GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:129
Tarih:03.07.2013

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu teklifle ilgili olarak Komisyonda sağlıklı ve verimli bir görüşme yapılamamıştır. Verilen önergelerle teklife birçok madde eklenmiş, birçok madde de çıkarılmıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır sergilenmiştir. Bu kanun teklifi görünürde 76 asıl, 2 geçici madde; torba maddeler dikkate alındığında 140 asıl, 2 geçici maddedir. Teklif ile 71 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmaktadır. Bu kadar çok sayıda kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına rağmen vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek, dertlerine derman olacak konuları çok sınırlı, bir iki husus dışında bulmak mümkün değildir; olanlar da ayrımcılık ve haksızlık içermekte, eşitlik, adalet ve hakkaniyet taşımamaktadır.

Son dönemde kamu çalışanlarına ilişkin bazı düzenlemelerin yapılacağı yönündeki haberler kamuoyunu sürekli meşgul etmiştir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri, yapılacak düzenlemenin kendilerinin statüleri bakımından ne yönde bir değişiklik getireceği ve hayatlarını nasıl etkileyeceğine dair yer yer endişeli, yer yer de umutlu bir bekleyiş içerisine girmişlerdir. Ancak, bu kanun teklifi, kamu personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla, 142 maddelik bu düzenlemede beklentiler karşılığını bulmamış, umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.

Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası uygulanmamaktadır. Personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. AKP iktidarı döneminde asli ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti 4/B'li sözleşmeli personel, özel kanunlara göre sözleşmeli personel, 4/C'li geçici personel, vekil ve ücretli personel, geçici ve mevsimlik işçiler, taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Aslında 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hâllere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar daha önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır. Sözleşmelilerin memur kadrosuna alınması sözleşmeli personeli çalıştırmanın doğru olmadığının kabulü anlamına gelmektedir. O hâlde neden tüm sözleşmeli personeli kadroya geçirmiyor, ayrımcılık yapıyorsunuz? Ayrıca, bir taraftan kadro verirken diğer taraftan niye yeni sözleşmeli personel alıyorsunuz?

AKP zihniyetinin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü açık olan bu yanlış uygulamalar ile birlikte birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağdur ise yandaş olmayan ve bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılamayan, bir türlü sırası gelemeyen ve sırası gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır. Hükûmetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhâl durdurması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi ile kamu kuruluşlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanun'a tabi sözleşmeliler ve mahallî idarelerde çalışan sözleşmeliler memur kadrolarına atanmaktadır. Sözleşmelilere kadro verilmesi, aynı işi yapan kişilere yapılan farklı uygulamaların giderilerek kendi içinde hakkaniyetin sağlanması açısından önemli görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sözleşmelilere kadro verilmesini destekliyoruz. Ancak, AKP zihniyeti bu teklif ile de yine en iyi bildikleri şeyi, ayrımcılığı, adaletsizliği ve mağdur etmeyi öngörmektedir. Maddede çakılı memur kadrosu öngörülmektedir. İl özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları ile mahallî idare birliklerinde çalışan sözleşmeliler memur kadrosuna alınmakla birlikte, bunların başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakillerinin yapılmayacağı düzenlenmektedir. Böyle saçmalık olur mu Sayın Bakan? Memura nakil yasağı olur mu? Niye sadece mahallî idarelerden gelenlere bu yasak getiriliyor, madem doğru bir iş yapıyorsunuz? Bu son derece yanlıştır. Böyle bir düzenleme 657 sayılı Kanun'un özüne, "adalet" ve "eşitlik" ilkelerine ve Anayasa'ya aykırıdır. Sağlık durumu, eş durumu gibi yasal mazeretlerde ne yapacaksınız?

Ayrıca, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel arasında özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarında farklı mevzuat hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personele neden kadro vermiyorsunuz? Bunun hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

Yine, başta belediyelerde olmak üzere kamuda memur görevlerinde çalıştırılan üniversite mezunu işçilerin, mimar, mühendis, tekniker olarak işçi kadrosunda çalışanların memur kadrolarına atanma talepleri de dikkate alınmamıştır. Yaptıkları görev itibarıyla bunların da mutlaka memur kadrosuna atanması gerekmektedir.

Merkezî sınav ve yabancı dil sınavıyla işe giren ve on iki yıldır kadro bekleyen sözleşmeli gençlik ve spor uzmanları neden memur kadrosuna alınmıyor? Kamuda memuriyet sınavıyla alınıp kadro verilmeyen spor uzmanlarından başka sözleşmeli kalmamıştır.

