| Konu: | MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ENVER ERDEM VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN GEÇİCİ KÖY KORUCULARININ SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 4 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 130 |
| Tarih: | 04.07.2013 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; bölücü, yıkıcı, ayrılıkçı terörle mücadelenin önemli bir parçası olan geçici ve gönüllü köy korucularımızın sorunlarını dile getirmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Güvenlik güçlerinin terörle mücadelede önemli bir unsurunu oluşturan köy korucularının sorunlarını henüz geçtiğimiz ay içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşımış idik. Belki Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bu hususun kısa bir zaman aralığı içinde tekrar gündeme gelmiş olması dikkatinizi celbetmiş olabilir. Ancak korucularımızın bugün itibarıyla yani Temmuz 2013 tarihi itibarıyla çok vahim, endişe verici sorunları vardır. Konunun aciliyeti, önemi ve vahameti sebebiyle korucularımızın durumu bir kez daha konuşulmalıdır, dikkatlerin korucular üzerine çekilmesi gerekmektedir.
Konuşmama başlarken, evvela koruculuk sistemi hakkında bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum: "Köy koruculuğu" kavramı 1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunu'yla gündeme gelmiştir. Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber hedeflenen topyekûn kalkınmanın hedef kitlesi olan Türk toplumu yüzde 80 oranında köylerde yaşamaktaydı. Bu sebeple Köy Kanunu'yla köy muhtarına özel bir pozisyon yükleyen o günkü anlayış "Köy muhtarının emrine bir tür kolluk gücü" diye isimlendirilebilecek koruculuk sistemini vermiştir. Köy korucuları köyde yaşayan toplumun ırzını, canını, malını eşkıyadan ve gerçek anlamda çapulcudan koruyacak bir kolluk kuvvetiydi ve 1980'li yıllara kadar bu vazifelerini başarıyla yerine getirmişlerdir. Terör olaylarının yoğunlaşması üzerine 26 Mart 1985 tarihinde 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinde değişiklik yapılarak geçici köy koruculuğu sistemi ihdas edilmiştir. Söz konusu kanuna göre şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevresinde ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenen illerde valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onanıyla yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilebilmektedir.
Geçici köy korucularıyla ilgili tüm işlemler 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinde değişiklik yapan 5673 sayılı Kanun ve bu kanunun ek 18'inci maddesine dayanılarak Bakanlar Kurulunca yayımlanan Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği ve uygulamada birliktelik sağlaması amacıyla İçişleri Bakanının onanıyla hazırlanan Geçici Köy Korucuları Yönergesi hükümlerine göre yürütülmektedir. 1985 yılında 22 ilde başlatılan geçici köy koruculuğu sistemi 1987'de ilan edilen olağanüstü hâl ile devam ettirilmiş, 1992'de koruculara ücret verilmeye başlanmış, 1993'te sistemin uygulandığı il sayısı 35'e çıkarılmıştır.
Geçici köy koruculuğu sistemi, bölücü terör örgütüne karşı orada yaşayan vatandaşların bir duruş sergilemesi, vatandaşlarımızın kendi rızalarıyla kendi hanelerini, aile fertlerini, kendi köylerini ve kendi memleketlerini silahlı olarak savunmaları için tasarlanmış ve hayata geçirilmiş bir yapıdır. Geçici ve gönüllü köy korucuları sayıları zaman zaman değişmekle birlikte terörün yoğun olduğu dönemlerde 80 bini aşmıştır. İçişleri Bakanlığının açıkladığı son bilgilere göre 46 bine yakın ücrete tabi geçici köy korucusu vardır. 20 binden fazla da ücret almayan, sadece silahı olan gönüllü köy korucusu söz konusu olup toplamda yaklaşık 66 bin kişilik bir güçtür.
Bugüne kadar geçici ve gönüllü köy korucuları, asker ve polis silah arkadaşlarıyla beraber terörle mücadelede görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Koruculuk Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terör örgütüne ve terör olaylarına karşı toplumsal manada bir duruşun göstergesi olmuştur. Korucular ve aileleri, aşiretleri terör örgütüne karşı bölgede direnç gösteren toplumsal bir kesimi oluşturmuşlardır. Korucular önceleri uluslararası kamuoyunda şimdi ise iç kamuoyumuzda kendi kaderlerini tayin etme hakkı, selfdeterminasyon iddiasında bulunan ayrılıkçı fikirlerin, emellerin hayallerini devlet bütünlüğünden yana boşa çıkarmışlardır.
Önemli bir bölümü Kürt kökenli olan Türk devletine bağlı, Türk milletine âşık vatan sevdalılarıdır korucular. Korucular ve aileleri en zor şartlarda yaşayarak ve ölümü göze alarak devlete ve millete bağlılıklarını ispatlamışlardır. Bu uğurda en ağır bedelleri ödemiş ve aslında en fazla travmaya maruz kalmış sivil kitledirler. Ancak, tüm bu yaşanan travmalar, korucuların dik ve onurlu duruşunu değiştirmemiştir.
Köy korucuları bölgenin insanı olmalarından dolayı araziyi iyi tanımaları sebebiyle terör örgütü mensuplarının nerelerde barınabileceklerini, neler yapabileceklerini, güçlerinin neler olabileceğini, kimlerin bölücü terör örgütü ile iltisaklı olabileceklerini bildikleri için PKK tarafından algılanan büyük bir tehdittirler.
