| Konu: | CHP GRUBUNUN, ÇORUM MİLLETVEKİLİ TUFAN KÖSE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ÇORUM OLAYLARININ SORUMLULARININ, AMAÇLARININ VE OLAYLARIN ARKASINDA BULUNAN UNSURLARIN ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 130 |
| Tarih: | 04.07.2013 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında, burada tabii, önemli konular konuşuluyor, tartışılıyor. Yani çözüm yeri olarak Parlamentoyu gördüğümüz için burada bir konsensüs sağlanması lazım. Yani Çorum'da bu vahşet uygulanmadı mı? Uygulandı. Kahramanmaraş'ta aynı vahşet uygulanmadı mı? Uygulandı. Gazi'de, Sivas'ta? Yani bu sorunları bu Parlamentonun tartışması, komisyonlar oluşturması gerekmez mi? Acılarımız yok mu? Buraya çıkan her arkadaşımız? Yani tarihimiz acılarla, katliamla dolu. Yani sadece biz çıkıp Sivas'ı, Çorum'u, Kahramanmaraş'ı değil, bir arkadaşımız çıkıp efendim, İskilipli bilmem hoca efendiyle ilgili, onun hukukunu da savunmak bizim namus borcumuzdur. Yani o istiklal mahkemelerindeki o zalimane politikaları siz nasıl tasvip edebilirsiniz? Yani siz ortaklaşmadan biz iç barışımızı nasıl sağlayabiliriz?
Bugün Mısır'da darbe oluyor, bazı şahsiyetler postal seslerinden, o askerî darbeden devrim yaratmaya çalışıyorlar. Ya, postaldan, silahtan yani askerî darbeden devrim yaratılır mı? Biz dünyanın her yerinde darbelere karşıyız, açık ve net olarak söylüyoruz. Dünyanın neresinde darbe olursa Barış ve Demokrasi Partisi `ama'sız, `lakin'siz bir şekilde darbecilere karşıyız. diyoruz, Her darbeci alçaktır diyoruz. Ülkemizde de darbe yapanlar alçaktır, başka ülkelerde darbe yapanlar da alçaktır. Bu kadar kalın çizgilerle söylüyoruz ama biz dönüp diyoruz ki: Eğer Çorum'da yüzlerce insan katledildiyse, Sivas'ta ve Kahramanmaraş'ta insanlar katledildiyse ve bu cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Alevilere zulüm politikaları uygulandıysa, cumhuriyet öncesi de uygulandıysa Alevilerin de dönüp şunu sorma hakkı yok mu: Kardeşim, siz bizden ne istiyorsunuz? Biz bu ülkenin vatandaşları değil miyiz? Canınız sıkıldığında alacaksınız silahınızı, faşist odaklarınızla sokaklara çıkacaksınız, bizi linç edeceksiniz, öldüreceksiniz, sonra ortak vatandan bahsedeceksiniz. Aynı sesi Kürtler de yüksek sesle seslendiriyor: Kardeşim, bu toprakların sahipleriysek bizim ortaklaşmamız lazım, bize tepeden bakmamanız lazım. Bizim oturup sorunlarımızı tartışabilir, konuşabilir bir iklim yaratmamız lazım.
Şimdi, bu Parlamento, Allah aşkına, çıksa, bir komisyon oluştursa, geçmişte Çorum'da, Sivas'ta, Gazi'deki olaylarla ilgili bir araştırma önergesini kabul etse, dört siyasi partiden temsilciler bulunsa ne kaybederiz? O katilleri kollamak, korumak bizim görevimiz mi, yoksa katilleri teşhir etmek Parlamentonun vicdani ve ahlaki sorumluluğu mudur? Biz kendimizi öyle görüyoruz.
Bakın, yakın tarihimizde Sivas'ı, Çorum'u, Kahramanmaraş'ı, efendim, 80 öncesi, 80 sonrası? Bir buçuk yıl önce Roboski'de de aynı şeyler yaşandı. Şimdi Roboski'deki olayların da üstünü kapattık. Biz hepimiz buralara çıktık, kürsüde onlarca kez dedik ki: Ey savcılar, sizi göreve davet ediyoruz. Roboski'de 34 insan katledildi. O katliamı gerçekleştirenler, o katliam için emir verenler, o Heronları gönderenler, o görüntüleri alıp sonra `vurun' diyenler, muhakkak birileri var. Ama savcılar bir buçuk yıl dolaştılar, dolaştılar -sonra ne yaptılar biliyor musunuz- askerî savcılara havale ettiler.
E, siz daha önce burada anayasa değişikliği yaptınız ey AK PARTİ'liler. Ne yaptınız? Rejime karşı askerleri tasfiye ettiniz. İyi ettiniz ama yurttaşın hukukunu koruyan anlayışta siz sınıfta kaldınız. İşte Roboski bu. Roboski'deki olayları siz askerî savcılara havale ettiniz. Askerî savcı generalini nasıl yargılayacak? İşte asıl sorun burada. Demokraside çifte standartlar olursa sorunlarımızın çözümüyle ilgili arpa boyu kadar yol almayız. Bir taraftan 12 Eylül askerlerinden, Anayasası'ndan hesap sorarsınız, bir taraftan da onların getirdiği Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu'ndan da iktidar olmayı sağlarsınız. O zaman dersiniz ki: "Biz askerî darbelere karşıyız." Hodri meydan, karşıysanız -anayasayla ilgili çalışmaları sürdürüyorsunuz- gelin, 12 Eylülün ürünü olan Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu, yüzde 10'luk baraj ve Hazine barajını gelin, birlikte değiştirelim. "Hayır." Çorum'la ilgili, Sivas'la ilgili bir komisyon oluşturalım. "Hayır." Peki, ne yapacağız? Roboski'yle ilgili biz savcıları göreve davet ediyoruz. "Hayır." Bir barış iklimi görüşülüyor. Biz kılı kırk yararak gidiyoruz. Bütün olumsuzluklara rağmen bu sürecin heba edilmemesi için çok çaba sarf ediyoruz ve çok duyarlıyız da ama tek taraflı duyarlılık bu işi götürmüyor.