Sayın Bakan, rehber ve usta öğreticileri neden bu düzenleme kapsamına almadınız? Gerekçeniz nedir? Belediyelerde aynı ortamda aynı işi yapan kadrolu sözleşmeli çalışanlar ile rehber ve usta öğreticiler arasında maalesef ayrımcılık yapılmaktadır.

Bu düzenlemede aile sağlığı çalışanları yoktur, 4/C mağdurları yoktur. Toplam sayıları yalnızca 23 bin civarında olan ve mağduriyeti en derinden yaşayan kesim olan 4/C'lilerin kadroya alınmamış olması, görmezden gelinmesi asla kabul edilemez.

Sayın Bakan, kapsam dışında bırakılan sözleşmeliler ve 4/C mağdurları bu ülkenin vatandaşları değil midir? Bu arkadaşlarımızı neden görmezden geliyorsunuz, neden ayrı tutuyorsunuz, neden kadroya geçirmiyorsunuz? Görüyoruz ki ayrımcılık yapmak AKP zihniyetinin iliklerine kadar işlemiş. Kamu çalışanları arasında uyguladığınız bu çifte standart vicdanınızı sızlatmıyor mu? On binlerce sözleşmeli personelin ve 4/C'lilerin feryadı bir ömür kulaklarınızda çınlayacak, sefalete mahkûm ettiğiniz çalışanların ahı iki cihanda yakanızı bırakmayacaktır. Unutmayın, zulüm ile abat olunmaz, zulüm ile abat olanların akıbeti berbat olur. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici, vekil, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması son bulmalıdır. Mevcut çalışanlar kadrolara alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, burada bir durumu daha dikkatlerinize sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar da mağdurdur. Kendilerine hizmet eden çalışanların mağduriyetini gideremeyenlerin başkalarına hayrı olur mu? Bunlardan üniversite mezunu, hatta yüksek lisans yapan vasıflı arkadaşlarımız hizmetli, garson gibi görevlerde çalıştırılıyor. Mecliste çalışan 4/C'liler de kadroya alınmalı, yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar genel idare hizmetleri sınıfı kadrolarına geçirilmelidir. Ayrımcılık ve haksızlıklar giderilmelidir.

Bu teklifte taşeron işçileriyle ilgili de hiçbir düzenleme yoktur. AKP döneminde taşeronlaşmanın kamuda girmediği alan kalmamıştır. Taşeron işçileri insanca çalışma koşullarından uzak, iş güvencesiz, sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden âdeta köle gibi çalıştırılmaya devam edilmektedir.

Çalışma Bakanı taşeron işçileriyle ilgili çalışma yapıldığını açıklamıştır ancak arada bir umut vermekten başka bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır. Her geçen gün sorunları daha da artan taşeron işçilerine sahip çıkılmalı, çalışma şartları ve hakları iyileştirilmelidir. Devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçileri mutlaka kadrolara atanmalıdır.

Geçici ve mevsimlik işçiler de yine göz ardı edilmektedir. 2007 seçimleri öncesi 5620 sayılı Kanun'la yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir, ancak başta şeker ve çay fabrikalarında olmak üzere yıllardır geçici veya mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır. Sayın Başbakan, altı yıl önce "Bu kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur." demişti ancak bu telifte de sorun çözülmemiş, mağduriyet devam etmektedir.

Geçici ve mevsimlik çalışanların emekli olamama sorunları da bulunmaktadır. Emeklilik için hizmet yılı ve yaş şartı açısından sorunları olmamakla birlikte aranan prim ödeme gün sayısını tamamlayabilmeleri için ömürleri yetmemektedir. Sayın Bakana soruyorum: Yılda dört ay, altı ay çalışmayla kaç yılda emekli olunabilir? En az elli yıl, yetmiş beş yıl çalışmak gerekmektedir. Bu soruna mutlaka çözüm bulunmalı, bu arkadaşlarımıza çalışamadıkları süreler için borçlanma imkânı verilmelidir.

