GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN TARAFINDAN DİYARBAKIR'IN LİCE İLÇESİ KAYACIK KÖYÜNDE 1 YURTTAŞIMIZIN ÖLÜMÜYLE SONUÇLANAN OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 1/7/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 3 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:129
Tarih:03.07.2013

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz 28 Haziran 2013 günü Diyarbakır'ın Lice ilçesinin Kayacık (Hezan) köyünde müessif bir olay meydana geldi. Uzunca bir dönemdir kamuoyunda tartışılıyor.  Hükûmet hızla yeni kalekollar yapıyor. Bunlar karakol değil kalekol.

SIRRI SAKIK (Muş) - Anlamı ne Altan Bey!

ALTAN TAN (Devamla) - Bununla ilgili Hezan köylüleri, Kayacık köylüleri bir protesto eylemi düzenliyorlar ama bu protesto eylemine karşı ateş açılıyor ve bütün tutanaklara göre, ölen şahıs da, yaralanan 8 kişi de sırtlarından yani arkadan vuruluyorlar, 1 kişi hayatını kaybediyor 8 kişi de yaralanıyor.

Değerli arkadaşlar, ikinci bir Roboski vakasıyla karşı karşıyayız. Bu konuda vatandaşın protesto hakkı var mı, yok mu? Protesto hangi ölçülerde oldu? Buna karşılık asker niye direkt hedef alarak, ateş ederek bir mukabelede bulundu? Bu konuda bir Meclis araştırması açılsın diye huzurlarınıza gelmiş durumdayız. Tabii ki, yine, her zaman olduğu gibi, olay araştırılıp, failler ortaya konulup, cezalandırma işlemi yapılması gerekirken yine, siyasi mülahazalarla, polemiklerle olayın üstü örtülmek isteniyor.

Değerli arkadaşlar, demokratik ülkelerde demokratik eylemler de olur, bazen istenilmeyen hadiseler de meydana gelir. Devletin görevi bunların üstünü örtmek değil, polemik yapmak değil, gerçeği ortaya çıkarmak, bir hakem edasıyla yargıya, hukuki, adli, idari mekanizmaya düşen bir görev varsa bunları yerine getirmektir, bütün dünyada böyledir. Devlet peşinen taraf olmaz, devletin taraf olduğu bir tek taraf vardır, hak ve hukuktur. Bu hak ve hukuk ister vatandaşın olsun ister bürokratın olsun ister askerin olsun ister polisin olsun kiminse bu hakkı ve hukuku araştırıp bulup yerden kaldırmakla mükelleftir.

Şimdi, burada da böyle olması gerekirken ilk günden itibaren yapılması gerekenler geri plana bırakılıp bir polemiktir, bir olayın üstünü örtmedir aldı başını gidiyor. Ne yapılması lazım? Bir hadise oldu. Hadisenin şekli ne? Vatandaş kalekol yapımına karşı tepki koydu ortaya. Karakolun önünde bir eylem yaptı, orada da bir hadise meydana geldi. Ne yapılması lazım? Doğru düzgün araştırılması lazım. Bu tepkiler nasıl başladı, ne şekilde gelişti, nereye vardı? Buna karşılık silah niye kullanıldı, nasıl kullanıldı, ne zaman kullanıldı, kim kullandı? Bunların araştırması yapılır, kamuoyunun önüne vatandaş, devlet, bürokrat ayrımı yapılmadan gerçek takdim edilir. Her zamanki gibi yine suçu ve suçluyu örtme, kollama ve delilleri karartma yöntemiyle, bir devlet refleksiyle karşı karşıyayız. Daha olayların olduğu birinci gün, önce, işte karakola ateş açıldığı, hücum edildiği söylenildi. Sonrasında MAZLUMDER'in ve diğer bütün otopsi raporlarının, o bölgede inceleme yapan kurum ve kuruluşların beyanıyla, öldürülen kişinin ve yaralananların arkadan ateş edilerek vurulduğu tespit edilince bu sefer başka bir polemik başladı: "Efendim, burada uyuşturucu ticareti yapılıyordu, Hint keneviri ekiliyordu, işte buna karşı uyuşturucu baronları bir eylem düzenlediler, asker de ne yapsın sıktı öldürdü."

Değerli arkadaşlar, birincisi bu kalekol meselesi üzerinde bir iki şey söylemek istiyorum, ondan sonra da bu uyuşturucu meselesine gelmek istiyorum. Israrla Başbakanın ve İçişleri Bakanının söylediği şu: "Efendim, biz yeni karakollar yapmıyoruz." Peki, ne yapıyorsunuz? "Eski karakolları onarıyoruz, kullanılabilir bir hâle getiriyoruz." Değerli arkadaşlar, tam anlamıyla bir yalan söz konusu. Yani keşke "yalan" kelimesinin yerine daha doğru düzgün bir kelime kullansaydık ama maalesef yok. 20 kişilik bir askerî birliğin kaldığı bir yere eğer siz 200 kişiyi barındıracak bir yer yapıyorsanız artık bunun adı "karakol" değil, işte onun için "kalekol" diyoruz. Tam açılımın olduğu dönemde, silahların sustuğu dönemde siz her tarafa, Şırnak'tan, Hakkâri'den, Diyarbakır'dan, Bingöl'e kadar 200-300 askeri yeri geldiği vakit barındırabilecek kaleler inşa ediyorsanız bunun başka bir izahı olmalı. "Biz yeni karakol yapmıyoruz." demeyin; en azından çıkın "Eski karakollar küçük, yetersiz biz onların yerine 10 misli ama aynı yere karakol yapıyoruz." deyin, en azından halkı doğru bilgilendirin. Birincisi bu değerli arkadaşlar. Eğer hakikaten bir açılım, hakikaten bir demokratikleşme, hakikaten bir barış dönemi varsa bu kadar acele niye? Niye bu kadar acele ediyorsunuz? İnsan en azından altı ay, bir sene bekler, siyasi ortam normalleşir, ondan sonra da zaten kim ne yaparsa yapsın kimse bu konuda farklı yorumlar getirmez.

