GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476)
Yasama Yılı:3
Birleşim:127
Tarih:01.07.2013

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Onuncu Kalkınma Planı'nın üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün itibarıyla ülkemizde en önemli sorun işsizliktir, yoksulluktur, güvencesiz istihdam koşullarıdır, uzaklaşılan, piyasalaştırılan sosyal devlet anlayışıdır. Planda bu konularla ilgili programlara yer verilmekle birlikte çok makro düzeyde olan bu programların nasıl uygulanacağı oldukça belirsiz görünmektedir. Öngörülen hedeflere nasıl ulaşılabileceği konusu gerçekçi ve net değildir.

Plan görüşmelerinin bugüne alınıp kamuoyuna da izleme imkânının verilmemesi, Hükûmetin iddialı olmadığına ve kendi hazırladığı plana tam güvenmediğine de işaret etmektedir.

AKP döneminin ilk planı olan Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda 2013 yılı itibarıyla işsizlik oranının yüzde 7,7'ye düşmesi öngörülmesine rağmen, bugünkü oran bunun çok üzerindedir. Görüştüğümüz Onuncu Kalkınma Planı'nda ise işsizlik oranının 2018 yılında yüzde 7,2 olması öngörülmektedir ancak geçmiş on yıllık uygulamaları, AKP olduğu sürece işsizliğin yüksek oranlı devam edeceğini göstermektedir. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimiz maalesef işsizdir. Üniversitelerimiz diplomalı işsiz üretmekte, iş bulamayan gençlerimiz bunalıma girmektedir. Türk gençliğinin işsizliği, AKP zihniyetinin hiç umurunda değildir. AKP yetkilileri, kendi çocuklarında ve çevrelerinde şirket sahibi, holding patronu olanları gördükçe herhâlde herkesi öyle zannetmektedir.

TÜİK verilerine göre, 2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik oranı 2012 yılında yüzde 9,2 olmuştur. Son açıklanan 2013 Mart ayı verileri, işsizlik oranının bir önceki yılın aynı ayına göre artarak yüzde 10,1'e, tarım dışı işsizlik oranının yüzde 12,3'e, genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 19,3'e yükseldiğini göstermektedir. TÜİK verilerine göre, işsizlik oranının 2012 yılı haziran ayından beri yükseldiği, işsizliğin artış eğilimine geçtiği dikkat çekmektedir. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı da yüzde 9 düzeyinin üzerinde süreklilik kazanmıştır.

İşsizlikteki asıl dramatik tablo, gerçek işsizlik rakamlarına bakıldığında görülmektedir. İşsiz sayısına dâhil edilmeyen iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, 2002 yılında 1 milyon 20 bin kişi iken, 2012 yılında 1 milyon 994 bin kişiye yükselmiştir. 2013 Mart ayı itibarıyla bu sayı 2 milyon 177 bin kişiye ulaşmıştır. İş bulma ümidi olmayanların sayısı 2002 yılında 73 bin kişi iken, 2012 yılında 632 bin kişiye, 2013 Mart ayı itibarıyla 759 bin kişiye ulaşmıştır. AKP döneminde iş bulma ümidi olmayanlar 10 kattan fazla artmıştır. İşsizler, iş bulma ümidini kaybettikleri için işsiz olduklarını dahi beyan edememektedirler. İşsizler, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, eksik ve yetersiz istihdam ile mevsimlik işçiler dâhil edildiğinde, AKP döneminde gerçek işsiz sayısının 3 milyondan 5,5 milyona, işsizlik oranının da yüzde 14'ten yüzde 19'a yükseldiği görülmektedir.

Şimdi, işsizlikle ilgili, Türkiye İş Kurumunun yayımladığı istatistik bültenlerine bir bakalım. 2012 yılında kuruma yapılan başvuru sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 60 oranında artmıştır. Kayıtlı işsiz sayısı da 2012 yılında yüzde 28,6 oranında artış göstermiştir. 2013 Mayıs ayı istatistik bültenine göre de kuruma kayıtlı iş gücü yani iş arayanların sayısı 3 milyon 618 bin, kayıtlı işsiz de 2 milyon 215 bin kişidir. Geçen yılın aynı ayına göre, iş arayanların sayısında yüzde 38 oranında, işsizlerin sayısında da yüzde 3 oranında artış görülmektedir. Kayıtlı işsizlerin -yüzde 48 oranında- 1 milyon 61 bini bir yıldan daha uzun süredir işe yerleştirilmeyi beklemektedir.

