GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476)
Yasama Yılı:3
Birleşim:127
Tarih:01.07.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Plan hazırlama süreci, bizim açımızdan en az plan kadar önemlidir. Bugün, burada, bir konuşmacımız, planın hazırlama sürecine yönelik bir eleştiride bulundu, "İster 3 kişi ister 5 kişi, kimlerle çalıştınız bilemiyorum ama böyle bir plan, böyle bir yaklaşım olmaz." şeklinde bir ifadede bulundu. Bizim açımızdan son derece önemli. Neden önemli? Biz bu planın tüm toplum tarafından sahiplenilmesini istiyoruz; yine, biz bu planın tüm bürokratlar tarafından sahiplenilmesini istiyoruz; yine, biz bu planın tüm siyasetçiler tarafından sahiplenilmesini istiyoruz. O nedenledir ki ilk kez -bakın, bu, Onuncu Plan'ımız- bir planda yerel düzeyde çalışmalar yapıldı, yerelin öncelikleri belirlendi, 81 ilin katılımı sağlandı. Bu katılımlara, bu çalışmalara kimler katıldı? Baktığımız zaman, baroların katıldığını görüyoruz, işveren temsilcilerinin katıldığını görüyoruz, sendika temsilcilerinin katıldığını görüyoruz, yerel yönetimlerin, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının, özel kesim temsilcilerinin bu plan çalışmalarına katıldığını görüyoruz. Bu, merkezî düzeydeki katılımın açılımı.

Peki, yerel düzeyde nasıl bir çalışma sağlandı? 81 ilden bu planın hedeflerine yönelik, amaçlarına yönelik ve önümüzdeki dönemde nasıl bir Türkiye istediklerine yönelik, nasıl bir bölge, nasıl bir il istediklerine yönelik çalışmalar yapıldı, sorunlar tartışıldı, öncelikler ortaya konuldu, belki binlerce sayfalık doküman Kalkınma Bakanlığımıza iletildi ve bu yapılan çalışmalar birer birer değerlendirildi ve plana yansıması gereken hususlar aktarıldı.

Ben huzurunuzda, başta Kalkınma Bakanımız olmak üzere, tüm Kalkınma Bakanlığı bürokratlarına, bakanlıklarımıza, yine bu plana katkı sağlayan 10 binin üzerindeki vatandaşımıza çok teşekkür etmek istiyorum. Böyle bir plan süreci ilk kez yaşandı. Geçmişte özel ihtisas komisyonları toplanıyor idi. Bu komisyonlar sektörlere ait öncelikleri belirleyip plana yansıması gereken hususları tespit ediyorlar idi ama buna ilave olarak -dediğim gibi- ilk kez yerelden katılım sağlanmıştır ve yerelin öncelikleri plana yansıtılmıştır.

Değerli arkadaşlar, ikinci önemli husus: Yine "Böyle bir dönemde planın ne anlamı var?" şeklinde bir yaklaşım söz konusu oldu. Bu konuya müsaade ederseniz değinmek istiyorum. Evet, belirsizliklerin oldukça yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz. Küresel kriz hâlen varlığını sürdürüyor. Dünyada çok hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanıyor. Diğer taraftan, özel kesimin özellikle ağırlığı daha da artıyor; kamunun ise küçülmesi, daha çok, düzenleyici ve denetleyici bir forma dönüşmesi devam ediyor.