İkinci bir mevzu değerli arkadaşlar, belki bundan daha önemli bir mevzu, tam bir karartmadır ve uyuşturucu meselesidir. Israrla, Diyarbakır, özelde Lice ilçesi, Hakkâri ve Van bir akaryakıt kaçakçılık merkezi ve bir uyuşturucu merkezi gibi takdim ediliyor.

Değerli arkadaşlar, defalarca bu kürsüden konuştum ben, defalarca, ısrarla. Mesela, Sayın Başbakan son dönemde çıktı bir konuşma yaptı; bugün İçişleri Bakanı da benzer bir açıklamada bulunuyor, diyor ki: "Bu uyuşturucu ticaretinin arkasında bazı siyasiler var -açık ve net söylüyor- bunları biliyoruz ve açıklayacağız." Biz de buradan "Hodri meydan." diyoruz. Eğer bu konuyla ilgili siyasiler varsa bu adresi çıkın bildirin, söyleyin, gösterin. Eğer Hakkâri'ye, Yüksekova'ya uyuşturucu, eroin, esrar geliyor ve bu İstanbul'dan çıkıp Avrupa'ya gidiyorsa, İskenderun Limanı'ndan gidiyorsa, Antalya'dan gidiyorsa, İzmit'ten gidiyorsa, Edirne gümrüğünden gidiyorsa halkı uyutmayın. Hakkâri ile Edirne arasında 2 bin kilometre var. Bu 2 bin kilometrenin trafiği kimde? Bugün Google Earth'e girin, Hint kenevirinin ekildiği yerler, pamuğun ekildiği yerler artık uzaydan tespit ediliyor. "Efendim, biz, Diyarbakır'da Hint keneviri ekiliyordu, yeni tespit ettik, yeni üzerine gidiyoruz." Bu yalanların arkasına sığınmayın. Bugün artık pamuk primleri bile uzaydan tespit edilen ekim alanlarına göre yapılıyor. Milleti Taş Devri'nde zannetmeyin. Gezi Parkı gibi eylemler çıkar önünüze, o 13 yaşında, 15 yaşında gençler size feleğinizi şaşırtır.

Türkiye'de gerçek bir uyuşturucu trafiği var, doğru. Bu INTERPOL'ün raporlarına da girmiş, CIA'in raporlarına da girmiş, MI6'nın raporlarına da girmiş, bütün dünyanın raporlarına girmiş. Ama bunu kim yapıyor? Bunun izleri Ankara'da. Eğer bir devlet 2 bin kilometre içerisindeki uyuşturucu ticaretini bilmiyorsa bütün bu istihbarat örgütlerini kapatsın. İki, defalarca söyledim, Millî İstihbaratın raporlarına göre 14,5 milyar her yıl akaryakıt kaçakçılığı var. Bu, Hakkâri'de, Van'da katırların, eşeklerin üzerinde gelen 20 tenekeyle olmuyor, gemilerle yapılıyor ve bu gemilerle yapılan kaçakçılığın içerisinde AK PARTİ'den milletvekili adayı olan bir arkadaş da var, cezaevinde yatan da var.

Sayın Başbakana buradan "Hodri meydan!" diyoruz. Uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili, eroinle, esrarla, silahla, petrolle ilgili ne biliyorsanız ortaya koyunuz. "Siyasilere uzanıyor." diyorsunuz, hedef gösteriyorsunuz, çamur atıyorsunuz; bu çamur gelir sizin üzerinize yapışır. Aynen Zeytinburnu'ndaki 3 tane dev bina gibi, 40-50 katlı binalar yapılıyor, Sayın Başbakan çıkıyor diyor ki: "Sahibi benim arkadaşımdı, `Bunların yarısını kes, tıraşla.' dedim, tıraşlamadı, beş senedir küsüm." Ya, bu tıraş, berberde tıraş mı oluyorsunuz, ne yapıyorsunuz, neyi tıraşlıyorsunuz? 40 katlı binalar İstanbul'un göbeğinde yapılırken siz neredeydiniz? 1994'ten beri İstanbul'u siz yönetiyorsunuz. Bunun imar ruhsatlarını kim verdi? Büyükşehir Belediyesinden imar değişikliklerini kim yaptı? Bu adam parasını yatırdı, ruhsat aldı, 100 milyonlarca dolara bunu sattı, ondan sonra diyorsun ki: "500 milyon doları benim keyfim için tıraşla." Peki, sen neredeydin o güne kadar, ne yapıyordun?

Değerli arkadaşlar, imar yolsuzlukları, akaryakıt kaçakçılığı, uyuşturucuyla ilgili eğer Sayın Başbakan bildiklerini açıklamazsa töhmet altındadır. Hangi siyasiye uzanıyorsa uzansın bildirsin. Bildirmezse biz burada tekrar hesap soruyoruz.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)