Bu teklifte, emeklilikte yaşa takılanlar da yoktur. Emeklilik için gerekli hizmet süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları hâlde yaş şartına takılanların mağduriyeti giderilmemektedir. Emeklilikte yaşı bekleyen vatandaşlarımız mağduriyetlerinin giderilmesini istemektedir. Emeklilikte yaş mağdurları bugüne kadar yaptıkları eylemlerle seslerini duyurmaya çalışmışlardır, açlık grevine girmişlerdir. Sayın Bakan, hiç mi insafınız kalmadı, emeklilikte yaşa takılanları neden görmüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bu teklifte, Diyanet İşleri Başkanlığında vekil imam, vekil müezzin ve Başkanlığa bağlı Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi olarak 4 Mayıs 2005 ile 30 Haziran 2013 tarihleri arasında en az üç ay süreyle ya da 18 Haziran-30 Haziran 2013 tarihi itibarıyla görev yapanların yeterlilik belgesine sahip olmaları koşuluyla ilgili kadrolara atanmaları düzenlenmektedir. Bu düzenleme hâlen görev yapan birçok vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu öğreticisini kapsamamaktadır. Maddede de görüleceği üzere, özel tarihler yazılarak âdeta birilerini kapsaması için çaba sarf edilirken hafızlık belgesi olsa bile yeterlilik belgesi yok diye birçok vekil görmezden gelinmektedir. Bir taraftan bir gün dahi görev yapanlara kadro verilirken diğer taraftan yıllardır vekil olarak görev yapanlar dışlanmaktadır.

Sayın Bakan, vekil görevliler arasında neden ayrımcılık yapıyorsunuz? Yeterlilik belgesine sahip olmayanlara, bir anlamda böylesi yüce ve önemli görevler için yeterli görülmeyenlere neden ve nasıl vekillik görevi verilmektedir? Siz imamlığı, müezzinliği, Kur'an kursu öğreticiliği görevini hafife mi alıyorsunuz? Vekil tayini için kriterleriniz nedir? Torpil ve kayırmacılık var mıdır?

Ayrıca, merkezî sınavda yüksek puan almış birçok ilahiyat fakültesi, ilahiyat yüksekokulu ya da imam-hatip lisesi mezunları atanmayı beklerken kadroların bu şekilde doldurulması, onların haklarının gasb edilmesi anlamına gelmektedir. Böylelikle kul hakkı yenmesine sebebiyet verilmektedir. AKP Hükûmeti kendine göre işin kolayını bulmuş: Önce kolayca ve istediğini vekil ata, sonra kanun çıkararak onlara kadro ver.

Sayın Bakan, insanların hakkını yemeyin. Bilesiniz ki memur yerleştirmeleri için kadro açılmasını ve atanmak için kendilerine sıra gelmesini umutla bekleyenler sizlere hakkını helal etmemektedir. Vekillik müessesesi çok zaruri durumlara münhasır olmalıdır. Personel ihtiyacı merkezî sınav yoluyla yapılacak yerleştirmelerle karşılanmalıdır. Diyanet teşkilatında her kurumdan daha hassas olunmalı, adaletli ve hakkaniyetli bir yönetim sergilenmelidir. Haksızlık ve kayırmacılığın zannına dahi meydan verilmemelidir.

Bu düzenlemede vekil ebe-hemşirelere haksızlık ve ayrımcılık yapılmaktadır. Vekil ebe-hemşireler 2011 yılında 4/B'li sözleşmeli kadrosuna alınmış ancak bu hak kesintisiz bir yıl çalışma şartına uyanlara tanınmıştır. Bu şartı taşımayanların yanı sıra, daha sonra alınanlarla birlikte hâlen bin civarında vekil ebe-hemşire çalışmaktadır. Vekil ebe-hemşirelere neden kadro vermiyorsunuz? Vekil imam, müezzin ve Kur'an kursu öğreticileri memur kadrosuna alınırken vekil ebe-hemşirelere bu hakkın verilmemesi hakkaniyetle bağdaşmamakta, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Bu kanun teklifinde ücretli öğretmenler de, öğretmenler de yok. Vekillere kadro veriliyorsa bundan ücretli öğretmenler de yararlanmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı, açık kontenjanları doldurmak için ücretli öğretmen alıyor. Yüz binlerce atama bekleyen öğretmenler umutla beklerken öğretmen açığı ücretli öğretmenlerle giderilmektedir. Gerekli kadrolar ihdas edilerek öğretmen ihtiyacı atamayı bekleyen öğretmenlerden karşılanmalıdır.