Böyle bir dönemde şunu ifade edebilirsiniz: "Özel sektörün bu kadar güçlü olduğu bir ortamda böyle bir plana ne gerek var?" Aslında, esas böyle bir dönemde bizim plana ihtiyacımız var, özel kesimin çok güçlü olduğu bir dönemde bizim plana ihtiyacımız var. Kamunun ağırlıklı olduğu bir dönemde, kamunun ağırlıklı olduğu ülkelerde neticede bu kararı verecek olan, bu uygulamaları yapacak olan ilgili kamu kuruluşlarıdır, kamu iktisadi teşebbüsleridir ve kamuya ait diğer kuruluş ve şirketlerdir ama özel kesim, orta ve uzun vadeli olarak Hükûmetin neler düşündüğünü, neleri gerçekleştirmek istediğini, bu ülkenin önceliklerinin neler olduğunu bilmek zorundadır, hangi alanda yoğunlaşması gerektiğini, rekabet gücünü hangi alanda yükseltebileceğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, özellikle böyle bir dönemde planın hazırlanması ve özel kesime yol gösterici bir yapıda olması son derece önem arz ediyor diye düşünüyorum. Neden düşünüyorum? Siz, Hükûmet olarak, kamu kurum ve kuruluşları olarak istihdam ağırlıklı bir yapıyı tercih edebilirsiniz veyahut teknoloji ağırlıklı bir yapıyı tercih edebilirsiniz ama bu resmi gören özel kesim, kendisi buna uyum sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Bir diğer hadise ise kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik. Evet, bu plan hedefleri ve amaçları doğrultusunda kamu kurum ve kuruluşlarımız da stratejilerini hazırlayacaklar, bu stratejiler çerçevesinde önceliklerini ortaya koyacaklardır. Bu da, bir anlamda özel kesim için yol gösterici bir nitelik arz edecektir.

Şimdi değerli arkadaşlar, yine bir milletvekilimiz, bunlara ilave olarak, "Neden biz şu anda İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde 87'nci sıradayız? Hâlen biz dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olmamıza rağmen neden 87'nci sıra?" diye bir soru sordu. Burada şunu ifade edeyim: Değerli arkadaşlar, bunda Adalet ve Kalkınma Partisinin hiçbir kabahati yoktur, bunu anlamamız lazım. Bunu anlamak için de, tabii ki, İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde kullanılan verileri bilmek gerekiyor. 25 yaş üstü kesimin değerlendirilmesi yapılıyor, Adalet ve Kalkınma Partisi on yıldan beri iktidarda. Yani, biz iktidara geldiğimizde 15 yaşındaki bir genç, daha yeni o endekse girme konumuna gelmiş durumda. Dolayısıyla kısa ve orta vadede çözülebilecek bir problem değildir bu. Dolayısıyla, AK PARTİ'den çok, bizden önceki hükûmetlerin kabahati ve sorumluluğundadır.

Yine özelleştirme konusunda bazı eleştiriler dile getirildi. Evet, biz belki özelleştirme konusunda sizlerden ayrışıyoruz. Biz özelleştirmeden yana politikalar izliyoruz ve bu özelleştirme politikalarının da bu ülkenin hayrına olduğunu düşünüyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Kimlerden ayrışıyorsunuz Sayın Elvan?

LÜTFİ ELVAN (Devamla) - BDP'den ayrışıyoruz efendim, onu özellikle ifade edeyim. Yine bu çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisini kastetmedim, onu da ifade edeyim.

"Şırnak'ta TKİ neden yok?" şeklinde bir soru soruldu. Evet, Şırnak'ta TKİ yok çünkü biz daha fazla istihdam istiyoruz, çünkü biz daha fazla üretim istiyoruz. Şırnak'ta TKİ'nin olduğu dönemlerde yılda belki 25-30 bin ton kömür üretilirken, bugün Şırnak'ta yılda 450 bin ton kömür üretilmektedir ve önümüzdeki dönemde, çok kısa bir süre içerisinde, bu üretim miktarı 1,2 milyon tona yükselecektir. Bu, istihdam demektir; bu, üretim demektir; bu, ülkenin kalkınması demektir; bu, ülkenin gelişmesi demektir.

Yine, TOKİ konusunda bir eleştiri geldi. Evet, bugüne kadar biz TOKİ aracılığıyla 589.298 konut ürettik. Kimin için ürettik bunları? Fakir vatandaşlarımız için ürettik, gelir düzeyi düşük olan vatandaşlarımız için biz bunları sağladık. Biz gelir düzeyi düşük olan vatandaşlarımıza hizmet etmeyelim mi, bu vatandaşlarımızın konut sahibi olmasını istemeyelim mi? Bunu da anlamak gerçekten mümkün değil.