Köy korucularımız tüm yaşamlarını görev yaptıkları yerde geçirmektedirler çünkü oralar onların memleketidir. Bu yüzden üç yüz altmış beş gün yirmi dört saat eşkıyanın hedef tahtasındadırlar. Onun içindir ki köy korucularımızın sorunları bir an evvel çözülmeli, bu husus hepimiz için bir vazife olmalıdır.
Geçici ve gönüllü köy korucuları bölünmez vatan bütünlüğü uğrunda Türk Bayrağı'nın dalgalanması, Türk devletinin egemen olması için bugüne kadar 1.696 şehit ve 1.916 yaralı, gazi vermişlerdir. Bu dik duruşları ve hizmetlerine karşılık köy korucularımızın 810 TL ile 880 TL arasında değişen ücretleri açlık sınırının altındadır. Bu yıl için ücret artışı da 10 TL gibi komik bir seviyede olmuştur. Korucuların aldıkları bu aylıklar Türkiye standartlarında düşük bir rakamdır. Hele hele Haziran 2013 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre açlık sınırı 1.022 Türk lirası, yoksulluk sınırı 3.328 Türk lirası iken 810 TL bırakın açlık sınırını karşılamayı, yanından bile geçmemektedir.
Gönüllü korucularla beraber tüm koruculara en az sözleşmeli erlere verilen ücret kadar yani 1.600 lira ücret verilmelidir. Sosyal güvenlik primleri, emekli maaşları, çalışma saatleri, gündelik ve kumanyaları gibi her konuda önemli problemleri olan gönüllü ve geçici köy korucuları, özellikle "açılım süreci" ya da "barış süreci" diye adlandırılan Hükûmet politikaları çerçevesinde yalnızlığa itilmişlerdir.
Bölücü ve yıkıcı terörist unsurların talepleri doğrultusunda, değil sorunlarını çözmek, köy korucuları PKK ve siyasi uzantılarının inisiyatifine terk edilmişlerdir. Yıllardır mücadele ettikleri PKK'nın ve siyasi uzantılarının etki alanı içinde yalnız bırakılan köy korucularından özellikle terörle mücadelede geçmişte başarıları olanların tek tek cinayetlere kurban gittikleri ve faillerinin de PKK'lı terörist oldukları bilinmektedir.
AKP Hükûmetinin sözde açılım süreci devam ederken, teröristlerin korucularımıza yönelik eylemleri de devam etmektedir. Basına yansıyan haberlere göre, 13 Mart 2013 tarihinde, Şırnak ili Cizre ilçesinde korucumuz Mehmet Sait Coşkun sokak ortasında teröristler tarafından şehit edilmiştir. Yine, geçtiğimiz günlerde Şırnak'ın Silopi ilçesinde geçici köy korucularımızdan Ramazan Erkan silahlı saldırı sonucu şehit edilmiştir. Mehmet Güven Cizre'de, Sıtkı Unat Uludere Şenoba'da, Ali Nat Şırnak'ta, Ali Kılıç Cizre'de hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bize gelen bilgilere göre, bu korucular terörle mücadelede büyük başarılara imza atmışlardır. Terör örgütünün elinde korucularımıza ilişkin bir infaz listesi olduğu iddia edilmekte, cinayetleri bu listeye göre yaptıkları söylenmektedir. Terör örgütünün, Hükûmetin yanlış politikalarıyla alanı PKK'ya terk etmesinden sonra, bölgedeki korucuları -âdeta bir cadı avı gibi- onları tek tek infaz ederek şehit ettiği yönündedir.
Geçtiğimiz mayıs ayında ise Şırnak'ın Gümüşyazı köyünde köy korucularımızdan Abdülvahap İlhan PKK'lılar tarafından Kandil'e kaçırılmıştır ve kendisinden hâlen haber alınamamaktadır. Abdülvahap İlhan ve diğer kaçırılan korucularla ilgili güvenlik güçlerinin ve Hükûmetin bir çalışması var mıdır?
Hükûmet korucularımızı, Necip Fazıl'ın ifadesiyle, öz yurdunda garip bırakmıştır. Hükûmet, Necip Fazıl'ın ifadesiyle, baba katiliyle babayı ayna safa koymuştur. Korucularımıza yönelik gerçekleştirilen saldırılar hakkında açıklama yapması gereken Hükûmet, hâlen teröristlerin silahlarını bırakıp gideceklerini hayal edecek kadar zafiyet içindedir. Eğer Hükûmet zafiyet içinde değil ise ve bir çaba göstermiyor, onlarla anlaşmaya çalışıyor ise Hükûmet PKK'yı eli yüzü düzgün, sözüne güvenilir Türk vatandaşları mı zannetmektedir?
Hükûmet artık bölücü terör örgütünden bahsederken "bölücü", "terör", "eli kanlı katil" gibi ifadeler kullanmamaktadır, hatta Başbakanın görevlendirdiği akiller verdikleri raporlarla PKK'nın sözcülüğüne soyunmuşlardır. Akiller, PKK ne istiyorsa çözüm olarak onu raporlarına yazmışlardır. Yoksa, Hükûmet PKK'yla aynı şeyi mi düşünmektedir, aynı şeyi mi istemektedir? Bu sorularımızın cevabını Parlamento çatısı altında duymak istiyoruz.
Bütün bu sorulara ilave olarak, büyükşehir düzenlemesiyle koruculuk sistemine dâhil köy ve beldelerin bölücü çevrelerin yönetimine dâhil edilmesi, terk edilmesi korucuların sorunlarını tepe noktalara taşımıştır. Hükûmet korucuları PKK'nın kucağına atmaktadır.