Öğretmenler AKP döneminde yoksullaşmış, kamu çalışanları arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur. Öğretmenlerimizin aylık ve ek ders ücretleri insanca bir hayat sürmeleri için yeterli değildir. Çalışırken geçimini sağlamakta zorlanan öğretmenler, emeklilikte ise sefalete mahkûm edilmektedir. Eğer ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak, sözü dinlenen ve kudretli bir konuma getirmek istiyorsak mutlaka eğitim ve öğretimin sorunlarını ve öğretmenlerimizin sıkıntılarını bitirmek durumundayız.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemede polislerimiz de yok. Sayın Bakan, polislerimize 3.600 ek göstergeyi niye vermiyorsunuz? Tamamına yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz, emsallerine bakarak 3.600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Sayın Başbakanın polisin özlük haklarıyla ilgili altı yıl önce verdiği söz neden yerine getirilmemiştir? Polis emekli olmaktan korkuyor çünkü emekli olunca maaşı yarıya düşüyor. Bu yüzden, yaş haddine kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Emekli polislerimiz de şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor. Polisin özlük hakları mutlaka iyileştirilmelidir.

Kamu çalışanları arasında mağduriyet yaşamayan neredeyse yoktur. AKP Hükûmeti tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitiremeyiz. Son dönemde yapılan düzenlemeler sonucu kamu kurumlarında şef, şube müdürü, il müdürü gibi kadrolarda çalışanların yaptığı görevin önemi, ağırlığı, sorumluluğu artmasına rağmen mali haklarının azalmasının mantıklı bir izahı olamaz.

Sağlık Bakanlığında şube müdürü, hastane müdür ve müdür yardımcıları ile il sağlık müdür yardımcıları 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile araştırmacı kadrolarına atanmıştır. O nedenle, özlük hakları itibarıyla büyük kayıplar yaşamışlar ve mağdur edilmişlerdir. Hâlbuki diğer bakanlıklarda benzer unvanlarda çalışanlar, uzman kadrolarına atanarak özlük hakları korunmuştur. Bu ayrımcı uygulamalara son verilmelidir.

Bugün mühendis kadrolarında çalışanlar, emrinde çalışan işçilerden daha düşük maaş almaktadır. Kamu avukatları gerek yargı mensuplarına göre gerekse emsal kariyer mesleklere göre özlük hakları bakımından çok geri durumdadır.

Kamu işçilerinin eş durumu, sağlık sebepleri ya da başkaca nedenlerle bir kamu kuruluşundan diğerine naklen atanma ihtiyaçları doğmaktadır. Ancak, kamuda çalışan işçiler, diğer kamu çalışanları gibi, başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklen atanamamaktadır. Bu durum kamu çalışanları arasında eşitsizliğe yol açmaktadır. Kamu işçilerinin de naklen atama konusundaki sorunlarına mutlaka çözüm bulunmalıdır.

Sayın Bakan, kamu çalışanları arasındaki binbir çeşit ayrımcı ve adaletsiz uygulamalara ne zaman son vereceksiniz? Yaşanan mağduriyetler vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor?

Bu kanun teklifinde muhtarlarımız da yok. Muhtarlara özlük haklarının iyileştirileceği konusunda söz vermeyen bakan neredeyse kalmamıştır. Hatta, muhtarlara önemli haklar getirilmekte olduğunu dile getiren Hükûmet Sözcüsü Bülent Arınç'ın "Ben de emekli olursam herhâlde bir köyde muhtarlığa aday olabilirim." şeklindeki açıklaması üzerinden aylar geçmiş, yıllardır verilen sözler tutulmamış ve muhtarlarımız hep aldatılmıştır.

Bu kanun teklifinde şehit aileleri, gaziler, engelliler ve yaşlılarla ilgili de bir düzenleme yoktur. Şehit aileleri ile gazilerimiz ve malullerimizin birçok sorunu bulunmaktadır. Onlara pozitif ayrımcılık getirileceği, geniş imkânlar sunulacağı sözleri verilmesine karşın, yerine getirilmemiştir. Bugün şehit aileleri ve gazilerimizin sorunları hakkında yaptığım gündem dışı konuşmamda da partilerimize ve sizlere çağrıda bulundum.

Sayın Başkan, Sayın Hükûmet, partilerimizin değerli grup başkan vekilleri, değerli milletvekilleri; çağrımı tekrarlıyorum. Nasıl olsa bu torba kanunun görüşmeleri birkaç gün sürecek. Gelin, parti gruplarımızın belirleyeceği milletvekilleri olarak yan odaya geçelim. Hükûmetin gönderdiği yüz iki maddelik torba kanun tasarısında yer alan şehit aileleri, gazilerimiz, malullerimiz, yaşlılarımız ve engellilerimizle ilgili maddeleri ayıklayıp görüştüğümüz bu torba kanuna önergelerle dâhil edelim. 20-30 civarında madde var. İlgili derneklerimizin bir, iki madde ilavesi ve bir, iki maddedeki küçük değişiklik talebinde eğer anlaşırsak bunu da yapalım, bu torbaya dâhil edelim.

Kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)