Diğer bir husus da GAP konusunda? Gerçekten bu arkadaşlarımızın özellikle GAP konusundaki yatırımlara bakması gerekiyor, bunları öğrenmeleri gerekiyor açıkçası. Son beş yılda Güneydoğu Anadolu Projesi'ne tam 15 milyar TL'lik kaynak aktardık. Aslında aktarılan kaynak 18 milyar TL, ancak kullanılan miktar, harcanan miktar 15 milyar TL, 5'e böldüğümüz zaman, yılda 3 milyar TL'lik bir kaynağın Güneydoğu Anadolu Projesi'ne harcandığını görüyoruz, 3 milyar TL.

Peki, AK PARTİ iktidarları öncesi resim neydi, tablo neydi, onu da bilmemiz, onu da görmemiz gerekiyor. AK PARTİ öncesi dönemde, yılda ortalama sadece 300 milyon TL'lik bir yatırım söz konusuydu. Peki, ne olmuş? Biz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne tam 10 katı daha fazla bir harcama gerçekleştirmişiz. Peki, neler yapmışız? Bakın, sulamaya açılan alanı 270 bin hektardan 377 bin hektara çıkarmışız. Yine, 843 kilometre ana sulama kanalını hizmete almışız. Yine, 18 kilometrelik Suruç Tüneli'nin 13 kilometrelik kısmını tamamlamış durumdayız.

Toplulaştırma alanında ise çok daha farklı bir resim söz konusu. Bizden önceki dönemlerde, Türkiye genelinde toplulaştırılan toplam arazi miktarı 500 bin hektar arkadaşlar, 500 bin hektar. Şu anda, biz, sadece GAP bölgesinde 1,2 milyon hektar araziyi toplulaştırmış durumdayız ve bu yıl sonu itibarıyla aşağı yukarı 2 milyon hektarlık arazi, GAP bölgesinde toplulaştırılmış olacak. Düşününüz, tüm Türkiye genelinde yapılmış olan toplulaştırmanın tam 4 katını biz Güneydoğu Anadolu Bölgesi için yapmışız.

Eğitimden de sadece bir örnek vermek istiyorum: Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bizden önceki dönemde sadece yüzde 3, okul öncesi eğitimde okullaşma oranı; bizim dönemimizde bu, yüzde 55'e yükseldi arkadaşlar, okul öncesi okullaşma oranı. Bizim diğerlerinden farkımızı  herhâlde görürsünüz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, yine, burada gündeme getirilen ve belki eleştiri konusu yapılan bir başka husus, bu plan çalışması esnasında dünyadaki eğilimlerin dikkate alınmadığı şeklinde bir yaklaşımın ortaya konması. Bilakis, bu planda, özellikle bu planın hazırlanma aşamasında  dünyadaki eğilimler detaylı olarak analiz edilmiştir. Büyüme ve üretim eksenindeki değişimler, finansal piyasalar ve sermaye akımlarındaki değişimler, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, uluslararası ticaret ve bütünleşme hareketleri, Avrupa Birliği, demografik yapıdaki değişimler.

Ki, demografi konusunda, özellikle doğurganlık oranı konusunda ben çok kısa bir şey söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, şu anda, bizim özellikle Ege Bölgesi'nde, Marmara Bölgesi'nde, İç Anadolu Bölgesi'nde, özellikle batı bölgelerimizdeki doğurganlık oranı, şu anda Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinden daha az durumda. Bunun farkında ve bilincinde olmalıyız ve bu çerçevede de zaten Onuncu Plan'ımızda gereken önlemler alınmıştır.

Yine, devam ediyorum: Hem Türkiye hem dünyadaki iş gücü piyasasındaki değişimler dikkate alınmış. Çevre, enerji gibi konular hem dünya hem de Türkiye ölçeğinde ayrıntılı olarak analiz edilmiş, ülkemize olabilecek etkileri ortaya konmuş ve bu çerçevede 2023 yılını hedef alan somut ve gerçekleştirilebilir bir plan ortaya konulmuştur.

Plan öncesi gelişmelere baktığımızda, gerçekten son beş altı yılda Türkiye'de çok önemli reformların yapıldığını görüyoruz. Kimse bu reformların yapılmadığını iddia etmemeli, kimse de yine bu reformların yapıldığını bizlere unutturmamalı.

