GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, ADANA MİLLETVEKİLİ SEYFETTİN YILMAZ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ADANA İLİNDEKİ ÇİFTÇİLERİN SORUNLARININ (10/564); ADANA MİLLETVEKİLİ ALİ HALAMAN VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ÜLKE GENELİNDE MEYDANA GELEN BÜYÜK AFETLER, KURAKLIK, YANLIŞ DESTEKLEMELER VE FİYAT POLİTİKALARI SEBEBİYLE BÜYÜK SIKINTI İÇİNE GİREN ÇİFTÇİLERİN SORUNLARININ (10/581); TOKAT MİLLETVEKİLİ REŞAT DOĞRU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 1/3/2012 TARİH 3210 SAYI İLE TOKAT İLİNDEKİ ÇİFTÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN, GENEL KURULUN 5 TEMMUZ 2013 CUMA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:131
Tarih:05.07.2013

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz çiftçilerin problemlerinin araştırılmasıyla ilgili önergemizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, burada, bu kürsüde defalarca gündeme getirmemize rağmen her defasında iktidar tarafından, Hükûmet tarafından çiftçilerin problemlerini araştırmak, çiftçilerin problemlerine çözüm üretmek hep kulak arkası edildi. Nereye kadar kulak arkası edilecek, bu çiftçiler topraklarını terk edene kadar mı, bu çiftçiler ekmekten dikmekten vazgeçene kadar mı terk edilecek? Bunun nereye kadar gideceğini kestiremiyorum ama şu anda çiftçilerimiz aşırı derecede sıkıntı içerisinde, problemleri çok fazla, bunları da burada gündeme getirmek ve onların problemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımak adına ben, en azından bir çiftçi milletvekili olarak bunu kendime görev addediyorum.

Değerli arkadaşlarım, buğday hasadı hemen hemen tamamlanmak üzere. Şu anda İç Anadolu'nun bazı bölgelerinde hasat yapılıyor, diğer bölgeler tamamen bitmiş durumda. Buğday fiyatları ne yazık ki beklenilen seviyede değil, şu anda 650 bin lirayla 700 bin lira arasında, eski rakamla. Çiftçilerin buğday ekip ona yapmış oldukları masrafı karşılayacak seviyede de değil bu fiyatlar ve çiftçilerimiz ne yazık ki Ofis çabuk alım yapmadığından, peşin bedelle ödeme yapmadığından dolayı da tüccarın eline düşüp ona ucuz bedelle buğdayını satmak mecburiyetinde kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, buğday çok stratejik bir üründür. Buğdayın ekilmesi mutlaka teşvik edilmelidir, buğday üreticileri mutlaka desteklenmelidir çünkü bugün belki pamuğu dışarıdan ithal edebilirsiniz       -onun ithal edilmesi de yanlıştır- ama buğday savaşta da, barışta da Türkiye'ye lazım olan, insanlarımıza lazım olan, devlete lazım olan bir üründür, onun için buğday ekimini mutlaka desteklememiz lazım, buğday  ekenleri mutlaka desteklememiz lazım.

