| Konu: | BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 132 |
| Tarih: | 06.07.2013 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçi, verdiğimiz önergeler ne yazık ki burada çok dikkate alınmıyor iktidarın çoğunluğu nedeniyle ama yine de biz buraya bir not düşmeyi, kendi durduğumuz noktayı, bakış açımızı ifade etmeyi bir görev biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeye geçmeden önce -Sayın İçişleri Bakanı da burada oturuyor- özellikle İstanbul'u ilgilendiren bir konuya ilişkin görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Biliyorsunuz, çok uzun süredir, İstanbul'daki Gezi Parkı direnişi nedeniyle Türkiye'de çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir yandan, özellikle İstanbul Valiliğinin yasakçı uygulaması ciddi anlamda sorunların da kaynağı. Daha çok kaynağı, Taksim'e çıkan, eşitlik, özgürlük isteyen, ekolojik bir yaşam isteyen, oradaki Gezi Parkı'nın yıkılmasını isteyenler değil, tam tersi bir durum oluyor.
Bugün akşam, Taksim Dayanışması, bu yargı kararının halkın lehine sonuçlanması nedeniyle Gezi Parkı'nın açılması konusunda bir eylem çağrısında bulunmuştu. Valilik de bugün itibarıyla, yarın parkın açılacağı duyurusu yapmasına rağmen, şimdi basından okuduğumuz kadarıyla, bugün akşam Taksim'i halka kapatmış, yasaklamış durumda. Bu, başka bir sıkıntıya neden olacak. Biz, burada -Sayın Bakan buradayken- bu iş sıkıntıya dönüşmeden Taksim'in halka açılması ve Gezi Parkı direnişçilerinin bugün orada olmasının sorun çıkmadan sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, bu inatlaşmayla başka bir noktaya gidilmez.
Sonuç itibarıyla, bu çağrıya uyacak olanlar Taksim Meydanı'nda olacaklar. Taksim Meydanı'nın politik kimliği nedeniyle, iktidar, aslında uzun süredir Taksim Meydanı'nı toplumsal muhalefete kapatmaya çalışıyor; bu, yaklaşımlardan birisi. Bunu ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, biz, aslında bu değişiklik önergesiyle bir şeyin altını çizmek istiyoruz: Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün anayasal güvencede olduğu ve bunun yasaklarla ortadan kaldırılmaması gerektiğini, yapılan düzenlemelerin daha çok özgürlükler üzerinden yapılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bu, demokrasinin de, özgürlüklerin de temel noktalarından birisidir. Biraz önce söylediğimiz Gezi meselesi de böyle. Aslında demokrasiye tahammül, farklı görüş ve önerilere tahammül, başkalarının başka düşünebileceğini ve bu konuda işte eylem, örgütlenme yapabileceğini, yapması gerektiğini, bunu basın yoluyla da yapabilir, bunu kabul etmek gerekir. Aksi takdirde, gerçekten demokrasinin alanını daraltması o zaman şiddete alan sunuyor ve biz bu manzaralarla karşılaşmak durumunda kalıyoruz. Bu açıdan, özellikle basın özgürlüğü meselesinde Türkiye'nin ne yazık ki karnesi çok da iyi değil. Aslında her geçen günde, her geçen yılda biraz daha geriye gidiyor. Basın Özgürlüğü Raporu'nda, 2002'de Türkiye 55 puanla 117'nci sıradaydı, bu yıl ise 56 puanla 120'nci sıraya geriledi yani bu çok ciddi bir sorun ve Türkiye'de hâlâ basın emekçileri cezaevinde, özellikle "KCK" adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında Kürt gazetecilere ki Kürt gazetecilere yönelik baskı bugünün manzarası değil, aslında cumhuriyetin kuruluşundan bugüne bir şekilde muhalif basına yönelik, Kürt basınına yönelik bir baskılama durumu var; işte gözaltı, taciz, hatta birçoğunun yaşamına mal oldu. Birçok Kürt gazeteci öldü, gazete binaları bombalandı, bunları da yaşadığımız dönemler oldu. Tutuklu Gazeteciler Dayanışma Platformu'nun verdiği bilgilere göre, hâlâ şu anda 67 gazeteci cezaevinde bulunuyor yani bu Türkiye'deki basın özgürlüğü açısından çok ciddi bir sorun ve bunun bir an önce giderilmesi gerekiyor. Basını özgür olmayan bir toplumun özgür olması mümkün değil, basınınız özgür değilse siz haber alma hakkından yoksun oluyorsunuz, haber alma hakkınız yoksa da birilerinin size ifade ettiği gibi toplumu yorumlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.
Tabii, sadece Türkiye açısından bu Kürt basınına yönelik baskı söz konusu değil. Türkiye'nin, özellikle AKP iktidarının baskısıyla Danimarka'da Roj TV'nin, Nûçe TV'nin ve MMS'nin kapatılması meselesi de bu bağlamda yani sadece Türkiye sınırları içinde değil, uluslararası düzeyde de Kürt halkının sesi olan, kulağı olan, Kürt halkının haber alma hakkını? İşte, Roboski'de yaşananları bütün dünyaya, Türkiye kamuoyuna ilk duyuran televizyonların kapatılması meselesi de bu bağlamda bakılan bir durum. Bunun kabul edilmemesi gerektiğini ve demokrasi, insan hakları, özgürlükler açısından ciddi bir sorun olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyoruz ve özgürlükler genişletilmelidir, yasaklanmamalıdır. Yine, İnternet yoluyla da yapılan bu yasaklar özgürlükler temelinde genişletilmeli diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)