Adaletten bahsedildi, adalet alanında çok önemli reformlar gerçekleştirdik değerli arkadaşlar. Temel kanunları çıkardık; Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gibi gerçekten son derece yüklü, kapsamlı temel kanunları bu dönemde biz çıkardık. Yine, dördüncü yargı paketiyle, adalet ve yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi sağlanmış oldu. Ceza infaz kurumlarıyla tutukevleri ve adliye binalarında çok önemli yatırımlar gerçekleştirildi. Ulusal Yargı Ağı Projesi'nin altyapısı tamamlandı. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı getirildi. Türkiye İnsan Hakları Kurumu kuruldu.

Adalet dışında, yine, gelir dağılımı konusuna müsaade ederseniz çok kısa değinmek istiyorum çünkü burada gelir dağılımının bozulduğu ve kötüleştiği şeklinde ifadeler kullanıldı. Dünyada yaşanan bu küresel krize rağmen, dünyadaki tüm gelişmiş ülkeler dâhil, gelir dağılımında çok ciddi bozulmalar olmasına rağmen Türkiye'de gelir dağılımında iyileşme sağlanmıştır. Evet, belki siz Gini katsayısının 0,40'tan 0,38'e düşürülmesini küçümseyebilirsiniz ama 0,40'tan 0,38'e düşmesi çok önemli bir gelişmedir.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ne önemi var?

LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Gelişmiş ülkelere baktığınızda, o ülkelerin Gini katsayılarının arttığını görüyorsunuz ama Türkiye'deki Gini katsayısının, daha doğrusu, açıklamam gerekirse, gelir dağılımının düzeldiğini, gelişmiş ülkelerde de bunun tam tersi olduğunu görürsünüz.

Yine, Türkiye, OECD ülkeleri arasında bu kriz döneminde işsizliği en çok azaltan ülke konumuna gelmiştir. Evet, son dört yılda 4 milyon istihdam sağladık. Bunun örneği var mı acaba gelişmiş ülkelerde, var mı dünyada? Dört yılda 4 milyon istihdam.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Nüfus 76 milyon!

LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, var mı örneği bunun?

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Yok, yok!

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sizden öncekilerle kıyaslayın, keramet sizde mi?

LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz, Onuncu Kalkınma Planı'na yönelik? Tabii ki dünyadaki gelişmeler, değişimler, Türkiye'de yaşanan değişim, gelişim süreci dikkate alınarak, Onuncu Kalkınma Planı'nın stratejileri, öncelikleri belirlenmiştir.

Dört temel eksen üzerine oturtulmuştur: İlk eksen, nitelikli insan ve güçlü toplumdur. İnsanı merkeze alan ve bu merkezden yola çıkarak kalkınmayı, gelişmeyi esas alan bir yaklaşım benimsenmiştir. Siz hangi sektöre öncelik verirseniz verin, hangi sektöre yoğunlaşırsanız yoğunlaşın, öncelikli olarak ele almanız gereken konu nitelikli insan, nitelikli iş gücü. Bu nedenle, Onuncu Kalkınma Planı'nın merkezi, nitelikli insan olmuştur, nitelikli insan üzerine oturtulmuştur bu plan.

Nitelikli iş gücü yüksek olan ülkelerin daha istikrarlı olduğunu, daha hızlı büyüdüğünü görüyoruz, nitelikli iş gücüyle birlikte demokrasinin de güçlü olduğu toplumlarda ise bu büyümenin daha hızlı, istikrarın ise daha güçlü olduğunu görüyoruz.

Bu nedenle, biz de tabii ki temel hak ve hürriyetler konusunda, demokratikleşme konusunda, adalette hâlen var olan bazı sorunlar konusunda, yapısal diye nitelediğimiz sorunlar konusunda Onuncu Plan'da da adım atmaya devam edeceğiz, ilerlemeye devam edeceğiz.

Nitelikli insan neden önemlidir? Bakın, değerli arkadaşlar, bugün Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en nitelikli insanlarını çekmektedir, Çin'den, Hindistan'dan, Türkiye'den. İşte, biz de Türkiye'deki nitelikli insan sayısını artırmak, yurt dışındaki nitelikli insanımızı Amerika'dan, İngiltere'den, Almanya'dan Türkiye'ye getirmek ve gerekirse çok çok nitelikli, çok çok vasıflı yabancıları bile Türkiye'ye çekmek için Onuncu Plan kapsamında bir program hazırladık. Bu programla, özellikle bu nitelikli insan alanında önümüzdeki dönemde çok kapsamlı, çok detaylı çalışmalar yapılacak.