AKP'nin rakam oyunları bile on bir yıldır işsizlikle mücadelede önemli bir mesafe alınamadığını izleyememektedir. AKP'nin uyguladığı politikalar bir taraftan dolar milyarderi sayısını hızla artırırken, diğer taraftan yoksulu daha da yoksullaştırmış, sosyal desteğe muhtaç yoksul sayısını artırmış ve insanlarımızı ianeye muhtaç hâle getirmiştir. AKP, yoksullukla mücadeleye kurumsal bir kimlik kazandırmak yerine, bu konuyu istismar alanı hâline getirmiş ve yoksulluğun giderek derinleşmesine seyirci kalmıştır.

TÜİK'in yoksulluk çalışmalarında cari satın alma gücü paritesine göre, kişi başına 2 dolar 15 sent ve 4 dolar 30 sent sınırlarına göre, yoksulluk oranlarında görülen düşüşün döviz kuru değişimlerinin ortaya koyduğu yanıltıcı bir sonuç olduğunu sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Nitekim, kişi başına millî gelirimiz de on yılda dolar bazında 3 misli artmış görünmekle birlikte, aslında TL bazında reel artış yüzde 43 düzeyindedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının genel sağlık sigortası kapsamında gelir testi çalışmalarında 16 milyon başvurudan, geliri asgari ücretin üçte 1'inin altında olanlarla ilgili kararı verilen 11,5 milyon kişidir. Aslında bu rakam, işsizlik ve yoksulluğun boyutunu ortaya koyan önemli göstergelerden biridir. Yoksa siz geliri asgari ücretin üçte 1'inin altında olan bu insanlarımızı zengin mi sayıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikaları sonucu tüketim toplumu hâline getirilmiş ülkemizde tasarruflardaki düşüş, Türk ekonomisinin çözülmesi gereken en önemli sorunu konumundadır. Toplam yurt içi tasarruflar 2002 yılında yüzde 18,6 iken, 2012 yılında yüzde 14,8'e düşmüştür. Özel tasarruflar 2002 yılında yüzde 23,5 iken, 2012 yılı itibarıyla yüzde 11,9'a gerilemiştir. Hane halkının tasarrufları ise yüzde 7'lere kadar düşmüştür.

Planda yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programına yer verilmiştir. Program hedefi olarak tasarruf oranının 2018 yılında yüzde 19'a yükseltilmesi öngörülmektedir.

On yıldır düşürdüğünüz oranı, beş yılda nasıl aynı seviyelere getirebileceksiniz? Madem böyle bir maharetiniz vardı, on yıldır bu düşüşü niye seyrettiniz? Vatandaşın geliri geçimini sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? AKP Hükûmeti vatandaşta tasarruf edecek hâl bırakmamıştır. Bugünkü asgari ücret, maaşlar, bugünkü emekli aylıkları çalışanların ve emeklilerin zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde bile karşılayamamaktadır. 800 liralık asgari ücretin, 700-800 liralık emekli aylığının neresinden tasarruf edilecek? Ürünü para etmeyen, gübre alamadığından tarlasına gübre atamayan çiftçi, hangi gelirinden tasarruf edecek? Hayatın güçlüklerine direnen esnafımız iş yeri kirasını, sosyal güvenlik primini dahi ödemekte güçlük çekerken nasıl tasarruf edecek? Nitekim, yoksulluk araştırmalarında gelir grupları itibarıyla nüfusun ilk üç yüzde 20'lik diliminde tasarruf negatif iken, dördüncü grup yüzde 20'lik dilimde çok az tasarruf yapılabildiği belirlenmiştir. Beşinci dilime mensup yüzde 20'lik grup ise güçlü şekilde tasarruf yapan kesim olmaktadır.

TÜİK'in 28 Eylül 2012 tarihinde açıklanan sürdürülebilir kalkınma göstergeleri ile ilgili verilere göre nüfusumuzun yaklaşık olarak üçte 2'si yoksulluk riski altındadır. Şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunan kişi sayısı 43 milyon 286 bindir. Bu sayı, her 5 kişiden 3'ünün şiddetli maddi yoksunluk içinde bulunduğunu göstermektedir.

