GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:103
Tarih:08.05.2012

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, çok değerli üyeler; ben de şahsım adına, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Benden önceki hatiplerin de dile getirdiği gibi, bu yasa, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının oy kullanabilmeleri için, genel seçimlerde oy kullanabilmeleri için yapılmış olan bir düzenleme. Bugün, adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin güncel verilerine göre, arkadaşlar, dünya genelinde 155 ülkede 5 milyon civarında Türk vatandaşı yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının verilerine göre ise bu vatandaşlarımızın yaklaşık 4 milyonu Avrupa Birliği ülkelerinde, 300 bini Kuzey Amerika'da, 200 bini Orta Doğu'da, 150 bini de Avustralya'da yaşıyor. Özellikle 1960'lı yıllardan sonra, hepinizin bildiği gibi, Batı Avrupa ülkelerinde yaşanan yoğun sanayi üretiminin sonucunda Türk vatandaşlarının Türkiye dışına gitmeleri ve yerleşmeleri söz konusu olmuştur.

Tabii değerli arkadaşlar, ilk etapta Türkiye'den ayrılan Türk vatandaşlarımız, oralarda çalışmak ve belli süre sonra Türkiye'ye geri dönmek amacıyla hareket etmişler. Ancak, sayın milletvekilleri, geçen sürede vatandaşlarımızın fikri değişmiş, yurt dışına gidenlerin önemli bir kısmı yurt dışına yerleşip orada iş kuran insanlar hâline gelmişler. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde bugün dördüncü nesil Türk vatandaşlarımızın olduğu hepimizin malumu.

Tabii, özellikle Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın en önemli istemlerinden bir tanesi seçimlerde oy kullanmaktı. Gerçekten de, üç hafta önce ben de Almanya'da bulundum bir vesileyle, oradaki vatandaşlarımızla sohbet ederken bu konu gündeme geldi. "Bütün resmî işlerimizi Avrupa'da yapabiliyoruz ancak her nedense, iş oy kullanmaya gelince biz bunu gerçekleştiremiyoruz." diye bir serzenişleri vardı. Gerçekten de oradaki vatandaşlarımızın ben oy kullanma noktasında son derece hevesli olduklarını gördüm. Bu da bana şu intibayı edinmemi sağladı: Eğer gerçekten bu yasa sonrasında Avrupa'daki vatandaşlarımız yerlerinde oy kullandıklarında, tahmin ediyorum, Türkiye'deki seçmenden daha yüksek bir katılım olacağı, en azından ilk seçimler itibarıyla, ortaya çıkmaktadır.

Az önce temel kanunun bütünü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimizi açıklayan Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan değindiler, "Biz esas itibarıyla bu yasanın çıkmasından rahatsız değiliz ancak belli konularda çekincelerimiz, şerhlerimiz var." dediler. Eğer bunlarla ilgili de -birazdan görüşmeler yapılacak birinci bölüm ve ikinci bölüm olarak- düşüncelerimiz alınırsa, gerçekten hep birlikte önemli bir yasayı çıkartmış oluruz, önemli bir eksikliği dile getirmiş, gidermiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, tasarının 5'inci maddesi gerçekten önemli çünkü biz seçimleri bugüne kadar hep yargı gözetiminde yaptık. İlçe seçim kurulu başkanları hâkim, il seçim kurulu üyelerinin 3'ü de hâkim, Yüksek Seçim Kurulundaki üyelerimizin tamamı yüksek yargıç yani "Seçimlerde adaleti sağlayalım, kimsenin hakkını yemeyelim." düşüncesiyle böyle bir sistem oturmuş Türkiye'de. Bugüne kadar da eksikleri olmasına rağmen önemli ölçüde başarılı olmuş ancak 5'inci maddede bazı hususlarla ilgili Dışişleri Bakanlığına takdir yetkisi verilerek -ki Dışişleri Bakanlığı, malumunuz, yürütmenin organlarından bir tanesi- seçimlere yürütmenin doğrudan müdahil olma şansı ve imkânı tanınmış. Bu da bizim seçim kanunumuzun özüne aykırı, Anayasa'ya da aykırı. Eğer bu, bu şekilde geçerse ben seçimlerin tarafsızlığına bugünden gölge düşürüleceği uyarısında bulunmak istiyorum sizlere.

Tasarının 6'ncı maddesinde seçim süresinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından kısaltılabilmesi ve en çok oyu alan üç partinin temsilcilerinin seçim kurullarında bulunabilmesi düzenlenmiş. Biz, Yüksek Seçim Kurulunun süreye ilişkin oynama yetkisinin olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Yine, en fazla oy alan üç siyasi partinin değil, en fazla oy alan beş siyasi partinin -ki ilçe seçim kurullarında bu böyledir- o seçim kurullarında yer almasının daha adil olacağı kanaatindeyiz.