Bakınız, Türkiye'nin ihtiyacı aşağı yukarı 22-23 milyon ton civarındadır. Bu yıl beklenen rekolte, Tarım Bakanlığının açıkladığı rekolte 20 ile 21 milyon ton civarındadır. Yani, aşağı yukarı 2 milyon ton gibi bir açık vardır. Bu, nereden karşılanacak? İthal edilerek karşılanacak. Yahu, biz, hadi diyelim ki, efendim petrolü bulamadık -var da bulamadık- dışarıdan petrol ithal ediyoruz. Ya, arkadaş bizim buğday ekecek topraklarımız yok mu? Birçok toprağımız boş kalıyor. Niye? Çünkü, çiftçi buğdaydan para kazanamadığı için buğday ekmek istemiyor, dolayısıyla da bir rekolte eksikliği var ve ne yazık ki bu da ithalatla karşılanacak. Yani, ülkemiz kendi içerisinde milletimizin alın teriyle kazanıp ödediği vergileri bir başka ülkenin çiftçisinin kazancı olarak ne yazık ki yurt dışına gönderecek. Bunlar, yanlış politikalar değerli arkadaşlarım. Buğday üreticilerini mutlaka desteklememiz lazım. Pamuk üreticilerinin de aynı sıkıntıları var. Bugün, Türkiye, dünyanın en büyük pamuk ithalatçılarından birisi hâline geldi. Dünyanın en çok pamuk üretebilecek ülkelerinden birisi olmasına rağmen, topraklarımız, iklimimiz buna müsait olmasına rağmen, dünyanın en kaliteli pamuğunu üretebilecek durumdayken ne yazık ki pamuk üretemiyoruz. Niye üretemiyoruz? Çünkü, pamuktan para kazanamıyor çiftçi, onun için pamuk ekmek istemiyor. Fabrikatör de ne yapacak? Bu işi yapıyorsa eğer, gidip dışarıdan pamuk getiriyor. Kime para kazandırıyoruz? Amerika'nın çiftçisine para kazandırıyoruz, Yunanistan'ın çiftçisine para kazandırıyoruz, Hindistan'ın çiftçisine para kazandırıyoruz. Bizim çiftçimiz pamuk ekmeyi, pamuk üretmeyi bilmiyor mu? En âlâsıyla biliyor, en iyisiyle biliyor. Ver benim çiftçime Avrupa'daki desteği, gelişmiş Avrupa ülkelerinin pamuk üreticilerine vermiş olduğu desteği ver, bak bakalım Türkiye de dünyanın en fazla pamuk üreten ülkeleri hâline geliyor mu, gelmiyor mu? Ama yanlış politikalar neticesinde, ithalata yönelik politikalar neticesinde bugün pamuk üreticisi, ne yazık ki, havlu atmıştır, pamuk ekmekten vazgeçmiştir.

Değerli arkadaşlarım, mısırda da durum aynı. On beş, yirmi gün önce, bir ay öncesinden, konuşma yaptım: "Şu ithalatı durdurun, efendim, dışarıdan mısırı getirmeyin. Kanatlı yem üreticilerinin, büyükbaş hayvan yem üreticilerinin tamamı kendi ithal mısırlarıyla kendi depolarını doldurdular, ihtiyaçlarını karşıladılar, bir ay sonra mısır hasadı başlayacak, bu çiftçi ne yapacak?" dedim, dinlemediniz, fonu yükseltmediniz, aksine ithalatı teşvik ettiniz. Dolayısıyla, bugün, ne yazık ki, Türkiye'de, şu anda kanatlı yem üreticilerinin ve büyükbaş hayvan yem üreticilerinin depoları dolmuş durumdadır. Çiftçinin malı çıktığı zaman, acaba çiftçi nasıl pazarlayacak diye endişe içerisindeyim. Ben kendim bir çiftçiyim, bunu da bizzat yaşayan bir arkadaşınızım. Bugün gübre alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa, mazot alırken nasıl yüreğimiz ve cebimiz yanıyorsa işte, çiftçi, ürünü hasat ettiğinde eğer para etmiyorsa, nasıl kara kara düşünüyorsa bunu en iyi bilen bir arkadaşınızım çünkü bizzat yaşayan bir arkadaşınızım.

Dünyanın en pahalı mazotunu tüketiyoruz, 4,33 lira. Allah'tan reva mıdır bu ya! Dünyanın en pahalı gübresini tüketiyoruz. Yani, altında, gümüşte, efendim, süs eşyasında KDV'yi düşürdünüz. Yıllardan beri burada söylüyorum, "Gelin, şu gübredeki yüzde 18 KDV'yi düşürelim, çiftçinin menfaatine bu işi yapalım." diye, her defasında Maliye Bakanı diyor ki: "Olmaz." Tarım bakanı diyor ki: "Bizim böyle bir projemiz yok." Niye yok kardeşim? Yani, süs eşyası, efendim, altın ve gümüş yani bunlarda KDV'yi sıfırlarken vicdanınız tahammül ediyor da çiftçinin en pahalı girdisi olan gübrede yüzde 18 KDV'yi kaldırmaya niye vicdanınız tahammül etmiyor? Çünkü sizin çiftçiyle alakalı bir vicdan meseleniz var, bir vicdan probleminiz var. Çiftçi sizin için yok, çiftçi diye bir şey yok sizin için.

