan'ın baskıcı sistemine karşı gelişen halk hareketini engelleyemediğiniz için "Bunun arkasında faiz lobisi, bunun arkasında Cumhuriyet Halk Partisi vardır." sözlerini söylediniz ve ardından da Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılması gerektiğini, Sayın Cemil Çiçek, bu Meclisin Başkanı olan Sayın Cemil Çiçek, Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılabileceğini ima etti, Sayın Başbakan aynı şeyi yaptı ve Melih Gökçek, Ankara Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinin kapatılması konusunda kampanyalar açtı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Komisyona gelmediniz, kanunla ilgili konuşamazsınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bu, nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Bu nasıl bir yaklaşımdır? Bunu şiddetle protesto ediyoruz. Hiç kimsenin gücü yetmez, Cumhuriyet Halk Partisi gibi bu ülkenin kurucu felsefesini oluşturan, bu ülkenin kurucu hamurunda yeri olan Cumhuriyet Halk Partisini kapatmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Bir kere, böylesi bir şeye asla tevessül etmemeniz ve ağzınıza dahi almamanız gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun yerine, kapatılması gereken, eğer kapatılıyorsa, kapatılması gerekecekse bu kadar şiddet eylemine neden olan AKP kapatılmalıdır aksine.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Komisyona katılmadınız, kanunla ilgili bir şey konuşamazsın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bunun yanında, bir de önümüzdeki günlerde 2 Temmuz Sivas katliamının 20'nci yıl dönümünün anma etkinlikleri var. 2 Temmuz 1993'te, orada, Madımak Oteli'nde, insanlar sadece düşüncelerinden dolayı ya da mensup oldukları dinî anlayıştan dolayı orada yakıldılar, diri diri yakıldılar orada, 35 can.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kim vardı iktidarda?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bu 35 canın hesabı? Gerçek yaptıranları ne yazık ki ortaya çıkmadı. O Madımak Oteli ne yazık ki müze hâline dönüştürülmedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) - İktidarda siz vardınız ya.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bu nedenle, bakın, bu karanfillerin bir nedeni de bu, orada 35 can öldü ve bunların hesabı sorulmadı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - İktidarda siz vardınız o zaman.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bunun hesabının sorulmamasının, zaman aşımına uğramasının aslında nedenleri de AKP iktidarıdır, bunu söylemek istiyorum. Başbakan, bu ülkede, Sivas'taki gibi olayların olması için neredeyse uğraşıyor, insanları Alevi-Sünni diye ayırıyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Dilek Hanım, kanun neydi?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?insanları "yüzde 50 benden yana ve diğerleri" diye ayırıyor, Kürt-Türk diye ayırıyor, Başbakan bu ayrımı yapıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bunların hepsini tersten söylüyorsunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Başbakanın bu tahrik etmesi sonucunda, bakın, Rize'de Gezi olayları başladığında bir olay yaşandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Biz birleştiriyoruz, sen ayırıyorsun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Atatürkçü Düşünce Derneğindeki insanlar Rize'de bir basın toplantısı yapmak istediklerinden dolayı orada linç girişimine tabi tutuldular, altı buçuk saat boyunca dernek binalarında mahsur kaldı o insanlar. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ilçe başkanımızla, grup başkan vekillerimizle ve Genel Başkanımızla o olaya müdahale etmeseydik, valiyle gerçekten görüşülmesi gerektiği gibi sert bir üslupla görüşülmemiş olsaydı? 30 tane polisle bin tane insanın durdurulabileceğini iddia ediyordu vali, bunu biz engelledik. Bakın, bu türden şeylere girdiğiniz zaman, insanları tahrik ettiğiniz zaman başımıza neler gelebileceğini görmenizi istiyoruz. Bir daha, biz, 2 Temmuzdaki gibi olayların asla yaşanmasını istemiyoruz ve bu ülkede, bu ülkenin bir kısmında "Kuzey Kürdistan" denilerek ayrı bir bölge oluşturulması?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?konusunda ya da yeni bir polis teşkilatı oluşturuluyormuş gibi Cizre'de, bu türden?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dilek Hanım, "Şiddete karşıyız." diyemiyorsun ama.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?bu ülkedeki barış ortamını işte o zaman yok edeceksiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - "CHP olarak şiddeti savunmuyoruz." diyemiyorsun. Niye diyemiyorsun?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Dilek Hanım, gülleri koparmasaydın daha iyiydi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Bu çiçekleri, Taksim Gezi Parkı olaylarında ölen 4 insanımıza, şehidimize ve 35 canımıza, Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te katledilen 35 canımıza?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi, bugün akşam haberlerde yer alacaksın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?saygı adına burada bırakıyorum. Umarım, bu çiçekler size vicdanınızın sesini hatırlatır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)