Tasarının 8'inci maddesi gerçekten çok önemli. Bakın, 8'inci maddesiyle gizli gizli değil, açık açık bir af çıkarıyorsunuz belli bir konuda. Seçim kanunumuzda eskiden bu süre iki yıldı yani seçim döneminde işlenen suçlarla ilgili iki yıl içerisinde kovuşturmaya başlanması gerekiyordu. Şimdi siz bunu altı aya düşürüyorsunuz. Neden altı aya düşürdüğünüz aslında belli. En son yapılan 12 Haziran seçimlerinin üzerinden daha bir yıl geçmedi. İki yılın geçmesine bir yıldan daha fazla zaman var. Şimdi siz bu süreyi altı aya düşürerek 2011 seçimlerinde yapılmış olan usulsüzlüklerin, 2011 seçimlerinde usulsüzlük yapmış olanların açıkça korunmasını sağlıyorsunuz. Bu konuyla ilgili, 2011 seçimleriyle ilgili Türkiye genelinde açılmış davalar var, bu davaların da önemli bir kısmının düşmesini sağlayacaksınız. Bu, açıkça Unakıtan afları gibi bir yasal düzenleme arkadaşlar. Bilmiyorum bunlarla kimi veya kimleri korumak istiyorsunuz? Ama bundan yararlanacak insanlara -bu yasa çıktıktan sonra- baktığımızda önemli bir kısmının AKP'li olduğunu da göreceksiniz. Ben bunu iddia ediyorum ve yasa çıktıktan sonra bu konuda gelip sizlere de bu bilgileri vereceğim.

Değerli arkadaşlar, tabii, bir konu daha var, seçme hakkı muhakkak önemli ancak bir de seçme hakkına paralel olarak seçilme hakkı var. Ben seçilme hakkı konusunda daha dikkatli davranmamız gerekir diye düşünüyorum.

Arkadaşlar, bakın, Vatandaşlık Kanunu ile ilgili de az önce değerlendirmeler yapıldı. Bunlardan bir tanesi bizim açımızdan ve sizler açısından son derece önemli. Bir başka ülke vatandaşlığını iktisap etmiş olanların Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda yeri olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Burada hep tartışıldı: "Efendim, işte, Devlet Bakanı Egemen Bağış aynı zamanda Amerikan vatandaşı mı?", "Sayın Mehmet Şimşek aynı zamanda İngiliz vatandaşı mı?"

Biz "Sayın milletvekilimiz Amerikan vatandaşlığına geçerken Amerikan ulusunun menfaatlerini koruyacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etti mi, etmedi mi?" bunlar hep tartışıldı.

Hatta, arkadaşlar, somut bir olay da yaşandı burada 1999'da, hatırlıyorsunuz, bunu yeniden gündeme getirmek istiyorum, Sayın Merve Safa Kavakçı ile ilgili konu. Bu konuyu niçin burada gündeme getiriyorum? Bakın, geçtiğimiz aylarda Merve Safa Kavakçı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına bir dilekçe verdi avukatı aracılığıyla, "Ben milletvekili seçildim. Ondan sonra, benim milletvekilliğimi bir şekilde düşürdüler. Ben, şimdi -üç yıl sekiz ay o Parlamento görev yaptı- üç yıl sekiz aylık maaşımı istiyorum. Yetmez, ben bu arada emekliliğe hak kazandım, emeklilikle ilgili haklarımın tamamını istiyorum. Hem de yasal faiziyle istiyorum." diyor.

Peki, arkadaşlar, ben sizlerin hafızasını tazelemek bakımından Merve Safa Kavakçı'nın niçin milletvekilliğinin düştüğünü hatırlatmak istiyorum: Bazılarının anlattığı gibi türbanından veya baş örtüsünden dolayı değil, Merve Safa Kavakçı'nın Mart 1999'da Dallas'ta yemin ederek Amerikan vatandaşı olması ve bunu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinden gizlemesinden dolayı 13 Mayıs 1999'da vatandaşlığı düşürüldü. Biliyorsunuz, Milletvekili Seçim Kanunu'nda milletvekili seçilebilmek için başvuru tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve başka ülke vatandaşıysa da Bakanlar Kurulu izniyle bunu sağlamış olmak gerekir. Merve Safa Kavakçı bunu sağlamadığı için vatandaşlığı düşürüldü, buna karşın yargı yoluna gitti. Yargı dedi ki: "Hayır, bu yapılan işlem doğrudur, usule ve yasalara, mevzuatımıza uygundur." Yine Meclisten özlük haklarını istedi, Meclis Başkanlığı bunu reddetti, bunu da yargıya taşıdı Merve Safa Kavakçı ve bunun sonucunda yargı kararıyla böyle bir hakkının olmadığı da ortaya çıktı. Bugün aynı kişi "Ben yeniden Türk vatandaşlığını kazandım." düşüncesiyle, iddiasıyla yine haklarını talep ediyor. Önümüzdeki günlerde ben Başkanlık Divanı tarafından bu taleplerin de kabul edilmeyeceğini, kabul görmeyeceğini düşünüyorum.

Ancak, değerli arkadaşlar, bakınız bir başka ülke vatandaşlığını da aynı zamanda iktisap etmiş kişi, hatta başka bir ülkenin hakkını hukukunu her şeyden üstün tutacağına dair namusu ve şerefi üzerine söz vermiş kişiler Türkiye Cumhuriyeti milletvekilliğini yapmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Yarın o ülkeyle Türkiye Cumhuriyeti arasında herhangi bir uyuşmazlık çıktığında arkadaşlar, çifte vatandaş olan ve hatta o ülkenin vatandaşlığını kazanırken o ülkenin hakkını hukukunu çok üstün tutacağına dair yemin etmiş olan bir sayın milletvekilinin, hatta bir sayın bakanın o iki ülke arasındaki uyumsuzlukta ne yönde tavır alacağını dahi bilemeyiz.

İşte ben o yüzden bu konuda da ayrı bir düzenleme yapılıp, artık, Merve Safa Kavakçı gibi çifte vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda milletvekilliği yapabilmelerinin, hatta bakan olabilmelerinin önüne bugünden geçelim diyorum. Ben bu konuda bir yasa teklifi de verdim. Eğer sizler de buna sahip çıkarsanız zannediyorum bundan sonra baş ağrıtan konular gündeme gelmez diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.