Yine, bu plandaki ilklerden bir tanesi, temel hak ve hürriyetlere yönelik, temel hak ve özgürlüklere yönelik -ilk kez bir planda- ayrı bir alt bölüm açılmasıdır. Geçmiş dokuz plana bakın, böyle bir husus söz konusu değildir ama bu planda, temel hak ve özgürlükler konusunda özel bir bölüm açılmıştır ve bu alana çok özel, çok güçlü bir vurgu yapılmıştır.

İkinci eksen, yenilikçi üretim ve istikrarlı yüksek büyüme. Geçtiğimiz on yılda istikrarlı büyümeyi sağlayıcı önemli tedbirler alındı biliyorsunuz ve ekonomimiz sağlam temellere oturtuldu. Bu planda da makroekonomik istikrarı koruyucu ve sürdürülebilir kılıcı tedbirler alınmış durumdadır.

Peki, yenilikçi üretimden kastımız nedir, biz neyi amaçlıyoruz? Biz şunu amaçlıyoruz değerli arkadaşlar: Biz, Türkiye'nin bilgi ve teknoloji üreten bir ülke olmasını istiyoruz. Sadece bununla da yetinmiyoruz, "Bizim için bilgi ve teknoloji yeterli değildir, bu bilgi ve teknolojiyi katma değere dönüştüren bir ülke istiyoruz." diyoruz. Yine biz diyoruz ki: "Türkiye Onuncu Kalkınma Planı'yla yenilikçi üretimin üssü olsun istiyoruz."

Bu konuda yine çok önemli programlar ortaya kondu. Bu programlara, vaktim kısaldı ama çok kısa da olsa değineceğim.

Üçüncü eksenimiz, yaşanabilir mekânlar ve sürdürülebilir çevre. "Yaşanabilir mekânlar" dediğimiz zaman, bunu sadece çevreyle ilişkilendirmek veya belirli bir sektörle ilişkilendirmek doğru değildir. Yaşanabilir mekânların çok sektörlü bir bakış açısı, çok boyutlu bir bakış açısı vardır.

Son on yıla baktığımızda, aşağı yukarı yüzde 7 nüfus artış hızımıza karşılık, yüzde 14 gibi, şehirlerimizdeki nüfus artış hızı söz konusu. Aşağı yukarı, toplam nüfus artışımızın 2 katı kadar kentlerde bir artış söz konusu. Bu nedenle, özellikle kentlerimize yönelik çok yoğun, kapsamlı çalışmalar yapmamız gerekiyor. Eğitim altyapısından sağlığa, kültürden sosyal tesislere, rekreasyon alanlarına varıncaya kadar çok kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz ve bu çerçevede de gereken öncelikler planda yerini almıştır diye düşünüyorum.

Yine bu bölümde, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, başta geri kalmış yöreler olmak üzere, bölgelerimizin rekabet güçlerinin artırılması da yine planımızın öncelikleri arasında yer almaktadır.

Dördüncü eksen ise kalkınma için uluslararası iş birliğidir. Bu bölümde, kalkınmanın dış dinamikleri ile ikili, bölgesel ve çok taraflı olmak üzere temel önceliklerimiz ve politikalarımız yer almaktadır.

