GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ İHSAN ÖZKES VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE AKP HÜKÛMETİNİN GEZİ PARKI EYLEMLERİ SIRASINDA SÖYLEM VE YAKLAŞIMLARINDA DİNÎ SEMBOLLERİ KENDİ POLİTİKALARINA UYDURMAYA ÇALIŞARAK DİNİ İSTİSMAR ETMELERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 11/6/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:126
Tarih:27.06.2013

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Meclis kürsüsünün siyasal tabana mesajlar veren, kutuplaştıran bir platform olarak kullanılmasından gerçekten hicap duyuyoruz. Bu Meclis kürsüsü, bu halkın, 76 milyonun sorunlarının burada gündemleştiği, çözümlerin tartışıldığı bir kürsü olmalı düşüncesindeyiz ancak görüyoruz ki burada daha çok kendi parti tabanına mesaj verme kaygısı ön plana çıkıyor. Bu tutumu çok doğru bulmuyoruz.

Ben, tabii, verilen önerge üzerine görüşlerimi dile getireceğim ancak iki gündür çözüm sürecine karşı olanlar, ellerinde Cizre'yle ilgili  bazı fotoğraflar, burada durmadan çözüm sürecine yönelik birtakım söylemler geliştiriyorlar. Bununla ilgili herhâlde bir açıklama yapmamız gerekecek.

Şimdi, biz bu fotoğraflar ilk açıklandığı günden itibaren Eş Genel Başkanımız aracılığıyla bir açıklama yaptık. Bu fotoğrafların çözüm sürecinin ruhuna uygun olmadığını, lokal bir olay olduğunu, BDP gençliğiyle herhangi bir ilgisinin olmadığını, Kürt siyasi hareketinin herhangi bir örgütlü yapısıyla ilgisinin olmadığını, bu olayı soruşturduğumuzu, araştırma ve inceleme sonucunda da kamuoyuna açıklama yapacağımızı ifade ettik.

Şimdi, Cizre'de bir mahallede, örgütlü bir kurum içerisinde olmayan 40-50 genç bir araya gelmiş. Yaptıkları tek şey, tek tip tişört giymişler, ellerde silah yok, teçhizat yok yani "paralel ordu", "paralel asayiş kuvveti" denecek hiçbir şey yok, böylesi bir fotoğraf basına servis edilmiş ve bunun üzerinden, o gün bu gündür "Ayrı bir ordu kuruldu, ayrı bir asayiş kuvveti kuruldu, devlet bölündü." hikâyeleri anlatılıyor.

Bakın, Cizre'deki gerçek fotoğrafı biz size söyleyelim. Çözüm süreci başladıktan sonra Cizre'deki gerçek fotoğraf şudur: Karşı karşıya gelen asker ve gerillanın yaşamını yitirmemesi için tam üç gün boyunca Cizre halkı dağlarda yatmıştır. Bu fotoğrafı ellerinde taşıyanlar, kaç gündür Cizre halkını burada tartıştıranlar sıcak yataklarında uyurken, Cizre halkı, tek bir asker yaşamını yitirmesin diye, tek bir gerilla yaşamını yitirmesin diye üç gün boyunca dağlarda yatıp kalkmıştır. Cizre halkı, bu düzeyde çözüme, bu düzeyde barışa sahip çıkan bir halktır.

Yine, iki gün önce Cizre'ye giden TÜSİAD heyetinin yapmış olduğu görüşmeleri hepiniz izlediniz. İlk defa, otuz yıldır ilk defa, çözüm sürecinin sağlamış olduğu barış zemininden dolayı bu ülkenin iş adamları, bu ülkenin girişim yapan yatırımcıları Cizre'ye gidip "Biz buraya ekonomik yatırım, kalkınma projeleri ve istihdamla gelmek istiyoruz." dediler ve Cizre halkı bu giden heyetleri büyük bir coşkuyla, büyük bir heyecanla, büyük bir misafirperverlikle karşıladı. Cizre'deki büyük fotoğraf budur. Cizre'nin bir mahallesindeki lokal bir fotoğraf üzerinden çözüm sürecini sabote etmenin arkasında başka bir niyet aranmalıdır.

Bakın, kaç gündür PKK'yle ilgili işte "Asayiş kuvveti kuruyorlar." diyorlar. KCK Yürütme Konseyinin en tepesinden açıklama gelmiş, Zeki Şengali şöyle diyor Cizre'deki tabloyla ilgili: "Biz, sürecin ruhuna uygun hareket ediyoruz. Bizim Cizre'de herhangi kontrol noktamız yoktur. Bazı gençler birtakım şeyler yapmış olabilir ancak bunların uzaktan yakından PKK'yle hiçbir ilişkisi yoktur."

Daha önce de -biliyorsunuz- 1 Mayıs gösterilerinde farklı etkinliklerde gençler kendi inisiyatifleriyle askerî üniformalar giyip askerî düzende yürüyüşler yapıyorlardı. Bu kadar kıyamet koparıldığına hiç tanıklık ettiniz mi? Niye şimdi Cizre'de bu kadar kıyamet koparılıyor? Çünkü dert farklı, kaygı farklı, yürüyen süreçle ilgili  kaygı farklı. Altı aydır bu ülkede gençlerin kanı akmıyor, altı aydır tek bir gencin cenazesi toprağa düşmedi. Bundan daha değerli bir şey var mı? Bu Meclisin otuz yıllık tarihindeki en değerli çalışma, bu altı aylık süreç içerisinde gençlerin hayatına mal olacak birtakım gelişmelerin önüne geçmektir. Temennimiz odur ki bu altı ayı altmış ay yapalım, altı yıl yapalım, altmış yıl yapalım. Bu ülkede artık kan akmasından, bu ülkede anaların gözyaşı dökmesinden herkesin rahatsız olması gerekiyor.