AKP döneminde büyüme hızı, yıllık ortalama yüzde 5 düzeyinde olmasına rağmen nüfusun eğitim düzeyi ve yaşam standartları çok düşük durumdadır. TÜİK verilerine göre hâlâ nüfusun yüzde 65'inin lise düzeyinde bile eğitimi yoksa, yüzde 40'ının çatısı akıyor ve ısınma sorunu varsa, yüzde 60'ı iyi beslenemiyorsa, yüzde 80'i eskiyen mobilyalarını yenileyemiyorsa bu durum, ekonomi politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğini, hatta geç bile kalındığını ifade etmektedir. Kişi başına düşen millî gelirimiz 10 bin doların üzerinde olduğu hâlde neden herkes bu gelirden faydalanamıyor, iyice analiz edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Tasarrufu artıracak, bunun için de öncelikle üretimi artıracak, vatandaşın gelirini artıracak önlemlerin alınması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte olağanüstü artış göstermiştir. Aylık geliri yetmeyen vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya çalışmaktadır. Vatandaşlarımız banka tüketici kredilerine, kredi kartlarına yüklenmiş ve toplam borçları 286 milyar lirayı aşmıştır. 2002 yılına göre kredi kartı borçları 19 kat, tüketici kredisi borçları ise tam 96 kat artmıştır. Merkez Bankası raporlarına göre, 2002 yılında hanehalkı borcunun gelirine oranı yüzde 4,7 iken 2012 yılı itibarıyla yüzde 50,7'ye yükselmiştir.

2002 yılında vatandaşın her 100 liralık gelirinin yaklaşık 5 lirası borcunu karşılarken, bugün vatandaşın 100 liralık gelirinin yarısından fazlası borca gider hâle gelmiştir. Öte yandan, bu dönemde vatandaşın faiz ödemeleri büyük boyutlara yükselmiştir. 2002 yılında 2,5 milyar lira olan vatandaşın faiz ödemeleri toplamı, 2012 yılında 30 milyar liraya çıkarak AKP döneminde 12 kat artış kaydetmiştir. Dikkatinize sunuyorum, vatandaşlarımız 2012 yılında  -eski ifadeyle- 300 katrilyon liraya varan konut, taşıt, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı borçları için 30 katrilyon lira faiz ödemiştir. AKP'nin gerçek yüzü buradadır, vatandaşı   faiz   lobilerine   nasıl    soydurduğunu  bu rakamlar açıkça göstermektedir.

Ülkemizde tüketici kredisi borcu bulunan hanehalkının büyük çoğunluğu, alt gelir grubunda olan ücretli çalışanlardır. Merkez Bankası raporlarına göre, tüketici kredisi borcu bulunan hanehalkının yüzde 53,4'ü ücretli çalışanlardır. Hükûmetin, çalışanları nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu durum göstermektedir.

Yine, tüketici kredisi borcu bulunan hanehalkının yüzde 37,9'unu 1.000 lira ve altında geliri bulunanlar, yüzde 23,7'sini 1.000 lira ile 2 bin lira arasında geliri bulunanlar oluşturmaktadır. Yani, tüketici kredisi borcu bulunanların üçte 2'sinin 2 bin liranın altında geliri bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ekonomideki gelişmeler, resmî kurumlarca açıklanan veriler, maalesef, ülkemizin ve vatandaşlarımızın içinde bulunduğu acı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktadır. Artık, AKP Hükûmetinin çizdiği pembe tablolar, istatistik sepetlerinde "revizyon, güncelleme" diye yapılan değişiklikler gerçekleri gizleyememektedir.

AKP'nin güdümlü ekonomi politikası iflas etmiştir. Hükûmet ne derse desin, ekonomide çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır rekabet gücü tükenme noktasına gelmiştir. Piyasalarda durgunluk hâkimdir, şiddetli bir şekilde tahsilat sorunu yaşanmaktadır. Esnafımız, kredi borçlarını, vadesi gelen senetlerini, vergi ve prim borçlarını, kazanamadıkları için ödeyememekte ve birçoğu da kepenk kapatmakta ya da iflas etmektedir, esnafımızın artık dayanacak gücü kalamamıştır.

TOBB tarafından yayınlanan verilere göre, 2012 yılında açılan şirket sayısı 2011 yılına oranla yüzde 27,3 oranında azalırken, kapanan şirket sayısı yüzde 8,4 oranında artmıştır. 2013 yılının ilk beş ayında ise, 2012 yılının aynı dönemine göre, açılan şirket sayısı yüzde 14,3 artmış ancak kapanan şirket sayısı yüzde 24,1 artmıştır. Birçok sanayici, iş adamı, esnaf borç batağına girmiştir. İcralar artmakta, iflaslar baş göstermektedir. İflas erteleme kararları hızla artmaktadır.

Teşekkür ediyorum, hayırlı olsun diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)