Buraya çıkıyor konuşmacılarınız  "Efendim, Ziraat Bankası şu kadar kredi verdi." Yahu, Ziraat Bankasının verdiği krediyle övünmek acaba neyle eş değerdir? Ben bunu anlayamıyorum ya. Bir insanın parası varsa, para kazanıyorsa, gidip Ziraat Bankasından niye kredi alsın kardeşim, niye gitsin kredi alsın ya! Denizbanktan niye gidip kredi alsın, efendim, Şekerbanktan niye kredi alsın! Para kazanamıyor, tekerini döndürebilmek için, ihtiyacını karşılayabilmek için, topraklarını terk etmemek için o bankadan kredi alıyor, bu bankadan kredi alıyor; bütün tarlalarını, evlerini, topraklarını da ipotek veriyor. Yani bununla övünmek bana göre akli bir problem manası? Ben öyle karşılıyorum yani. Bununla övünülmez arkadaşlar. Yani, para kazanan hangi çiftçimiz gider Ziraat Bankasından kredi alır ya? Niye alsın yani, niçin alsın? Şimdi, "Efendim, biz şu kadar destek veriyoruz. 2002'de destek şu kadardı, 2013'te destek bu kadar." Ya bırakın ya, bu lafları bırakın, bırakın; bırakın bu lafları. Toprağın içerisinde alın terini döken, gerçekten ekip diken, gerçekten yüreği yanan insanlar gelsin burada konuşsun. Eğer bunu konuşabiliyorsa bu şekilde alnından öpeceğim o zaman onu. Eğer "Ben çiftçilik yapıyorum, para kazanıyorum; toprak ekip dikiyorum, para kazanıyorum." deyip burada, bu kürsüde cevap verebiliyorsa, onun alnından öpeceğim, bir daha da hiç konuşmayacağım. Ama nerede toprağı bilmeyen varsa, nerede toprakla uğraşmayan varsa, sırf burada gelip kendi grubunu tatmin etmek noktasında, ahkâm kesmek adına konuşma yapılıyorsa, bunlar doğru şeyler değil arkadaşlar, doğru şeyler değil. Bunların hiçbir tanesi çiftçinin problemlerine de çözüm getirmez, çözüm üretmez. Yani, eğer bu kadar iyiyse çiftçi, gelin, hep beraber bu araştırma önergesini kabul edelim, kabul edelim hep beraber. Gidelim, Adana'da, Karataş'ta, Ceyhan'da, Yumurtalık'ta, İmamoğlu'nda oturalım çiftçilerimizle, bir konuşalım bakayım. Eğer kendinize bu kadar güveniyorsanız, kendinizden bu kadar eminseniz, verdiğiniz destekler bu kadar çok çiftçiye fayda sağladıysa, gelin, gidelim, yapalım bunu. Ama yapamazsınız ki? Yapamazsınız çünkü bunları çiftçinin karşısında anlatacak yüzünüz yok. Ama buraya geliyorsunuz, şov yapmak adına, "Efendim, şu kadar destek verdik, bu kadar destek verdik, Ziraat Bankasından şu kadar kredi verdik." Ya bırakın bunları ya! Bırakın, bırakın! Çiftçi can çekişiyor, çiftçi ölmek üzere, çiftçinin can suyuna ihtiyacı var.

MEHMET ERDEM (Aydın) - Senin bildiklerin?

MUHARREM VARLI (Devamla) - Senin toprağın var mı yahu, var mı toprağın?

MEHMET ERDEM (Aydın) - Var.

MUHARREM VARLI (Devamla) - Bırak Allah'ını seversen yahu, bırak Allah'ını seversen. Toprağı olmayan adam konuşmasın buradan, bırak.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, çiftçi can çekişiyor, çiftçiye can suyu vermemiz lazım, bunun için de çözüm üretmemiz lazım. Afaki nutuklarla bu iş olmaz. Sırf kendi grubunuzu tatmin etmekle bu iş olmaz. Buraya çıkıp şov yapmakla da bu iş olmaz. Onun için, gerçekten yüreği yanan arkadaşım varsa, gerçekten çiftçilik yapan varsa, alın terini toprağa döken varsa gerçekten para kazanan oluyorsa onun alnından öpeceğim, bir daha da böyle konuşma yapmayacağım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)