EŞREF TAŞ (Bingöl) - Ebedî yapalım.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tabii, bu Gezi Parkı'yla ilgili de birkaç hususa değinmek istiyorum yani gaz, su, tazyikli su, ilaçlı su, ölüm, kan, gözyaşı, bütün bu hengâmeler içerisinde gözden kaçan şeyler oldu. Gezi Parkı'nda bu direnişin başlangıç talepleri şu anda bu Mecliste tartışılmıyor. Bu, yanlış olan bir tutumdur.

Bakın, Gezi Parkı'ndaki başlangıç talepleri şunlardır: Birincisi, ekolojik duyarlılık. Hangi projeyi yaparsanız yapın, kentle ilgili hangi kararları alırsanız alın, bir, emek sömürüsü; iki, ekolojik talan hepimiz için kısıtlayıcı bir kriter olsun. Gezi Parkı'nın başlangıç taleplerinden en önemlisi budur. İkincisi, halkın, karar alma süreçlerine katılma isteğidir. "Katılımcı demokrasi" dediğimiz, halka dayanan demokrasinin ta kendisidir Gezi'deki talep. Üçüncüsü, özgürlüklerin genişletilmesidir. Dördüncüsü, yerinden yönetimin artık hayata geçmesiyle ilgili taleptir.

Burada Gezi Parkı'yla ilgili bir aydır neredeyse konuşan hatiplerin tamamı bu talepleri buradan dile getirmiyorlar. Bu taleplerin tamamını, Barış ve Demokrasi Partisi, Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sunduğu anayasa taslağında formüle etmiş. Bunlar, bütün Türkiye'nin, bütün Türkiye halklarının talepleri olarak zaten uzun süredir tarafımızdan bu Meclisin gündemine getirilmeye çalışılan talepler. Bu Meclisin yapması gereken şey, bu kürsüde kavga etmek değil, "Bu taleplerin hayata geçirilmesi noktasında yapıcı olarak ne yapabiliriz, sokağın tansiyonunu nasıl düşürebiliriz, Türkiye'de bu kutuplaşmanın, bu ayrımcı yaklaşımın önüne nasıl geçebiliriz?" olmalıdır.

Biz, Gezi Parkı direnişi boyunca polisin orantısız müdahalesini burada defalarca eleştirdik. AK PARTİ yetkilileri buraya çıkıp "Bununla ilgili bir düzenlemeyi biz bu Meclise getireceğiz." diyebilmelidirler. Ethem Sarısülük'ün 3 metre öteden vurulup yaşamını yitirmesi hiçbir milletvekilinin savunacağı bir şey değildir, hele hele onu vuran polisin tahliye edilmesi, onun yanında ilk müdahaleyi yapanların cezaevine gönderilmesi hiç kimsenin kabul edebileceği bir durum değildir. Burada siyasi birtakım mesajlar uğruna, hakikatleri hiç kimsenin ters yüz etmemesi gerekiyor.

Bakın, bu Gezi Parkı direnişi de şunu ortaya çıkarmıştır: Türkiye'de acil bir demokratikleşmeye ihtiyaç vardır. Türkiye'de hızla bu demokratikleşmenin önünü açacak bir demokratik reform paketine ihtiyaç vardır. Bu paketi buraya getirdiğiniz zaman, bir, Türkiye sokaklarındaki halkın sesine kulak vermiş olduğunuzu bütün dünyaya göstermiş olursunuz. İki, yürüyen çözüm sürecine katkı sağlamak için bundan daha önemli, bundan daha ileri bir adım olamaz. Üç, özellikle bu Gezi Parkı direnişi boyunca ortaya koymuş olduğunuz polis devleti fotoğrafını -deyim yerindeyse- devlet şiddetini meşrulaştırmaya çalışan fotoğrafınızı temize çekme şansına sahip olursunuz. O nedenle, burada kısır tartışmalar yapmak yerine, demokratik bir reform paketini getirmekle AK PARTİ Grubu, AK PARTİ Hükûmeti mutlaka bir gündem işletmelidir.

Birkaç gün sonra bu Meclisi tatil ederseniz, bu halkın sesine kulak vermemiş olursunuz. Bu Meclisin tatil yapacak zamanı yok. Tarihî bir süreçten geçiyoruz, tarihî bir kavşaktan geçiyoruz. Yanı başımızda yangınlar var, Orta Doğu yanıyor, içimizde kaynayan bir kazan var. Bu ortamda, Meclis hiçbir şey olmamış gibi tatil yaparsa, milletvekilleri "Biz çok çalıştık, tatil yapacağız." derlerse, o zaman tarihî bir fırsatı ıskalamış oluruz. Bu tatili yaz tatili olarak değil, demokratikleşmeyle ilgili fedakârlık yapılması gereken bir tatil olarak ele almalısınız. İşte, dün, Akil İnsanlar Komisyonu 76 milyonu dolaşarak raporları sundular. Hükûmetin yaptığı bir çalışmanın olduğu bilgisini biliyoruz, içeriğini bilmiyoruz ama bir çalışma yapılıyor. Partimizin sunmuş olduğu öneriler var. Cumhuriyet Halk Partisinin demokratikleşmeyle ilgili ortaya koymuş olduğu öneriler var. Gelin, ortak çalışma grupları kuralım, ortak komisyonlar kuralım, bu ülkede 76 milyonun demokratik bir geleceği için ne yapacağız üzerine tartışmalarımızı yürütelim ve bu Meclisten çözüm çıkaralım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)