Bakın, bir taraftan barış görüşmelerinin devam ettiği bir süreçte, biliyoruz, haberimiz de var ama pratikte hayata yansıyan bir şey yok. Siz barış sürecini sürdürürken karakol yapamazsınız sevgili arkadaşlarım, yapamazsınız. Siz barış görüşmelerini sürdürürken, siz havada keşif uçuşları yapamazsınız. Siz barış görüşmeleri yaparken yeniden köy korucu kadrolarını tahsis edemezsiniz, askerî birlikleri oralara sevk edemezsiniz. Barışın ruhu neyi emreder biliyor musunuz? Sayın Başbakan çıkıp iki kelimeyle "Barış görüşmeleri devam ediyor, bu ülkede barış görüşmeleri sürdüğü müddetçe karakol yapımları asla olmayacak." diyecek. Tek kelimeyle, bakın, bu ne kadar, ülkede önemli bir iklim oluşturur, tek bir kelimeyle biz barışımızı bile sağlayabiliriz. Ama siz bunu yapmadığınız hâlde ne oluyor? PKK da alttan diyor ki: "Vallahi, bunların bir A projesi var, bir de B projesi var. B projesi, karakolları inşa ediyorlar, yeniden Kürtlere savaş açacaklar. Biz ne yaparız? Biz de Kürt gençlerine sesleniriz `Ey Kürt gençleri, bakın, devletin barışla ilgili samimiyeti yoktur, siz de bizlere gelin ve dağlara sığının.'" Ve şu anda gerilla saflarına epeyce insanın katıldığını da biliyoruz. O vesileyle bunları söylerken acı gelebilir ama bizim realitemiz bu. Bizim bu konuda sorumluluklarımız varsa bunun ruhuna uygun hareket etmeliyiz. Yani, Lice'deki insanlar gerçekten karakolun önüne kadar gidiyor "Bakın, barışın ruhuna aykırıdır. Siz burada karakol yapıyorsanız, siz bize yeniden savaş açmak için karakol yapıyorsunuz." diyorlar ve orada bu insanların üzerine ateş açılıyor, hepsi de sırtından vuruluyor ve "Medeni Yıldırım" diye bir kardeşimiz yaşamını yitiriyor ve sonra dönüp ne diyorsunuz? "Efendim, uyuşturucu" diyorsunuz. El vicdan be, el vicdan!
Bakın, dönün uluslararası arenaya bakın, bütün ülkeler, PKK'yi terörist ilan eden ülkeler bile PKK'ye bu konuda bin kez teşekkür ediyor. Kürt aileleri, Türk aileleri, Avrupa'dakilerin hepsi PKK'nin uyuşturucuyla nasıl uluslararası arenada mücadele ettiğini dost ve düşman hepsi biliyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - PKK? PKK? El insaf!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Evet, evet, açıkça söylüyorum, boş konuşmuyorum ben, açıkça söylüyorum bunu. Gidin, Avrupa'da, Amerika'da, dünyanın dört bir tarafında bir tane PKK'liyi uyuşturucuyla iç içe bulursanız ben burada milletvekilliğinden istifa ederim ve Türk, Kürt ailelerinin?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - El insaf! El insaf!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, size açıkça söylüyorum, Kürt ve Türk ailelerinin PKK'ye? Bakın, PKK'ye saldırabilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama iftira ve yalanlarla bu iş yürümez ve ben emin olun, Avrupa'da binlerce ailenin bu konuda nasıl minnet duygularını dile getirdiklerine tanıklık ettim "Bizim çocuklarımızı sokaktan, uyuşturucudan bunlar alıp getirdiler..." Eş Başkanımız size o gün seslendi: "Arkadaşlar, sorun uyuşturucuysa biz Diyarbakır'dan, Lice'den yüzlerce insanı alıp gidip o tarlaları talan etmek bizim görevimiz ve bizim böyle insani, vicdani bir sorumluluğumuz var." dediler. Sorun uyuşturucu değil.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Danimarka niye kapattı televizyonları? El insaf!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sizden rica ediyorum, sorunun çözümüyle ilgili politikanız, projesiniz yoksa sadece uyuşturucuya havale ederek sorunu çözemezsiniz. Tek bir şey yapabilirsiniz: Kardeşim, bu ülkede barış istemeyen güçler var, hâlâ o güçler direniyor; adı karakol komutanı, adı infaz koruma memuru, adı, efendim, bir cezaevinde müdür; bu süreçten rahatsızlık duyanlar var. Bu pencereden bakacaksınız ve barışımızı böyle inşa edeceğiz ve birbirimize tahammül göstereceğiz. Sivas'ın, Çorum'un, Maraş'ın, hepsinin faillerini araştıracağız. İstiklal mahkemelerinde kimler katledilmişse onların faillerini bulmak hepimizin boynunun borcudur. Biz size dostça sesleniyoruz. Bakın, yanı başımızda olup bitenler bize ders vermiyor mu? Bu sokakları tetikleyenlerin asıl niyetinin bu olduğunu siz, biz, hepimiz iyi biliyoruz.
Biz bu önergeye olumlu oy kullanacağız.