Değerli arkadaşlar, son olarak ise, bu planda ilk kez, daha doğrusu, bugüne kadar yapılmış olan kalkınma planlarında hiç bulunmayan, ilk kez Onuncu Kalkınma Planı'nda yer alan programlara değinmek istiyorum. Bu programlar neden önemlidir? Biraz önce bir konuşmacımız şunu ifade etti: Planda yapısal sorunlara yer verilmediğini söyledi. Eğer bu programlara bakmış olsaydı yapısal sorunlara ne kadar önem verildiğinin farkında olacaktı. Biz ülkemizin tüm yapısal sorunlarını, hemen hemen tüm yapısal sorunlarını bu program bölümüne aktarmış bulunuyoruz. Nedir bu "program" dediğimiz şey? Örnek vereyim, örnek üzerinden gidelim: Örneğin, yurt içi tasarrufların artırılması programı. Evet, yurt içi tasarrufların düşüklüğü bir gerçek mi bugün? Gerçek. Biz yurt içi tasarrufları artırmak istiyor muyuz? İstiyoruz. Peki, ne yapıldı bu planda? Yurt içi tasarrufların artırılmasına yönelik bir hedef konuldu, bir amaç konuldu, performans kriterleri konuldu ve bunların bileşenleri ortaya konuldu. Yine buna ilave olarak, bu programdan hangi kurum, hangi bakanlık sorumlu olacaktır, bu bakanlıkla birlikte hangi bakanlıklar, gerekirse sivil toplum kuruluşları çalışacaktır, bunlar ortaya konuldu. Bir anlamda, bu programlar planın uygulanmasına imkân verecek ve bu yapısal sorunların bu programla birlikte, programlarla birlikte çözülmesine paralel olarak da bu plan hedeflerinin çok rahat bir şekilde gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz.

Ne var bu programlarda, bakacak olursak: İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi programı. Evet, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi konusunda hâlen çalışma yapmamız gerekiyor, hâlen ilerleme sağlamamız gerekiyor. Bununla ilgili bir program oluşturuldu. Tamamıyla uygulamaya yönelik olarak bir program hazırlandı.

Yine, ithalata olan bağımlılığın azaltılması programı. Biz şundan şikâyetçi değil miyiz, "Büyüme performansımız yüksek olduğu zaman bizim ithalatımız da yüksek oluyor. Dolayısıyla, cari açık problemiyle karşılaşıyoruz." demiyor muyuz? Bunu söylüyorsak, ithalata olan bağımlılığın azaltılması programıyla işte, var olan bu yapısal sorunu ortadan kaldırıcı tedbirleri alacağız demektir.

Yine bu programlardan örnekler vermek istiyorum. Bir başka örnek, üretimde verimliliğin artırılması programı. Bizim açımızdan, verimlilik son derece önemli. Üretim kapasitemizi artırmak zorundayız. Yine, firmalarımız dışarıdaki güçlü firmalarla rekabet etmek zorunda. İleri teknoloji ürünü ürünlerin firmalarımız tarafından üretilmesi gerekiyor. Bakınız, 2002-2007 döneminde toplam faktör verimliliğinde pozitif bir gelişme olurken, 2007 sonrasında pozitif bir gelişmeyi göremiyoruz. Bu da üretimde verimliliğin arttırılması programının ne kadar önemli olduğunu ve burada yaşanan sorunların da yine bu program aracılığıyla çözülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Yine, sorun olarak gördüğümüz, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi. Bazı bölgelerimiz Türkiye'de çölleşmeyle karşı karşıya. Bunlara yönelik önlemler alınması gerekiyor, ki bakanlıklarımız tarafından alınıyor ama birden fazla bakanlığı, birden fazla kuruluşu ilgilendiren, çok kapsamlı çalışılması gereken, kapsamlı analizlerin yapılması gereken programlar bunlar. İşte, yine bu program vasıtasıyla su kaynaklarımızı daha etkin, daha verimli kullanabilecek yapıya sokma imkânımız ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

Bir başka önemli husus, sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm. Uzun vadede Türkiye'nin küresel bir ilaç, AR-GE ve üretim merkezi olmasını arzu ediyoruz biz. İşte, bunu gerçekleştirebilmek için bizim böyle bir programa ihtiyacımız var. İşte, bu program sayesinde yine ülkemizin ihracatına, ülkemizin gelişmesine katkı sağlayacak olan ilaç, AR-GE ve üretim merkezlerini daha da geliştirmek, daha da büyütmek istiyoruz.

Ben konuşmama son verirken -daha zamanım kalmadı- tekrar Kalkınma Bakanımıza, Kalkınma Bakanlığımızın tüm bürokratlarına ve tüm kamu kurum ve kuruluş temsilcilerine, plana katkı sağlayan tüm vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Onuncu Plan'ın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)